
havacılık haberleri, havayolu şirketleri ve sivil havacılık ile ilgili meraklarınızı gidermeye, bilgilerinizi güncellemeye davet ediyoruz.
8 Ağustos 2018 Çarşamba
İstanbul Yeni Havalimanı’na Taşınma toplam 45 saat sürecek

SunExpress uçağında doğan bebek 18 yaşında! SunExpress uçağında doğan bebek 18 yaşında! Türk Hava Yolları ve Luıfthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress’in, 16 Temmuz 2000 tarihinde Antalya’dan Nürnberg’e gerçekleştirdiği sefer sırasında bir kız bebek, bulutların üzerinde dünyaya geldi. O günden bu yana, aile ile irtibatinı koparmayan SunExpress, 18. doğum günü vesilesiyle kıza ve annesine Türkiye’de bir hafta sonu tatili hediye etti. SunExpress’in hediye ettigi tatile çıkmak üzere Türkiye’ye gelen Jasmine Eiser ve annesi Stephanie Eiser’e en büyük sürpriz ise 18 yıl önce dünyaya geldiği uçuşun Kaptan pilotu Hasan Tatar ile tekrar uçmak oldu. Karşısında Kaptan Tatar’ı gören Jesmine’in annesi Stephanie büyük bir sevinç yaşadı. On sekiz yaşını yeni dolduran ve Almanya’nın Nürnberg şehrinde yaşayan Jasmine, “Bu muhteşem hediye bana tam bir sürpriz oldu ve SunExpress sayesinde çok özel bir doğum günü geçirdim” dedi. Annesinin de yardımları ile sürprizden habersiz bir şekilde havalimanına giden ve Türkiye’ye tatile gideceğini orada öğrenen Jasmine, seyahati dönüşünde, “Bu geziden müthiş keyif aldık, deniz ve kumun keyfini çıkardık” dedi. Jasmine’in annesi Stefanie, 18 yıl önce o tarihte, tatil için gittiği Antalya seyahatinden Nürnberg’e dönüş yolculuğundaydı. Uçak, uçuş irtifasına ulaştıktan sonra bebeğinin vaktinden evvel doğmaya karar verdiğini anladı ve uçak, Bulgaristan semalarındayken uçuş ekibinden yardım istedi. Stephanie, o gün yaşadıklarını, “Herkes gayet sakindi ve ne yapmaları gerektiğini kesinlikle biliyorlardı. Şansıma uçakta bir jinekolog bile vardı ve doğuma yardım etti” şeklinde anlattı. Kaptan, uçağı en yakın havaalanı olan İstanbul’a yöneltti. Güvenli inişin ardından anne ve bebek, yakın bir hastanede doktor kontrolüne alındı. Anne Stafanie üç gün sonra sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen bebeği ile evine döndü . SunExpress, Türkiye’de sürpriz tatilini tamamlayan anne ve kıza dönüş yolculuğunda da jest yapmayı ihmal etmedi. Anne ve kız, SunExpress’te görevine devam eden Kaptan Tatar ve kabin memuru Sinem Saçık’ın sıcak karşılamaları eşlinde uçağa alındı. Kaptan Tatar, “Jasmine’i bir kez daha görme fırsatım olduğu için çok mutluyum. 18 yıl önce o gün, bana uçakta bir kadının doğum yapmak üzere olduğu söylenince kulaklarıma inanamamıştım. Böyle durumlara hazırlıklıyızdır ama yine de hafife alamayız. Küçük kızın adını bizim koymamız istenince çok duygulanmıştım ve biz de yeni doğan bebeğe Jasmine adını verdik”dedi. Kimliğinde doğum yeri İstanbul yazan Jasmine’in hayata geliş hikayesi her yıl doğum gününde aile arasında anlatılmaya devam ediyor.
SunExpress uçağında doğan bebek 18 yaşında!
Türk Hava Yolları ve Luıfthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress’in, 16 Temmuz 2000 tarihinde Antalya’dan Nürnberg’e gerçekleştirdiği sefer sırasında bir kız bebek, bulutların üzerinde dünyaya geldi. O günden bu yana, aile ile irtibatinı koparmayan SunExpress, 18. doğum günü vesilesiyle kıza ve annesine Türkiye’de bir hafta sonu tatili hediye etti.
SunExpress’in hediye ettigi tatile çıkmak üzere Türkiye’ye gelen Jasmine Eiser ve annesi Stephanie Eiser’e en büyük sürpriz ise 18 yıl önce dünyaya geldiği uçuşun Kaptan pilotu Hasan Tatar ile tekrar uçmak oldu. Karşısında Kaptan Tatar’ı gören Jesmine’in annesi Stephanie büyük bir sevinç yaşadı.
On sekiz yaşını yeni dolduran ve Almanya’nın Nürnberg şehrinde yaşayan Jasmine, “Bu muhteşem hediye bana tam bir sürpriz oldu ve SunExpress sayesinde çok özel bir doğum günü geçirdim” dedi. Annesinin de yardımları ile sürprizden habersiz bir şekilde havalimanına giden ve Türkiye’ye tatile gideceğini orada öğrenen Jasmine, seyahati dönüşünde, “Bu geziden müthiş keyif aldık, deniz ve kumun keyfini çıkardık” dedi.
Jasmine’in annesi Stefanie, 18 yıl önce o tarihte, tatil için gittiği Antalya seyahatinden Nürnberg’e dönüş yolculuğundaydı. Uçak, uçuş irtifasına ulaştıktan sonra bebeğinin vaktinden evvel doğmaya karar verdiğini anladı ve uçak, Bulgaristan semalarındayken uçuş ekibinden yardım istedi. Stephanie, o gün yaşadıklarını, “Herkes gayet sakindi ve ne yapmaları gerektiğini kesinlikle biliyorlardı. Şansıma uçakta bir jinekolog bile vardı ve doğuma yardım etti” şeklinde anlattı. Kaptan, uçağı en yakın havaalanı olan İstanbul’a yöneltti. Güvenli inişin ardından anne ve bebek, yakın bir hastanede doktor kontrolüne alındı. Anne Stafanie üç gün sonra sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen bebeği ile evine döndü
.
SunExpress, Türkiye’de sürpriz tatilini tamamlayan anne ve kıza dönüş yolculuğunda da jest yapmayı ihmal etmedi. Anne ve kız, SunExpress’te görevine devam eden Kaptan Tatar ve kabin memuru Sinem Saçık’ın sıcak karşılamaları eşlinde uçağa alındı. Kaptan Tatar, “Jasmine’i bir kez daha görme fırsatım olduğu için çok mutluyum. 18 yıl önce o gün, bana uçakta bir kadının doğum yapmak üzere olduğu söylenince kulaklarıma inanamamıştım. Böyle durumlara hazırlıklıyızdır ama yine de hafife alamayız. Küçük kızın adını bizim koymamız istenince çok duygulanmıştım ve biz de yeni doğan bebeğe Jasmine adını verdik”dedi.
Kimliğinde doğum yeri İstanbul yazan Jasmine’in hayata geliş hikayesi her yıl doğum gününde aile arasında anlatılmaya devam ediyor.

from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2McZfDV
via IFTTT
SunExpress uçağında doğan bebek 18 yaşında!

Turkish Cargo’dan Yeni Kargo Uçuşu Duyurusu Turkish Cargo yeni kargo uçuşunu duyurdu. Son dönemde artan kargo potansiyeli ile dikkat çeken Umman’ın başketi olan Muskat’a kargo uçağı ile hizmet verilecek. 10 Ağustos 2018 de başlayacak olan servis her Cuma günü sabahı 06:00 da kalkacak. Uçak tipi A330 65 tonluk kargo uçağı. Uçuş çift bacak dediğimiz 2 noktaya hizmet verecek. Umman Muskat’a uğrayan uçan Vietnam Hanoi havalimanına devam edecek. Özellikle bozulabilir kargo talebinin yoğun olduğu ve aktarmasız servislerinde dar gövdeli uçuşlarla yapıldığı düşünülürse kargo uçağı yaş meyve sebze üreticilerinin de çok işine gelecek. Şu ana kadar THY, Pegasus ve Oman Air dar gövde yolcu uçakları ile hizmet vermektedir.
Turkish Cargo yeni kargo uçuşunu duyurdu.
Son dönemde artan kargo potansiyeli ile dikkat çeken Umman’ın başketi olan Muskat’a kargo uçağı ile hizmet verilecek.
10 Ağustos 2018 de başlayacak olan servis her Cuma günü sabahı 06:00 da kalkacak. Uçak tipi A330 65 tonluk kargo uçağı. Uçuş çift bacak dediğimiz 2 noktaya hizmet verecek. Umman Muskat’a uğrayan uçan Vietnam Hanoi havalimanına devam edecek.
Özellikle bozulabilir kargo talebinin yoğun olduğu ve aktarmasız servislerinde dar gövdeli uçuşlarla yapıldığı düşünülürse kargo uçağı yaş meyve sebze üreticilerinin de çok işine gelecek.
Şu ana kadar THY, Pegasus ve Oman Air dar gövde yolcu uçakları ile hizmet vermektedir.

from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2vPa4Sr
via IFTTT
Turkish Cargo’dan Yeni Kargo Uçuşu Duyurusu

“3+1 EĞİTİM MODELİYLE GELECEĞİN LOJİSTİKÇİLERİNİ YETİŞTİRECEĞİZ” Beykoz Üniversitesi, tüm akademik birimlerinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı itibari ile ön lisans programlarında 3+1, lisans programlarında 7+1 eğitim modelini uygulamaya başladı. Bu model ile öğrenciler en az bir yarıyıl sektör işletmelerinde teoride aldıkları bilgileri uygulama imkânı bulacağından sektörün aradığı nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi daha kolaylaşmış olacak. 2008 yılından itibaren eğitim-öğretimini sektörle birlikte uygulamayı ön plana alarak başarılı bir şekilde sürdüren, Türkiye’nin alanında tematik olarak kurulmuş ilk ve tek yükseköğretim kurumu olan Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu sektörün ihtiyacı doğrultusunda, sektör sivil toplum kuruluşlarının ve sektör işletmelerinin cesaretlendirici olumlu görüşlerini alarak 3+1 eğitim modelini diğer akademik birimlerle birlikte başlattı. https://ift.tt/2OT1evG olarak Beykoz Üniversitesi bünyesinde uygulanmaya başlanan yeni eğitim modeli ile ilgili konuşmak için Beykoz Üniversitesi Beykoz Lojistik Meslek Yüksek Okulu Müdürü Doç. Dr. Ezgi Uzel Aydınocak ile bir araya geldik. 3+1 eğitim modeli nedir, biraz anlatır mısınız? Bu yeni model ile birlikte öğrencilerimiz 3 yarıyıl üniversitede teorik; 1 yarı yıl (14 hafta) ise işletmelerde İşyeri Uygulaması yaparak eğitimlerini tamamlayacaklar. Bu yöntemle, teoride aldıkları eğitimlerini gerçek iş hayatının içinde yaşayarak tamamlama olanağı bulacaklar. Bunun için tüm çalışmaları Beykoz Üniversitesi olarak planladılar ve artık sektörün desteğini beklemekteler. Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu’nda tematik olarak lojistik sektörünün tüm alt dallarına yönelik eğitim verildiği için ilgili sektörlerde iş yoğunluğu dikkate alınarak 2018 yılı Güz dönemi itibari ile not ortalamasını belirli bir seviyeye getirmiş öğrenciler sektöre işyeri uygulaması için gönderilebilecekler. SEKTÖR BİZDEN “HER YÖNÜYLE HAZIR VE DENEYİMLİ” ÇALIŞAN BEKLİYOR Lojistik mezunları kolayca iş bulabiliyor mu? Bu durumu izah etmek kolay değil. Büyük bir iletişim kopukluğu içerisindeyiz sektörle. Zira, sektör bizden her yönüyle hazır ve deneyimli çalışan bekliyor. Oysa yeni mezun arkadaşlarımızın deneyim edinmeleri için sektörün istihdamına ihtiyaçları var. Bu kopukluğu gidermek için bu sene Beykoz Üniversitesi olarak ön lisans programlarımızda 3+1, fakülte ve yüksekokullarımızda ise 7+1 eğitim modeline geçtik. 3+1 nedir peki ? Öğrencilerimiz üç dönem boyunca okulda teorik eğitimlerini alıyorlar. Son dönemde ise on dört hafta boyunca alanlarıyla ilgili bir firmada iş yeri uygulamasına gidiyorlar. Bu model, sektörden üniversitelere iletilen şikâyetlere karşı sunduğumuz bir çözüm yolu. Daha okurken sektörün ihtiyaçlarını görmek ve sistemi anlamak açısından öğrencilerimize olanak sağlarken firmalarında öğrencilerimizi tanımasını ve yetiştirmesini umut ediyoruz. Yaşanan sorunlar ortak ve onları gidermek için hep beraber taşın altına elimizi koymamız gerek. Lojistik sektörüne bu yeni modelle nasıl yardımcı olacağınızı düşünüyorsunuz? Biz sektörün haklı olduğu konuların farkındayız. Genelde bize “Her şey teorik, pratik hiçbir şey öğretmiyorsunuz” diyorlar. Ancak şöyle düşünelim; mühendislikten, tıptan, hukuktan yeni mezun biri işe başlar başlamaz mesleğinin gerekliliklerinin tamamını yerine getirebilir mi? Hayır. Peki, lojistik mezunu işe girer girmez her şeyi nasıl yapacak? Yapamayacak. O yüzden biz sektörün ihtiyaçlarını biliyoruz ama sektörün de bizi anlamasını bekliyoruz. Biz bu modelli işverenlere şu avantajları sunuyoruz: -İşe başlangıç eğitimi yükünden kurtulmaları, -Çalışanların firmalara daha hızlı adaptasyon sağlaması, -Daha kısa sürede nitelikli eleman yetiştirilmesi, -Üniversite ile iş birliği olanağının artması, -İşletme kültürüne uyumlu öğrencilerin tespiti ve ihtiyaç halinde de istihdamı. Şu an okulumuzda; Lojistik (İngilizce ve Türkçe), Dış Ticaret (İngilizce ve Türkçe), Deniz ve Liman İşletmeciliği, Raylı Sistemler İşletmeciliği, Hava Lojistiği, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği, Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri (İngilizce ve Türkçe) programlarında eğitim-öğretim devam etmekte. 2018 yılı Eylül ayından itibaren Dış Ticaret, Lojistik, Raylı Sistemler İşletmeciliği ve Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri, Deniz ve Liman İşletmeciliği programlarından, 2019 Şubat ayından itibaren, Hava Lojistiği, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği ve Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri programlarından öğrencilerimiz işletmelerde çalışmak üzere gönderilebilecek. Bu yeni sürecin hepimize yarar sağlayacağını umut ediyor ve bu süreçte lojistik sektöründen destek rica ediyoruz. “LOJİSTİK 4.0 ANLAYIŞINI DA KURUMUMUZUN ODAĞI YERLEŞTİRDİK” Sektörün gidişatını nasıl buluyorsunuz? Öğrencilerinizi bu konuda nasıl yönlendiriyorsunuz ? Çok kritik bir soru sordunuz. Lojistik, Türkiye’de hizmet sektöründe sıralamada ikinci sırada. Çok başarılı gelişmelere şahit olduk son 10 yıldır. En azından “Taşımacılıktan Lojistiğe Geçiş” master planımız oluştu. Altyapıya yatırımlar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Türkiye’nin yıllardır söylenen coğrafik avantajını kullanan bir sektör lojistik. Ancak ne yazık ki bu sene Lojistik Performans Endeksi’nde 47. sıraya geriledik. Bu sıralamayı etkileyen en önemli kıstaslardan biri Lojistik Hizmet Kalitesi. 3.31 ortalamadan 3.05’e düşmüş bir lojistik hizmet kalitesi puanı görüyoruz. Bu noktada hem akademi olarak hem de lojistik sektörü olarak kendimizi sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Öğrencilerimizi bu konuda sürekli değişim ve gelişim ile kalite odaklılığa yönlendiriyoruz diyebilirim. Özellikle Endüstri 4.0 çağa girmemizle beraber biz Lojistik 4.0 anlayışını da kurumumuzun odağına yerleştirdik. Artık yapay zekanın, robotların, nesnelerin internetinin yer aldığı, alacağı hayatlarımızda teknoloji ile bütünleşmiş, insan odaklı bir eğitim anlayışı geliştirmek zorunda olduğumuzun bilincindeyiz. Ülkemizde de lojistik sektörünün odağında olmalı Lojistik 4.0. Bu konuda yatırımlar yapılmalı ve insan kaynağı da ona göre planlamalı ancak ne yazık ki gidişat öyle görünmüyor şimdilik. Özellikle istihdam konusu büyük problem. Lojistik sektöründe maalesef işe giriş-çıkış hızı epey yüksek. “STRATEJİK İNSAN KAYNAĞI PLANLAMASINA GEÇİLMELİ VE İNSAN KAYNAĞI TÜKETİLMEMELİ” Bunda sektörün yaşadığı ekonomik zorluklarında payı var değil mi? Elbette. Biz lojistik olgusunu bir sistem olarak görüyoruz. Özel sektör, kamu ve üniversiteler bu çerçevede entegre çalışmalıdır. Yaşanan her problem tüm tarafları etkiler. Dünyada ve ülkemizde gerçekleşen tüm politik ve ekonomik zorluklar sektörü etkilediği gibi akademiye de yansıyor. Biz öğrencilerimizi ne kadar iyi yetiştirirsek yetiştirelim sektörde istihdam edilemezlerse ya da istihdam edildiklerinde emeğin karşılığını alamazlarsa, hele de gelecekle ilgili kaygıları artar ve kariyer planlamaları yapılmazsa sıkıntı daha da büyüyecektir. Bu bağlamda insan kaynağına önem verilmeli. Stratejik insan kaynağı planlamasına geçilmeli. İnsan kaynağı tüketilmemeli. Sektör genç neslin sebatkar, sabırlı olmadığını dile getiriyor. Sizce de böyle mi? Bir noktada sektör haklı. Ancak hayatımızda kabul etsek de etmesek de yeni bir kuşak var. Z kuşağı olarak da adlandırılan bazı kaynaklarda 1995 sonrasında bazılarında ise 2000 sonrasında doğanlar olarak belirlenen bu yeni kuşağın en önemli özelliği teknoloji ile olan yakın ilişkisi ve bilgiye ulaşmadaki hızlarını tüm hayatlarına yaymak istemeleridir. Örgütsel bağlarındaki zayıflığın en önemli nedeni hızlı sonuç almaya yönelik eğilimleri. Bu da aidiyet duygusunu zedeleyen bir durum. İş tatminine ve kariyer planına çok önem veriyorlar. Bu kuşak tüm negatif özelliklerine rağmen teknoloji konusundaki yetkinlikleri, sürekli değişime inanmaları, daha yaratıcı ve daha girişimci olmaları ve tabi ki yüksek özgüvenleri sayesinde aslında işletmelerin önem verdiği birçok aranan özelliğe sahip olmaları açısından dikkat çekiyorlar. Belki de artık bu kuşağın varlığını kabul edip onlarla etkileşimimizi artırıp olumlu özellikleri avantaja çevirmek için yeni stratejiler geliştirmeliyiz. Bu gençler bizim. Eleştirmek bizi kurtaramayacak. Odak değiştirip fayda sağlamaya çalışmalıyız. Son olarak öğrenci arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir? Genç arkadaşlarıma en büyük tavsiyem geleceğe dair umudu korumaları ve hayal etmekten hiç vazgeçmemeleri. Lojistik sevmeden yapılacak bir iş değil. Hareketli, dinamik, yenilikçi ve stresli bir iş. Lojistiği yaşamadan anlamak zor. İşte o yüzden mutlaka eğitimlerini alırken bir yandan da uygulama yapmalarını tavsiye ederim. Deneyimlemek onlara doğru yolu gösterecektir. Röportaj: ŞENEL ÖZDEMİR İçerik: yesillojistikciler.com Kaynak:UTİKAD
2008 yılından itibaren eğitim-öğretimini sektörle birlikte uygulamayı ön plana alarak başarılı bir şekilde sürdüren, Türkiye’nin alanında tematik olarak kurulmuş ilk ve tek yükseköğretim kurumu olan Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu sektörün ihtiyacı doğrultusunda, sektör sivil toplum kuruluşlarının ve sektör işletmelerinin cesaretlendirici olumlu görüşlerini alarak 3+1 eğitim modelini diğer akademik birimlerle birlikte başlattı. https://ift.tt/2OT1evG olarak Beykoz Üniversitesi bünyesinde uygulanmaya başlanan yeni eğitim modeli ile ilgili konuşmak için Beykoz Üniversitesi Beykoz Lojistik Meslek Yüksek Okulu Müdürü Doç. Dr. Ezgi Uzel Aydınocak ile bir araya geldik.
3+1 eğitim modeli nedir, biraz anlatır mısınız?
Bu yeni model ile birlikte öğrencilerimiz 3 yarıyıl üniversitede teorik; 1 yarı yıl (14 hafta) ise işletmelerde İşyeri Uygulaması yaparak eğitimlerini tamamlayacaklar. Bu yöntemle, teoride aldıkları eğitimlerini gerçek iş hayatının içinde yaşayarak tamamlama olanağı bulacaklar. Bunun için tüm çalışmaları Beykoz Üniversitesi olarak planladılar ve artık sektörün desteğini beklemekteler. Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu’nda tematik olarak lojistik sektörünün tüm alt dallarına yönelik eğitim verildiği için ilgili sektörlerde iş yoğunluğu dikkate alınarak 2018 yılı Güz dönemi itibari ile not ortalamasını belirli bir seviyeye getirmiş öğrenciler sektöre işyeri uygulaması için gönderilebilecekler.
SEKTÖR BİZDEN “HER YÖNÜYLE HAZIR VE DENEYİMLİ” ÇALIŞAN BEKLİYOR
Lojistik mezunları kolayca iş bulabiliyor mu?
Bu durumu izah etmek kolay değil. Büyük bir iletişim kopukluğu içerisindeyiz sektörle. Zira, sektör bizden her yönüyle hazır ve deneyimli çalışan bekliyor. Oysa yeni mezun arkadaşlarımızın deneyim edinmeleri için sektörün istihdamına ihtiyaçları var. Bu kopukluğu gidermek için bu sene Beykoz Üniversitesi olarak ön lisans programlarımızda 3+1, fakülte ve yüksekokullarımızda ise 7+1 eğitim modeline geçtik. 3+1 nedir peki ? Öğrencilerimiz üç dönem boyunca okulda teorik eğitimlerini alıyorlar. Son dönemde ise on dört hafta boyunca alanlarıyla ilgili bir firmada iş yeri uygulamasına gidiyorlar. Bu model, sektörden üniversitelere iletilen şikâyetlere karşı sunduğumuz bir çözüm yolu. Daha okurken sektörün ihtiyaçlarını görmek ve sistemi anlamak açısından öğrencilerimize olanak sağlarken firmalarında öğrencilerimizi tanımasını ve yetiştirmesini umut ediyoruz. Yaşanan sorunlar ortak ve onları gidermek için hep beraber taşın altına elimizi koymamız gerek.
Lojistik sektörüne bu yeni modelle nasıl yardımcı olacağınızı düşünüyorsunuz?
Biz sektörün haklı olduğu konuların farkındayız. Genelde bize “Her şey teorik, pratik hiçbir şey öğretmiyorsunuz” diyorlar. Ancak şöyle düşünelim; mühendislikten, tıptan, hukuktan yeni mezun biri işe başlar başlamaz mesleğinin gerekliliklerinin tamamını yerine getirebilir mi? Hayır. Peki, lojistik mezunu işe girer girmez her şeyi nasıl yapacak? Yapamayacak. O yüzden biz sektörün ihtiyaçlarını biliyoruz ama sektörün de bizi anlamasını bekliyoruz.
Biz bu modelli işverenlere şu avantajları sunuyoruz:
-İşe başlangıç eğitimi yükünden kurtulmaları,
-Çalışanların firmalara daha hızlı adaptasyon sağlaması,
-Daha kısa sürede nitelikli eleman yetiştirilmesi,
-Üniversite ile iş birliği olanağının artması,
-İşletme kültürüne uyumlu öğrencilerin tespiti ve ihtiyaç halinde de istihdamı.
Şu an okulumuzda; Lojistik (İngilizce ve Türkçe), Dış Ticaret (İngilizce ve Türkçe), Deniz ve Liman İşletmeciliği, Raylı Sistemler İşletmeciliği, Hava Lojistiği, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği, Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri (İngilizce ve Türkçe) programlarında eğitim-öğretim devam etmekte. 2018 yılı Eylül ayından itibaren Dış Ticaret, Lojistik, Raylı Sistemler İşletmeciliği ve Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri, Deniz ve Liman İşletmeciliği programlarından, 2019 Şubat ayından itibaren, Hava Lojistiği, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği ve Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri programlarından öğrencilerimiz işletmelerde çalışmak üzere gönderilebilecek. Bu yeni sürecin hepimize yarar sağlayacağını umut ediyor ve bu süreçte lojistik sektöründen destek rica ediyoruz.
“LOJİSTİK 4.0 ANLAYIŞINI DA KURUMUMUZUN ODAĞI YERLEŞTİRDİK”
Sektörün gidişatını nasıl buluyorsunuz? Öğrencilerinizi bu konuda nasıl yönlendiriyorsunuz ?
Çok kritik bir soru sordunuz. Lojistik, Türkiye’de hizmet sektöründe sıralamada ikinci sırada. Çok başarılı gelişmelere şahit olduk son 10 yıldır. En azından “Taşımacılıktan Lojistiğe Geçiş” master planımız oluştu. Altyapıya yatırımlar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Türkiye’nin yıllardır söylenen coğrafik avantajını kullanan bir sektör lojistik. Ancak ne yazık ki bu sene Lojistik Performans Endeksi’nde 47. sıraya geriledik. Bu sıralamayı etkileyen en önemli kıstaslardan biri Lojistik Hizmet Kalitesi. 3.31 ortalamadan 3.05’e düşmüş bir lojistik hizmet kalitesi puanı görüyoruz. Bu noktada hem akademi olarak hem de lojistik sektörü olarak kendimizi sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum.
Öğrencilerimizi bu konuda sürekli değişim ve gelişim ile kalite odaklılığa yönlendiriyoruz diyebilirim. Özellikle Endüstri 4.0 çağa girmemizle beraber biz Lojistik 4.0 anlayışını da kurumumuzun odağına yerleştirdik. Artık yapay zekanın, robotların, nesnelerin internetinin yer aldığı, alacağı hayatlarımızda teknoloji ile bütünleşmiş, insan odaklı bir eğitim anlayışı geliştirmek zorunda olduğumuzun bilincindeyiz.
Ülkemizde de lojistik sektörünün odağında olmalı Lojistik 4.0. Bu konuda yatırımlar yapılmalı ve insan kaynağı da ona göre planlamalı ancak ne yazık ki gidişat öyle görünmüyor şimdilik. Özellikle istihdam konusu büyük problem. Lojistik sektöründe maalesef işe giriş-çıkış hızı epey yüksek.
“STRATEJİK İNSAN KAYNAĞI PLANLAMASINA GEÇİLMELİ VE İNSAN KAYNAĞI TÜKETİLMEMELİ”
Bunda sektörün yaşadığı ekonomik zorluklarında payı var değil mi?
Elbette. Biz lojistik olgusunu bir sistem olarak görüyoruz. Özel sektör, kamu ve üniversiteler bu çerçevede entegre çalışmalıdır. Yaşanan her problem tüm tarafları etkiler. Dünyada ve ülkemizde gerçekleşen tüm politik ve ekonomik zorluklar sektörü etkilediği gibi akademiye de yansıyor. Biz öğrencilerimizi ne kadar iyi yetiştirirsek yetiştirelim sektörde istihdam edilemezlerse ya da istihdam edildiklerinde emeğin karşılığını alamazlarsa, hele de gelecekle ilgili kaygıları artar ve kariyer planlamaları yapılmazsa sıkıntı daha da büyüyecektir. Bu bağlamda insan kaynağına önem verilmeli. Stratejik insan kaynağı planlamasına geçilmeli. İnsan kaynağı tüketilmemeli.
Sektör genç neslin sebatkar, sabırlı olmadığını dile getiriyor. Sizce de böyle mi?
Bir noktada sektör haklı. Ancak hayatımızda kabul etsek de etmesek de yeni bir kuşak var. Z kuşağı olarak da adlandırılan bazı kaynaklarda 1995 sonrasında bazılarında ise 2000 sonrasında doğanlar olarak belirlenen bu yeni kuşağın en önemli özelliği teknoloji ile olan yakın ilişkisi ve bilgiye ulaşmadaki hızlarını tüm hayatlarına yaymak istemeleridir. Örgütsel bağlarındaki zayıflığın en önemli nedeni hızlı sonuç almaya yönelik eğilimleri. Bu da aidiyet duygusunu zedeleyen bir durum. İş tatminine ve kariyer planına çok önem veriyorlar. Bu kuşak tüm negatif özelliklerine rağmen teknoloji konusundaki yetkinlikleri, sürekli değişime inanmaları, daha yaratıcı ve daha girişimci olmaları ve tabi ki yüksek özgüvenleri sayesinde aslında işletmelerin önem verdiği birçok aranan özelliğe sahip olmaları açısından dikkat çekiyorlar. Belki de artık bu kuşağın varlığını kabul edip onlarla etkileşimimizi artırıp olumlu özellikleri avantaja çevirmek için yeni stratejiler geliştirmeliyiz. Bu gençler bizim. Eleştirmek bizi kurtaramayacak. Odak değiştirip fayda sağlamaya çalışmalıyız.
Son olarak öğrenci arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir?
Genç arkadaşlarıma en büyük tavsiyem geleceğe dair umudu korumaları ve hayal etmekten hiç vazgeçmemeleri. Lojistik sevmeden yapılacak bir iş değil. Hareketli, dinamik, yenilikçi ve stresli bir iş. Lojistiği yaşamadan anlamak zor. İşte o yüzden mutlaka eğitimlerini alırken bir yandan da uygulama yapmalarını tavsiye ederim. Deneyimlemek onlara doğru yolu gösterecektir.
Röportaj: ŞENEL ÖZDEMİR
İçerik: yesillojistikciler.com

from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2OkDq2z
via IFTTT
“3+1 EĞİTİM MODELİYLE GELECEĞİN LOJİSTİKÇİLERİNİ YETİŞTİRECEĞİZ”
