11 Aralık 2019 Çarşamba

Pegasus’tan yeni yurt dışı hatları: Medine ve Batum Türkiye’nin dijital havayolu Pegasus, yurt dışındaki uçuş noktalarını artırmaya devam ediyor; Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Medine ve Batum’a direkt uçuşlarını başlatıyor. Türkiye’nin dijital havayolu Pegasus, uçuş noktalarını artırmaya devam ediyor. Pegasus Dammam, Cidde ve Riyad’dan sonra Suudi Arabistan’daki 4. uçuş noktası olan Medine’ye uçuşlarını 12 Ocak 2020 itibarıyla başlatıyor. Pegasus’un bir diğer yeni yurt dışı uçuş noktası ise Batum oldu. Pegasus’un Gürcistan’da Tiflis’ten sonra ikinci uçuş noktası olan Batum’a uçuşları ise 29 Mart 2020 itibariyle başlayacak. Pegasus’un Sabiha Gökçen-Medine hattının biletleri 89,99 USD’den, Sabiha Gökçen-Batum hattının biletleri 59,99 USD’den başlayan fiyatlarla satışa sunuldu. Pegasus’un Sabiha Gökçen-Medine uçuşları, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı’na Pazartesi ve Perşembe günleri 20:35’te, Pazar günleri 22:35’te; Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı’ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na Pazartesi günleri 03:15’te, Salı ve Cuma günleri 01:50’de düzenlenecek. Sabiha Gökçen-Batum uçuşları ise İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Batum Havalimanı’na Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 12:30’da, Pazar günleri 12:25’te; Batum Havalimanı’ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na ise Pazartesi, Çarşamba, Cuma ve Pazar günleri 16:05’te düzenlenecek.

Türkiye’nin dijital havayolu Pegasus, yurt dışındaki uçuş noktalarını artırmaya devam ediyor; Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Medine ve Batum’a direkt uçuşlarını başlatıyor.

Türkiye’nin dijital havayolu Pegasus, uçuş noktalarını artırmaya devam ediyor. Pegasus Dammam, Cidde ve Riyad’dan sonra Suudi Arabistan’daki 4. uçuş noktası olan Medine’ye uçuşlarını 12 Ocak 2020 itibarıyla başlatıyor. Pegasus’un bir diğer yeni yurt dışı uçuş noktası ise Batum oldu. Pegasus’un Gürcistan’da Tiflis’ten sonra ikinci uçuş noktası olan Batum’a uçuşları ise 29 Mart 2020 itibariyle başlayacak. Pegasus’un Sabiha Gökçen-Medine hattının biletleri 89,99 USD’den, Sabiha Gökçen-Batum hattının biletleri 59,99 USD’den başlayan fiyatlarla satışa sunuldu.

Pegasus’un Sabiha Gökçen-Medine uçuşları, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı’na Pazartesi ve Perşembe günleri 20:35’te, Pazar günleri 22:35’te; Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı’ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na Pazartesi günleri 03:15’te, Salı ve Cuma günleri 01:50’de düzenlenecek. Sabiha Gökçen-Batum uçuşları ise İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Batum Havalimanı’na Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 12:30’da, Pazar günleri 12:25’te; Batum Havalimanı’ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na ise Pazartesi, Çarşamba, Cuma ve Pazar günleri 16:05’te düzenlenecek.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/34hWypP
via IFTTT

TÜRKİYE HAVA TRAFİĞİNİN MERKEZİ HALİNE GELECEK


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2PFXdMa

TÜRKİYE HAVA TRAFİĞİNİN MERKEZİ HALİNE GELECEK Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Turhan Türkiye’nin, hava trafiğinin merkezi olacağını belirtti. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, “7 Aralık Dünya Sivil Havacılık Günü” dolayısıyla değerlendirmede bulundu. Havacılıkta dünya ölçeğinde kurulacak ikili ve çok taraflı iş birlikleriyle küresel havacılığın emniyetli ve güvenli bir şekilde yürütülebileceğini ifade eden Turhan, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütüne (ICAO) üye 193 ülkenin Sivil Havacılık Günü’nü kutladı. Turhan, teknolojinin büyük bir hızla geliştiği dijital çağda “Ağ Toplumu” olarak adlandırılan bugünün toplumunda erişim ve ulaşım imkanlarının geliştirilmesinin en temel ihtiyaç olduğunu söyledi. Havacılık bağlantılarının güçlendirilmesinin gerek ülkeler arasında gerekse uluslararası alanda iş birliğinin artırılmasıyla mümkün olduğunu vurgulayan Turhan, küresel ölçekte sivil havacılık kurallarını belirleyen, yasal düzenlemeleri oluşturan ve uygulanmasına yönelik standartları belirleyen kuruluş niteliğindeki ICAO’nun önemine dikkati çekti. Turhan, teşkilatın “Hiçbir Ülkenin Geride Kalmaması İçin Birlikte Çalışma” temasına uygun olarak çalışmalarını sürdürdüğünü dile getirdi. Küresel havacılığa 3 boyutlu katkı Türkiye’nin sivil havacılıkta iş birliği için atılacak adımları, “İstikbal göklerdedir” hedefinin gerçekleşmesi için en temel stratejik unsur olarak değerlendirdiğine işaret ederek, ülkenin küresel havacılık sistemine üç boyutlu katkısının bulunduğunu anlattı. Bakan Turhan, şöyle devam etti: “Bunlardan ilki, diğer ülkelerle iş birliğinin güçlendirilmesi, ikili havacılık anlaşmalarıyla dünyanın en gelişmiş uçuş ağına sahip ülkelerden biri haline gelerek, hava yolu yolcu ve uçak trafiğindeki gelişme rakamlarımızla küresel havacılık sistemine yaptığımız katkıdır. ‘Dünyada uçmadığımız yer kalmayacak’ hedefiyle kurduğumuz hava yolu bağlantıları, ülkemizi havacılık listelerinin zirvesine taşıyan en temel kriterlerden biridir.” Turhan, Türkiye’nin küresel havacılık sistemine yaptığı ikinci katkının, uluslararası mevzuat ve standartlara uyum konusunda kat ettiği ilerleme ve havacılık emniyet yönetim sisteminin havacılık sektörüne kazandırılması olduğunu bildirdi. Uluslararası örgütlerle kurulan yakın iş birliğiyle havacılık emniyetinden ödün vermeden sektörün sürdürülebilir büyümesi hedefiyle adımlar atıldığını belirten Turhan, bu çalışmalarla Türkiye’nin, bulunduğu coğrafyada ve bölge ülkelerinin sivil havacılık yapılanmasında örnek ülke olarak gösterildiğini söyledi. Turhan, üçüncü unsur olarak da havacılıktaki imkan ve kabiliyetlerin altyapı potansiyelinin geliştirilmesi yoluyla artırılması ve coğrafyanın stratejik avantajlarını küresel havacılık sisteminin hizmetine sunan dev projelerin hayata geçirilmesi olduğunu dile getirdi. İstanbul Havalimanı ve hizmete açılacak bölgesel havalimanlarının Türkiye’yi dünyanın transit uçuş noktası haline getireceğini vurgulayan Turhan, “İstanbul Havalimanı, bunun yanı sıra kıtaları birbirine bağlayan köprü olarak dünya havacılığının hizmetine sunulması, Türkiye’nin gelecek vizyonun önemli bir göstergesidir.” diye konuştu. Emin adımlarla hedeflere yolculuk Türkiye’nin, küresel havacılık hedeflerine yaptığı katkılarla 2016’da örgütün karar alma organı ICAO Konseyi Üyeliğine seçilmesinin başarısını taçlandırdığını belirten Turhan, 2023 havacılık hedeflerine doğru emin adımlarla yaklaşıldığını ifade etti. Turhan, “Türkiye, 2023’e kadar büyük gövdeli uçak sayısını 750’ye, iç ve dış hatlarda toplam yolcu sayını 350 milyona ve dünyadaki toplam uçuş noktalarının sayısını 500’e çıkarma hedeflerine emin adımlarla ilerliyor.” değerlendirmesinde bulundu. Başarıda en büyük payın irade, idare ve istikamet olduğuna işaret eden Turhan, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanımıza bu konuda gösterdiği kararlı ve güçlü iradesinden, bakanlarımıza ve ilgili kamu kurumlarımıza bu iradeyi hayata geçiren başarılı idarelerinden ve sektörümüze de havacılık emniyetiyle güvenliğine bağlı bir istikameti yaşatmaları ve faaliyetlerini sürdürmelerinden dolayı en içten şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum.” “Dünyada en yaygın uçuş ağına sahip ülke Türkiye” Turhan, Türkiye’nin ICAO’ya üye 193 ülkenin 172’si ile ikili havacılık anlaşması bulunduğunu, bu anlaşmaların ihtiyaç ve talepler doğrultusunda revize edilmesiyle uçuş noktalarının ve sefer sayılarının sürekli artırılarak, dünya genelinde en yaygın uçuş ağına sahip ülke konumuna gelindiğini anlattı. Türkiye’nin 2023 hedeflerine adım adım yaklaştığına ve uluslararası kuruluşların da öngörülerinin bunu desteklediğine dikkati çeken Turhan, Eurocontrol’un havacılık öngörülerine göre Türkiye’nin 2035 yılına gelindiğine Avrupa hava trafiğine en fazla günlük uçuş ekleyen ülke olacağını kaydetti. Turhan, Türkiye’nin havalimanı kalkış ve varış trafiğini yüzde 30’dan fazla artarak Avrupa’nın en yoğun trafiğine sahip ülkesi olacağını vurgulayarak, “2035’te Avrupa hava trafiğine günlük 2 bin uçuşla katkı sağlaması beklenen Türkiye, hava trafiğinin merkezi haline gelecek.” dedi. Uluslararası standartların uygulanması konusunda hava yolu taşımacılığında kat edilen ilerlemeye değinen Turhan, Avrupa genelinde hava aracı emniyet denetimlerinde bulgu oranı en düşük ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu söyledi. Turhan, Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansının emniyet denetlemelerine ilişkin kasım ayında yayımlanan raporunda Türkiye’nin Letonya’nın ardından 48 ülke arasında en düşük bulgu oranına sahip ülkelerden biri olarak çıktığını kaydetti. Kaynak: ulasimonline.com

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Turhan Türkiye’nin, hava trafiğinin merkezi olacağını belirtti.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, “7 Aralık Dünya Sivil Havacılık Günü” dolayısıyla değerlendirmede bulundu.

Havacılıkta dünya ölçeğinde kurulacak ikili ve çok taraflı iş birlikleriyle küresel havacılığın emniyetli ve güvenli bir şekilde yürütülebileceğini ifade eden Turhan, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütüne (ICAO) üye 193 ülkenin Sivil Havacılık Günü’nü kutladı.

Turhan, teknolojinin büyük bir hızla geliştiği dijital çağda “Ağ Toplumu” olarak adlandırılan bugünün toplumunda erişim ve ulaşım imkanlarının geliştirilmesinin en temel ihtiyaç olduğunu söyledi.

Havacılık bağlantılarının güçlendirilmesinin gerek ülkeler arasında gerekse uluslararası alanda iş birliğinin artırılmasıyla mümkün olduğunu vurgulayan Turhan, küresel ölçekte sivil havacılık kurallarını belirleyen, yasal düzenlemeleri oluşturan ve uygulanmasına yönelik standartları belirleyen kuruluş niteliğindeki ICAO’nun önemine dikkati çekti. Turhan, teşkilatın “Hiçbir Ülkenin Geride Kalmaması İçin Birlikte Çalışma” temasına uygun olarak çalışmalarını sürdürdüğünü dile getirdi.

Küresel havacılığa 3 boyutlu katkı

Türkiye’nin sivil havacılıkta iş birliği için atılacak adımları, “İstikbal göklerdedir” hedefinin gerçekleşmesi için en temel stratejik unsur olarak değerlendirdiğine işaret ederek, ülkenin küresel havacılık sistemine üç boyutlu katkısının bulunduğunu anlattı.

Bakan Turhan, şöyle devam etti: “Bunlardan ilki, diğer ülkelerle iş birliğinin güçlendirilmesi, ikili havacılık anlaşmalarıyla dünyanın en gelişmiş uçuş ağına sahip ülkelerden biri haline gelerek, hava yolu yolcu ve uçak trafiğindeki gelişme rakamlarımızla küresel havacılık sistemine yaptığımız katkıdır. ‘Dünyada uçmadığımız yer kalmayacak’ hedefiyle kurduğumuz hava yolu bağlantıları, ülkemizi havacılık listelerinin zirvesine taşıyan en temel kriterlerden biridir.”

Turhan, Türkiye’nin küresel havacılık sistemine yaptığı ikinci katkının, uluslararası mevzuat ve standartlara uyum konusunda kat ettiği ilerleme ve havacılık emniyet yönetim sisteminin havacılık sektörüne kazandırılması olduğunu bildirdi.

Uluslararası örgütlerle kurulan yakın iş birliğiyle havacılık emniyetinden ödün vermeden sektörün sürdürülebilir büyümesi hedefiyle adımlar atıldığını belirten Turhan, bu çalışmalarla Türkiye’nin, bulunduğu coğrafyada ve bölge ülkelerinin sivil havacılık yapılanmasında örnek ülke olarak gösterildiğini söyledi.

Turhan, üçüncü unsur olarak da havacılıktaki imkan ve kabiliyetlerin altyapı potansiyelinin geliştirilmesi yoluyla artırılması ve coğrafyanın stratejik avantajlarını küresel havacılık sisteminin hizmetine sunan dev projelerin hayata geçirilmesi olduğunu dile getirdi.

İstanbul Havalimanı ve hizmete açılacak bölgesel havalimanlarının Türkiye’yi dünyanın transit uçuş noktası haline getireceğini vurgulayan Turhan, “İstanbul Havalimanı, bunun yanı sıra kıtaları birbirine bağlayan köprü olarak dünya havacılığının hizmetine sunulması, Türkiye’nin gelecek vizyonun önemli bir göstergesidir.” diye konuştu.

Emin adımlarla hedeflere yolculuk

Türkiye’nin, küresel havacılık hedeflerine yaptığı katkılarla 2016’da örgütün karar alma organı ICAO Konseyi Üyeliğine seçilmesinin başarısını taçlandırdığını belirten Turhan, 2023 havacılık hedeflerine doğru emin adımlarla yaklaşıldığını ifade etti.

Turhan, “Türkiye, 2023’e kadar büyük gövdeli uçak sayısını 750’ye, iç ve dış hatlarda toplam yolcu sayını 350 milyona ve dünyadaki toplam uçuş noktalarının sayısını 500’e çıkarma hedeflerine emin adımlarla ilerliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Başarıda en büyük payın irade, idare ve istikamet olduğuna işaret eden Turhan, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanımıza bu konuda gösterdiği kararlı ve güçlü iradesinden, bakanlarımıza ve ilgili kamu kurumlarımıza bu iradeyi hayata geçiren başarılı idarelerinden ve sektörümüze de havacılık emniyetiyle güvenliğine bağlı bir istikameti yaşatmaları ve faaliyetlerini sürdürmelerinden dolayı en içten şükran ve teşekkürlerimi sunuyorum.”

“Dünyada en yaygın uçuş ağına sahip ülke Türkiye”

Turhan, Türkiye’nin ICAO’ya üye 193 ülkenin 172’si ile ikili havacılık anlaşması bulunduğunu, bu anlaşmaların ihtiyaç ve talepler doğrultusunda revize edilmesiyle uçuş noktalarının ve sefer sayılarının sürekli artırılarak, dünya genelinde en yaygın uçuş ağına sahip ülke konumuna gelindiğini anlattı.

Türkiye’nin 2023 hedeflerine adım adım yaklaştığına ve uluslararası kuruluşların da öngörülerinin bunu desteklediğine dikkati çeken Turhan, Eurocontrol’un havacılık öngörülerine göre Türkiye’nin 2035 yılına gelindiğine Avrupa hava trafiğine en fazla günlük uçuş ekleyen ülke olacağını kaydetti.

Turhan, Türkiye’nin havalimanı kalkış ve varış trafiğini yüzde 30’dan fazla artarak Avrupa’nın en yoğun trafiğine sahip ülkesi olacağını vurgulayarak, “2035’te Avrupa hava trafiğine günlük 2 bin uçuşla katkı sağlaması beklenen Türkiye, hava trafiğinin merkezi haline gelecek.” dedi.

Uluslararası standartların uygulanması konusunda hava yolu taşımacılığında kat edilen ilerlemeye değinen Turhan, Avrupa genelinde hava aracı emniyet denetimlerinde bulgu oranı en düşük ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu söyledi.

Turhan, Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansının emniyet denetlemelerine ilişkin kasım ayında yayımlanan raporunda Türkiye’nin Letonya’nın ardından 48 ülke arasında en düşük bulgu oranına sahip ülkelerden biri olarak çıktığını kaydetti.

Kaynak: ulasimonline.com



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2PFXdMa
via IFTTT

IMO 2020 İLE YENİ KURALLAR GELİYOR


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/36uihMH

Air Serbia İstanbul-Belgrad seferlerine yeniden başladı!


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/34dqjbd

IMO 2020 İLE YENİ KURALLAR GELİYOR Küresel ısınma ve iklim değişikliği kendini iyice hissettirmeye başlarken Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı belirlediği 17 madde ile tüm dünyada önemli bir hareket başlattı. Başta temiz su olmak üzere dünyayı yaşanabilir kılan kaynakların hızla tükendiğine dikkat çeken Birleşmiş Milletler, gerekli önlemler alınmadığı takdirde çok değil sadece 2030 yılında hepimizi bekleyen felaketler konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Lojistik sektörü olarak bu çabaya önem veriyor ve UTİKAD Zirve’lerde de konunun hassasiyetine ilişkin paneller düzenliyoruz. Ve tabii ki dünyada bu konuda atılan adımları da dikkatle takip ediyoruz. Son yıllarda gündemde olan konulardan biri de şüphesiz denizyolu taşımacılığının kıyı kentlerde yarattığı olumsuz koşullar olarak karşımıza çıkıyor. Gemi ve liman kaynaklı emisyonların özellikle kıyı kentlerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle, deniz taşımacılığına yönelik çevresel baskılar da artıyor. Bir yandan gemiler çevreci hale gelirken diğer yandan da limanlar elektrikli sistemlere dönerek sera gazını azaltmaya çalışıyor. Yapılan araştırmalar, dünyada gemi kaynaklı emisyonların yüzde 70’inin kıyıya 400 kilometre mesafe içinde oluştuğu, gemi ve liman kaynaklı emisyonların özellikle kıyı kentlerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. Ayrıca dünya genelinde yılda 19 bin kişi sadece gemi ve liman kaynaklı emisyonlar nedeniyle akciğer kanserine yakalandığı, 60 bin kişinin de yine bu emisyonlar nedeniyle çeşitli hastalıklara yakalanarak hayatını kaybettiği bilinmektedir. Bu veriler hem insani olarak bizleri üzmekte hem de sektörün temsilcileri olarak çözüm arayışına itmektedir. İşte tam da bu noktada gelişen teknoloji bir kurtarıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sera gazı salınımını azaltmaya yönelik, elektrikli ve hybrid gemiler, enerji verimliliği ve baca filtre sistemleri gibi teknolojik gelişmeler “yeşil gemi” uygulaması çerçevesinde deniz taşımacılığına gelen yenilikler olmuştur. Çünkü MARPOL gereği “Gemilerden Kaynaklanan Hava Kirliliğini Önleme Kuralları”nın 2005 yılında yürürlüğe girmesinin ardından 2013 yılından itibaren de “Gemi Enerji Verimliliği Yönetim Planı”nın uluslararası sefer yapan gemilerde bulundurulması zorunlu hale getirilmiştir. Bu gelişmeleri takiben bu gemilerin yük operasyonlarının yapıldığı limanlar da bu trende katıldı. Yeşil Liman (Green Port) uygulamalarının henüz yasal bir zorunluluğu bulunmasa da prestij unsuru olması nedeniyle, dünyanın önde gelen bir birçok liman tesisi tarafından uygulanmaya başlandı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız da yaşanması muhtemel çevre kaynaklı olumsuzlukların giderilmesi ve çevreye daha duyarlı liman tesislerinin ülkeye kazandırılmasına yönelik “Yeşil Liman (Green Port)” projesini hayata geçirdi. Bakanlık, UTİKAD üyesi birçok liman işletmesinin de sahip olduğu “Yeşil Liman Sertifikası”nı alabilmek ve logoyu kullanabilmek için yerine getirilmesi gereken kriterleri 24 maddede açıklıyor. Yeşil Liman yaklaşımının temelini, çevresel açıdan performansı yüksek liman işletmeciliği oluşturuyor. Bu bağlamda limanlarda sürdürülebilir bir liman faaliyetini sağlamak adına; atık oluşumu, su kalitesi, hava kirliliği, enerji tüketimi, gürültü kirliliği, gemi kaynaklı kirlilikler, iş sağlığı ve güvenliği gibi birçok konu ele alınıyor. Limanlar için yeşil strateji gözetilerek yürütülen tüm programların temel amacı ise; limanlarda çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin sağlanması. Farklı teknolojik ekipmanlara sahip limanlar, çok yüksek miktarda enerji tüketimine ihtiyaç duyuyor. Liman sahasındaki vinçler, forkliftler ve ulaşım araçlarının tamamı düne kadar dizel yakıtlarla çalışıyordu. Gelişen teknoloji ile birlikte elde edilen daha temiz enerji kaynakları artık limanlarda da kullanılmaya başladı. Konteyner limanları başta olmak üzere farklı yük operasyonları yapan limanlarda bulunan araçlar, elektrikli sistemlere dönüştürüldü. Bu dönüşümle, karbon salımı azaltılırken, işletme maliyetleri de düşürülmüş oldu. Ancak bunun yanı sıra çevreye verilen zararı en aza indirmek amacıyla IMO 2020 kapsamında uygulamaya geçirilecek bazı kurallar da bulunuyor. IMO 2020 kapsamındaki kurallardan biri de düşük sülfürlü yakıt kullanılması olarak karşımıza çıkıyor. Bunun lojistik sektörüne maliyeti de bir hayli ağır olacak gibi görünüyor. Çünkü aralarında Hamburg SÜD, Maersk, MSC ve Hapag-Lloyd’un da bulunduğu uluslararası armatörler, 1 Aralık 2019 tarihinden itibaren navlunlara “çevresel yakıt ücreti” (EFF-Environmental Fuel Fee) uygulamaya başlayacak. Dolayısıyla artacak navlunlar hem bizleri hem de dış ticaret firmalarını etkileyecek.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği kendini iyice hissettirmeye başlarken Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı belirlediği 17 madde ile tüm dünyada önemli bir hareket başlattı. Başta temiz su olmak üzere dünyayı yaşanabilir kılan kaynakların hızla tükendiğine dikkat çeken Birleşmiş Milletler, gerekli önlemler alınmadığı takdirde çok değil sadece 2030 yılında hepimizi bekleyen felaketler konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Lojistik sektörü olarak bu çabaya önem veriyor ve UTİKAD Zirve’lerde de konunun hassasiyetine ilişkin paneller düzenliyoruz. Ve tabii ki dünyada bu konuda atılan adımları da dikkatle takip ediyoruz.

Son yıllarda gündemde olan konulardan biri de şüphesiz denizyolu taşımacılığının kıyı kentlerde yarattığı olumsuz koşullar olarak karşımıza çıkıyor. Gemi ve liman kaynaklı emisyonların özellikle kıyı kentlerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle, deniz taşımacılığına yönelik çevresel baskılar da artıyor. Bir yandan gemiler çevreci hale gelirken diğer yandan da limanlar elektrikli sistemlere dönerek sera gazını azaltmaya çalışıyor.

Yapılan araştırmalar, dünyada gemi kaynaklı emisyonların yüzde 70’inin kıyıya 400 kilometre mesafe içinde oluştuğu, gemi ve liman kaynaklı emisyonların özellikle kıyı kentlerinde yaşayan insanların sağlığını olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir. Ayrıca dünya genelinde yılda 19 bin kişi sadece gemi ve liman kaynaklı emisyonlar nedeniyle akciğer kanserine yakalandığı, 60 bin kişinin de yine bu emisyonlar nedeniyle çeşitli hastalıklara yakalanarak hayatını kaybettiği bilinmektedir. Bu veriler hem insani olarak bizleri üzmekte hem de sektörün temsilcileri olarak çözüm arayışına itmektedir. İşte tam da bu noktada gelişen teknoloji bir kurtarıcı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sera gazı salınımını azaltmaya yönelik, elektrikli ve hybrid gemiler, enerji verimliliği ve baca filtre sistemleri gibi teknolojik gelişmeler “yeşil gemi” uygulaması çerçevesinde deniz taşımacılığına gelen yenilikler olmuştur. Çünkü MARPOL gereği “Gemilerden Kaynaklanan Hava Kirliliğini Önleme Kuralları”nın 2005 yılında yürürlüğe girmesinin ardından 2013 yılından itibaren de “Gemi Enerji Verimliliği Yönetim Planı”nın uluslararası sefer yapan gemilerde bulundurulması zorunlu hale getirilmiştir.

Bu gelişmeleri takiben bu gemilerin yük operasyonlarının yapıldığı limanlar da bu trende katıldı. Yeşil Liman (Green Port) uygulamalarının henüz yasal bir zorunluluğu bulunmasa da prestij unsuru olması nedeniyle, dünyanın önde gelen bir birçok liman tesisi tarafından uygulanmaya başlandı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız da yaşanması muhtemel çevre kaynaklı olumsuzlukların giderilmesi ve çevreye daha duyarlı liman tesislerinin ülkeye kazandırılmasına yönelik “Yeşil Liman (Green Port)” projesini hayata geçirdi. Bakanlık, UTİKAD üyesi birçok liman işletmesinin de sahip olduğu “Yeşil Liman Sertifikası”nı alabilmek ve logoyu kullanabilmek için yerine getirilmesi gereken kriterleri 24 maddede açıklıyor. Yeşil Liman yaklaşımının temelini, çevresel açıdan performansı yüksek liman işletmeciliği oluşturuyor. Bu bağlamda limanlarda sürdürülebilir bir liman faaliyetini sağlamak adına; atık oluşumu, su kalitesi, hava kirliliği, enerji tüketimi, gürültü kirliliği, gemi kaynaklı kirlilikler, iş sağlığı ve güvenliği gibi birçok konu ele alınıyor. Limanlar için yeşil strateji gözetilerek yürütülen tüm programların temel amacı ise; limanlarda çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliğin sağlanması. Farklı teknolojik ekipmanlara sahip limanlar, çok yüksek miktarda enerji tüketimine ihtiyaç duyuyor. Liman sahasındaki vinçler, forkliftler ve ulaşım araçlarının tamamı düne kadar dizel yakıtlarla çalışıyordu. Gelişen teknoloji ile birlikte elde edilen daha temiz enerji kaynakları artık limanlarda da kullanılmaya başladı. Konteyner limanları başta olmak üzere farklı yük operasyonları yapan limanlarda bulunan araçlar, elektrikli sistemlere dönüştürüldü. Bu dönüşümle, karbon salımı azaltılırken, işletme maliyetleri de düşürülmüş oldu.

Ancak bunun yanı sıra çevreye verilen zararı en aza indirmek amacıyla IMO 2020 kapsamında uygulamaya geçirilecek bazı kurallar da bulunuyor. IMO 2020 kapsamındaki kurallardan biri de düşük sülfürlü yakıt kullanılması olarak karşımıza çıkıyor. Bunun lojistik sektörüne maliyeti de bir hayli ağır olacak gibi görünüyor. Çünkü aralarında Hamburg SÜD, Maersk, MSC ve Hapag-Lloyd’un da bulunduğu uluslararası armatörler, 1 Aralık 2019 tarihinden itibaren navlunlara “çevresel yakıt ücreti” (EFF-Environmental Fuel Fee) uygulamaya başlayacak. Dolayısıyla artacak navlunlar hem bizleri hem de dış ticaret firmalarını etkileyecek.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/36uihMH
via IFTTT

Air Serbia İstanbul-Belgrad seferlerine yeniden başladı! 14 Mart 2017’de İstanbul uçuşlarını durduran Air Serbia bugün İstanbul-Belgrad seferlerine yeniden başladı! FlyService Turkey ailesi , 25’inci yılında çalışmalarını aralıksız devam ettiriyor. Türkiye’de 32 Havalimanında en fazla havayoluna hizmet veren Temsil / Gözetim firması olan Fly Service AirSerbia’ya Türkiye’de hizmet vermektedir. 2 Sene önce tarifeli uçuşlarını durdurma kararı alan AirSerbia yaz sezonunda charter olarak Antalya, Dalaman ve Bodrum’a uçmaya devam etti. Daha önce Atatürk Havalimanına uçuşlarını gerçekleştiren AirSerbia ilk kez İstanbul Yeni Havalimanına iniş yaptı. Haftada 4 kez uçuş yapacak olan AirSerbia AT72, A319, A320 ve B733 tipi uçak filosuna sahiptir. Belgrad – İstanbul – Belgrad seferlerini başlatan Fly Service ve Air Serbia’ya başarılar dileriz.

14 Mart 2017’de İstanbul uçuşlarını durduran Air Serbia bugün İstanbul-Belgrad seferlerine yeniden başladı!

FlyService Turkey ailesi , 25’inci yılında çalışmalarını aralıksız devam ettiriyor.

Türkiye’de 32 Havalimanında en fazla havayoluna hizmet veren Temsil / Gözetim firması olan Fly Service AirSerbia’ya Türkiye’de hizmet vermektedir.

2 Sene önce tarifeli uçuşlarını durdurma kararı alan AirSerbia yaz sezonunda charter olarak Antalya, Dalaman ve Bodrum’a uçmaya devam etti. Daha önce Atatürk Havalimanına uçuşlarını gerçekleştiren AirSerbia ilk kez İstanbul Yeni Havalimanına iniş yaptı.

Haftada 4 kez uçuş yapacak olan AirSerbia AT72, A319, A320 ve B733 tipi uçak filosuna sahiptir.

Belgrad – İstanbul – Belgrad seferlerini başlatan Fly Service ve Air Serbia’ya başarılar dileriz.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/34dqjbd
via IFTTT