31 Temmuz 2017 Pazartesi

SunExpress Ordu-Giresun’dan Avrupa’da 4 noktaya daha uçuş başlatıyor


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2f31jj4

SunExpress Ordu-Giresun’dan Avrupa’da 4 noktaya daha uçuş başlatıyor Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress Ordu-Giresun’dan Avrupa’da 4 noktaya daha uçuş başlatıyor. SunExpress, Ordu-Giresun Havalimanı’ndan daha önce başlattığı Köln uçuşunun yanı sıra, 01 Ağustos’tan itibaren artık Düsseldorf, Hannover, Stuttgart ve Frankfurt’ta da uçacak. Yaz sezonuyla beraber Haziran ayından itibaren Türkiye’de,Antalya, Ankara, Adana, Elazığ, Kayseri, Ordu/Giresun’dan Avrupa’da 12 destinasyona yeni uçuş başlatacağını duyuran SunExpress, Ordu-Giresun uçuşlarıyla beraber bu uçuşlarını tamamlamış oldu. Daha çok uçuş, daha çok gülümseme! 1 Ağustos'tan itibaren Ordu-Giresun Havalimanı'ndan Avrupa'nın 4 noktasına daha aktarmasız uçuyoruz. http://pic.twitter.com/g9Ofdl2Ze3 — SunExpress (@SunExpress) July 31, 2017 SunExpress, Ordu-Giresun Havalimanı’ndan 01 Ağustos’ta başlatacağı Düsseldorf ve Hannover’e haftada 2 uçuş, 03 Ağustos’ta başlatacağı Stuttgart’a haftada 1, 04 Ağustos’ta başlatacağı Frankfurt’ta ise haftada 2 uçuş düzenleyecek. SunExpress, 2017 yaz uçuş programında, mevcut uçuşlarının yanı sıra Antalya’dan Moskova, Lyon’a, Ankara’dan Brüksel ve Viyana’ya, Elazığ’dan Hamburg’a Adana’dan Münster’e Kayseri’den Hanover’e ve Ordu-Giresun’dan Köln’e uçuş başlatmıştı. SunExpress, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan havayolu olarak,  Anadolu’nun 13 kentinden Avrupa’da 13 kente haftada 79 uçuş gerçekleştirecek. SunExpress,  bu yeni uçuşlarıyla beraber, Türkiye’den Avrupa’ya gerçekleştirdiği haftalık uçuş sayısını geçen yıla göre yüzde 18 artırarak 478’e çıkardı.   Yeni Uçuşlar İlk Uçuş Tarihi Uçuş Günleri Ordu Giresun – Düsseldorf 01.Ağu  Salı ve Perşembe Ordu Giresun – Hanover 01.Ağu  Salı Ordu Giresun – Stuttgart 03.Ağu  Perşembe Ordu Giresun – Frankfurt 04.Ağu  Pazartesi ve Cuma

Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress Ordu-Giresun’dan Avrupa’da 4 noktaya daha uçuş başlatıyor.

SunExpress, Ordu-Giresun Havalimanı’ndan daha önce başlattığı Köln uçuşunun yanı sıra, 01 Ağustos’tan itibaren artık Düsseldorf, Hannover, Stuttgart ve Frankfurt’ta da uçacak.

Yaz sezonuyla beraber Haziran ayından itibaren Türkiye’de,Antalya, Ankara, Adana, Elazığ, Kayseri, Ordu/Giresun’dan Avrupa’da 12 destinasyona yeni uçuş başlatacağını duyuran SunExpress, Ordu-Giresun uçuşlarıyla beraber bu uçuşlarını tamamlamış oldu.

SunExpress, Ordu-Giresun Havalimanı’ndan 01 Ağustos’ta başlatacağı Düsseldorf ve Hannover’e haftada 2 uçuş, 03 Ağustos’ta başlatacağı Stuttgart’a haftada 1, 04 Ağustos’ta başlatacağı Frankfurt’ta ise haftada 2 uçuş düzenleyecek.

SunExpress, 2017 yaz uçuş programında, mevcut uçuşlarının yanı sıra Antalya’dan Moskova, Lyon’a, Ankara’dan Brüksel ve Viyana’ya, Elazığ’dan Hamburg’a Adana’dan Münster’e Kayseri’den Hanover’e ve Ordu-Giresun’dan Köln’e uçuş başlatmıştı.

SunExpress, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan havayolu olarak,  Anadolu’nun 13 kentinden Avrupa’da 13 kente haftada 79 uçuş gerçekleştirecek. SunExpress,  bu yeni uçuşlarıyla beraber, Türkiye’den Avrupa’ya gerçekleştirdiği haftalık uçuş sayısını geçen yıla göre yüzde 18 artırarak 478’e çıkardı.

 

Yeni Uçuşlar İlk Uçuş Tarihi Uçuş Günleri
Ordu Giresun – Düsseldorf 01.Ağu  Salı ve Perşembe
Ordu Giresun – Hanover 01.Ağu  Salı
Ordu Giresun – Stuttgart 03.Ağu  Perşembe
Ordu Giresun – Frankfurt 04.Ağu  Pazartesi ve Cuma



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2f31jj4
via IFTTT

Atatürk Havalimanı’nda X-Ray’e takılan ilginç eşyalar


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2uP0LCR

Atatürk Havalimanı’nda X-Ray’e takılan ilginç eşyalar Atatürk Havalimanı’nda X-Ray’e takılan ilginç eşyalar İstanbul Atatürk Havalimanı’nda bu yılın ilk yarısında , yolcuların bagajlarında yaptıkları kontrollerde tahditli alanlarla, uçağın kabinine alınması yasaklı kesici, delici aletlerin de aralarında olduğu 56 bin malzeme tespit etti.   Yakalananlar arasında 11 bin 795 bıçak ve kesici alet, 2 bin 31 makas, bin 940 araba parçası, bin 542 inşaat malzemesi ve 18 bin 229 takım çantası da yer aldı. Bu yılın ilk yarısında 28.6 milyon yolcuya hizmet veren ve günde binlerce karlışayıcı ile uğurlayıcıyı ağırlayan İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 6 ayda X-Ray cihazlarına takılan malzemeler dikkat çekiyor. Kabine alınması halinde uçuş güvenliğini tehlikeye düşürebilecek malzemeler, TAV Özel Güvenlik çalışanları tarafından X-Ray cihazlarında anında tespit edilerek uçağın içine girmesi engellendi. Bu sayede olası tehlikelerin de önüne geçildi. Atatürk Havalimanı’nda X-Ray cihazlarında tespit edilen malzemeler görenleri hayrete düşürüyor. MALA VE EGZOZ GÖTÜRENLER VAR X-Ray cihazlarındaki TAV Özel güvenlik personelinin dikkatli çalışması sonucu bu yılın 6 ayında da bıçak ve kesici aletler, araba parçaları, inşaat malzemeleri gibi uçağın kabinine veya tahditli alanlara sokulması sakıncalı maddeler anında tespit edildi. Yakalananlar arasında mala,egzoz, çekiç de yer aldı.   11 BİN 795 BIÇAK VE KESİCİ ALET TESPİT ETTİLER TAV özel güvenlik personelinin 2017 yılının ilk 6 ayında Atatürk Havalimanı iç ve dış hatlar terminallerindeki kontrol noktalarında tahditli alanlarla, uçağın kabinine alınması 56 bin yasaklı madde tespit etti. Bunlar arasında 11 bin 795 bıçak ve kesici alet, içerisinde pense, tornavida gibi aletlerin bulunduğu 18 bin 229 takım çantası, 2 bin 31 makas, bin 940 araba parçası, bin 542 İnşaat malzemesi (vida, çivi, vb.) da yer aldı. YASAKLI MADDELER İÇİN NE UYGULANIYOR Terminal girişlerinde tespit edilen kargoda taşınmasına izin verilen maddeler yolcuların check-in bagajına koyduruluyor. TAV Güvenlik, uçaklarda yolcuların yanlarına almaları yasak olan sadece bagajda götürülebilecek eşyaları da terminal girişlerinde tespit ettiğinde durumu polise bildiriyor. Polis de havayolu şirketini uyararak yasak eşyanın bagaj bölümünde götürülmesini sağlıyor. Yolcu olmayan veya check-in bagajı olmayan yolcuların malzemelerinin terminale girişine izin verilmiyor. Arındırılmış salon ve transfer kontrol noktalarında tespit edilen malzemeler ise Atatürk Havalimanı Mülki İdare Amirliği’nin talimatıyla imha edilmek üzere tehlikeli maddeler atık bidonlarına atılıyor. Gökhan ARTAN-İSTANBUL

Atatürk Havalimanı’nda X-Ray’e takılan ilginç eşyalar

İstanbul Atatürk Havalimanı’nda bu yılın ilk yarısında , yolcuların bagajlarında yaptıkları kontrollerde tahditli alanlarla, uçağın kabinine alınması yasaklı kesici, delici aletlerin de aralarında olduğu 56 bin malzeme tespit etti.

 

    • Yakalananlar arasında 11 bin 795 bıçak ve kesici alet, 2 bin 31 makas, bin 940 araba parçası, bin 542 inşaat malzemesi ve 18 bin 229 takım çantası da yer aldı.

    • Bu yılın ilk yarısında 28.6 milyon yolcuya hizmet veren ve günde binlerce karlışayıcı ile uğurlayıcıyı ağırlayan İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 6 ayda X-Ray cihazlarına takılan malzemeler dikkat çekiyor.

    • Kabine alınması halinde uçuş güvenliğini tehlikeye düşürebilecek malzemeler, TAV Özel Güvenlik çalışanları tarafından X-Ray cihazlarında anında tespit edilerek uçağın içine girmesi engellendi.

    • Bu sayede olası tehlikelerin de önüne geçildi. Atatürk Havalimanı’nda X-Ray cihazlarında tespit edilen malzemeler görenleri hayrete düşürüyor.

    • MALA VE EGZOZ GÖTÜRENLER VAR

      X-Ray cihazlarındaki TAV Özel güvenlik personelinin dikkatli çalışması sonucu bu yılın 6 ayında da bıçak ve kesici aletler, araba parçaları, inşaat malzemeleri gibi uçağın kabinine veya tahditli alanlara sokulması sakıncalı maddeler anında tespit edildi. Yakalananlar arasında mala,egzoz, çekiç de yer aldı.

       

    • 11 BİN 795 BIÇAK VE KESİCİ ALET TESPİT ETTİLER

      TAV özel güvenlik personelinin 2017 yılının ilk 6 ayında Atatürk Havalimanı iç ve dış hatlar terminallerindeki kontrol noktalarında tahditli alanlarla, uçağın kabinine alınması 56 bin yasaklı madde tespit etti.

    • Bunlar arasında 11 bin 795 bıçak ve kesici alet, içerisinde pense, tornavida gibi aletlerin bulunduğu 18 bin 229 takım çantası, 2 bin 31 makas, bin 940 araba parçası, bin 542 İnşaat malzemesi (vida, çivi, vb.) da yer aldı.

    • YASAKLI MADDELER İÇİN NE UYGULANIYOR

      Terminal girişlerinde tespit edilen kargoda taşınmasına izin verilen maddeler yolcuların check-in bagajına koyduruluyor.

    • TAV Güvenlik, uçaklarda yolcuların yanlarına almaları yasak olan sadece bagajda götürülebilecek eşyaları da terminal girişlerinde tespit ettiğinde durumu polise bildiriyor. Polis de havayolu şirketini uyararak yasak eşyanın bagaj bölümünde götürülmesini sağlıyor.

    • Yolcu olmayan veya check-in bagajı olmayan yolcuların malzemelerinin terminale girişine izin verilmiyor.

    • Arındırılmış salon ve transfer kontrol noktalarında tespit edilen malzemeler ise Atatürk Havalimanı Mülki İdare Amirliği’nin talimatıyla imha edilmek üzere tehlikeli maddeler atık bidonlarına atılıyor. Gökhan ARTAN-İSTANBUL



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2uP0LCR
via IFTTT

Boeing, ilk 737 MAX 8’i flydubai’ye teslim etti


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vlWlVz

Boeing, ilk 737 MAX 8’i flydubai’ye teslim etti Boeing’in en yeni tek koridorlu uçağını Ortadoğu merkezli flydubai havayoluna teslim etti. Boeing  ve flydubai havayolu bugün ilk 737 MAX 8 teslimatını kutladılar . Boeing bu teslimatla Ortadoğulu taşıyıcıyı bölgedeki en yeni tek koridorlu uçağa sahip ilk şirket haline getirdi. Bugünün teslimatı, havayolunun filosuna ekleyeceği yeni nesil 737’lerin ilki. Yani filoya eklenecek 76 adet Boeing 737 MAX uçağının ilkidir. Flydubai halihazırda 58 Yeni Nesil 737-800’lük bir filo işletiyor ve 44 ülkede 95’den fazla varış noktasına, kuzey Rusya, batıda Çek Cumhuriyeti, doğuda Tayland ve güneyde Tanzanya’dan oluşan bir uçuş ağı kurdu. 737 MAX ailesi, tek koridorlu uçak pazarında yeni hedeflere koşuyor. Koltuk başına düşen maliyetlerin azlığı, geniş koltuk aralığı ile müsterilerine olağanüstü performans, esneklik ve verimlilik sunmak üzere tasarlandı. All-Boeing customer, @flydubai takes their first delivery of a #Boeing #737MAX today! The 1st of 76 on order. http://pic.twitter.com/Xs5OJ99MlF — Boeing Airplanes (@BoeingAirplanes) July 31, 2017

Boeing’in en yeni tek koridorlu uçağını Ortadoğu merkezli flydubai havayoluna teslim etti.

Boeing  ve flydubai havayolu bugün ilk 737 MAX 8 teslimatını kutladılar . Boeing bu teslimatla Ortadoğulu taşıyıcıyı bölgedeki en yeni tek koridorlu uçağa sahip ilk şirket haline getirdi.

Bugünün teslimatı, havayolunun filosuna ekleyeceği yeni nesil 737’lerin ilki. Yani filoya eklenecek 76 adet Boeing 737 MAX uçağının ilkidir.

Flydubai halihazırda 58 Yeni Nesil 737-800’lük bir filo işletiyor ve 44 ülkede 95’den fazla varış noktasına, kuzey Rusya, batıda Çek Cumhuriyeti, doğuda Tayland ve güneyde Tanzanya’dan oluşan bir uçuş ağı kurdu.

737 MAX ailesi, tek koridorlu uçak pazarında yeni hedeflere koşuyor. Koltuk başına düşen maliyetlerin azlığı, geniş koltuk aralığı ile müsterilerine olağanüstü performans, esneklik ve verimlilik sunmak üzere tasarlandı.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vlWlVz
via IFTTT

TÜRKİYE’NİN 550-600 CİVARINDA İLAVE PİLOTA İHTİYACI VAR


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tXvCy1

TÜRKİYE’NİN 550-600 CİVARINDA İLAVE PİLOTA İHTİYACI VAR TÜRKİYE’NİN DE 550-600 CİVARINDA İLAVE PİLOTA İHTİYACI VAR Pilotaj okullarının ücretleri Türk halkının ortalama gelirinin çok üzerinde. Eğitimimizi biz veriyoruz dediniz. Sizin eğitiminize tabi tutulan öğrencilere uygulanan ücretler ne seviyededir? THY Genel Müdürü Bilal Ekşi şunları söyledi “Türkiye’de pilotaj eğitimi veren üniversiteler var. Ancak bunların kontenjanları hayli kısıtlı. Bugün bir pilotaj eğitiminin maliyeti 80 bin Avro civarında. Türkiye’deki kişi başına düşen millî gelir açısından baktığımızda bu meblağ hakikaten yüksek. Röportajımızın önceki bölümle rinde de belirttiğim gibi, ülkemizin, dolayısıyla THY olarak bizim pilot ihtiyacımız bulunuyor. Özellikle de Türk pilotuna ihtiyaç duyuyoruz. Türk Sivil Havacılık Otoritesi haklı olarak mümkün mertebe yerli pilot istihdam edilmesi arzusunda ve bu amaç doğrultusunda da bazı teşviklerde bulunuyor. THY olarak pilot olmak isteyen gençlerimizi Aydın’da eğitim için alıyor ve bu arkadaşlarımız için yaptığımız harcamaları daha sonra bizimle çalışmaya başladıklarında peyderpey ücretlerinden kesiyoruz. Örneğin, bir öğrencinin bize 60 bin Avro maliyeti oldu diyelim. Bu ücreti öğrenci mezun olup bizimle çalışmaya başladığında belli oranlarda maaşından kesiyoruz. Tabi bunun için mezun olduktan sonra bizimle çalışması gerekiyor; aksi takdirde bu ücreti kendilerinden tahsil etme şartımız var. Bu uygulamamız sayesinde hem maddi imkânları pilotaj eğitimi alabilmek adına yeterli olmayan gençlerimize pilot olabilme imkânı sunmuş oluyor hem de bu eğitimden doğan maliyeti çalışmaya başladıktan sonra maaşlarından peyderpey ödeyebilmelerini sağlamış oluyoruz. Elbette bütün havayolları böylesi anlamlı bir imkâna sahip değil. THY’nin cesameti daha büyük olduğu için bu uygulamayı yapabiliyoruz. Diğer havayolu şirketleri ise daha ziyade hâlihazırda mevcut pilotları kendi bünyelerinde istihdam etmeye çalışıyor. Önceki dönemlerde pilot ihtiyacı bağlamında Hava Kuvvetleri ciddi bir kaynak oluşturuyordu. Ancak, Türk Sivil Havacılığı’nın gelişimiyle birlikte, Hava Kuvvetleri’nin pilot ihtiyacı bağlamında eskiden olduğu ölçüde makro bir kaynak olmadığını söyleyebiliriz. Şu anda Türkiye’de 12 civarında pilotaj eğitimi veren kurs mevcut. Maddi durumu iyi olup da burada eğitim alan gençlerimiz kendi imkânlarıyla pilot olmuş oluyor. Ülkemizde yılda yaklaşık 500 pilot yetişiyor. Türkiye’nin de 550-600 civarında ilave pilota ihtiyacı var. İnşallah bu okullarımızın kapasitelerini artırarak pilotaj açığımızı kendi gençlerimizi yetiştirmek suretiyle karşılayacak durumda oluruz.”

TÜRKİYE’NİN DE 550-600 CİVARINDA İLAVE PİLOTA İHTİYACI VAR

Pilotaj okullarının ücretleri Türk halkının ortalama gelirinin çok üzerinde. Eğitimimizi biz veriyoruz dediniz. Sizin eğitiminize tabi tutulan öğrencilere uygulanan ücretler ne seviyededir?

THY Genel Müdürü Bilal Ekşi şunları söyledi “Türkiye’de pilotaj eğitimi veren üniversiteler var. Ancak bunların kontenjanları hayli kısıtlı. Bugün bir pilotaj eğitiminin maliyeti 80 bin Avro civarında. Türkiye’deki kişi başına düşen millî gelir açısından baktığımızda bu meblağ hakikaten yüksek. Röportajımızın önceki bölümle rinde de belirttiğim gibi, ülkemizin, dolayısıyla THY olarak bizim pilot ihtiyacımız bulunuyor. Özellikle de Türk pilotuna ihtiyaç duyuyoruz. Türk Sivil Havacılık Otoritesi haklı olarak mümkün mertebe yerli pilot istihdam edilmesi arzusunda ve bu amaç doğrultusunda da bazı teşviklerde bulunuyor. THY olarak pilot olmak isteyen gençlerimizi Aydın’da eğitim için alıyor ve bu arkadaşlarımız için yaptığımız harcamaları daha sonra bizimle çalışmaya başladıklarında peyderpey ücretlerinden kesiyoruz. Örneğin, bir öğrencinin bize 60 bin Avro maliyeti oldu diyelim. Bu ücreti öğrenci mezun olup bizimle çalışmaya başladığında belli oranlarda maaşından kesiyoruz. Tabi bunun için mezun olduktan sonra bizimle çalışması gerekiyor; aksi takdirde bu ücreti kendilerinden tahsil etme şartımız var. Bu uygulamamız sayesinde hem maddi imkânları pilotaj eğitimi alabilmek adına yeterli olmayan gençlerimize pilot olabilme imkânı sunmuş oluyor hem de bu eğitimden doğan maliyeti çalışmaya başladıktan sonra maaşlarından peyderpey ödeyebilmelerini sağlamış oluyoruz. Elbette bütün havayolları böylesi anlamlı bir imkâna sahip değil. THY’nin cesameti daha büyük olduğu için bu uygulamayı yapabiliyoruz. Diğer havayolu şirketleri ise daha ziyade hâlihazırda mevcut pilotları kendi bünyelerinde istihdam etmeye çalışıyor. Önceki dönemlerde pilot ihtiyacı bağlamında Hava Kuvvetleri ciddi bir kaynak oluşturuyordu. Ancak, Türk Sivil Havacılığı’nın gelişimiyle birlikte, Hava Kuvvetleri’nin pilot ihtiyacı bağlamında eskiden olduğu ölçüde makro bir kaynak olmadığını söyleyebiliriz. Şu anda Türkiye’de 12 civarında pilotaj eğitimi veren kurs mevcut. Maddi durumu iyi olup da burada eğitim alan gençlerimiz kendi imkânlarıyla pilot olmuş oluyor. Ülkemizde yılda yaklaşık 500 pilot yetişiyor. Türkiye’nin de 550-600 civarında ilave pilota ihtiyacı var. İnşallah bu okullarımızın kapasitelerini artırarak pilotaj açığımızı kendi gençlerimizi yetiştirmek suretiyle karşılayacak durumda oluruz.”



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tXvCy1
via IFTTT

DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak Ağrı ve Iğdır’da İncelemelerde Bulundu


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tXsCSo

DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak Ağrı ve Iğdır’da İncelemelerde Bulundu Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Funda Ocak, Ağrı Ahmed-i Hani ve Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanlarında incelemelerde bulundu.   Burada personel ile buluşan Ocak, yatırım ve hizmetleri yerinde inceledi. DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak, yaptığı açıklamada: “Ağrı’mıza mübarek bir zatın adını taşıyan böyle muhteşem, modern bir havalimanını kazandırmış olmanın gururunu bir kere daha yaşadık. Fedakarca mesaileriyle havayolunun halkın yolu haline gelmesine katkı sağlayan arkadaşlarımın gözlerindeki hizmet enerjisi bize güç verdi” dedi.   Havalimanında çalışanlarla sohbet eden Funda Ocak, havalimanlarına destek ve ilgilerinin artarak devam edeceğini belirtti. IĞDIR ŞEHİT BÜLENT AYDIN HAVALİMANINDA İNCELEMELERDE BULUNDU Ağrı Havalimanı ziyaretinin ardından Genel Müdür Funda Ocak ve beraberindekiler Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanı’nda da yatırım ve hizmetleri yerinde inceledi.   Ağrı ziyaretinin ardından Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanı‘nda Havalimanı çalışanları ile buluşmanın mutluluk ve heyecanını yaşadıklarını ifade eden Ocak, “Daire başkanlarımızla beraber devam eden işleri, hizmetleri denetledik, eksiklikleri not ettik. İleriye dönük fikir alışverişinde bulunduk. Bu gezilerimizde inceleme ve denetlemelerde de bulunuyoruz. Fakat asıl maksat, ailemizle buluşmak, özlem gidermek, varsa sorunları çözmek. Evet, biz büyük bir aileyiz. Havalimanlarımızda fedakârca görev yapan tüm çalışanlarımızı, ailemizin seçkin bir ferdi olarak görüyoruz. Ağrı’dan sonra güzel Iğdır’ımızda gördüğümüz ilgi ve misafirperverlikten çok memnun kaldık, mutlu olduk. Tüm  arkadaşlarıma çok teşekkürler” dedi. Kaynak:http://dhmi.gov.tr/  

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Funda Ocak, Ağrı Ahmed-i Hani ve Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanlarında incelemelerde bulundu.

 

Burada personel ile buluşan Ocak, yatırım ve hizmetleri yerinde inceledi. DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak, yaptığı açıklamada: Ağrı’mıza mübarek bir zatın adını taşıyan böyle muhteşem, modern bir havalimanını kazandırmış olmanın gururunu bir kere daha yaşadık. Fedakarca mesaileriyle havayolunun halkın yolu haline gelmesine katkı sağlayan arkadaşlarımın gözlerindeki hizmet enerjisi bize güç verdi” dedi.

 

Havalimanında çalışanlarla sohbet eden Funda Ocak, havalimanlarına destek ve ilgilerinin artarak devam edeceğini belirtti.

IĞDIR ŞEHİT BÜLENT AYDIN HAVALİMANINDA İNCELEMELERDE BULUNDU

Ağrı Havalimanı ziyaretinin ardından Genel Müdür Funda Ocak ve beraberindekiler Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanı’nda da yatırım ve hizmetleri yerinde inceledi.

 

Ağrı ziyaretinin ardından Iğdır Şehit Bülent Aydın Havalimanı‘nda Havalimanı çalışanları ile buluşmanın mutluluk ve heyecanını yaşadıklarını ifade eden Ocak, Daire başkanlarımızla beraber devam eden işleri, hizmetleri denetledik, eksiklikleri not ettik. İleriye dönük fikir alışverişinde bulunduk. Bu gezilerimizde inceleme ve denetlemelerde de bulunuyoruz. Fakat asıl maksat, ailemizle buluşmak, özlem gidermek, varsa sorunları çözmek. Evet, biz büyük bir aileyiz. Havalimanlarımızda fedakârca görev yapan tüm çalışanlarımızı, ailemizin seçkin bir ferdi olarak görüyoruz. Ağrı’dan sonra güzel Iğdır’ımızda gördüğümüz ilgi ve misafirperverlikten çok memnun kaldık, mutlu olduk. Tüm  arkadaşlarıma çok teşekkürler” dedi.

Kaynak:http://dhmi.gov.tr/

 



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tXsCSo
via IFTTT

Arkas Sailing Team 3.Türkiye Yat Şampiyonası’nda birinci oldu


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tRNDKg

Arkas Sailing Team 3.Türkiye Yat Şampiyonası’nda birinci oldu Arkas Spor Kulübü yelken takımı Arkas Sailing Team, Bodrum Açıkdeniz Yelken Kulübünün düzenlediği 3. Türkiye Yat Şampiyonasın’nda tüm rakiplerini geride bırakarak birinci oldu. Türkiye Yelken Federasyonu (TYF) ve Bodrum Açık Deniz Yelken Kulübü iş birliği ile Milta Bodrum Marina Sponsorluğu’nda gerçekleşen yarışlarda, 22 teknede yaklaşık 250 sporcu mücadele etti. 28 Temmuz 2017 Cuma günü Bodrum Kalesi açıklarında start alan tekneler ilk gün şamandıra etabında kuvvetli rüzgar nedeniyle zaman zaman zorlu anlar yaşadılar. İzleyicilere de heyecanlı bir seyir keyfi sunan yarışta kimi zaman tekneler çok yakın mesafelerle seyretmek zorunda kaldılar. Muğla Bodrum ilçesinde gerçekleşen yarışlarda katılımcılar iki gün boyunca dört sınıfta mücadele verdi ve son gün yarışlarının ardından Milta Marina‘da ödül töreni ile kupalarını aldılar. Arkas Sailing Team, Arkas Flying Box teknesi ile hem kendi klasmanı olan IRC-1 sınıfında hem de genel klasmanda tüm rakiplerini geride bırakarak şampiyonluğu aldı. Türkiye’nin en prestijli yarışlarından olan Türkiye Yat Şampiyonası’nda son günden bir gün önce birinciliğini garantileyen Arkas Sailing Team, tümü meslek olarak yelkencilik yapan profesyonel sporculardan oluşuyor. Tolga Yağlı, Serhat Altay, Fikret Oral, Serkan Yapan, Altuğ Şenermen, Tayfun Erey, Onur Tok, Tuğrul Elbirler, Erman Eroğlu, Onur Pekçetin ve Deniz Ersoy ile yarışan takım pazar gecesi düzenlenen ödül töreninde kupayı Türkiye Yelken Federasyon Başkanı Özlem Akdurak’tan aldı. Arkas Sailing Team ekibinden Tolga Yağlı “ İki sene önce 15 saniye ile kaçırdığımız ve geçen sene direğimiz kırık olduğu için katılamadığımız Türkiye Yat Şampiyonası’nda bu sene hedefimiz birincilikti. Başardığımız için mutluyuz. Yarışın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederiz” dedi. ARKAS SAILING TEAM HAKKINDA Tolga Yağlı, Serhat Altay, Fikret Oral, Serkan Yapan, Altuğ Şenermen, Tayfun Erey, Onur Tok, Tuğrul Elbirler, Erman Eroğlu, Onur Pekçetin, Deniz Ersoy’dan oluşan takımın en önemli özelliklerinden birisi, ekip üyelerinin profesyonel yelkenci olması. Arkas Sailing Team, Kendi teknesi ile 2010 yılında BAYK Kış Trofesi birinciliği; 2011 yılında BAYK Kış Trofesi ikinciliği, Deniz Kuvvetleri Kupası üçüncülüğü, Uluslararası Marmaris Yarış Haftasında ikinciliği; 2012 yılında BAYK Kış Trofesi birinciliği, Çakabey Kupası birinciliği ve Deniz Kuvvetleri kupası ikinciliğinin yanı sıra 2010, 2011, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında Arkas BAYK CUP şampiyonluğu bulunuyor. Ayrıca Arkas Sailing Team 2014’te BAYK The Marmara Kış Trofesi’nde daha sonra da TAYK(Türkiye Açık Deniz Yelken Kulübü) tarafından düzenlenen Deniz Kuvvetleri Kupası’nda birinci oldu. 2015 yılında ise CFM BAYK 2015 Kış Trofesi, Turkcell sponsorluğunda düzenlenen BosphorusCup ve Ağustos ayında gerçekleşen Arkas -Milta Marina Cup’ta birinci oldu. Ayrıca Arkas Sailing Team, 2015’te katıldığı ilk uluslararası yarışta kazandığı birincilik kupasıyla gurur kaynağı oldu. Arkas Sailing Team, 22 ülkeden 115 teknenin ve binin üzerinde sporcunun katıldığı Rolex Middle Sea Race’de, IRC1 ve IRC 3 sınıfında 1. ve genel toplamda da 5. sıraya yerleşerek önemli bir başarıya imza attı. Arkas Sailing Team 10-18 Haziran 2016 tarihleri arasında zorluk derecesi yüksek ve son 50 yılın en ünlü yarışlarından birisi olan St. Tropez Giraglia Rolex Cup’ta ülkemizi temsil etti. Takım, uluslararası prestijli yarışta, IRC A sınıfında aldığı 5.lik derecesi ile yine önemli bir başarıya imza attı. Takım son olarak 2017 CFM Bayk Cup Trofesi’nde 3. Kez şampiyonluk kupasını kaldırdı. Yine 2017’de St. Tropez Giraglia Rolex Cup’a katılan tek Türk takımı Arkas Sailing Team, 217 tekne ve yaklaşık 3000 sporcunun mücadele ettiği büyük yarışta koyiçi yarışlarını ikinci ,tüm yarış genelinde ise dördüncü olarak bitirdi.

Arkas Spor Kulübü yelken takımı Arkas Sailing Team, Bodrum Açıkdeniz Yelken Kulübünün düzenlediği 3. Türkiye Yat Şampiyonasın’nda tüm rakiplerini geride bırakarak birinci oldu. Türkiye Yelken Federasyonu (TYF) ve Bodrum Açık Deniz Yelken Kulübü iş birliği ile Milta Bodrum Marina Sponsorluğu’nda gerçekleşen yarışlarda, 22 teknede yaklaşık 250 sporcu mücadele etti.

28 Temmuz 2017 Cuma günü Bodrum Kalesi açıklarında start alan tekneler ilk gün şamandıra etabında kuvvetli rüzgar nedeniyle zaman zaman zorlu anlar yaşadılar. İzleyicilere de heyecanlı bir seyir keyfi sunan yarışta kimi zaman tekneler çok yakın mesafelerle seyretmek zorunda kaldılar.

Muğla Bodrum ilçesinde gerçekleşen yarışlarda katılımcılar iki gün boyunca dört sınıfta mücadele verdi ve son gün yarışlarının ardından Milta Marina‘da ödül töreni ile kupalarını aldılar. Arkas Sailing Team, Arkas Flying Box teknesi ile hem kendi klasmanı olan IRC-1 sınıfında hem de genel klasmanda tüm rakiplerini geride bırakarak şampiyonluğu aldı.

Türkiye’nin en prestijli yarışlarından olan Türkiye Yat Şampiyonası’nda son günden bir gün önce birinciliğini garantileyen Arkas Sailing Team, tümü meslek olarak yelkencilik yapan profesyonel sporculardan oluşuyor. Tolga Yağlı, Serhat Altay, Fikret Oral, Serkan Yapan, Altuğ Şenermen, Tayfun Erey, Onur Tok, Tuğrul Elbirler, Erman Eroğlu, Onur Pekçetin ve Deniz Ersoy ile yarışan takım pazar gecesi düzenlenen ödül töreninde kupayı Türkiye Yelken Federasyon Başkanı Özlem Akdurak’tan aldı.

Arkas Sailing Team ekibinden Tolga Yağlı “ İki sene önce 15 saniye ile kaçırdığımız ve geçen sene direğimiz kırık olduğu için katılamadığımız Türkiye Yat Şampiyonası’nda bu sene hedefimiz birincilikti. Başardığımız için mutluyuz. Yarışın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederiz” dedi.

ARKAS SAILING TEAM HAKKINDA

Tolga Yağlı, Serhat Altay, Fikret Oral, Serkan Yapan, Altuğ Şenermen, Tayfun Erey, Onur Tok, Tuğrul Elbirler, Erman Eroğlu, Onur Pekçetin, Deniz Ersoy’dan oluşan takımın en önemli özelliklerinden birisi, ekip üyelerinin profesyonel yelkenci olması. Arkas Sailing Team, Kendi teknesi ile 2010 yılında BAYK Kış Trofesi birinciliği; 2011 yılında BAYK Kış Trofesi ikinciliği, Deniz Kuvvetleri Kupası üçüncülüğü, Uluslararası Marmaris Yarış Haftasında ikinciliği; 2012 yılında BAYK Kış Trofesi birinciliği, Çakabey Kupası birinciliği ve Deniz Kuvvetleri kupası ikinciliğinin yanı sıra 2010, 2011, 2012, 2013 ve 2014 yıllarında Arkas BAYK CUP şampiyonluğu bulunuyor.

Ayrıca Arkas Sailing Team 2014’te BAYK The Marmara Kış Trofesi’nde daha sonra da TAYK(Türkiye Açık Deniz Yelken Kulübü) tarafından düzenlenen Deniz Kuvvetleri Kupası’nda birinci oldu. 2015 yılında ise CFM BAYK 2015 Kış Trofesi, Turkcell sponsorluğunda düzenlenen BosphorusCup ve Ağustos ayında gerçekleşen Arkas -Milta Marina Cup’ta birinci oldu.

Ayrıca Arkas Sailing Team, 2015’te katıldığı ilk uluslararası yarışta kazandığı birincilik kupasıyla gurur kaynağı oldu. Arkas Sailing Team, 22 ülkeden 115 teknenin ve binin üzerinde sporcunun katıldığı Rolex Middle Sea Race’de, IRC1 ve IRC 3 sınıfında 1. ve genel toplamda da 5. sıraya yerleşerek önemli bir başarıya imza attı. Arkas Sailing Team 10-18 Haziran 2016 tarihleri arasında zorluk derecesi yüksek ve son 50 yılın en ünlü yarışlarından birisi olan St. Tropez Giraglia Rolex Cup’ta ülkemizi temsil etti. Takım, uluslararası prestijli yarışta, IRC A sınıfında aldığı 5.lik derecesi ile yine önemli bir başarıya imza attı.

Takım son olarak 2017 CFM Bayk Cup Trofesi’nde 3. Kez şampiyonluk kupasını kaldırdı. Yine 2017’de St. Tropez Giraglia Rolex Cup’a katılan tek Türk takımı Arkas Sailing Team, 217 tekne ve yaklaşık 3000 sporcunun mücadele ettiği büyük yarışta koyiçi yarışlarını ikinci ,tüm yarış genelinde ise dördüncü olarak bitirdi.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tRNDKg
via IFTTT

THK Üniversitesi ve PTT İşbirliği Protokolü THK Üniversitesi Türkiye’nin En Önemli Kurumlarından PTT  ile Çok Önemli Bir İşbirliği Protokolüne İmza Attı. Üniversitemizdeki Protokol Törenine THK Genel Başkanı ve Mütevelli Heyet Başkanımız Kürşat ATILGAN ve PTT Genel Müdürü Kenan Bozgeyik Katıldı. Rektörümüz Prof.Dr. Ahmet Erman AKBULUT ve Sayın Kenan Bozgeyik Bu Anlaşma Sonrası Karşılıklı Adımların Süreceğini Vurguladı.   Üniversitemizdeki Protokol Törenine THK Genel Başkanı ve Mütevelli Heyet Başkanımız Kürşat ATILGAN ve PTT Genel Müdürü@BozgeyikKenan Katıldı http://pic.twitter.com/AbHjUKqvEu — THK Üniversitesi (@THKUniversitesi) July 31, 2017  

THK Üniversitesi Türkiye’nin En Önemli Kurumlarından PTT  ile Çok Önemli Bir İşbirliği Protokolüne İmza Attı.

Üniversitemizdeki Protokol Törenine THK Genel Başkanı ve Mütevelli Heyet Başkanımız Kürşat ATILGAN ve PTT Genel Müdürü Kenan Bozgeyik Katıldı.

Rektörümüz Prof.Dr. Ahmet Erman AKBULUT ve Sayın Kenan Bozgeyik Bu Anlaşma Sonrası Karşılıklı Adımların Süreceğini Vurguladı.

 

 



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2uOiJoX
via IFTTT

THK Üniversitesi ve PTT İşbirliği Protokolü


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2uOiJoX

ARAŞTIRMA: Yurt dışında çalışmak mutluluk getirmiyor


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tRjoTA

ARAŞTIRMA: Yurt dışında çalışmak mutluluk getirmiyor Cigna tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, gurbette çalışan kişilerin memleketlerinde çalışanlara kıyasla daha mutsuz olduğunu ortaya çıkardı. Aileden uzak kalmak ve sağlık alanında yaşanan endişeler, bu durumun başlıca sebepleri arasında Küresel sağlık hizmetleri firması Cigna Corporation (NYSE:CI), ‘2017 Cigna 360° Mutluluk Düzeyi – Küresel Gurbetçiler’ (2017 Cigna 360° Well-being Survey – Globally Mobile Individuals) adlı yeni araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Sonuçlar, uluslararası kariyer imkanlarını değerlendirmek için farklı ülkelerde çalışan kişilerin kendilerini pek çok alanda memleketlerinde olduğundan daha mutsuz hissettiğini ortaya koyuyor. Gurbette çalışanların ‘Mutluluk Düzeyi Endeksi’ skorları, memleketlerinde çalışanlarınkine kıyasla 1.8 puan daha düşük çıkarken, farklı bir ülkeye yerleştikten sonra en çok düşüş gösteren alanın, yüzde 9,4’le aile üyelerinin genel mutluluk seviyesi olduğu görülüyor. ‘PEK ÇOK ALANDA TEDİRGİNLİK YAŞANIYOR’ Cigna Uluslararası Pazarlar Başkanı Jason Sadler, sonuçları şöyle değerlendiriyor: “Araştırmamız, farklı ülkelerde çalışan kişilerin pek çok alanda tedirginlik yaşadığını ortaya koyuyor. Örneğin istisnasız bir şekilde tüm gurbetçiler, kendilerinin ve ailelerinin bir sağlık sorunu yaşaması ihtimalinden endişe duyuyor. Bu durumun başlıca sebeplerinden biri, işverenlerin sağlık alanındaki beklentileri karşılamakta yetersiz kalması. Cigna olarak uzun yıllardır farklı ülkelerde yaşayan kişileri destekleyen çözümler üretiyoruz. Araştırmanın sonuçları doğrultusunda sunduğumuz hizmetleri daha da geliştirerek, dünya genelinde gurbetçi çalışanların sağlık ve refah düzeyini yükseltmeyi hedefliyoruz.” Sonuçları geçtiğimiz Nisan ayında yayınlanan ‘2017 Cigna 360° Mutluluk Düzeyi Araştırması’nın (2017 Cigna 360° Well-being Survey) ardından gerçekleştirilen bu yeni araştırmanın en dikkat çekici sonuçları şöyle. AİLEDEN UZAK OLMAK MUTSUZ EDİYOR Katılımcılara göre farklı bir ülkede çalışmanın getirdiği en büyük avantaj, uluslararası kariyer imkanlarını değerlendirme imkanı sağlaması. Diğer yandan yüksek maaşlar, daha iyi çalışma saatleri ve farklı kültürlerden yeni insanları tanıma imkanı da yurt dışında çalışma motivasyonunu artıran etkenler arasında. Ancak bu pozitif beklentiler, çoğu zaman negatif gerçekliklerle gölgeleniyor. Örneğin araştırmaya katılanların yalnızca üçte biri, çalıştığı farklı ülkede aldığı maaşın kendisini tatmin ettiğini söylüyor. Bunun yanı sıra mesafeler nedeniyle aile üyeleriyle vakit geçirme imkanının ve aileden alınan manevi desteğin azalması mutluluk oranını ciddi ölçüde azaltıyor. Çocuklu ailelerde, çocukların farklı bir ülkede eğitim alacak olması da endişeye neden olan faktörler arasında. GURBETTE SAĞLIK ENDİŞESİ DAHA FAZLA Araştırma, farklı ülkelerde çalışan kişilerin sağlık konusunda da memleketlerinde yaşayan kişilere kıyasla daha fazla endişe yaşadığını da ortaya koyuyor. En çok korkulan sağlık sorunları arasında kanser ve kaza sonucu yaşanması muhtemel sakatlıklar başı çekerken, bu ikisini depresyon gibi ruhsal rahatsızlıklar takip ediyor. Yine yurt dışında çalışanların yüzde 25’i alkol tüketimi kaynaklı rahatsızlıklar yaşamaktan korktuğunu söylüyor. Bu oran, kendi ülkelerinde çalışanlara göre çok daha yüksek. Sadler, bu noktada gidilen ülkedeki firmanın sunduğu sağlık sigortası kapsamının önemine dikkat çekiyor: “Sağlık kaygıları gurbetçi çalışanları mutsuz ediyor. Küresel gurbetçilerin yüzde 40’ı, çalıştıkları firmanın kendilerine herhangi bir ekstra sağlık avantajı sağlamadığını belirtiyor. Yine katılımcıların yüzde 15’i, çalıştıkları ülkede hiçbir sağlık güvencesine sahip olmadığını söylüyor.” YALNIZLIK HİSSİ VE GÜVENLİK KAYGILARI YAŞANIYOR Diğer yandan politik gelişmeler ve makro-ekonomik faktörler de güvensizlik hissine neden olarak mutsuzluğu artırıyor. Güvensizlik hissinin en yoğun yaşayanlar, son dönemde çalışmak için ABD’ye gidenler. Bu kişilerin yüzde 42’si kendini iki yıl öncesine kıyasla daha tedirgin hissettiğini söylüyor. Afrika ülkelerine çalışmaya gidenlerin ise yüzde 31’i ciddi güvenlik endişeleri yaşıyor. Sonuçlara göre, gurbetçi çalışanlar iş saatleri dışında sosyalleşmekte de sıkıntı çekiyor. Buna göre yurt dışında çalışan her beş kişiden biri sık sık yalnızlık çektiğini söylerken, bu oran bekar ya da yalnız yaşayan kişiler arasında yüzde 25’e kadar çıkıyor. ‘OFİS ORTAMIYLA SINIRLI KALMAMALI’ Sadler, araştırmanın işverenlerin gurbetçi çalışanların mutluluğuna ve sağlığına daha fazla özen göstermesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu söylüyor. Bu çabanın yalnızca ofis ortamıyla limitli kalmaması gerektiğini belirten Sadler, işverenler tarafından atılacak adımların, çalışanların aile ilişkileri ve yerel topluluklarla ilişkileri açısından da pozitif etki yaratacağını vurguluyor.

Cigna tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, gurbette çalışan kişilerin memleketlerinde çalışanlara kıyasla daha mutsuz olduğunu ortaya çıkardı. Aileden uzak kalmak ve sağlık alanında yaşanan endişeler, bu durumun başlıca sebepleri arasında

Küresel sağlık hizmetleri firması Cigna Corporation (NYSE:CI), ‘2017 Cigna 360° Mutluluk Düzeyi – Küresel Gurbetçiler’ (2017 Cigna 360° Well-being Survey – Globally Mobile Individuals) adlı yeni araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

Sonuçlar, uluslararası kariyer imkanlarını değerlendirmek için farklı ülkelerde çalışan kişilerin kendilerini pek çok alanda memleketlerinde olduğundan daha mutsuz hissettiğini ortaya koyuyor. Gurbette çalışanların ‘Mutluluk Düzeyi Endeksi’ skorları, memleketlerinde çalışanlarınkine kıyasla 1.8 puan daha düşük çıkarken, farklı bir ülkeye yerleştikten sonra en çok düşüş gösteren alanın, yüzde 9,4’le aile üyelerinin genel mutluluk seviyesi olduğu görülüyor.

‘PEK ÇOK ALANDA TEDİRGİNLİK YAŞANIYOR’

Cigna Uluslararası Pazarlar Başkanı Jason Sadler, sonuçları şöyle değerlendiriyor: “Araştırmamız, farklı ülkelerde çalışan kişilerin pek çok alanda tedirginlik yaşadığını ortaya koyuyor. Örneğin istisnasız bir şekilde tüm gurbetçiler, kendilerinin ve ailelerinin bir sağlık sorunu yaşaması ihtimalinden endişe duyuyor. Bu durumun başlıca sebeplerinden biri, işverenlerin sağlık alanındaki beklentileri karşılamakta yetersiz kalması. Cigna olarak uzun yıllardır farklı ülkelerde yaşayan kişileri destekleyen çözümler üretiyoruz. Araştırmanın sonuçları doğrultusunda sunduğumuz hizmetleri daha da geliştirerek, dünya genelinde gurbetçi çalışanların sağlık ve refah düzeyini yükseltmeyi hedefliyoruz.”

Sonuçları geçtiğimiz Nisan ayında yayınlanan ‘2017 Cigna 360° Mutluluk Düzeyi Araştırması’nın (2017 Cigna 360° Well-being Survey) ardından gerçekleştirilen bu yeni araştırmanın en dikkat çekici sonuçları şöyle.

AİLEDEN UZAK OLMAK MUTSUZ EDİYOR

Katılımcılara göre farklı bir ülkede çalışmanın getirdiği en büyük avantaj, uluslararası kariyer imkanlarını değerlendirme imkanı sağlaması. Diğer yandan yüksek maaşlar, daha iyi çalışma saatleri ve farklı kültürlerden yeni insanları tanıma imkanı da yurt dışında çalışma motivasyonunu artıran etkenler arasında.

Ancak bu pozitif beklentiler, çoğu zaman negatif gerçekliklerle gölgeleniyor. Örneğin araştırmaya katılanların yalnızca üçte biri, çalıştığı farklı ülkede aldığı maaşın kendisini tatmin ettiğini söylüyor. Bunun yanı sıra mesafeler nedeniyle aile üyeleriyle vakit geçirme imkanının ve aileden alınan manevi desteğin azalması mutluluk oranını ciddi ölçüde azaltıyor. Çocuklu ailelerde, çocukların farklı bir ülkede eğitim alacak olması da endişeye neden olan faktörler arasında.

GURBETTE SAĞLIK ENDİŞESİ DAHA FAZLA

Araştırma, farklı ülkelerde çalışan kişilerin sağlık konusunda da memleketlerinde yaşayan kişilere kıyasla daha fazla endişe yaşadığını da ortaya koyuyor. En çok korkulan sağlık sorunları arasında kanser ve kaza sonucu yaşanması muhtemel sakatlıklar başı çekerken, bu ikisini depresyon gibi ruhsal rahatsızlıklar takip ediyor. Yine yurt dışında çalışanların yüzde 25’i alkol tüketimi kaynaklı rahatsızlıklar yaşamaktan korktuğunu söylüyor. Bu oran, kendi ülkelerinde çalışanlara göre çok daha yüksek.

Sadler, bu noktada gidilen ülkedeki firmanın sunduğu sağlık sigortası kapsamının önemine dikkat çekiyor: “Sağlık kaygıları gurbetçi çalışanları mutsuz ediyor. Küresel gurbetçilerin yüzde 40’ı, çalıştıkları firmanın kendilerine herhangi bir ekstra sağlık avantajı sağlamadığını belirtiyor. Yine katılımcıların yüzde 15’i, çalıştıkları ülkede hiçbir sağlık güvencesine sahip olmadığını söylüyor.”

YALNIZLIK HİSSİ VE GÜVENLİK KAYGILARI YAŞANIYOR

Diğer yandan politik gelişmeler ve makro-ekonomik faktörler de güvensizlik hissine neden olarak mutsuzluğu artırıyor. Güvensizlik hissinin en yoğun yaşayanlar, son dönemde çalışmak için ABD’ye gidenler. Bu kişilerin yüzde 42’si kendini iki yıl öncesine kıyasla daha tedirgin hissettiğini söylüyor. Afrika ülkelerine çalışmaya gidenlerin ise yüzde 31’i ciddi güvenlik endişeleri yaşıyor.

Sonuçlara göre, gurbetçi çalışanlar iş saatleri dışında sosyalleşmekte de sıkıntı çekiyor. Buna göre yurt dışında çalışan her beş kişiden biri sık sık yalnızlık çektiğini söylerken, bu oran bekar ya da yalnız yaşayan kişiler arasında yüzde 25’e kadar çıkıyor.

‘OFİS ORTAMIYLA SINIRLI KALMAMALI’

Sadler, araştırmanın işverenlerin gurbetçi çalışanların mutluluğuna ve sağlığına daha fazla özen göstermesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu söylüyor. Bu çabanın yalnızca ofis ortamıyla limitli kalmaması gerektiğini belirten Sadler, işverenler tarafından atılacak adımların, çalışanların aile ilişkileri ve yerel topluluklarla ilişkileri açısından da pozitif etki yaratacağını vurguluyor.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tRjoTA
via IFTTT

İstanbul Yeni Havaalanı Türkiye’nin ve THY’nin önünü açacak


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2ucCCCo

“Gerekli vizyona kavuşmalıyız”


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tXbV9L

İstanbul Yeni Havaalanı Türkiye’nin ve THY’nin önünü açacak İSTANBUL YENİ HAVALİMANI’NIN 2023 HEDEFLERİ AÇISINDAN TÜRKİYE’Yİ VE TÜRK HAVA YOLLARI’NI (THY) ÖNEMLI ÖLÇÜDE GÜÇLENDIRECEK BÜYÜK BİR PROJE OLDUĞUNU SÖYLEYEN THY GENEL MÜDÜRÜ BİLAL EKŞİ; “YENİ HAVALİMANI AYNI ZAMANDA REKABETİ DAHA DA ARTIRACAK BİR PROJE. BU DURUM HEM BİZİ DAHA İYİ VE VERİMLİ OLMAYA TEŞVİK EDECEK HEM DE VATANDAŞLARIMIZA ÇOK DAHA KALİTELİ BİR HAVACILIK HİZMETİ SUNULMASINA İMKÂN SAĞLAYACAK. ÇÜNKÜ REKABET, KALİTE VE FİYAT OPTİMİZASYONUNU DA BERABERİNDE GETİRİR. BU BAĞLAMDA, İSTANBUL YENİ HAVALİMANI ÜLKEMİZİN 2023 HEDEFLERİ İLE ÖRTÜŞEN; HEM THY’NİN HEM DE TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇACAK BİR PROJE” İFADELERİNİ KULLANDI.   THY Genel Müdürü Bilal EKŞİ: "İstanbul Yeni Havaalanı Türkiye'nin ve THY'nin önünü açacakhttps://t.co/i7AA5KB82k http://pic.twitter.com/O1TipbHO83 — Mimar ve Mühendisler (@mmgorgtr) July 31, 2017 SÖYLEŞİ: ABDULLAH KOÇ İç pazardaki rekabette hangi dinamikler öne çıkıyor? Fiyat mı, kalite mi, hız mı? Havacılık, uçuş emniyetinin belli kurallara bağlı olduğu çok gelişmiş bir sektör. Dolayısıyla, yolcular tarafından yapılan değerlendirmelerde öncelikli olarak göz önünde bulundurulan hususun ‘emniyet’ olduğunu görüyoruz. Bir diğer ifadeyle müşteriler emniyet algısı yüksek olan havayollarını tercih ediyor. Özellikle belirli bir yaşın üzerindeki yolcu segmenti için bu çok daha geçerli bir durum. Bununla birlikte, genç kuşakların uçuşlarında daha ziyade fiyat endeksli tercihlerde bulunduğunu söyleyebiliriz. Meseleyi genel itibariyle değerlendirdiğimizde ise yolcular, ‘büyük bir havayolu musun; beni memnun edebilecek misin, beni mağdur etmeyeceğine nasıl emin olacağım, bilet fiyatların uygun mu?” sorularının yanıtlarına göre tercihte bulunuyor. Dolayısıyla bunların bir kombinasyonu oluyor. İç hat uçuşlarında, özellikle uçuş süreleri kısa olduğu için, fiyat algısı biraz daha yüksek. Ancak, yaşa bağlı olarak tercih sebepleri arasında firmanın büyüklüğü de ön plana çıkıyor. Biz de THY olarak iç hatlarda yüzde 50’nin üzerinde bir paya sahibiz. Diğer havayolları ise geriye kalan yüzde 50’yi paylaşıyor. Biz hem kalitemizle hem de Türkiye’deki yaygın uçuş ağımızla beraber tek başımıza iç hatlarda en çok tercih edilen havayolu olarak yolumuza devam ediyoruz. IT BİRİMİMİZİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ İKİ KATINA ÇIKARDIK THY’nin geleceğe yönelik inovasyon projeleri var mıdır? Bunlardan bahsedebilir misiniz? Havacılık sektörünün doğası bizatihi kendi bünyesinde inovasyonu barındıran bir özelliğe sahip. Bu noktada iki boyutlu bir inovasyondan bahsetmek mümkün; Bir, üretim açısından, iki, hizmet sektörü açısından. Üretim kısmındaki inovasyon daha ziyade uçaklarınızı ya da diğer ürünlerinizi satın aldığınız üreticiler tarafından gerçekleştiriliyor. Sektöre ilgi duyan hemen herkesin yakından takip ettiği üzere, uçak sanayi açısından ileriye dönük pek çok inovatif yaklaşım söz konusu. Önümüzdeki 20-25 yıla kadar, 2 bin kilometre, 3 bin kilometre gibi çok hızlı bir süratte seyahat edebilecek uçaklardan, şehirlerde havaalanlarının geniş alanlara ihtiyaç duymasının önüne geçmek ve havaalanları için yer bulma sıkıntısını gidermek adına düşünülmüş dikine havalanabilecek uçaklara kadar üzerinde çalışılan pek çok proje söz konusu. Bunun yanı sıra, yüksek hıza çıkarak kıtalar arasındaki bağlantıyı artırmak ve çok daha hızlı hale getirebilmek adına projelerin sürdürüldüğünü görüyoruz. Ürünler, bir diğer ifadeyle yolcumuzla temas noktalarımız itibarıyla konuyu değerlendirdiğimizde ise bilet satın alımı gibi pek çok hizmetin IT tabanlı olduğunu ve günümüzün gelişmiş teknolojileri sayesinde artık herkesin cep telefonundan bütün ulaşım süreçlerini dizayn edebildiği; tercihleri doğrultusunda satın aldığı ürünü dilediği şekilde farklılaştırabildiği bir dünyadan bahsediyoruz. Hizmetin kişiselleştirilmesi bağlamında önümüzdeki dönemlerde çok daha dikkat çekici gelişmelerin kaydedileceği aşikâr. Şu anda dahi bir yolcunuz “uçuşlarında hangi koltuğu tercih eder, hangi yemeği yer, uçuşuna ne kadar süre kala havaalanına gelir?” gibi tüm verilerinin işlenebildiği ve yolcuya kendisine özel tasarlanmış hizmetlerin sunulabileceği bir ortama doğru hızla ilerliyoruz. Soft verilerin gelişmesiyle beraber bu yön açık oluyor. THY de sahadaki bu inovatif gelişmeleri içselleştirme ve uygulama konusunda bugüne kadar oldukça dinamik hareket etti. Bundan sonra da bu böyle olmaya edecek. Özellikle IT’ye daha fazla önem veren bir noktaya geldik. IT birimimizi büyüklük olarak neredeyse iki katına çıkardık. Özellikle yolcumuzun problemlerini manuel olarak değil de IT tabanlı çözümleyebilmek ve onları çok daha fazla memnun edebilmek adına kayda değer ölçüde yatırımlar yapıyoruz. UÇAK ALIMLARIMIZI NEREYE UÇACAĞIMIZI VE BUNU HANGİ UÇAK TİPİ İLE EN İYİ ŞEKİLDE YAPACAĞIMIZI BELİRLEYEREK YAPIYORUZ THY’nin yolcu uçaklarının satın alınması hangi kriterlere göre yapılıyor? Bu uçaklar tek bir firma veya markadan mı satın alınıyor yoksa bir çeşitlilikten söz edebilir miyiz? Yerlileştirme ve teknoloji transferi politikanız nedir? Havayolları uçaklarını seçerken, yani filo yapısını oluştururken, öncelikli olarak “nereye uçmak istiyorum, yöneldiğim pazarlar neresi olacak?” sorularının cevaplarını belirler. Daha sonra operasyonel açıdan bu şartlara en uygun ve en düşük maliyetli uçakları tercih eder. Bu noktada, sadece satın alma maliyetini değil; yıllara sari olan idame maliyetlerini de nazara alarak uçakların uygunluğuna bakar. Tüm bu kriterlerin değerlendirilmesi neticesinde de kendi koşullarına uygun olan uçakları tespit eder. Daha sonra da uçak firmalarını ihaleye davet eder ve sunduğu teknik şartname doğrultusunda firmaların tekliflerini alır. Havayolları, uçak üreticisi firmaların liste fiyatları üzerinden farklı oranlarda indirimler alır. Bu indirim satın alma maliyetinde olabileceği gibi ileriye dönük bakım maliyetlerinde de söz konusu olabilir. Tüm bu koşulları değerlendirerek 10 yıllık ya da duruma göre daha uzun süreli bir projeksiyon yapılır. Netice itibarıyla, havayolları uçuş ağına en uygun, en az maliyetli olan alternatiflere yöneliyor demek mümkündür. Bahsettiğim bu kriterler çerçevesinde THY filosunda iki ayrı üreticinin uçakları yer almakta. Bunlar, Boeing ve Airbus. Her iki firmaya ait uçakların filomuzdaki oranını yaklaşık olarak yarı yarıya şeklinde ifade edebiliriz. Daha önceki dönemlerde filomuzda bir başka üreticinin daha uçağı mevcuttu. Ancak, şu an sadece Boeing ve Airbus uçakları ile yolcularımıza hizmet vermekteyiz. Bununla birlikte, ileride doğabilecek ihtiyaçlar doğrultusunda başka bir üreticinin uçaklarının da filomuzda yer alması mümkün olabilir. Zira bu tamamen sizin nereye uçacağınız ve onu hangi uçak tipinin en iyi karşıladığı ile alakalı bir durum. YERLİLEŞTİRMEDE SON 4-5 YILDA PEK ÇOK UYGULAMAYI HAYATA GEÇİRDİK Nihayetinde THY bir havayolu taşımacılığı firması. Birincil faaliyet alanı itibarıyla üretici bir firma değil. Yerlileştirme noktasındaki kasıt eğer üretimde yerlileştirme ise THY olarak biz özellikle son 4-5 yıldır bu doğrultuda pek çok uygulamayı hayata geçirdik. Hatta bazı alt şirketlerimiz ile üretim alanına da girmiş olduk. Örneğin; yüzde 50 ortağı olduğumuz TSI Aviation Seats tarafından uçak koltuğu üretiliyor. Bu koltuklar uçaklarımızın ekonomi sınıfında konuşlandırılmaya başlandı. Bunun haricinde, TCI Turkish Cabin Interior tarafından uçağın özellikle mutfak kısmı diyebileceğimiz parçalarının üretimi gerçekleştirilmekte. Mutfak denildiğinde önemi bazen anlaşılamayabiliyor, “ne var ki bunda?” şeklinde yorumlar yapılabiliyor. Oysa, bir uçağın mutfak diye nitelendirebileceğimiz bölümünün maliyeti 500-600 bin Dolar’a kadar çıkabiliyor. Dolayısıyla bu mühim gelişme, sıradan bir mutfak dolabı üretilmekteymiş gibi değerlendirilmemeli. Sadece o dolabın uçağa yerleştirilebilmesi adına 250’ye yakın test yapılıyor. Bunlar hakikaten başlı başına know-how gerektiren, bir üretim metedolojisi ve dizayn kabiliyeti gerektiren şeyler. Uçak koltuğu ise bambaşka bir konu. C testlerinden yanmazlık testlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede çok komplike testler gerektiriyor. Örneğin, business sınıf koltuğunun birim maliyeti 30 bin Dolar civarında. Veya üçlü ekonomi koltuğu 9-10 bin Dolar tutarında. “Nihayetinde bir koltuktan bahsediyoruz; nedir ki?” diye düşünülebilir. Ancak, bunlar yüksek maliyetli parçalar. DİZAYN DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN YETKİNLİĞE SAHİP OLMANIZ GEREKİR Tüm bunların haricinde, dizayn alanında Turkish Technic, Türkiye’de birinci sırada yer almaktadır. Avrupa’da buna benzer çok fazla firma örneği ile karşılaşamazsınız. Uçak üzerinde herhangi bir dizayn değişikliği yapacağınız zaman sizin bu yetkinliğe sahip olmanız gerekir. Bu hususta sivil havacılık otoriteleri der ki; “Gereken şartları haiz ve bu yetkinlikteysen uçak üzerinde bazı dizayn değişikliklerini veya ilaveleri gerçekleştirebilirsin.” Örneğin; uçağın içerisine bir kamera yerleştirmek istiyorsunuz. Eğer o yetkiniz yoksa bunu yapamazsınız. O zaman da üreticiye gitmeniz gerekir. Bunlar da oldukça maliyetli kalemler, katma değeri olan işlerdir. Bu bağlamda, Turkish Technic bünyesinde bu işleri yapabilme kabiliyet ve ehliyetine sahip bir bölümümüz kuruldu. Bu birimimizde bazı ekipmanlar üretiliyor. Bunların giderek artırılması gerekiyor. TÜRKİYE’DE YERLİLEŞTİRME NOKTASINDA BİR ALTYAPI VE HASSASİYET OLUŞTU Ayrıca, havacılık alanında üretim yapanlara yönelik yerli üretimin teşviki noktasında Turkish Technic’teki arkadaşlarımız 2-3 yıldır yerlileştirme projeleri yürütmekte; diğer firmaları da bu konuda teşvik etmekte. Sevindiricidir ki Türkiye’de yerlileştirme noktasında bir altyapı ve hassasiyet oluştu. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü de bunları sertifikalandırma noktasında bir yetkinliğe ulaşmış oldu. Dolayısıyla, bu anlamda Türkiye’de bir doğum sancısı başladı diyebiliriz. Bir taraftan Hür Kuş Uçağı yapılıyor, diğer taraftan sivil helikopter üretimine yönelik çalışmalar devam ediyor. Dolayısıyla, gelişime açık, elverişli bir ortam oluşmuş durumda. Şükür ki artık bölgesel uçak üretimi gibi daha pek çok proje için uygun bir altyapı oluşmuş gözüküyor. THY’nin teknik açıdan gerçekleştirmekte olduğu faaliyetler nelerdir? Bu faaliyetlerin öngörülen gelişmeleri neler ve nasıl olacaktır? Teknik açıdan gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerden biraz önce bahsettim. Koltuk üretimi, kabin üretimi, dizayn organize işi ve bunların yanı sıra yürütülmekte olan rutin işler var. Filosundaki bütün uçakların periyodik bakımından makro ölçekli bakımlarına kadar tüm bakım işlemlerini Turkish Technic eliyle THY kendisi yapıyor. Halihazırda Turkish Technic, 9 bine yakın uçak parçasının tamiratını yapabilme sertifikasına sahip. HEM KENDİ FİLOMUZDAKİ UÇAKLARIN HEM DE 20’NİN ÜZERİNDE HAVAYOLUNUN BÜYÜK BAKIMLARINI TURKISH TECHNIC YAPIYOR Bir uçağın rutin olarak bakımının yapılması şart olduğuna göre bu bakımlar ne ölçüde yurtiçinde gerçekleşmektedir? Bakımlarını yapamadığımız bölümler var mıdır? Var ise bunlar nasıl tamamen yurtiçinde yapılabilir? Turkish Technic, yaklaşık 10 bine yakın personeli ve yetişmiş teknik gücü ile uçakların rutin bakımlarının hepsini burada yapıyor. Bununla birlikte, hiçbir havayolu şirketi uçağın A’dan Z’ye bütün bakımlarını kendisi yapmaz. Bu yapamadığı için değil, maliyet etkin olmadığı içindir. Çünkü, bir parçanın tamirini gerçekleştirebilmeniz için ilgili otoriteden onay almanız gerekir. Otoriteden onay almanız için ise onun test turlarının sizde bulunması lazımdır. Örneğin, 3 yılda bir gelecek bir parçanın bakımını milyon dolarlık yatırım yaparak, test turları ve test aletlerini temin ederek yapmak istemeyebilirsiniz. Onun yerine söz konusu parçayı üreticisine gönderirsiniz. Zira böylesi bir yol sizin için çok daha az maliyetlidir. Sorunuzun cevabı aslında özetle şu: Biz Türkiye’de yapılması maliyet etkin olan tüm bakımları Türkiye’de yapıyoruz. Kendi filomuzdaki tüm uçakların periyodik bakımı, depo seviyesi bakımı ve büyük bakımları da dâhil olmak üzere. Ayrıca, yaklaşık 20’nin üzerinde havayolunun da büyük bakımları Turkish Technic tarafından sağlanıyor. Dolayısıyla, Turkish Technic tarafından bu hizmet sadece Türkiye’de ve THY’ye değil, bilakis bölgemizdeki pek çok havayoluna da veriliyor. Bakım konusunda THY çok iyi bir noktada. 9 bine yakın teknisyenimiz var. Tabi bu sayının daha yüksek olması lazım. Türkiye’nin daha çok uçak teknisyenine ihtiyacı var. THY öğrencilerin uçak konusunda eğitilmeleri için neler yapmakta? Günümüz ve gelecek nesillerin havacı gençlerine önerileriniz neler olabilir? Hem pilotaj açısından hem de uçak teknisyenliği açısından iki ayrı eğitim programımız var. Pilotaj açısından Aydın’da bir uçuş eğitim merkezimiz mevcut. Her sene oraya 250 tane pilot adayı alıyoruz. Bu arkadaşlarımızı 1-2 sene eğitiyoruz ve eğitimlerini başarıyla tamamlayanları kendi pilotlarımız olarak şirketimiz bünyesine dâhil ediyoruz. Bu noktada daha ziyade mühendis eksenli arkadaşları tercih ediyoruz. Bu okulun oldukça sıkı kriterleri var. Söz konusu kriterleri karşıladıktan sonra pilot olabiliyorlar. Uçak teknisyenliği mevzuunda ise iki ayrı kaynaktan teknisyen alabiliyoruz. Birincisi, bildiğiniz üzere Türkiye’de uçak teknisyenliği eğitimi veren okullar mevcut. Bu okullardan mezun olanları imtihana tabi tutuyoruz. Bir diğer kaynak olarak ise Türkiye İş Kurumu – İŞKUR ile beraber meslek yüksek okulu mezunu gençlerimiz arasından uçak teknisyeni yetiştiriyoruz. Gençlere tavsiyem şu; hem pilotluk hem de teknisyenlik sahalarında açık var. Bu istihdam ihtiyacı önümüzdeki dönemler için de geçerli olacak. Dolayısıyla kendilerini bu alanlarda geliştirme yoluna gitmeleri kariyerleri noktasında faydalı olacaktır. Sizin vesilenizle röportajımızı okuyacak olanlara da buradan bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Velilerimizin çocuklarını uçak teknisyenliğine yönlendirmelerinde büyük fayda olacaktır. Küresel ölçekte bugün 600 bin uçak teknisyeni açığı mevcut. Dolayısıyla, yabancı dil bilgisi, özellikle de İngilizcesi iyi olan, matematiksel zekaya sahip, eli iş tutan çocukların bu alana yönlendirilmesinde fayda görüyorum. Günümüz şartlarında sertifikalı bir teknisyenin Türkiye’de ya da yurtdışında 3-4 bin Avro gibi azımsanamayacak bir maaşla ve kolaylıkla iş bulabilmesi mümkün. KÜRESEL ÖLÇEKTE BUGÜN 600 BİN UÇAK TEKNİSYENİ 400 BİN PİLOT AÇIĞI MEVCUT Konuya ilişkin yapılan bir araştırmaya göre, küresel ölçekte 600 bin uçak teknisyeni, 400 bin kadar ise pilot açığı mevcut. Ülkeler şu anda birbirlerinden pilot transfer etmekte. Uçak teknisyenliği için de durum hakeza aynı şekilde. Özelikle Orta Doğu ülkelerinden Türkiye’ye gelerek, teknisyenlerle gerçekleştirdikleri mülakatlar neticesinde bu arkadaşlarımızı kendi organizasyonlarına transfer ettiklerini gözlemliyoruz. Dolayısıyla gençlerimizin bu alanlara yönlendirilmelerinde fayda var. Aranan başlıca özellikleri, iyi bir İngilizce bilgisi ve pilotaj için psiko-teknik muayene dediğimiz testlerden geçilmesi olarak özetlemek mümkün. Bununla birlikte, sadece bu iki şartı yerine getiriyor olmak pilot olunabileceği anlamına gelmiyor elbette. Örneğin, İngilizce düzeyi çok iyi bir mühendis de olsanız, görsel hafızanız yeterli olmadığı müddetçe pilot olamazsınız. Benzer şekilde, aşırı heyecanlıysanız ya da ani olaylara karşı tepkiniz normalin dışında seyrediyorsa yine pilot olmanız mümkün değildir. İşte bu sebeple psiko-teknik sınavlardan geçilmesi gerekir. Teknisyenlik için de İngilizce yetkinliği son derece önemli bir kriter. Bunun dışında ayrıca matematiksel zekanın önemli ölçüde rol oynadığını söyleyebiliriz. Havacılığın diğer alanlarında ise istihdam ihtiyacının karşılanması nispeten daha kolay. Örneğin, kabin memuru ya da yer hizmet memurlarının eğitimleri, teknisyen ya da pilot yetiştirmeye nazaran çok daha kolaydır. Bu kadrolarda çalışacak arkadaşlarımızın İngilizce biliyor olması ve aradığımız bazı temel kriterleri sağlamaları halinde istihdamları mümkün olabilmektedir. TÜRKİYE’NİN DE 550-600 CİVARINDA İLAVE PİLOTA İHTİYACI VAR Pilotaj okullarının ücretleri Türk halkının ortalama gelirinin çok üzerinde. Eğitimimizi biz veriyoruz dediniz. Sizin eğitiminize tabi tutulan öğrencilere uygulanan ücretler ne seviyededir? Türkiye’de pilotaj eğitimi veren üniversiteler var. Ancak bunların kontenjanları hayli kısıtlı. Bugün bir pilotaj eğitiminin maliyeti 80 bin Avro civarında. Türkiye’deki kişi başına düşen millî gelir açısından baktığımızda bu meblağ hakikaten yüksek. Röportajımızın önceki bölümle rinde de belirttiğim gibi, ülkemizin, dolayısıyla THY olarak bizim pilot ihtiyacımız bulunuyor. Özellikle de Türk pilotuna ihtiyaç duyuyoruz. Türk Sivil Havacılık Otoritesi haklı olarak mümkün mertebe yerli pilot istihdam edilmesi arzusunda ve bu amaç doğrultusunda da bazı teşviklerde bulunuyor. THY olarak pilot olmak isteyen gençlerimizi Aydın’da eğitim için alıyor ve bu arkadaşlarımız için yaptığımız harcamaları daha sonra bizimle çalışmaya başladıklarında peyderpey ücretlerinden kesiyoruz. Örneğin, bir öğrencinin bize 60 bin Avro maliyeti oldu diyelim. Bu ücreti öğrenci mezun olup bizimle çalışmaya başladığında belli oranlarda maaşından kesiyoruz. Tabi bunun için mezun olduktan sonra bizimle çalışması gerekiyor; aksi takdirde bu ücreti kendilerinden tahsil etme şartımız var. Bu uygulamamız sayesinde hem maddi imkânları pilotaj eğitimi alabilmek adına yeterli olmayan gençlerimize pilot olabilme imkânı sunmuş oluyor hem de bu eğitimden doğan maliyeti çalışmaya başladıktan sonra maaşlarından peyderpey ödeyebilmelerini sağlamış oluyoruz. Elbette bütün havayolları böylesi anlamlı bir imkâna sahip değil. THY’nin cesameti daha büyük olduğu için bu uygulamayı yapabiliyoruz. Diğer havayolu şirketleri ise daha ziyade hâlihazırda mevcut pilotları kendi bünyelerinde istihdam etmeye çalışıyor. Önceki dönemlerde pilot ihtiyacı bağlamında Hava Kuvvetleri ciddi bir kaynak oluşturuyordu. Ancak, Türk Sivil Havacılığı’nın gelişimiyle birlikte, Hava Kuvvetleri’nin pilot ihtiyacı bağlamında eskiden olduğu ölçüde makro bir kaynak olmadığını söyleyebiliriz. Şu anda Türkiye’de 12 civarında pilotaj eğitimi veren kurs mevcut. Maddi durumu iyi olup da burada eğitim alan gençlerimiz kendi imkânlarıyla pilot olmuş oluyor. Ülkemizde yılda yaklaşık 500 pilot yetişiyor. Türkiye’nin de 550-600 civarında ilave pilota ihtiyacı var. İnşallah bu okullarımızın kapasitelerini artırarak pilotaj açığımızı kendi gençlerimizi yetiştirmek suretiyle karşılayacak durumda oluruz. THY DÜNYAYI KUŞATAN GENİŞ UÇUŞ AĞI İLE SEKTÖRDE ÇOK GÜÇLÜ KONUMDA Dünyada kaç uçuş noktanız var? Ve ilerleyen süreçte hedefiniz? THY 2003’ten sonra her sene yüzde 15-16 civarında bir büyüme kaydetti. Şu anda 120 ülkeye uçuyoruz. 251’i yurtdışı, 51’i ise yurtiçi olmak üzere toplamda 302 havalimanına sefer icra ediyoruz. Bu vesileyle güzel bir haberi de okurlarımızla paylaşmış olalım: 17 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla Tayland’ın misafirperverliği ile ünlü egzotik adası Phuket’e İstanbul’dan direkt uçuşlarımızı başlatmış olacağız. Bilindiği üzere, THY dünyada en fazla ülkeye uçan havayolu olma unvanını uzun süredir gururla taşıyor. Uçuş ağımız incelendiğinde, özellikle Güney Amerika hariç dünya haritasının neredeyse tamamını kapsamış olduğumuz görülecektir. Afrika kıtasında ise en fazla noktaya sefer düzenleyen havayoluyuz. Uçuş ağımızın bu denli geniş coğrafyaları kapsıyor oluşunun önemini kısa bir anektod üzerinden yinelemek isterim. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Dünya Meteoroloji Kongresi’nde meteoroloji uzmanları tarafından “Biz meteorolojik tahminler yapıyoruz. Ancak bu tahminlerin doğruluğu noktasında tam anlamıyla bir geri besleme alamıyoruz. Dolayısıyla senaryolarımızı kalibre etmede sıkıntı yaşıyoruz. Bu sorunu aşabilmek adına uçaklara sensör takalım veya uçakların mevcut sensörlerinden faydalanarak tahminlerimizin gerçeklikle örtüşüp örtüşmediğini değerlendirelim” yönünde bir öneride bulunulmuş. Esasında bu çok güzel bir proje; zira online bilgi toplayacaksınız. Bu öneriye karşılık olarak toplantıda hazır bulunan havayolu şirketleri tarafından; “Bu projeye THY dahil edilmediği takdirde dünyanın diğer yarısı boş kalır” yönünde görüş bildirildiğini öğreniyoruz. Bunun üzerine, THY de bu projeye dahil olsun diye teklif aldık. Bu örnek vaka üzerinden de gayet net anlaşıldığı üzere, THY dünyayı kuşatan geniş uçuş ağı ile sektördeki güçlü konumunu her geçen gün daha da pekiştirmektedir. Her ne kadar halihazırda Avustralya’da ofisimiz bulunuyor ve oradan bilet satışı yapıyor olsak da henüz oraya direkt uçuş gerçekleştirmiyoruz. Ancak bu konudaki çalışmalarımız sürmekte. HER NOKTA İÇİN FREKANS DERİNLİĞİMİZİ DE ARTIRMAYA ÖNEM VERİYORUZ Bir havayolunun uçtuğu nokta sayısının çokluğu elbette ki mühimdir ancak daha önemlisi, bu noktalara ne kadar sıklıkta sefer düzenlendiğidir. Havacılık literatüründe bunun karşılığı “frekans derinliği”dir. Son derece yaygın bir uçuş ağına sahip olmakla yetinmiyor, sefer düzenlediğimiz her nokta için frekans derinliğimizi de artırmaya önem veriyoruz. THY, ülkemizin coğrafi konumu, tarihsel arka planı ve 2023, 2053 vizyonları doğrultusunda ve o vizyonları destekleyecek şekilde dünyayı Türkiye’ye, Türkiye’yi de dünyaya daha fazla bağlamak üzere stratejiler geliştirmekte. THY’NİN 2003’TEN SONRAKİ BÜYÜME SERÜVENİ GIPTA İLE ANLATILDI Türkiye’de havacılık sektörü her yıl ne kadar büyüyor? Dünyada THY gibi hızlı büyüyen başka bir havayolu markası daha var mı? THY 2003’ten bu yana her sene yüzde 15-16 civarında bir büyüme gösterdi. Dünyada THY örneğinde görüldüğü gibi, bu kadar kısa süre zarfında ve bu hızla büyüyen başka herhangi bir havayolu yok. Sivil Havacılık Genel Müdürü olarak görev yaptığım dönemde katıldığım uluslararası toplantılar sırasında hemen herkes THY’nin 2003’ten sonraki büyüme serüvenini gıpta ile anlatırdı. Bu noktada, Avrupa’daki havayollarının kapasiteleri çok yüksek olduğu için artık ancak yüzde 2-3 oranında büyüme gösterebildiklerini de belirtmekte fayda var. Ancak, sivil havacılık alanında ciddi ölçüdeki bir büyümeyi Çin’de ve Hindistan’da görebileceğimizi düşünüyoruz. Malumunuz, Çin ve Hindistan’ın 1 milyarın üzerinde devasa ölçüde büyük nüfusları var. Dolayısıyla, havacılık endüstrisi analistleri adı geçen bu her iki ülkede de ciddi bir patlama olacağını tahmin ediyor. Sistemlerini daha liberal hale getirebilirlerse bu ülkelerde çok büyük firmalar ortaya çıkabilir. 550 UÇAKTAN OLUŞAN BİR FİLOYA SAHİP OLMAYI VE 30 MİLYAR DOLAR’LIK CİROYU HEDEFLİYORUZ 2023 hedefiniz nedir? Nasıl bir pazar, nasıl bir THY göreceğiz? 2023 hedefi olarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Türkiye’deki öngörüsü 750 uçak, 300 milyonun üzerinde bir yolcu sayısı. Biz bu projeksiyon doğrultusunda 550 civarında bir uçaktan oluşan bir filoya sahip olmayı ve 30 milyar Dolar civarında bir ciroyu hedefliyoruz. İstanbul Yeni Havalimanı bu hedefi önemli ölçüde karşılayabilecek bir proje elbette ki. Halihazırda Atatürk Havalimanı’nın kapasitesi yetersiz kaldığı için, özelde THY, genelde ise Türk Sivil Havacılığı açısından ciddi kısıtlar söz konusu. Örneğin, yeni noktalara uçmak isteyen bir havayolu Atatürk Havalimanı’nda sefer koyabileceği uygun bir saat bulamıyor. Bir başka örnek olarak belirtmek gerekirse; Atatürk Havalimanı’nda 2 adet pist mevcut. Normal şartlarda bu pistlerin iniş-kalkış kapasitesi 40 iken sisli havada bu sayı 17’ye düşüyor. Dolayısıyla, bu durum sizin zamanında kalkış oranınızı büyük ölçüde aşağıya çekiyor. Kar yağdığında otomatik olarak iniş kapasitenizi daraltıyorsunuz. Bu ve benzeri örnekler göz önüne alındığında Atatürk Havalimanı’nda söz konusu olan operasyonel kısıtların Türk Sivil Havacılığı’nın gelişimini frenlemekte olduğu gözlenmektedir. An itibarıyla inşa süreci hızla devam eden İstanbul Yeni Havalimanı böylesi operasyonel kısıtları barındırmayan bir havaalanı olacak. 5 adet paralel pist dediğimiz, aynı anda 5 uçağın kalkıp inebileceği bir altyapıdan ve tüm etapları tamamlandığı takdirde yılda 200 milyon yolcuya ulaşabilecek kapasitede bir havaalanından bahsediyoruz. Tüm bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda gayet açıktır ki, İstanbul Yeni Havalimanı 2023 hedeflerimiz açısından bizi önemli ölçüde güçlendirecek büyük bir proje. Yeni Havalimanı aynı zamanda rekabeti daha da artıracak bir proje. Çünkü çok daha fazla sayıda havayolu oraya gelecek. Bu durum hem bizi daha iyi ve verimli olmaya teşvik edecek hem de vatandaşlarımıza çok daha kaliteli bir havacılık hizmeti sunulmasına imkan sağlayacak. Bir diğer ifadeyle, tüm firmalar hizmet standartlarında bir gömlek daha yukarı çıkacak. Çünkü rekabet, kalite ve fiyat optimizasyonunu da beraberinde getirir. Bu bağlamda, İstanbul Yeni Havalimanı ülkemizin 2023 hedefleri ile örtüşen; hem THY’nin hem de Türkiye’nin önünü açacak bir proje. THY olarak biz de havalimanının inşâ sürecinin zamanında tamamlanarak operasyonlara emniyetli bir şekilde başlanmasını diliyoruz. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? Kuruluşu evresinde naçizane ben denizin de katkılarının bulunduğu Mimar ve Mühendisler Grubu, kurumsal yapıya sahip bir sivil toplum kuruluşu olarak sahasında sözü geçen, siyaset ve bürokrasi çevreleri tarafından görüşlerine değer verilen ve en önemlisi de kendi çizgisini bozmayan bir grup olarak yoluna hakikaten başarılı bir şekilde devam etmekte. Böylesi bir grubun üyesi olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum. Bu vesile ile emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Kaynak : http://ift.tt/2tRDhtC

İSTANBUL YENİ HAVALİMANI’NIN 2023 HEDEFLERİ AÇISINDAN TÜRKİYE’Yİ VE TÜRK HAVA YOLLARI’NI (THY) ÖNEMLI ÖLÇÜDE GÜÇLENDIRECEK BÜYÜK BİR PROJE OLDUĞUNU SÖYLEYEN THY GENEL MÜDÜRÜ BİLAL EKŞİ; “YENİ HAVALİMANI AYNI ZAMANDA REKABETİ DAHA DA ARTIRACAK BİR PROJE. BU DURUM HEM BİZİ DAHA İYİ VE VERİMLİ OLMAYA TEŞVİK EDECEK HEM DE VATANDAŞLARIMIZA ÇOK DAHA KALİTELİ BİR HAVACILIK HİZMETİ SUNULMASINA İMKÂN SAĞLAYACAK. ÇÜNKÜ REKABET, KALİTE VE FİYAT OPTİMİZASYONUNU DA BERABERİNDE GETİRİR. BU BAĞLAMDA, İSTANBUL YENİ HAVALİMANI ÜLKEMİZİN 2023 HEDEFLERİ İLE ÖRTÜŞEN; HEM THY’NİN HEM DE TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇACAK BİR PROJE” İFADELERİNİ KULLANDI.

 

SÖYLEŞİ: ABDULLAH KOÇ

  • İç pazardaki rekabette hangi dinamikler öne çıkıyor? Fiyat mı, kalite mi, hız mı?
  • Havacılık, uçuş emniyetinin belli kurallara bağlı olduğu çok gelişmiş bir sektör. Dolayısıyla, yolcular tarafından yapılan değerlendirmelerde öncelikli olarak göz önünde bulundurulan hususun ‘emniyet’ olduğunu görüyoruz. Bir diğer ifadeyle müşteriler emniyet algısı yüksek olan havayollarını tercih ediyor. Özellikle belirli bir yaşın üzerindeki yolcu segmenti için bu çok daha geçerli bir durum. Bununla birlikte, genç kuşakların uçuşlarında daha ziyade fiyat endeksli tercihlerde bulunduğunu söyleyebiliriz. Meseleyi genel itibariyle değerlendirdiğimizde ise yolcular, ‘büyük bir havayolu musun; beni memnun edebilecek misin, beni mağdur etmeyeceğine nasıl emin olacağım, bilet fiyatların uygun mu?” sorularının yanıtlarına göre tercihte bulunuyor. Dolayısıyla bunların bir kombinasyonu oluyor. İç hat uçuşlarında, özellikle uçuş süreleri kısa olduğu için, fiyat algısı biraz daha yüksek. Ancak, yaşa bağlı olarak tercih sebepleri arasında firmanın büyüklüğü de ön plana çıkıyor. Biz de THY olarak iç hatlarda yüzde 50’nin üzerinde bir paya sahibiz. Diğer havayolları ise geriye kalan yüzde 50’yi paylaşıyor. Biz hem kalitemizle hem de Türkiye’deki yaygın uçuş ağımızla beraber tek başımıza iç hatlarda en çok tercih edilen havayolu olarak yolumuza devam ediyoruz.

IT BİRİMİMİZİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ İKİ KATINA ÇIKARDIK

  • THY’nin geleceğe yönelik inovasyon projeleri var mıdır? Bunlardan bahsedebilir misiniz?
  • Havacılık sektörünün doğası bizatihi kendi bünyesinde inovasyonu barındıran bir özelliğe sahip. Bu noktada iki boyutlu bir inovasyondan bahsetmek mümkün; Bir, üretim açısından, iki, hizmet sektörü açısından. Üretim kısmındaki inovasyon daha ziyade uçaklarınızı ya da diğer ürünlerinizi satın aldığınız üreticiler tarafından gerçekleştiriliyor. Sektöre ilgi duyan hemen herkesin yakından takip ettiği üzere, uçak sanayi açısından ileriye dönük pek çok inovatif yaklaşım söz konusu. Önümüzdeki 20-25 yıla kadar, 2 bin kilometre, 3 bin kilometre gibi çok hızlı bir süratte seyahat edebilecek uçaklardan, şehirlerde havaalanlarının geniş alanlara ihtiyaç duymasının önüne geçmek ve havaalanları için yer bulma sıkıntısını gidermek adına düşünülmüş dikine havalanabilecek uçaklara kadar üzerinde çalışılan pek çok proje söz konusu. Bunun yanı sıra, yüksek hıza çıkarak kıtalar arasındaki bağlantıyı artırmak ve çok daha hızlı hale getirebilmek adına projelerin sürdürüldüğünü görüyoruz. Ürünler, bir diğer ifadeyle yolcumuzla temas noktalarımız itibarıyla konuyu değerlendirdiğimizde ise bilet satın alımı gibi pek çok hizmetin IT tabanlı olduğunu ve günümüzün gelişmiş teknolojileri sayesinde artık herkesin cep telefonundan bütün ulaşım süreçlerini dizayn edebildiği; tercihleri doğrultusunda satın aldığı ürünü dilediği şekilde farklılaştırabildiği bir dünyadan bahsediyoruz. Hizmetin kişiselleştirilmesi bağlamında önümüzdeki dönemlerde çok daha dikkat çekici gelişmelerin kaydedileceği aşikâr. Şu anda dahi bir yolcunuz “uçuşlarında hangi koltuğu tercih eder, hangi yemeği yer, uçuşuna ne kadar süre kala havaalanına gelir?” gibi tüm verilerinin işlenebildiği ve yolcuya kendisine özel tasarlanmış hizmetlerin sunulabileceği bir ortama doğru hızla ilerliyoruz. Soft verilerin gelişmesiyle beraber bu yön açık oluyor. THY de sahadaki bu inovatif gelişmeleri içselleştirme ve uygulama konusunda bugüne kadar oldukça dinamik hareket etti. Bundan sonra da bu böyle olmaya edecek. Özellikle IT’ye daha fazla önem veren bir noktaya geldik. IT birimimizi büyüklük olarak neredeyse iki katına çıkardık. Özellikle yolcumuzun problemlerini manuel olarak değil de IT tabanlı çözümleyebilmek ve onları çok daha fazla memnun edebilmek adına kayda değer ölçüde yatırımlar yapıyoruz.

UÇAK ALIMLARIMIZI NEREYE UÇACAĞIMIZI VE BUNU HANGİ UÇAK TİPİ İLE EN İYİ ŞEKİLDE YAPACAĞIMIZI BELİRLEYEREK YAPIYORUZ

  • THY’nin yolcu uçaklarının satın alınması hangi kriterlere göre yapılıyor? Bu uçaklar tek bir firma veya markadan mı satın alınıyor yoksa bir çeşitlilikten söz edebilir miyiz? Yerlileştirme ve teknoloji transferi politikanız nedir?
  • Havayolları uçaklarını seçerken, yani filo yapısını oluştururken, öncelikli olarak “nereye uçmak istiyorum, yöneldiğim pazarlar neresi olacak?” sorularının cevaplarını belirler. Daha sonra operasyonel açıdan bu şartlara en uygun ve en düşük maliyetli uçakları tercih eder. Bu noktada, sadece satın alma maliyetini değil; yıllara sari olan idame maliyetlerini de nazara alarak uçakların uygunluğuna bakar. Tüm bu kriterlerin değerlendirilmesi neticesinde de kendi koşullarına uygun olan uçakları tespit eder. Daha sonra da uçak firmalarını ihaleye davet eder ve sunduğu teknik şartname doğrultusunda firmaların tekliflerini alır. Havayolları, uçak üreticisi firmaların liste fiyatları üzerinden farklı oranlarda indirimler alır. Bu indirim satın alma maliyetinde olabileceği gibi ileriye dönük bakım maliyetlerinde de söz konusu olabilir. Tüm bu koşulları değerlendirerek 10 yıllık ya da duruma göre daha uzun süreli bir projeksiyon yapılır. Netice itibarıyla, havayolları uçuş ağına en uygun, en az maliyetli olan alternatiflere yöneliyor demek mümkündür. Bahsettiğim bu kriterler çerçevesinde THY filosunda iki ayrı üreticinin uçakları yer almakta. Bunlar, Boeing ve Airbus. Her iki firmaya ait uçakların filomuzdaki oranını yaklaşık olarak yarı yarıya şeklinde ifade edebiliriz. Daha önceki dönemlerde filomuzda bir başka üreticinin daha uçağı mevcuttu. Ancak, şu an sadece Boeing ve Airbus uçakları ile yolcularımıza hizmet vermekteyiz. Bununla birlikte, ileride doğabilecek ihtiyaçlar doğrultusunda başka bir üreticinin uçaklarının da filomuzda yer alması mümkün olabilir. Zira bu tamamen sizin nereye uçacağınız ve onu hangi uçak tipinin en iyi karşıladığı ile alakalı bir durum.

YERLİLEŞTİRMEDE SON 4-5 YILDA PEK ÇOK UYGULAMAYI HAYATA GEÇİRDİK

  • Nihayetinde THY bir havayolu taşımacılığı firması. Birincil faaliyet alanı itibarıyla üretici bir firma değil. Yerlileştirme noktasındaki kasıt eğer üretimde yerlileştirme ise THY olarak biz özellikle son 4-5 yıldır bu doğrultuda pek çok uygulamayı hayata geçirdik. Hatta bazı alt şirketlerimiz ile üretim alanına da girmiş olduk. Örneğin; yüzde 50 ortağı olduğumuz TSI Aviation Seats tarafından uçak koltuğu üretiliyor. Bu koltuklar uçaklarımızın ekonomi sınıfında konuşlandırılmaya başlandı. Bunun haricinde, TCI Turkish Cabin Interior tarafından uçağın özellikle mutfak kısmı diyebileceğimiz parçalarının üretimi gerçekleştirilmekte. Mutfak denildiğinde önemi bazen anlaşılamayabiliyor, “ne var ki bunda?” şeklinde yorumlar yapılabiliyor. Oysa, bir uçağın mutfak diye nitelendirebileceğimiz bölümünün maliyeti 500-600 bin Dolar’a kadar çıkabiliyor. Dolayısıyla bu mühim gelişme, sıradan bir mutfak dolabı üretilmekteymiş gibi değerlendirilmemeli. Sadece o dolabın uçağa yerleştirilebilmesi adına 250’ye yakın test yapılıyor. Bunlar hakikaten başlı başına know-how gerektiren, bir üretim metedolojisi ve dizayn kabiliyeti gerektiren şeyler. Uçak koltuğu ise bambaşka bir konu. C testlerinden yanmazlık testlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede çok komplike testler gerektiriyor. Örneğin, business sınıf koltuğunun birim maliyeti 30 bin Dolar civarında. Veya üçlü ekonomi koltuğu 9-10 bin Dolar tutarında. “Nihayetinde bir koltuktan bahsediyoruz; nedir ki?” diye düşünülebilir. Ancak, bunlar yüksek maliyetli parçalar.

DİZAYN DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN YETKİNLİĞE SAHİP OLMANIZ GEREKİR

  • Tüm bunların haricinde, dizayn alanında Turkish Technic, Türkiye’de birinci sırada yer almaktadır. Avrupa’da buna benzer çok fazla firma örneği ile karşılaşamazsınız. Uçak üzerinde herhangi bir dizayn değişikliği yapacağınız zaman sizin bu yetkinliğe sahip olmanız gerekir. Bu hususta sivil havacılık otoriteleri der ki; “Gereken şartları haiz ve bu yetkinlikteysen uçak üzerinde bazı dizayn değişikliklerini veya ilaveleri gerçekleştirebilirsin.” Örneğin; uçağın içerisine bir kamera yerleştirmek istiyorsunuz. Eğer o yetkiniz yoksa bunu yapamazsınız. O zaman da üreticiye gitmeniz gerekir. Bunlar da oldukça maliyetli kalemler, katma değeri olan işlerdir. Bu bağlamda, Turkish Technic bünyesinde bu işleri yapabilme kabiliyet ve ehliyetine sahip bir bölümümüz kuruldu. Bu birimimizde bazı ekipmanlar üretiliyor. Bunların giderek artırılması gerekiyor.

TÜRKİYE’DE YERLİLEŞTİRME NOKTASINDA BİR ALTYAPI VE HASSASİYET OLUŞTU

  • Ayrıca, havacılık alanında üretim yapanlara yönelik yerli üretimin teşviki noktasında Turkish Technic’teki arkadaşlarımız 2-3 yıldır yerlileştirme projeleri yürütmekte; diğer firmaları da bu konuda teşvik etmekte. Sevindiricidir ki Türkiye’de yerlileştirme noktasında bir altyapı ve hassasiyet oluştu. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü de bunları sertifikalandırma noktasında bir yetkinliğe ulaşmış oldu. Dolayısıyla, bu anlamda Türkiye’de bir doğum sancısı başladı diyebiliriz. Bir taraftan Hür Kuş Uçağı yapılıyor, diğer taraftan sivil helikopter üretimine yönelik çalışmalar devam ediyor. Dolayısıyla, gelişime açık, elverişli bir ortam oluşmuş durumda. Şükür ki artık bölgesel uçak üretimi gibi daha pek çok proje için uygun bir altyapı oluşmuş gözüküyor.
  • THY’nin teknik açıdan gerçekleştirmekte olduğu faaliyetler nelerdir? Bu faaliyetlerin öngörülen gelişmeleri neler ve nasıl olacaktır?
  • Teknik açıdan gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerden biraz önce bahsettim. Koltuk üretimi, kabin üretimi, dizayn organize işi ve bunların yanı sıra yürütülmekte olan rutin işler var. Filosundaki bütün uçakların periyodik bakımından makro ölçekli bakımlarına kadar tüm bakım işlemlerini Turkish Technic eliyle THY kendisi yapıyor. Halihazırda Turkish Technic, 9 bine yakın uçak parçasının tamiratını yapabilme sertifikasına sahip.

HEM KENDİ FİLOMUZDAKİ UÇAKLARIN HEM DE 20’NİN ÜZERİNDE HAVAYOLUNUN BÜYÜK BAKIMLARINI TURKISH TECHNIC YAPIYOR

  • Bir uçağın rutin olarak bakımının yapılması şart olduğuna göre bu bakımlar ne ölçüde yurtiçinde gerçekleşmektedir? Bakımlarını yapamadığımız bölümler var mıdır? Var ise bunlar nasıl tamamen yurtiçinde yapılabilir?
  • Turkish Technic, yaklaşık 10 bine yakın personeli ve yetişmiş teknik gücü ile uçakların rutin bakımlarının hepsini burada yapıyor. Bununla birlikte, hiçbir havayolu şirketi uçağın A’dan Z’ye bütün bakımlarını kendisi yapmaz. Bu yapamadığı için değil, maliyet etkin olmadığı içindir. Çünkü, bir parçanın tamirini gerçekleştirebilmeniz için ilgili otoriteden onay almanız gerekir. Otoriteden onay almanız için ise onun test turlarının sizde bulunması lazımdır. Örneğin, 3 yılda bir gelecek bir parçanın bakımını milyon dolarlık yatırım yaparak, test turları ve test aletlerini temin ederek yapmak istemeyebilirsiniz. Onun yerine söz konusu parçayı üreticisine gönderirsiniz. Zira böylesi bir yol sizin için çok daha az maliyetlidir. Sorunuzun cevabı aslında özetle şu: Biz Türkiye’de yapılması maliyet etkin olan tüm bakımları Türkiye’de yapıyoruz. Kendi filomuzdaki tüm uçakların periyodik bakımı, depo seviyesi bakımı ve büyük bakımları da dâhil olmak üzere. Ayrıca, yaklaşık 20’nin üzerinde havayolunun da büyük bakımları Turkish Technic tarafından sağlanıyor. Dolayısıyla, Turkish Technic tarafından bu hizmet sadece Türkiye’de ve THY’ye değil, bilakis bölgemizdeki pek çok havayoluna da veriliyor. Bakım konusunda THY çok iyi bir noktada. 9 bine yakın teknisyenimiz var. Tabi bu sayının daha yüksek olması lazım. Türkiye’nin daha çok uçak teknisyenine ihtiyacı var.
  • THY öğrencilerin uçak konusunda eğitilmeleri için neler yapmakta? Günümüz ve gelecek nesillerin havacı gençlerine önerileriniz neler olabilir?
  • Hem pilotaj açısından hem de uçak teknisyenliği açısından iki ayrı eğitim programımız var. Pilotaj açısından Aydın’da bir uçuş eğitim merkezimiz mevcut. Her sene oraya 250 tane pilot adayı alıyoruz. Bu arkadaşlarımızı 1-2 sene eğitiyoruz ve eğitimlerini başarıyla tamamlayanları kendi pilotlarımız olarak şirketimiz bünyesine dâhil ediyoruz. Bu noktada daha ziyade mühendis eksenli arkadaşları tercih ediyoruz. Bu okulun oldukça sıkı kriterleri var. Söz konusu kriterleri karşıladıktan sonra pilot olabiliyorlar. Uçak teknisyenliği mevzuunda ise iki ayrı kaynaktan teknisyen alabiliyoruz. Birincisi, bildiğiniz üzere Türkiye’de uçak teknisyenliği eğitimi veren okullar mevcut. Bu okullardan mezun olanları imtihana tabi tutuyoruz. Bir diğer kaynak olarak ise Türkiye İş Kurumu – İŞKUR ile beraber meslek yüksek okulu mezunu gençlerimiz arasından uçak teknisyeni yetiştiriyoruz. Gençlere tavsiyem şu; hem pilotluk hem de teknisyenlik sahalarında açık var. Bu istihdam ihtiyacı önümüzdeki dönemler için de geçerli olacak. Dolayısıyla kendilerini bu alanlarda geliştirme yoluna gitmeleri kariyerleri noktasında faydalı olacaktır. Sizin vesilenizle röportajımızı okuyacak olanlara da buradan bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Velilerimizin çocuklarını uçak teknisyenliğine yönlendirmelerinde büyük fayda olacaktır. Küresel ölçekte bugün 600 bin uçak teknisyeni açığı mevcut. Dolayısıyla, yabancı dil bilgisi, özellikle de İngilizcesi iyi olan, matematiksel zekaya sahip, eli iş tutan çocukların bu alana yönlendirilmesinde fayda görüyorum. Günümüz şartlarında sertifikalı bir teknisyenin Türkiye’de ya da yurtdışında 3-4 bin Avro gibi azımsanamayacak bir maaşla ve kolaylıkla iş bulabilmesi mümkün.

KÜRESEL ÖLÇEKTE BUGÜN 600 BİN UÇAK TEKNİSYENİ 400 BİN PİLOT AÇIĞI MEVCUT

  • Konuya ilişkin yapılan bir araştırmaya göre, küresel ölçekte 600 bin uçak teknisyeni, 400 bin kadar ise pilot açığı mevcut. Ülkeler şu anda birbirlerinden pilot transfer etmekte. Uçak teknisyenliği için de durum hakeza aynı şekilde. Özelikle Orta Doğu ülkelerinden Türkiye’ye gelerek, teknisyenlerle gerçekleştirdikleri mülakatlar neticesinde bu arkadaşlarımızı kendi organizasyonlarına transfer ettiklerini gözlemliyoruz. Dolayısıyla gençlerimizin bu alanlara yönlendirilmelerinde fayda var. Aranan başlıca özellikleri, iyi bir İngilizce bilgisi ve pilotaj için psiko-teknik muayene dediğimiz testlerden geçilmesi olarak özetlemek mümkün. Bununla birlikte, sadece bu iki şartı yerine getiriyor olmak pilot olunabileceği anlamına gelmiyor elbette. Örneğin, İngilizce düzeyi çok iyi bir mühendis de olsanız, görsel hafızanız yeterli olmadığı müddetçe pilot olamazsınız. Benzer şekilde, aşırı heyecanlıysanız ya da ani olaylara karşı tepkiniz normalin dışında seyrediyorsa yine pilot olmanız mümkün değildir. İşte bu sebeple psiko-teknik sınavlardan geçilmesi gerekir. Teknisyenlik için de İngilizce yetkinliği son derece önemli bir kriter. Bunun dışında ayrıca matematiksel zekanın önemli ölçüde rol oynadığını söyleyebiliriz. Havacılığın diğer alanlarında ise istihdam ihtiyacının karşılanması nispeten daha kolay. Örneğin, kabin memuru ya da yer hizmet memurlarının eğitimleri, teknisyen ya da pilot yetiştirmeye nazaran çok daha kolaydır. Bu kadrolarda çalışacak arkadaşlarımızın İngilizce biliyor olması ve aradığımız bazı temel kriterleri sağlamaları halinde istihdamları mümkün olabilmektedir.

TÜRKİYE’NİN DE 550-600 CİVARINDA İLAVE PİLOTA İHTİYACI VAR

  • Pilotaj okullarının ücretleri Türk halkının ortalama gelirinin çok üzerinde. Eğitimimizi biz veriyoruz dediniz. Sizin eğitiminize tabi tutulan öğrencilere uygulanan ücretler ne seviyededir?
  • Türkiye’de pilotaj eğitimi veren üniversiteler var. Ancak bunların kontenjanları hayli kısıtlı. Bugün bir pilotaj eğitiminin maliyeti 80 bin Avro civarında. Türkiye’deki kişi başına düşen millî gelir açısından baktığımızda bu meblağ hakikaten yüksek. Röportajımızın önceki bölümle rinde de belirttiğim gibi, ülkemizin, dolayısıyla THY olarak bizim pilot ihtiyacımız bulunuyor. Özellikle de Türk pilotuna ihtiyaç duyuyoruz. Türk Sivil Havacılık Otoritesi haklı olarak mümkün mertebe yerli pilot istihdam edilmesi arzusunda ve bu amaç doğrultusunda da bazı teşviklerde bulunuyor. THY olarak pilot olmak isteyen gençlerimizi Aydın’da eğitim için alıyor ve bu arkadaşlarımız için yaptığımız harcamaları daha sonra bizimle çalışmaya başladıklarında peyderpey ücretlerinden kesiyoruz. Örneğin, bir öğrencinin bize 60 bin Avro maliyeti oldu diyelim. Bu ücreti öğrenci mezun olup bizimle çalışmaya başladığında belli oranlarda maaşından kesiyoruz. Tabi bunun için mezun olduktan sonra bizimle çalışması gerekiyor; aksi takdirde bu ücreti kendilerinden tahsil etme şartımız var. Bu uygulamamız sayesinde hem maddi imkânları pilotaj eğitimi alabilmek adına yeterli olmayan gençlerimize pilot olabilme imkânı sunmuş oluyor hem de bu eğitimden doğan maliyeti çalışmaya başladıktan sonra maaşlarından peyderpey ödeyebilmelerini sağlamış oluyoruz. Elbette bütün havayolları böylesi anlamlı bir imkâna sahip değil. THY’nin cesameti daha büyük olduğu için bu uygulamayı yapabiliyoruz. Diğer havayolu şirketleri ise daha ziyade hâlihazırda mevcut pilotları kendi bünyelerinde istihdam etmeye çalışıyor. Önceki dönemlerde pilot ihtiyacı bağlamında Hava Kuvvetleri ciddi bir kaynak oluşturuyordu. Ancak, Türk Sivil Havacılığı’nın gelişimiyle birlikte, Hava Kuvvetleri’nin pilot ihtiyacı bağlamında eskiden olduğu ölçüde makro bir kaynak olmadığını söyleyebiliriz. Şu anda Türkiye’de 12 civarında pilotaj eğitimi veren kurs mevcut. Maddi durumu iyi olup da burada eğitim alan gençlerimiz kendi imkânlarıyla pilot olmuş oluyor. Ülkemizde yılda yaklaşık 500 pilot yetişiyor. Türkiye’nin de 550-600 civarında ilave pilota ihtiyacı var. İnşallah bu okullarımızın kapasitelerini artırarak pilotaj açığımızı kendi gençlerimizi yetiştirmek suretiyle karşılayacak durumda oluruz.

THY DÜNYAYI KUŞATAN GENİŞ UÇUŞ AĞI İLE SEKTÖRDE ÇOK GÜÇLÜ KONUMDA

  • Dünyada kaç uçuş noktanız var? Ve ilerleyen süreçte hedefiniz?
  • THY 2003’ten sonra her sene yüzde 15-16 civarında bir büyüme kaydetti. Şu anda 120 ülkeye uçuyoruz. 251’i yurtdışı, 51’i ise yurtiçi olmak üzere toplamda 302 havalimanına sefer icra ediyoruz. Bu vesileyle güzel bir haberi de okurlarımızla paylaşmış olalım: 17 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla Tayland’ın misafirperverliği ile ünlü egzotik adası Phuket’e İstanbul’dan direkt uçuşlarımızı başlatmış olacağız. Bilindiği üzere, THY dünyada en fazla ülkeye uçan havayolu olma unvanını uzun süredir gururla taşıyor. Uçuş ağımız incelendiğinde, özellikle Güney Amerika hariç dünya haritasının neredeyse tamamını kapsamış olduğumuz görülecektir. Afrika kıtasında ise en fazla noktaya sefer düzenleyen havayoluyuz. Uçuş ağımızın bu denli geniş coğrafyaları kapsıyor oluşunun önemini kısa bir anektod üzerinden yinelemek isterim. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Dünya Meteoroloji Kongresi’nde meteoroloji uzmanları tarafından “Biz meteorolojik tahminler yapıyoruz. Ancak bu tahminlerin doğruluğu noktasında tam anlamıyla bir geri besleme alamıyoruz. Dolayısıyla senaryolarımızı kalibre etmede sıkıntı yaşıyoruz. Bu sorunu aşabilmek adına uçaklara sensör takalım veya uçakların mevcut sensörlerinden faydalanarak tahminlerimizin gerçeklikle örtüşüp örtüşmediğini değerlendirelim” yönünde bir öneride bulunulmuş. Esasında bu çok güzel bir proje; zira online bilgi toplayacaksınız. Bu öneriye karşılık olarak toplantıda hazır bulunan havayolu şirketleri tarafından; “Bu projeye THY dahil edilmediği takdirde dünyanın diğer yarısı boş kalır” yönünde görüş bildirildiğini öğreniyoruz. Bunun üzerine, THY de bu projeye dahil olsun diye teklif aldık. Bu örnek vaka üzerinden de gayet net anlaşıldığı üzere, THY dünyayı kuşatan geniş uçuş ağı ile sektördeki güçlü konumunu her geçen gün daha da pekiştirmektedir. Her ne kadar halihazırda Avustralya’da ofisimiz bulunuyor ve oradan bilet satışı yapıyor olsak da henüz oraya direkt uçuş gerçekleştirmiyoruz. Ancak bu konudaki çalışmalarımız sürmekte.

HER NOKTA İÇİN FREKANS DERİNLİĞİMİZİ DE ARTIRMAYA ÖNEM VERİYORUZ

  • Bir havayolunun uçtuğu nokta sayısının çokluğu elbette ki mühimdir ancak daha önemlisi, bu noktalara ne kadar sıklıkta sefer düzenlendiğidir. Havacılık literatüründe bunun karşılığı “frekans derinliği”dir. Son derece yaygın bir uçuş ağına sahip olmakla yetinmiyor, sefer düzenlediğimiz her nokta için frekans derinliğimizi de artırmaya önem veriyoruz. THY, ülkemizin coğrafi konumu, tarihsel arka planı ve 2023, 2053 vizyonları doğrultusunda ve o vizyonları destekleyecek şekilde dünyayı Türkiye’ye, Türkiye’yi de dünyaya daha fazla bağlamak üzere stratejiler geliştirmekte.

THY’NİN 2003’TEN SONRAKİ BÜYÜME SERÜVENİ GIPTA İLE ANLATILDI

  • Türkiye’de havacılık sektörü her yıl ne kadar büyüyor? Dünyada THY gibi hızlı büyüyen başka bir havayolu markası daha var mı?
  • THY 2003’ten bu yana her sene yüzde 15-16 civarında bir büyüme gösterdi. Dünyada THY örneğinde görüldüğü gibi, bu kadar kısa süre zarfında ve bu hızla büyüyen başka herhangi bir havayolu yok. Sivil Havacılık Genel Müdürü olarak görev yaptığım dönemde katıldığım uluslararası toplantılar sırasında hemen herkes THY’nin 2003’ten sonraki büyüme serüvenini gıpta ile anlatırdı. Bu noktada, Avrupa’daki havayollarının kapasiteleri çok yüksek olduğu için artık ancak yüzde 2-3 oranında büyüme gösterebildiklerini de belirtmekte fayda var. Ancak, sivil havacılık alanında ciddi ölçüdeki bir büyümeyi Çin’de ve Hindistan’da görebileceğimizi düşünüyoruz. Malumunuz, Çin ve Hindistan’ın 1 milyarın üzerinde devasa ölçüde büyük nüfusları var. Dolayısıyla, havacılık endüstrisi analistleri adı geçen bu her iki ülkede de ciddi bir patlama olacağını tahmin ediyor. Sistemlerini daha liberal hale getirebilirlerse bu ülkelerde çok büyük firmalar ortaya çıkabilir.

550 UÇAKTAN OLUŞAN BİR FİLOYA SAHİP OLMAYI VE 30 MİLYAR DOLAR’LIK CİROYU HEDEFLİYORUZ

  • 2023 hedefiniz nedir? Nasıl bir pazar, nasıl bir THY göreceğiz?
  • 2023 hedefi olarak Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Türkiye’deki öngörüsü 750 uçak, 300 milyonun üzerinde bir yolcu sayısı. Biz bu projeksiyon doğrultusunda 550 civarında bir uçaktan oluşan bir filoya sahip olmayı ve 30 milyar Dolar civarında bir ciroyu hedefliyoruz. İstanbul Yeni Havalimanı bu hedefi önemli ölçüde karşılayabilecek bir proje elbette ki. Halihazırda Atatürk Havalimanı’nın kapasitesi yetersiz kaldığı için, özelde THY, genelde ise Türk Sivil Havacılığı açısından ciddi kısıtlar söz konusu. Örneğin, yeni noktalara uçmak isteyen bir havayolu Atatürk Havalimanı’nda sefer koyabileceği uygun bir saat bulamıyor. Bir başka örnek olarak belirtmek gerekirse; Atatürk Havalimanı’nda 2 adet pist mevcut. Normal şartlarda bu pistlerin iniş-kalkış kapasitesi 40 iken sisli havada bu sayı 17’ye düşüyor. Dolayısıyla, bu durum sizin zamanında kalkış oranınızı büyük ölçüde aşağıya çekiyor. Kar yağdığında otomatik olarak iniş kapasitenizi daraltıyorsunuz. Bu ve benzeri örnekler göz önüne alındığında Atatürk Havalimanı’nda söz konusu olan operasyonel kısıtların Türk Sivil Havacılığı’nın gelişimini frenlemekte olduğu gözlenmektedir. An itibarıyla inşa süreci hızla devam eden İstanbul Yeni Havalimanı böylesi operasyonel kısıtları barındırmayan bir havaalanı olacak. 5 adet paralel pist dediğimiz, aynı anda 5 uçağın kalkıp inebileceği bir altyapıdan ve tüm etapları tamamlandığı takdirde yılda 200 milyon yolcuya ulaşabilecek kapasitede bir havaalanından bahsediyoruz. Tüm bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda gayet açıktır ki, İstanbul Yeni Havalimanı 2023 hedeflerimiz açısından bizi önemli ölçüde güçlendirecek büyük bir proje. Yeni Havalimanı aynı zamanda rekabeti daha da artıracak bir proje. Çünkü çok daha fazla sayıda havayolu oraya gelecek. Bu durum hem bizi daha iyi ve verimli olmaya teşvik edecek hem de vatandaşlarımıza çok daha kaliteli bir havacılık hizmeti sunulmasına imkan sağlayacak. Bir diğer ifadeyle, tüm firmalar hizmet standartlarında bir gömlek daha yukarı çıkacak. Çünkü rekabet, kalite ve fiyat optimizasyonunu da beraberinde getirir. Bu bağlamda, İstanbul Yeni Havalimanı ülkemizin 2023 hedefleri ile örtüşen; hem THY’nin hem de Türkiye’nin önünü açacak bir proje. THY olarak biz de havalimanının inşâ sürecinin zamanında tamamlanarak operasyonlara emniyetli bir şekilde başlanmasını diliyoruz.
  • Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
  • Kuruluşu evresinde naçizane ben denizin de katkılarının bulunduğu Mimar ve Mühendisler Grubu, kurumsal yapıya sahip bir sivil toplum kuruluşu olarak sahasında sözü geçen, siyaset ve bürokrasi çevreleri tarafından görüşlerine değer verilen ve en önemlisi de kendi çizgisini bozmayan bir grup olarak yoluna hakikaten başarılı bir şekilde devam etmekte. Böylesi bir grubun üyesi olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum. Bu vesile ile emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.

Kaynak : http://ift.tt/2tRDhtC



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2ucCCCo
via IFTTT

“Gerekli vizyona kavuşmalıyız” Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) Genel Başkanı Ali Yücelen ve Parlamento ile ilişkiler Komisyonu Başkanı Begüm Akış, TÜGİAD’ın yeni girişimlere ve yeniliklere bakış açısını ve bu bağlamda gerçekleştirdikleri İsrail İnovasyon Gezisini MAG Business İlkbahar-Yaz sayısına anlattı.   -Ali Yücelen: “İsrail, yeni girişimler ve ekosistemler konusunda dünyada öncü bir ülke” – Begüm Akış: “Toplantımızda en karmaşık teknik proje ile ürününü, nasıl anlaşılır ve herkese hitap edecek şekilde tanıtabildiklerini ve dünya çapında pazarlayabildiklerini gördük”   TÜGİAD Genel Başkanlığına tekrar seçilen Ali Yücelen, dernekle ilgili ilk hedeflerini MAG Business’a anlattı. Yücelen, üyelerin ve tüm iş adamlarının gerekli vizyona kavuşup konuya ilgi duymalarını sağlamak olduğunu ve bununla ilgili seminerler, geziler, konferanslar ve kamplar organize edileceğini söyledi. Ülkemiz ekonomisindeki beklentiler doğrultusunda dünya ekonomik konjonktürünü hesaba katarak tamamen inovatif girişimcilik odaklı çalışmalar yapmaya başladıklarını söyleyen Yücelen, “Hali hazırda geleneksel işleriyle ilgilenen üyelerimizin teknoloji, yapay zeka, artırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti gibi konulara yatırım yapmalarını temin etmeyi amaçlıyoruz” dedi.   İsrail’in inovasyon, yeni girişimler ve ekosistemler konusunda dünyada öncü bir ülke konumunda olduğunu söyleyen Begüm Akış, “İsrail’de binlerce startup söz konusu ve bu startuplar oluşturdukları ekosistem sayesinde büyük fonlarla buluşuyor ve finansman kaynağı elde edebiliyorlar. Aynı şekilde projeler büyüdüğünde ise, bunları dünya devi firmalara satabiliyorlar” dedi. Akış, “Toplantımızda en karmaşık teknik proje ile ürününü, nasıl anlaşılır ve herkese hitap edecek şekilde tanıtabildiklerini ve dünya çapında pazarlayabildiklerini gördük” diyerek gezide oldukça yoğun bir programlarının olduğunu söyledi.   Myderm’in kurucusu Murat Küçükoğlu’nun kapak olduğu MAG Business İlkbahar- Yaz sayısı, özel röportajları ve gündemi, yakından takip eden konu başlıkları ilewww.magdergi.com.tr, DijiMecmua, Turkcell Dergilik ve seçkin kitapçılarda sizlerle buluşuyor.

Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) Genel Başkanı Ali Yücelen ve Parlamento ile ilişkiler Komisyonu Başkanı Begüm Akış, TÜGİAD’ın yeni girişimlere ve yeniliklere bakış açısını ve bu bağlamda gerçekleştirdikleri İsrail İnovasyon Gezisini MAG Business İlkbahar-Yaz sayısına anlattı.

 

-Ali Yücelen: “İsrail, yeni girişimler ve ekosistemler konusunda dünyada öncü bir ülke”

– Begüm Akış: “Toplantımızda en karmaşık teknik proje ile ürününü, nasıl anlaşılır ve herkese hitap edecek şekilde tanıtabildiklerini ve dünya çapında pazarlayabildiklerini gördük”

 

TÜGİAD Genel Başkanlığına tekrar seçilen Ali Yücelen, dernekle ilgili ilk hedeflerini MAG Business’a anlattı. Yücelen, üyelerin ve tüm iş adamlarının gerekli vizyona kavuşup konuya ilgi duymalarını sağlamak olduğunu ve bununla ilgili seminerler, geziler, konferanslar ve kamplar organize edileceğini söyledi. Ülkemiz ekonomisindeki beklentiler doğrultusunda dünya ekonomik konjonktürünü hesaba katarak tamamen inovatif girişimcilik odaklı çalışmalar yapmaya başladıklarını söyleyen Yücelen, “Hali hazırda geleneksel işleriyle ilgilenen üyelerimizin teknoloji, yapay zeka, artırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti gibi konulara yatırım yapmalarını temin etmeyi amaçlıyoruz” dedi.

 

İsrail’in inovasyon, yeni girişimler ve ekosistemler konusunda dünyada öncü bir ülke konumunda olduğunu söyleyen Begüm Akış, “İsrail’de binlerce startup söz konusu ve bu startuplar oluşturdukları ekosistem sayesinde büyük fonlarla buluşuyor ve finansman kaynağı elde edebiliyorlar. Aynı şekilde projeler büyüdüğünde ise, bunları dünya devi firmalara satabiliyorlar” dedi. Akış, “Toplantımızda en karmaşık teknik proje ile ürününü, nasıl anlaşılır ve herkese hitap edecek şekilde tanıtabildiklerini ve dünya çapında pazarlayabildiklerini gördük” diyerek gezide oldukça yoğun bir programlarının olduğunu söyledi.

 

Myderm’in kurucusu Murat Küçükoğlu’nun kapak olduğu MAG Business İlkbahar- Yaz sayısı, özel röportajları ve gündemi, yakından takip eden konu başlıkları ilewww.magdergi.com.tr, DijiMecmua, Turkcell Dergilik ve seçkin kitapçılarda sizlerle buluşuyor.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2tXbV9L
via IFTTT

SABİHA GÖKÇEN’DEN TÜM ZAMANLARIN REKORU 28 Temmuz’da elde ettiği  109.928 yolcu sayısı ile tüm zamanların günlük yolcu rekorunu kırmış oldu. Bir önceki rekor 21 Temmuz tarihinde ulaştığı  günlük 105.551 yolcu; 2017 yılının en yüksek sayısı olmuştu Emeği geçen herkesi tebrik ederiz.   28 Temmuz'da elde ettiğimiz 109.928 yolcu sayısı ile tüm zamanların günlük yolcu rekorunu kırmış olduk. Misafirlerimize teşekkür ederiz. http://pic.twitter.com/jAKQHVHV7t — SabihaGökçenAirport (@SabihaGokcen) July 31, 2017

28 Temmuz’da elde ettiği  109.928 yolcu sayısı ile tüm zamanların günlük yolcu rekorunu kırmış oldu.

Bir önceki rekor 21 Temmuz tarihinde ulaştığı  günlük 105.551 yolcu; 2017 yılının en yüksek sayısı olmuştu

Emeği geçen herkesi tebrik ederiz.

 



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2uQWDQX
via IFTTT

SABİHA GÖKÇEN’DEN TÜM ZAMANLARIN REKORU


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2uQWDQX

ANADOLU’DA DEPO YATIRIMI, KONUT YATIRIMINDAN DAHA DEĞERLİ


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vlLSsZ

ANADOLU’DA DEPO YATIRIMI, KONUT YATIRIMINDAN DAHA DEĞERLİ Marmara Bölgesi ve İstanbul’da konumlanan üretim tesisleri, son yıllarda devletin verdiği teşviklerle Anadolu’ya doğru kayıyor. Ekonomi pastasında her geçen yıl daha büyük bir paya sahip olan lojistik sektörü de üretim sahalarına yakın olabilmek adına planlarında ilk sıraya Anadolu şehirlerine yatırımı alıyor. Devletin teşvikiyle birlikte, Anadolu’ya doğru kayan üretim, bölgede önemli ölçüde depolama alanlarına ihtiyaç olduğunu gösterdi. Anadolu’nun farklı şehirlerinde yapılanmaya giden lojistik şirketleri, depolama alanında da yatırım yapmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz aylarda Konya’da bir bölge ofisi açan Batu International Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner Ankara, Anadolu’da depo yatırımının, konut yatırımından daha değerli hale geldiğini söylüyor. Son yıllarda Anadolu şehirlerindeki üretimi yakından izlediklerini belirten Taner Ankara, “Üretimdeki gelişmeleri incelediğimizde, ürünlerin depolanıp stoklanabileceği tesis yatırımlarına ihtiyaç olacağını öngörüyoruz. Bu nedenle Anadolu şehirlerinde depo yatırımları üzerinde çalışıyoruz.” diyor. Türkiye genelinde 1 Milyon metrekareden fazla depolama alanına ihtiyaç olduğunun altını çizen Taner Ankara, bu ihtiyacın her geçen gün daha da arttığını belirtiyor. Satın Almalar Plan Dahilinde! Konya, Kayseri, Gaziantep gibi üretimin artış gösterdiği bölgelerde, depo yatırımının dışında diğer lojistik hizmetlere de ihtiyaç duyulacağını düşündüklerini belirten Taner Ankara, bölgedeki lojistik şirketleri ile iş birliktelikleri, know-how paylaşımlı girişimler planladıklarını söyledi. Taner Ankara, şirket satın almalarının da planlar dahilinde olduğunu ifade etti. Doğru Stok Yönetimi ile Kurda Oluşabilecek Fiyat Farkının Önüne Geçilebilir Depolamanın hem lojistik süreçlere hem de üreticiye büyük katkısı olduğunu belirten Taner Ankara, özellikle ham maddesi yurt dışından gelen malzemelerde kur bazlı maliyetleri depolama sayesinde azaltabilmenin mümkün olabileceğini söylüyor. Düşük kur fiyatından alınan hammaddelerinin depolanması durumunda, ileriki dönemde kurda oluşabilecek fiyat farkının da önüne geçilebileceğini vurguluyor.

Marmara Bölgesi ve İstanbul’da konumlanan üretim tesisleri, son yıllarda devletin verdiği teşviklerle Anadolu’ya doğru kayıyor. Ekonomi pastasında her geçen yıl daha büyük bir paya sahip olan lojistik sektörü de üretim sahalarına yakın olabilmek adına planlarında ilk sıraya Anadolu şehirlerine yatırımı alıyor.

Devletin teşvikiyle birlikte, Anadolu’ya doğru kayan üretim, bölgede önemli ölçüde depolama alanlarına ihtiyaç olduğunu gösterdi. Anadolu’nun farklı şehirlerinde yapılanmaya giden lojistik şirketleri, depolama alanında da yatırım yapmaya hazırlanıyor.

Geçtiğimiz aylarda Konya’da bir bölge ofisi açan Batu International Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Taner Ankara, Anadolu’da depo yatırımının, konut yatırımından daha değerli hale geldiğini söylüyor.

Son yıllarda Anadolu şehirlerindeki üretimi yakından izlediklerini belirten Taner Ankara, Üretimdeki gelişmeleri incelediğimizde, ürünlerin depolanıp stoklanabileceği tesis yatırımlarına ihtiyaç olacağını öngörüyoruz. Bu nedenle Anadolu şehirlerinde depo yatırımları üzerinde çalışıyoruz.” diyor.

Türkiye genelinde 1 Milyon metrekareden fazla depolama alanına ihtiyaç olduğunun altını çizen Taner Ankara, bu ihtiyacın her geçen gün daha da arttığını belirtiyor.

Satın Almalar Plan Dahilinde!

Konya, Kayseri, Gaziantep gibi üretimin artış gösterdiği bölgelerde, depo yatırımının dışında diğer lojistik hizmetlere de ihtiyaç duyulacağını düşündüklerini belirten Taner Ankara, bölgedeki lojistik şirketleri ile iş birliktelikleri, know-how paylaşımlı girişimler planladıklarını söyledi. Taner Ankara, şirket satın almalarının da planlar dahilinde olduğunu ifade etti.

Doğru Stok Yönetimi ile Kurda Oluşabilecek Fiyat Farkının Önüne Geçilebilir

Depolamanın hem lojistik süreçlere hem de üreticiye büyük katkısı olduğunu belirten Taner Ankara, özellikle ham maddesi yurt dışından gelen malzemelerde kur bazlı maliyetleri depolama sayesinde azaltabilmenin mümkün olabileceğini söylüyor. Düşük kur fiyatından alınan hammaddelerinin depolanması durumunda, ileriki dönemde kurda oluşabilecek fiyat farkının da önüne geçilebileceğini vurguluyor.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vlLSsZ
via IFTTT

THY Bilgi Teknolojileri AR-GE merkezi açılışı yapıldı


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2ucahfF

THY Bilgi Teknolojileri AR-GE merkezi açılışı yapıldı THY Bilgi Teknolojileri AR-GE merkezi açılışı  geçen hafta yapıldı. Türk Hava Yollari Ar-Ge Merkezi açılışı THY Genel Müdürü Sayın Bilal Ekşi‘nin katılımıyla gerçekleşmiştir. Emeği geçenleri tebrik ederiz.

THY Bilgi Teknolojileri AR-GE merkezi açılışı  geçen hafta yapıldı.

Türk Hava Yollari Ar-Ge Merkezi açılışı THY Genel Müdürü Sayın Bilal Ekşi‘nin katılımıyla gerçekleşmiştir.

Emeği geçenleri tebrik ederiz.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2ucahfF
via IFTTT

Bölgelere Göre Tatil Kalori Haritası


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vldBKg

Bölgelere Göre Tatil Kalori Haritası Yeni şehirler, yeni insanlar ve yeni tatlar. Peki iştah kabartan, bol kalorili lezzetlerin tadını nasıl çıkartacağız? Her bölgenin kendine has yemeklerini denemek isterken, alacağımız kilolar ne olacak? Diyetisyen Emre Uzun Türkiye’nin bölgelere özel lezzetlerinin porsiyon kontrolünün nasıl olması gerektiğini anlatırken, yapılan kaçamakların da nasıl telafi edileceğini açıklıyor. Ayrıca tatil sonrası detoks önerileri de ile tatilcilerin yüzünü güldürüyor.   Ülke Turizminin Bel Kemiği Ege Bölgesi… Ege lezzetleri deyince aklımıza ilk zeytinyağlı sebze yemekleri ve mezeler geliyor. Zeytinyağlı sebze yemeklerinin sağlıklı bir tercih olması sınırsız tüketebileceğimiz anlamına gelmiyor tabi. Hafif olarak düşündüğümüz Ege lezzetleri, porsiyon kontrolü dışına çıktığımızda bizi istenmeyen kilolarla karışı karşıya getirebilir. Fakat Ege’nin incisi İzmir’e gelip de Ege kahvaltısının olmazsa olmazı meşhur boyozu tatmadan olmaz. 1 porsiyon boyoz yaklaşık 250 kalori içermektedir. Kahvaltı sonrası Alsancak sahilinde yapacağımız yaklaşık yarım saatlik bir bisiklet turu dengelemek için yeterli olacaktır. Peki ya kumru? Yediğimiz 1 porsiyon kumru yaklaşık 300-350 kalori içermektedir. Bunu yaklaşık yarım saat yüzerek dengeleyebiliriz. Bu arada Ege demişken, adını bile duymadığımız otları denemekten çekinmeyelim. Ot derken taze taze, haşlanarak ya da kavrularak yiyebildiğimiz otlar. Bu nedenle karşımıza çıkan otları adını bilmiyoruz diye es geçmeyelim bol bol değerlendirelim.   Kültürün Başkenti Marmara… Türkiye’nin diğer 6 coğrafi bölgesinde olduğu gibi Marmara Bölgesinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Marmara Bölgesi, kendini diğer bölgelerden ayırmaktadır. Genel olmanın dışında birde Marmara Bölgesinin her bir şehrinin de kendine özgü yöresel yemekleri bulunmaktadır. Örneğin Bursa’ya gidip İskender, Edirne’ye gidip ciğer tava yemeden olmaz. 300 gramlık bir İskender kebap 580 kalori ediyor. Bunun bize yağ olarak dönüşünü engellemek için yaklaşık 2 saat bisiklet çevirmek gerekiyor.   Yine aynı şekilde Trakya bölgesine gidip de alkolde aşırıya kaçmamalıyız. Tatil süresince günde ortalama 1 kadeh/şişe/duble’yi geçmemeye gayret etmeliyiz. Eğer istersek bu hakkımızı, iki günde bir 2 kadeh veya üç günde bir 3 kadeh şeklinde de kullanabiliriz. Ama o günlerde mutlaka su tüketimimizi yaklaşık 1 litre kadar artırmalı ve gün içindeki öğünlerimizi hafifleterek dengelemeliyiz. Örneğin, o gün tatlı hamur işi vb. hiçbir kaçamağımız olmasın, gün içinde 2-3 porsiyon meyveyi azaltıp, akşam yemeğinde et yerine sebze yemeği yiyelim.   Tahıl Ambarı İç Anadolu Bölgesi… Türkler için önem taşıyan yemek kültürünün en yoğun yaşandığı yerlerden biri hatta belki birincisi İç Anadolu bölgesidir. İç Anadolu yöresi halkının yiyecek kültüründe buğday ürünü un (çeşitli hamur işleri) ve bulgur başta gelir. Örneğin, Kayseri denildiğinde şüphesiz akla ilk gelen yemek mantıdır. Bir hamur yemeği olan mantı sadece Kayseri’de değil tüm bölgelerde çok sevilen yemeklerin başında gelmektedir. Bir porsiyon mantı yaklaşık 350 kalori içermektedir. Bu tükettiğimiz mantıyı dengeleyebilmek için yaklaşık 1 saat yürüyebiliriz veya yarım saat koşabiliriz. Ayrıca Kayseri’ye gelmişken pastırma yemeden gitmemek gerekir. 1 porsiyon pastırma 75 kaloriye denk geliyor. Bunu 20 dakikalık bir yürüyüş ile rahatlıkla dengelememiz mümkün olacaktır. Çok lezzetli ve meşhur yemeklerden biri de Ankara tavadır. Bir et yemeği olan Ankara tava, temelde sote etten ve arpa şehriyeden oluşmaktadır. Arpa şehriyenin üzerine pişmiş et dökülerek servis edilmektedir ve yaklaşık olarak 300 kalori enerji içermektedir. Bir su bardağı ayran ve bol yeşillikli bir salatayla sağlıklı bir öğün oluşturabiliriz. Peki Eskişehir’e gidince ne yiyeceğiz? Tabi ki çiğ böreğin tadına bakmadan geçmemeliyiz. 1 adet çiğ börek yaklaşık 160 kalori içermektedir. Ve bunu da Porsuk Çayı etrafında yarım saat yürüyerek dengeleyebiliriz.   Eşsiz Güzellikleriyle Akdeniz… Yeşili ve maviyi buluşturan, tatili, ”deniz, kum ve güneş” olarak tarif edenlerin ilgi odağı Akdeniz Bölgesi, tarihi ve kültürel mirasıyla da farklı alternatifler sunuyor. ”Kebabın başkenti” olarak bilinen Adana’da kebap çeşitleri ve buzlu ”bici bici”, Antalya’da, bol cevizli Arap kadayıfı ve tirmis, Mersin’de tantuni ve kerebiç, Isparta’da kabune, Hatay’da ise humus ve künefe, bölgenin tadılması gereken lezzetlerinden sadece birkaçı. Örneğin, 1 porsiyon adana kebap ile yaklaşık 360 kalori almış oluruz. Bunu yakabilmek için yaklaşık 1 saat yürüyebiliriz. Bir porsiyon tantuni 380 kalori etmekte ve bunu dengeleyebilmek için diğer öğünleri salata ve çorba gibi hafif alternatiflerle geçiştirebiliriz. Bir porsiyon künefe ise yaklaşık 380 kalori içeriyor. Fazla miktarda yağ ve şeker içerdiğinden dolayı istenmeyen kiloların başlıca sebeplerinden olabilmektedir. Bu yüzden günümüze mutlaka bir fiziksel aktivite ekleyip diğer öğünleri daha hafif olan sebze yemekleriyle tamamlayabiliriz.   Acılar Diyarı Güneydoğu Anadolu… Güneydoğu Anadolu mutfağında buğday ve bulgur en çok kullanılan malzemelerdir. Değişik baharatlar, acılı ve salçalı malzemelerle karıştırılarak çok çeşitli yemekler yapılır. Bölge mutfağı Türkiye’de kebap türleri, çiğ köfte ve lahmacunla simgeleşmiştir. Etli-bulgurlu köfteler, kebaplar, çorbalar, etli sebzeli yemekler bölge mutfağının zengin yemek çeşitlerini oluşturur. Yoğurdun pişirilerek et, sebze ve tahılla karıştırılmasıyla yapılan yemek çeşitlerine rastlanır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi mutfağında çörek ve ekmek çeşitleri, pekmezden elde edilen yiyecekler, tatlılar, piyaz ve salatalar her kentte değişik biçimlerde yapılır. Bu durum beslenme tarzının “üretilenin tüketilmesi” şeklinde olması ile bağlantılıdır. Bu lezzetler konuşulurken bile hepimizin ağzını sulandırırken orada bulunup da bunlardan mahrum kalmak mümkün değil. Antep’te katmerli kahvaltı deneyimini yaşamadan olmaz. Tabi ki; porsiyonun dörtte birini tüketmek ve yanında kan şekerimizi dengeleyecek bir bardak sütü de unutmamak şartıyla. Öğle veya akşam yemeklerinde tercihimizi lahmacundan yana kullanırsak yanında bol yeşillikli bir salata ve ayranı eksik etmemeliyiz. 1 tanecik lahmacun mu diyorsunuz? 1 adet lahmacun (80gr) yemek bize 160 kaloriye mal oluyor. Bunu yakmak için 30-45 dakika basketbol oynamak gerekiyor. O kadar geldim ve baklava yemeden mi gideceğim diyorsanız; 40 gramlık bir dilim baklavayı tüketmenin faturası 240 kalori. Onu yakabilmek için ise hiç durmadan 1 buçuk saat dans etmek gerekiyor. Peki bir de güneydoğu ile özdeşleşmiş meşhur içli köfteyi de tüketirsek ne olacak? Tabi ki haşlanmış tercih etmemiz en sağlıklı bir seçim olacaktır doğrusu. 1 adet içli köfteyi dengelemek de yarım saat yürüyüşle halledilebilir. Tabi ki birbirinden lezzetli bu besinleri bir anda tüketmemek önemli. Birkaç güne yaymamız bizi istenmeyen kilolardan da korumuş olacak.   Hey Gidi Karadeniz… Karadeniz yemekleri, tatilinizi daha güzel hale getirecek. Karadeniz bölgesi, coğrafi yönden olduğu gibi yöresel yemeklerin çokluğuyla da bilinir. Karadeniz’in tertemiz sularından çıkan balıklar, tarlalarda yetişen mısırlar ve diğer tarımsal ürünlerden oluşturulan lezzetler Karadeniz mutfağını oluşturur. Karadeniz yemekleri, yöredeki taptaze ürünlerle hazırlanıyor. Bu bölgemizle özdeşleşen hamsi balığı, gerek tek olarak, gerekse de çok farklı şekillerde pişirilip bambaşka bir tat olarak sofralarda karşınıza çıkabiliyor. Örneğin; hamsili pilav. Bir porsiyonu yaklaşık 280 kalori olan hamsili pilavın karşılığı Karadeniz’in yaylalarında 50 dakika yürüyüşe denk gelmektedir. Kahvaltılarda yemeye doyamayacağınız mıhlamanın yanında bir iki ince dilim mısır ekmeği iyi gider. Tabi ki bunları da Karadeniz’in serin sularında yaklaşık yarım saat yüzerek dengeleyebiliriz. Ara öğünlerin vazgeçilmesi aynı zamanda da omega-3 deposu olan fındığı 10 adet olarak ara öğünlerde tercih edebiliriz. Tatlı severlerin mutlaka tatması gereken Rize yöresine ait laz böreği belki de içinde en zengin malzeme barındıran börek olabilir. Ayrıca diğer böreklerin aksine tuzlu değil tatlı bir börektir. 1 dilimi yaklaşık 200 kalori içeriyor. 1 porsiyonu yaklaşık 120 kalori içeren karalahana sarmasından sonra bu böreği tüketirsek bol hareketli günler bizi bekliyor demektir.   Yurdumuzun Çatısı Doğu Anadolu… Bölgenin en önemli geçim kaynağının hayvancılık olması, et tüketimini de beraberinde getiriyor. Ayrıca bölge halkı besledikleri hayvanlardan süt ve süt ürünleri elde ediyor; lor, tulum gibi peynirler, yoğurt, kaymak gibi organik, sağlıklı gıdalar tüketiyorlar. Market ürünlerinin yüzüne pek bakmıyorlar. Buğdaydan elde ettikleri bulgur ile yaptıkları nefis yemekleri yiyorlar. Bitlis mutfağından ciğer taplaması, Tunceli’den babuko, hangel, kömbe, Elazığ’dan sırın, Kars böreği, un helvası, Erzurum’un tel kadayıf sarması, Erzincan’dan kete, Malatya’dan kudret topu, Iğdır’dan börülceli bulgur, Tunceli’den eşkene ve Ardahan’ın katmeri, buğday ve un ile yapılan Doğu Anadolu yemeklerinden bazıları. Kahvaltı deyince akla ilk gelen tabi ki Van kahvaltısı. Sadece bu bölgede değil, tüm yörelerde namı duyulmuştur. Otlu peynir, örme peynir, Van balı, yumurta, zeytin, yayık tereyağ, sucuklu yumurta, kaymak ve murtuğa, kahvaltıda en çok tükettikleri yiyeceklerdir. Tabi bu kadar iyi bir kahvaltı, bizi bol hareketli ve yorucu bir gezinin üstesinden getirtecektir. Erzurum’a geldik ve 460 Kalorili 1 Porsiyon Cağ Kebabı tükettik ve aldığımız kalorinin nasıl yakılacağını merak ediyoruz. Peki nasıl? Tabi ki de yaklaşık bir buçuk saatlik bir doğa yürüyüşü bize bu konuda yardımcı olacaktır. Tatlısız olmaz diyenler, Erzurum’un meşhur tel kadayıf dolmasını tatmadan gitmek istemeyecektir. 1 porsiyonu 300 kalori civarında olan bu tatlıyı yedikten sonra diğer öğünleri hafif tutmalı ve hareketimizi arıtmalıyız. Bu da yaklaşık 1 saatlik yürüyüşe denk gelebilmektedir.   TATİL SONRASI ARINMA Tatil sırasında her ne kadar yediklerimize dikkat etmeye çalışsak da bazen istenmeyen kilolarla karşı karşıya gelebiliriz. Özellikle beyaz unlu ve bol şekerli gıdalar ödem problemlerini de beraberinde getirmiş olabilir. Bu yüzden tatil sonrası bir arınma programına ihtiyaç olabilir. Peki, nasıl bir arınma programı uygulamalıyız? Vücudumuz zaten doğal bir detoks sistemine sahip. Sağlıklı beslenen, yeterli sıvı alan ve herhangi bir sağlık sorunu olmayan bireylerin aslında bu gibi programlara ihtiyacı olmayabilir. Ama tatiller, bayram, aile ziyaretleri, akşam yemekleri, doğum günleri, davetler derken bedenimizi biraz yorduysak ve hatta birkaç kilo aldıysak bu programla vücudumuza biraz destek olabiliriz. Öncelikle işe doğal beslenerek başlamalı ve toksinlerden arınmak için çaba göstermeliyiz. Detoks aslında bu konuda tam da istediğimiz şey. Yani sebze ve meyvelerin ağırlıklı olduğu ana öğünler, sebze ve meyve sularının içildiği ara öğünler, tam tahıl ekmeği, kuru baklagiller, balık, yoğurt, yağlı tohumlar, probiyotik ürünler ve bol sıvı desteği evimizde kolaylıkla uygulayabileceğimiz arınma programlarının içerisinde yer almalıdır. Bu sırada kaybedilen sıvı ve elektrolit dengesini yerine koymak için gün içinde 2,5-3 litre su, 1-2 şişe maden suyu çok önemli.

Yeni şehirler, yeni insanlar ve yeni tatlar. Peki iştah kabartan, bol kalorili lezzetlerin tadını nasıl çıkartacağız? Her bölgenin kendine has yemeklerini denemek isterken, alacağımız kilolar ne olacak? Diyetisyen Emre Uzun Türkiye’nin bölgelere özel lezzetlerinin porsiyon kontrolünün nasıl olması gerektiğini anlatırken, yapılan kaçamakların da nasıl telafi edileceğini açıklıyor. Ayrıca tatil sonrası detoks önerileri de ile tatilcilerin yüzünü güldürüyor.

 

Ülke Turizminin Bel Kemiği Ege Bölgesi…

Ege lezzetleri deyince aklımıza ilk zeytinyağlı sebze yemekleri ve mezeler geliyor. Zeytinyağlı sebze yemeklerinin sağlıklı bir tercih olması sınırsız tüketebileceğimiz anlamına gelmiyor tabi. Hafif olarak düşündüğümüz Ege lezzetleri, porsiyon kontrolü dışına çıktığımızda bizi istenmeyen kilolarla karışı karşıya getirebilir.

Fakat Ege’nin incisi İzmir’e gelip de Ege kahvaltısının olmazsa olmazı meşhur boyozu tatmadan olmaz. 1 porsiyon boyoz yaklaşık 250 kalori içermektedir. Kahvaltı sonrası Alsancak sahilinde yapacağımız yaklaşık yarım saatlik bir bisiklet turu dengelemek için yeterli olacaktır.

Peki ya kumru? Yediğimiz 1 porsiyon kumru yaklaşık 300-350 kalori içermektedir. Bunu yaklaşık yarım saat yüzerek dengeleyebiliriz.

Bu arada Ege demişken, adını bile duymadığımız otları denemekten çekinmeyelim. Ot derken taze taze, haşlanarak ya da kavrularak yiyebildiğimiz otlar. Bu nedenle karşımıza çıkan otları adını bilmiyoruz diye es geçmeyelim bol bol değerlendirelim.

 

Kültürün Başkenti Marmara…

Türkiye’nin diğer 6 coğrafi bölgesinde olduğu gibi Marmara Bölgesinin de kendine has yöresel lezzetleri bulunmaktadır. Sebze yemeğinden et yemeğine, salata çeşitlerinden tatlılarına kadar Marmara Bölgesi, kendini diğer bölgelerden ayırmaktadır. Genel olmanın dışında birde Marmara Bölgesinin her bir şehrinin de kendine özgü yöresel yemekleri bulunmaktadır.

Örneğin Bursa’ya gidip İskender, Edirne’ye gidip ciğer tava yemeden olmaz. 300 gramlık bir İskender kebap 580 kalori ediyor. Bunun bize yağ olarak dönüşünü engellemek için yaklaşık 2 saat bisiklet çevirmek gerekiyor.

 

Yine aynı şekilde Trakya bölgesine gidip de alkolde aşırıya kaçmamalıyız. Tatil süresince günde ortalama 1 kadeh/şişe/duble’yi geçmemeye gayret etmeliyiz. Eğer istersek bu hakkımızı, iki günde bir 2 kadeh veya üç günde bir 3 kadeh şeklinde de kullanabiliriz. Ama o günlerde mutlaka su tüketimimizi yaklaşık 1 litre kadar artırmalı ve gün içindeki öğünlerimizi hafifleterek dengelemeliyiz. Örneğin, o gün tatlı hamur işi vb. hiçbir kaçamağımız olmasın, gün içinde 2-3 porsiyon meyveyi azaltıp, akşam yemeğinde et yerine sebze yemeği yiyelim.

 

Tahıl Ambarı İç Anadolu Bölgesi…

Türkler için önem taşıyan yemek kültürünün en yoğun yaşandığı yerlerden biri hatta belki birincisi İç Anadolu bölgesidir.

İç Anadolu yöresi halkının yiyecek kültüründe buğday ürünü un (çeşitli hamur işleri) ve bulgur başta gelir.

Örneğin, Kayseri denildiğinde şüphesiz akla ilk gelen yemek mantıdır. Bir hamur yemeği olan mantı sadece Kayseri’de değil tüm bölgelerde çok sevilen yemeklerin başında gelmektedir. Bir porsiyon mantı yaklaşık 350 kalori içermektedir. Bu tükettiğimiz mantıyı dengeleyebilmek için yaklaşık 1 saat yürüyebiliriz veya yarım saat koşabiliriz.

Ayrıca Kayseri’ye gelmişken pastırma yemeden gitmemek gerekir. 1 porsiyon pastırma 75 kaloriye denk geliyor. Bunu 20 dakikalık bir yürüyüş ile rahatlıkla dengelememiz mümkün olacaktır.

Çok lezzetli ve meşhur yemeklerden biri de Ankara tavadır. Bir et yemeği olan Ankara tava, temelde sote etten ve arpa şehriyeden oluşmaktadır. Arpa şehriyenin üzerine pişmiş et dökülerek servis edilmektedir ve yaklaşık olarak 300 kalori enerji içermektedir. Bir su bardağı ayran ve bol yeşillikli bir salatayla sağlıklı bir öğün oluşturabiliriz.

Peki Eskişehir’e gidince ne yiyeceğiz? Tabi ki çiğ böreğin tadına bakmadan geçmemeliyiz. 1 adet çiğ börek yaklaşık 160 kalori içermektedir. Ve bunu da Porsuk Çayı etrafında yarım saat yürüyerek dengeleyebiliriz.

 

Eşsiz Güzellikleriyle Akdeniz…

Yeşili ve maviyi buluşturan, tatili, ”deniz, kum ve güneş” olarak tarif edenlerin ilgi odağı Akdeniz Bölgesi, tarihi ve kültürel mirasıyla da farklı alternatifler sunuyor.

”Kebabın başkenti” olarak bilinen Adana’da kebap çeşitleri ve buzlu ”bici bici”, Antalya’da, bol cevizli Arap kadayıfı ve tirmis, Mersin’de tantuni ve kerebiç, Isparta’da kabune, Hatay’da ise humus ve künefe, bölgenin tadılması gereken lezzetlerinden sadece birkaçı.

Örneğin, 1 porsiyon adana kebap ile yaklaşık 360 kalori almış oluruz. Bunu yakabilmek için yaklaşık 1 saat yürüyebiliriz.

Bir porsiyon tantuni 380 kalori etmekte ve bunu dengeleyebilmek için diğer öğünleri salata ve çorba gibi hafif alternatiflerle geçiştirebiliriz.

Bir porsiyon künefe ise yaklaşık 380 kalori içeriyor. Fazla miktarda yağ ve şeker içerdiğinden dolayı istenmeyen kiloların başlıca sebeplerinden olabilmektedir. Bu yüzden günümüze mutlaka bir fiziksel aktivite ekleyip diğer öğünleri daha hafif olan sebze yemekleriyle tamamlayabiliriz.

 

Acılar Diyarı Güneydoğu Anadolu…

Güneydoğu Anadolu mutfağında buğday ve bulgur en çok kullanılan malzemelerdir.

Değişik baharatlar, acılı ve salçalı malzemelerle karıştırılarak çok çeşitli yemekler yapılır. Bölge mutfağı Türkiye’de kebap türleri, çiğ köfte ve lahmacunla simgeleşmiştir. Etli-bulgurlu köfteler, kebaplar, çorbalar, etli sebzeli yemekler bölge mutfağının zengin yemek çeşitlerini oluşturur. Yoğurdun pişirilerek et, sebze ve tahılla karıştırılmasıyla yapılan yemek çeşitlerine rastlanır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi mutfağında çörek ve ekmek çeşitleri, pekmezden elde edilen yiyecekler, tatlılar, piyaz ve salatalar her kentte değişik biçimlerde yapılır. Bu durum beslenme tarzının “üretilenin tüketilmesi” şeklinde olması ile bağlantılıdır.

Bu lezzetler konuşulurken bile hepimizin ağzını sulandırırken orada bulunup da bunlardan mahrum kalmak mümkün değil.

Antep’te katmerli kahvaltı deneyimini yaşamadan olmaz. Tabi ki; porsiyonun dörtte birini tüketmek ve yanında kan şekerimizi dengeleyecek bir bardak sütü de unutmamak şartıyla.

Öğle veya akşam yemeklerinde tercihimizi lahmacundan yana kullanırsak yanında bol yeşillikli bir salata ve ayranı eksik etmemeliyiz. 1 tanecik lahmacun mu diyorsunuz? 1 adet lahmacun (80gr) yemek bize 160 kaloriye mal oluyor. Bunu yakmak için 30-45 dakika basketbol oynamak gerekiyor.

O kadar geldim ve baklava yemeden mi gideceğim diyorsanız; 40 gramlık bir dilim baklavayı tüketmenin faturası 240 kalori. Onu yakabilmek için ise hiç durmadan 1 buçuk saat dans etmek gerekiyor.

Peki bir de güneydoğu ile özdeşleşmiş meşhur içli köfteyi de tüketirsek ne olacak? Tabi ki haşlanmış tercih etmemiz en sağlıklı bir seçim olacaktır doğrusu. 1 adet içli köfteyi dengelemek de yarım saat yürüyüşle halledilebilir.

Tabi ki birbirinden lezzetli bu besinleri bir anda tüketmemek önemli. Birkaç güne yaymamız bizi istenmeyen kilolardan da korumuş olacak.

 

Hey Gidi Karadeniz…

Karadeniz yemekleri, tatilinizi daha güzel hale getirecek.

Karadeniz bölgesi, coğrafi yönden olduğu gibi yöresel yemeklerin çokluğuyla da bilinir. Karadeniz’in tertemiz sularından çıkan balıklar, tarlalarda yetişen mısırlar ve diğer tarımsal ürünlerden oluşturulan lezzetler Karadeniz mutfağını oluşturur. Karadeniz yemekleri, yöredeki taptaze ürünlerle hazırlanıyor.

Bu bölgemizle özdeşleşen hamsi balığı, gerek tek olarak, gerekse de çok farklı şekillerde pişirilip bambaşka bir tat olarak sofralarda karşınıza çıkabiliyor.

Örneğin; hamsili pilav. Bir porsiyonu yaklaşık 280 kalori olan hamsili pilavın karşılığı Karadeniz’in yaylalarında 50 dakika yürüyüşe denk gelmektedir.

Kahvaltılarda yemeye doyamayacağınız mıhlamanın yanında bir iki ince dilim mısır ekmeği iyi gider. Tabi ki bunları da Karadeniz’in serin sularında yaklaşık yarım saat yüzerek dengeleyebiliriz.

Ara öğünlerin vazgeçilmesi aynı zamanda da omega-3 deposu olan fındığı 10 adet olarak ara öğünlerde tercih edebiliriz.

Tatlı severlerin mutlaka tatması gereken Rize yöresine ait laz böreği belki de içinde en zengin malzeme barındıran börek olabilir. Ayrıca diğer böreklerin aksine tuzlu değil tatlı bir börektir. 1 dilimi yaklaşık 200 kalori içeriyor. 1 porsiyonu yaklaşık 120 kalori içeren karalahana sarmasından sonra bu böreği tüketirsek bol hareketli günler bizi bekliyor demektir.

 

Yurdumuzun Çatısı Doğu Anadolu…

Bölgenin en önemli geçim kaynağının hayvancılık olması, et tüketimini de beraberinde getiriyor. Ayrıca bölge halkı besledikleri hayvanlardan süt ve süt ürünleri elde ediyor; lor, tulum gibi peynirler, yoğurt, kaymak gibi organik, sağlıklı gıdalar tüketiyorlar. Market ürünlerinin yüzüne pek bakmıyorlar. Buğdaydan elde ettikleri bulgur ile yaptıkları nefis yemekleri yiyorlar. Bitlis mutfağından ciğer taplaması, Tunceli’den babuko, hangel, kömbe, Elazığ’dan sırın, Kars böreği, un helvası, Erzurum’un tel kadayıf sarması, Erzincan’dan kete, Malatya’dan kudret topu, Iğdır’dan börülceli bulgur, Tunceli’den eşkene ve Ardahan’ın katmeri, buğday ve un ile yapılan Doğu Anadolu yemeklerinden bazıları.

Kahvaltı deyince akla ilk gelen tabi ki Van kahvaltısı. Sadece bu bölgede değil, tüm yörelerde namı duyulmuştur. Otlu peynir, örme peynir, Van balı, yumurta, zeytin, yayık tereyağ, sucuklu yumurta, kaymak ve murtuğa, kahvaltıda en çok tükettikleri yiyeceklerdir. Tabi bu kadar iyi bir kahvaltı, bizi bol hareketli ve yorucu bir gezinin üstesinden getirtecektir.

Erzurum’a geldik ve 460 Kalorili 1 Porsiyon Cağ Kebabı tükettik ve aldığımız kalorinin nasıl yakılacağını merak ediyoruz. Peki nasıl? Tabi ki de yaklaşık bir buçuk saatlik bir doğa yürüyüşü bize bu konuda yardımcı olacaktır.

Tatlısız olmaz diyenler, Erzurum’un meşhur tel kadayıf dolmasını tatmadan gitmek istemeyecektir. 1 porsiyonu 300 kalori civarında olan bu tatlıyı yedikten sonra diğer öğünleri hafif tutmalı ve hareketimizi arıtmalıyız. Bu da yaklaşık 1 saatlik yürüyüşe denk gelebilmektedir.

 

TATİL SONRASI ARINMA

Tatil sırasında her ne kadar yediklerimize dikkat etmeye çalışsak da bazen istenmeyen kilolarla karşı karşıya gelebiliriz. Özellikle beyaz unlu ve bol şekerli gıdalar ödem problemlerini de beraberinde getirmiş olabilir. Bu yüzden tatil sonrası bir arınma programına ihtiyaç olabilir. Peki, nasıl bir arınma programı uygulamalıyız?

Vücudumuz zaten doğal bir detoks sistemine sahip. Sağlıklı beslenen, yeterli sıvı alan ve herhangi bir sağlık sorunu olmayan bireylerin aslında bu gibi programlara ihtiyacı olmayabilir. Ama tatiller, bayram, aile ziyaretleri, akşam yemekleri, doğum günleri, davetler derken bedenimizi biraz yorduysak ve hatta birkaç kilo aldıysak bu programla vücudumuza biraz destek olabiliriz.

Öncelikle işe doğal beslenerek başlamalı ve toksinlerden arınmak için çaba göstermeliyiz. Detoks aslında bu konuda tam da istediğimiz şey. Yani sebze ve meyvelerin ağırlıklı olduğu ana öğünler, sebze ve meyve sularının içildiği ara öğünler, tam tahıl ekmeği, kuru baklagiller, balık, yoğurt, yağlı tohumlar, probiyotik ürünler ve bol sıvı desteği evimizde kolaylıkla uygulayabileceğimiz arınma programlarının içerisinde yer almalıdır.

Bu sırada kaybedilen sıvı ve elektrolit dengesini yerine koymak için gün içinde 2,5-3 litre su, 1-2 şişe maden suyu çok önemli.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vldBKg
via IFTTT

Gelecek Turizmde başvuru süresi 4 Ağustos’a kadar uzatıldı!


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2hfNQoN

Gelecek Turizmde başvuru süresi 4 Ağustos’a kadar uzatıldı! T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes ortaklığında yürütülen Gelecek Turizmde’ye başvuru süresi yoğun ilgi nedeniyle uzatıldı. Geleceğe değer katacak sürdürülebilir turizm projeleri, 4 Ağustos 2017 tarihine kadar http://ift.tt/2wdFosMadresine başvurabilecek. Türkiye’nin turizm potansiyelini ortaya çıkartmak, bu alanda istihdamı artırmak ve sürdürülebilir turizm projeleri ile yerel kalkınmaya destek olmak amacıyla başlatılan Gelecek Turizmde bu yıl 10. yılını kutluyor. 10 yılda Türkiye’nin dört bir yanından 10 sürdürülebilir turizm projesi desteklendi. Yeni dönemde de, üç sürdürülebilir turizm fikrine fon, eğitim, planlama, iletişim, danışmanlık ve teknik destek verilecek. Ayrıntılı bilgi için: http://ift.tt/1LBGJLZ

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes ortaklığında yürütülen Gelecek Turizmde’ye başvuru süresi yoğun ilgi nedeniyle uzatıldı. Geleceğe değer katacak sürdürülebilir turizm projeleri, 4 Ağustos 2017 tarihine kadar http://ift.tt/2wdFosMadresine başvurabilecek.

Türkiye’nin turizm potansiyelini ortaya çıkartmak, bu alanda istihdamı artırmak ve sürdürülebilir turizm projeleri ile yerel kalkınmaya destek olmak amacıyla başlatılan Gelecek Turizmde bu yıl 10. yılını kutluyor. 10 yılda Türkiye’nin dört bir yanından 10 sürdürülebilir turizm projesi desteklendi. Yeni dönemde de, üç sürdürülebilir turizm fikrine fon, eğitim, planlama, iletişim, danışmanlık ve teknik destek verilecek.

Ayrıntılı bilgi için: http://ift.tt/1LBGJLZ



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2hfNQoN
via IFTTT

Güney Kore’nin En Büyük Havaalanı LG’nin Robotlarına Emanet LG Electronics’in (LG) çığır açan yeni akıllı robot serisi, Güney Kore Incheon Uluslararası Havaalanı’nda (IIA) görevine başladı. 21 Temmuz’dan itibaren resmi olarak havaalanında kullanmaya başlanan Havaalanı Rehber Robotları ve Havaalanı Temizlik Robotları, geçtiğimiz Şubat ayında ilk denemelerine başlamıştı. Güney Kore’ye gelen ve Güney Kore’den ayrılan yolcuların aşina olduğu rehber robotlar, havaalanı içinde dolaşarak ziyaretçilere bilgi sağlayıp yardımcı olurken, temizlik robotları ise alanı temiz tutmak için her zaman hazır bir şekilde bekliyor. LG, en büyük kış sporları etkinliğine ev sahipliği yapacağı Güney Kore’de, Incheon Uluslararası Havaalanı’nda robotlarını hizmete sundu. Her yıl buradan geçen yaklaşık 57 milyon yolcuya robot teknolojisinin rahatlığını ve kolaylığını sunacak robotlar, 21 Temmuz’da resmi olarak deneme hizmetine başlamış olsa da Şubat ayından itibaren devam eden beta testleri nedeniyle sık seyahat eden yolculara tanıdık gelecek. LG mühendisleri, geçtiğimiz 5 ay boyunca robotların ince ayarlarını yaparak beta testleri boyunca topladıkları veri ve deneyimleri temel alan performans geliştirme çalışmalarını yürüttüler. Yolcuların En İyi Arkadaşı LG’nin Havaalanı Rehber Robotu, yolculara havaalanında en çok kullanılan dört dil üzerinden (İngilizce, Çince, Japonca ve Korece) sesli yanıt vererek yardımcı oluyor. Robot, havaalanının merkezi sunucusuna bağlanarak uçağa biniş zamanları, restoranların ve dükkanların yerleri ile diğer birçok konu hakkında bilgi sağlayabiliyor. Biletinizi kolay bir şekilde tarattığınızda, uçağa biniş saati, kapısı ve hatta gideceğiniz yerin hava durumu hakkında ayrıntılı bilgiye kolayca ulaşabilmenizi sağlıyor. Bu robot, yürüme sürenizi de hesaba katarak, kapıya tahmini varış sürenizi hesaplayabiliyor ve havaalanı içinde gitmek istediğiniz yere kadar size eşlik edebiliyor. Endüstriyel Boyutta Temizlik sağlıyor Havaalanı Temizlik Robotu, LG HOM-BOT’un güçlü temizlik performansını, otonom yol bulma becerisini ve nesneleri algılama yeteneğini kullanarak bunları ticari ve halka açık bir ortama uyarlıyor. Bu robot en çok temizliğe ihtiyaç duyulan alanları belirleyerek bunları veri tabanında saklıyor ve bu alanlara gidebilecek en etkili rotaları belirliyor. LG, bu havaalanı robotları ile gelecekte ticari robot faaliyetlerini geliştirme ve genişletme girişimine verdiği önemi de net bir şekilde ortaya koyuyor. Son dönemde, LG’nin robot faaliyetleri Ev ve Ticari olmak üzere iki kola ayrılmış durumda. LG’nin ev robotları, HOM-BOT elektrikli süpürgeyi ve yeni Hub Robot’u kapsarken ticari faaliyetleri ise havaalanları, oteller ve bankalar gibi halka açık alanlarda hizmet vermek üzere tasarlanmış robotları içeriyor.

LG Electronics’in (LG) çığır açan yeni akıllı robot serisi, Güney Kore Incheon Uluslararası Havaalanı’nda (IIA) görevine başladı. 21 Temmuz’dan itibaren resmi olarak havaalanında kullanmaya başlanan Havaalanı Rehber Robotları ve Havaalanı Temizlik Robotları, geçtiğimiz Şubat ayında ilk denemelerine başlamıştı.

Güney Kore’ye gelen ve Güney Kore’den ayrılan yolcuların aşina olduğu rehber robotlar, havaalanı içinde dolaşarak ziyaretçilere bilgi sağlayıp yardımcı olurken, temizlik robotları ise alanı temiz tutmak için her zaman hazır bir şekilde bekliyor.

LG, en büyük kış sporları etkinliğine ev sahipliği yapacağı Güney Kore’de, Incheon Uluslararası Havaalanı’nda robotlarını hizmete sundu. Her yıl buradan geçen yaklaşık 57 milyon yolcuya robot teknolojisinin rahatlığını ve kolaylığını sunacak robotlar, 21 Temmuz’da resmi olarak deneme hizmetine başlamış olsa da Şubat ayından itibaren devam eden beta testleri nedeniyle sık seyahat eden yolculara tanıdık gelecek. LG mühendisleri, geçtiğimiz 5 ay boyunca robotların ince ayarlarını yaparak beta testleri boyunca topladıkları veri ve deneyimleri temel alan performans geliştirme çalışmalarını yürüttüler.

Yolcuların En İyi Arkadaşı

LG’nin Havaalanı Rehber Robotu, yolculara havaalanında en çok kullanılan dört dil üzerinden (İngilizce, Çince, Japonca ve Korece) sesli yanıt vererek yardımcı oluyor. Robot, havaalanının merkezi sunucusuna bağlanarak uçağa biniş zamanları, restoranların ve dükkanların yerleri ile diğer birçok konu hakkında bilgi sağlayabiliyor. Biletinizi kolay bir şekilde tarattığınızda, uçağa biniş saati, kapısı ve hatta gideceğiniz yerin hava durumu hakkında ayrıntılı bilgiye kolayca ulaşabilmenizi sağlıyor. Bu robot, yürüme sürenizi de hesaba katarak, kapıya tahmini varış sürenizi hesaplayabiliyor ve havaalanı içinde gitmek istediğiniz yere kadar size eşlik edebiliyor.

Endüstriyel Boyutta Temizlik sağlıyor

Havaalanı Temizlik Robotu, LG HOM-BOT’un güçlü temizlik performansını, otonom yol bulma becerisini ve nesneleri algılama yeteneğini kullanarak bunları ticari ve halka açık bir ortama uyarlıyor. Bu robot en çok temizliğe ihtiyaç duyulan alanları belirleyerek bunları veri tabanında saklıyor ve bu alanlara gidebilecek en etkili rotaları belirliyor.

LG, bu havaalanı robotları ile gelecekte ticari robot faaliyetlerini geliştirme ve genişletme girişimine verdiği önemi de net bir şekilde ortaya koyuyor. Son dönemde, LG’nin robot faaliyetleri Ev ve Ticari olmak üzere iki kola ayrılmış durumda. LG’nin ev robotları, HOM-BOT elektrikli süpürgeyi ve yeni Hub Robot’u kapsarken ticari faaliyetleri ise havaalanları, oteller ve bankalar gibi halka açık alanlarda hizmet vermek üzere tasarlanmış robotları içeriyor.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vaEO1V
via IFTTT