30 Mayıs 2017 Salı

LOJİSTİK ÖĞRENCİLERİ DAHA ÇOK PRATİK EĞİTİM GÖRMEK İSTİYOR Uşak Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’na bağlı Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık Bölümü öğrencileri pratik eğitim olanaklarının artırılmasını bekliyorlar. Geçtiğimiz günlerde Uşak Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’na bağlı Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık bölümü Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu’nun  daveti üzerine Lojiyol olarak okulu ziyaret ederek, bölüm öğrencileriyle konuştuk. Okul bünyesinde aktif faaliyetlerini sürdüren Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu, 28 Kasım 2016 yılında resmiyet kazanmış.  Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu Başkanı İsmail Demir, bölümün tanıtılması, sorunlarının dile getirilmesi kapsamında uğraş veriyor. Demir, bölümlerini ziyaretimizde, amaçlarını şöyle özetliyor: “Öncelikle; lojistik sektörüyle, öğrencileri arasında bağ kurarak, Uşak Üniversitesi ve Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu isimlerinin sektör çalışanlarının hafızasında yer almasını hedefledik. Bu hedef doğrultusunda da eğitimini aldığımız sektörün ilgili tüm kesimlerine sesimizi duyurmak, biz de varız diyebilmek için uğraşıyoruz.” “Bizler lojistiği dar kelime kalıplarına sığdırmaktan ziyade adeta sektörün tozunu yutarak teoriyi pratikle pekiştirmek için çalışıyoruz.” diye devam ediyor İsmail Demir heyecan ve hevesle… “SEKTÖRÜN TOZUNU YUTARAK, TEORİYİ PRATİKLE PEKİŞTİRMEK İÇİN ÇALIŞIYORUZ” “Topluluk olarak yaptığımız etkinliklerde organizasyonu bütünüyle biz öğrenciler gerçekleştiriyoruz. Bu da bizlerin girişimci ruhunu canlı kılmaya yarıyor. Ayrıca etkinliklerimize katılan sektör büyüklerimizden staj ve iş olanağı sağlıyoruz.”  diyor. İsmail Demir’le konuştuktan sonra, sınıf arkadaşları ve diğer sınıflardan lojistik öğrencileriyle sohbet ediyoruz. Öğrencilerin çoğunun lojistik bölümünü bilinçli olarak seçtiklerini öğreniyoruz. Ancak umduklarını tam olarak bulamadıklarını da belirtmek gerekiyor. Dile getirdikleri sorunlar genel olarak aynı. Daha çok pratik yapma olanağı sunulmasını istiyorlar. Staj sürecinin yeterli olmadığını ve amacına tam olarak ulaşmadığını ifade ediyorlar. Bu sorunla ilgili olarak da bulundukları bölge itibarıyla olanakların sınırlı olmasının önemli bir engel olduğunu belirterek, özellikle lojistik sektörünün kalbinin attığı yer olan İstanbul’daki ilgili kesimlerden bu sorunlarının çözümü konusunda destek bekliyorlar. İsmail Demir, staj sorunun şöyle dile getiriyor: “Çoğu lojistik şirketi staj konusuna gönüllülük kapsamında olumlu olarak yaklaşmıyor. ‘Öğrencisin, üç gün sonra yoksun, sigorta maliyetin var’ diyerek, staj olanağı sağlamaktan kaçıyorlar. Aslında iş sözleşmesi yapılarak ya da gönüllü staj kapsamında bu sorun çözülebilir. Yeni mezunlar için en az 2 yıl deneyim aranıyor. Ancak, okulun bize sağladığı, zorunlu kıldığı 40 günlük bir staj deneyimi var. En az bir bu kadar da sektörün vermesini bekliyoruz.” “BİRİNCİ SINIFTAN BU YANA ÇIKAR YOL ARAMAYA ÇALIŞIYORUZ” Yine aynı bölümün öğrencilerinden Adem Kaya ise İsmail Demir’in ifade ettiği soruna ilave olarak, üniversiteleri bünyesinde öğrenci sayısına göre kendilerinden yüksek pay alınmasına rağmen, bu paya oranla gerekli hizmeti almadıklarını, lojistik bölümünün uygulamalı bilimler kapsamında açıldığını ancak buna dair bir eğitim-öğretim sisteminin olmadığını savunuyor: “Birinci sınıftan bu yana kendimize bir çıkar yol aramaya çalışıyoruz. İstanbul’dan, İzmir’den herhangi bir lojistik firmasından ya da liman işletmesinden ilgi bekliyoruz ancak bunu bulamıyoruz. Amacımız, öğrenim gördüğümüz alanla ilgili olarak, sahada neler olup bittiğini de görmek. Bu sorunların çözülmesini istiyoruz.” TIP FAKÜLTELERİNDEKİ GİBİ SİMÜLATÖR TALEBİ Çiçeği burnunda bir lojistik öğrenci olan Özgecan Oğuz ise gördükleri eğitimde pratiğin çok az olmasından yakınarak, şunları söylüyor: “Henüz birinci sınıf öğrencisiyim. Uygulamalı Bilimler adı altında bir bölüme girdim ama uygulama ile ilgili herhangi bir şey yok. Dört yıl boyunca teorik bir eğitim verildiğini sonradan öğrendim. Sadece 40 günlük bir staj dönemi var. Dolayısıyla, kendimiz çok yoğun olarak çabalamazsak sektöre yönelik bir deneyim elde edemeyeceğimizi düşünüyorum. Çözüm olarak, TIP fakültelerinde olduğu gibi, bizim için de 2’nci sınıftan itibaren simülatör eğitimi gibi bir uygulama olabilir diye düşünüyorum. ” diyor. “SAP EĞİTİMİ VEREN FİRMA SAYISI AZ VE MALİYET YÜKSEK” Hakan Kopya ise yazılıma meraklı bir öğrenci olduğunu belirterek, görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Çoğu lojistik firması kendi yazılımını üretiyor. Bu yazılımlarda daha çok SAP’ın imzası var. SAP kurslarının maliyeti bizim için yüksek. Bu kurslara katılmak istiyorum ancak bununla ilgili destek göreceğim bir yer yok. Bunun danışmanlığını aldıktan sonra da gerekli belgeler Almanya’dan geliyor. Bize özel lojistik modülleri de var.” Mustafa Aksu da staj konusundan dertli… Mustafa, anlatıyor: “İzmir, Tireliyim. Memleketimde lojistik stajı yapacağım yer yok. Sadece kargo diyebilirim. Lojistiğin diğer alanlarında staj yapma olanağım yok. İzmir’de herhangi bir firma ile lojistik görüşmesine gittiğimde, staj sözcüğünü kullandığımda, firma yetkilisinden doğrudan ‘Mayıs’ sözcüğünü duydum. Bu, bizim için büyük sorun.” “MEMLEKETİMDE STAJ YAPACAĞIM YER YOK” Mustafa Aksu da staj konusundan dertli… Mustafa, anlatıyor: “İzmir, Tireliyim. Memleketimde lojistik stajı yapacağım yer yok. Sadece kargo diyebilirim. Lojistiğin diğer alanlarında staj yapma olanağım yok. İzmir’de herhangi bir firma ile lojistik görüşmesine gittiğimde, staj sözcüğünü kullandığımda, firma yetkilisinden doğrudan ‘Mayıs’ sözcüğünü duydum. Bu, bizim için büyük sorun.” ÜNİVERSİTELERLE ORTAK PROJE TALEBİ Ayşe Yıldırım ise ikinci sınıfta okuduğunu ve iki yıldır da kulüp bünyesinde aktif olarak çalıştığını belirterek, faaliyetlerini şöyle özetliyor: “Gerek teknik geziler gerekse konferans ve söyleşiler düzenliyoruz. Konuklarla bizzat iletişime geçiyoruz. Kulüp içerisinde bir uyum sağladık, bu işleri sürdürürken, görev dağılımı yapıyoruz. Maddi ve manevi bütün olanakları kendimiz sağlıyoruz. Gezilerimizi ve konferanslarımızı günübirlik yapabiliyoruz fakat bu bizler için yeterli olmuyor. Özel üniversitelerin konferanslarını yakından takip ediyoruz. Bu konuyla alakalı özel üniversitelerle ortak bir çalışma yapmak bizler için daha verimli olacaktır.” Kaynak: Utikad, lojiyol.com

Uşak Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’na bağlı Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık Bölümü öğrencileri pratik eğitim olanaklarının artırılmasını bekliyorlar.

Geçtiğimiz günlerde Uşak Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’na bağlı Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık bölümü Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu’nun  daveti üzerine Lojiyol olarak okulu ziyaret ederek, bölüm öğrencileriyle konuştuk.

Okul bünyesinde aktif faaliyetlerini sürdüren Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu, 28 Kasım 2016 yılında resmiyet kazanmış.  Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu Başkanı İsmail Demir, bölümün tanıtılması, sorunlarının dile getirilmesi kapsamında uğraş veriyor. Demir, bölümlerini ziyaretimizde, amaçlarını şöyle özetliyor: “Öncelikle; lojistik sektörüyle, öğrencileri arasında bağ kurarak, Uşak Üniversitesi ve Sektörler Arası İşbirliği Topluluğu isimlerinin sektör çalışanlarının hafızasında yer almasını hedefledik. Bu hedef doğrultusunda da eğitimini aldığımız sektörün ilgili tüm kesimlerine sesimizi duyurmak, biz de varız diyebilmek için uğraşıyoruz.”

“Bizler lojistiği dar kelime kalıplarına sığdırmaktan ziyade adeta sektörün tozunu yutarak teoriyi pratikle pekiştirmek için çalışıyoruz.” diye devam ediyor İsmail Demir heyecan ve hevesle…

“SEKTÖRÜN TOZUNU YUTARAK, TEORİYİ PRATİKLE PEKİŞTİRMEK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

“Topluluk olarak yaptığımız etkinliklerde organizasyonu bütünüyle biz öğrenciler gerçekleştiriyoruz. Bu da bizlerin girişimci ruhunu canlı kılmaya yarıyor. Ayrıca etkinliklerimize katılan sektör büyüklerimizden staj ve iş olanağı sağlıyoruz.”  diyor.

İsmail Demir’le konuştuktan sonra, sınıf arkadaşları ve diğer sınıflardan lojistik öğrencileriyle sohbet ediyoruz. Öğrencilerin çoğunun lojistik bölümünü bilinçli olarak seçtiklerini öğreniyoruz. Ancak umduklarını tam olarak bulamadıklarını da belirtmek gerekiyor. Dile getirdikleri sorunlar genel olarak aynı. Daha çok pratik yapma olanağı sunulmasını istiyorlar. Staj sürecinin yeterli olmadığını ve amacına tam olarak ulaşmadığını ifade ediyorlar. Bu sorunla ilgili olarak da bulundukları bölge itibarıyla olanakların sınırlı olmasının önemli bir engel olduğunu belirterek, özellikle lojistik sektörünün kalbinin attığı yer olan İstanbul’daki ilgili kesimlerden bu sorunlarının çözümü konusunda destek bekliyorlar.

İsmail Demir, staj sorunun şöyle dile getiriyor: “Çoğu lojistik şirketi staj konusuna gönüllülük kapsamında olumlu olarak yaklaşmıyor. ‘Öğrencisin, üç gün sonra yoksun, sigorta maliyetin var’ diyerek, staj olanağı sağlamaktan kaçıyorlar. Aslında iş sözleşmesi yapılarak ya da gönüllü staj kapsamında bu sorun çözülebilir. Yeni mezunlar için en az 2 yıl deneyim aranıyor. Ancak, okulun bize sağladığı, zorunlu kıldığı 40 günlük bir staj deneyimi var. En az bir bu kadar da sektörün vermesini bekliyoruz.”

“BİRİNCİ SINIFTAN BU YANA ÇIKAR YOL ARAMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Yine aynı bölümün öğrencilerinden Adem Kaya ise İsmail Demir’in ifade ettiği soruna ilave olarak, üniversiteleri bünyesinde öğrenci sayısına göre kendilerinden yüksek pay alınmasına rağmen, bu paya oranla gerekli hizmeti almadıklarını, lojistik bölümünün uygulamalı bilimler kapsamında açıldığını ancak buna dair bir eğitim-öğretim sisteminin olmadığını savunuyor: “Birinci sınıftan bu yana kendimize bir çıkar yol aramaya çalışıyoruz. İstanbul’dan, İzmir’den herhangi bir lojistik firmasından ya da liman işletmesinden ilgi bekliyoruz ancak bunu bulamıyoruz. Amacımız, öğrenim gördüğümüz alanla ilgili olarak, sahada neler olup bittiğini de görmek. Bu sorunların çözülmesini istiyoruz.”

TIP FAKÜLTELERİNDEKİ GİBİ SİMÜLATÖR TALEBİ

Çiçeği burnunda bir lojistik öğrenci olan Özgecan Oğuz ise gördükleri eğitimde pratiğin çok az olmasından yakınarak, şunları söylüyor: “Henüz birinci sınıf öğrencisiyim. Uygulamalı Bilimler adı altında bir bölüme girdim ama uygulama ile ilgili herhangi bir şey yok. Dört yıl boyunca teorik bir eğitim verildiğini sonradan öğrendim. Sadece 40 günlük bir staj dönemi var. Dolayısıyla, kendimiz çok yoğun olarak çabalamazsak sektöre yönelik bir deneyim elde edemeyeceğimizi düşünüyorum. Çözüm olarak, TIP fakültelerinde olduğu gibi, bizim için de 2’nci sınıftan itibaren simülatör eğitimi gibi bir uygulama olabilir diye düşünüyorum. ” diyor.

“SAP EĞİTİMİ VEREN FİRMA SAYISI AZ VE MALİYET YÜKSEK”

Hakan Kopya ise yazılıma meraklı bir öğrenci olduğunu belirterek, görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Çoğu lojistik firması kendi yazılımını üretiyor. Bu yazılımlarda daha çok SAP’ın imzası var. SAP kurslarının maliyeti bizim için yüksek. Bu kurslara katılmak istiyorum ancak bununla ilgili destek göreceğim bir yer yok. Bunun danışmanlığını aldıktan sonra da gerekli belgeler Almanya’dan geliyor. Bize özel lojistik modülleri de var.”

Mustafa Aksu da staj konusundan dertli… Mustafa, anlatıyor: “İzmir, Tireliyim. Memleketimde lojistik stajı yapacağım yer yok. Sadece kargo diyebilirim. Lojistiğin diğer alanlarında staj yapma olanağım yok. İzmir’de herhangi bir firma ile lojistik görüşmesine gittiğimde, staj sözcüğünü kullandığımda, firma yetkilisinden doğrudan ‘Mayıs’ sözcüğünü duydum. Bu, bizim için büyük sorun.”

“MEMLEKETİMDE STAJ YAPACAĞIM YER YOK”

Mustafa Aksu da staj konusundan dertli… Mustafa, anlatıyor: “İzmir, Tireliyim. Memleketimde lojistik stajı yapacağım yer yok. Sadece kargo diyebilirim. Lojistiğin diğer alanlarında staj yapma olanağım yok. İzmir’de herhangi bir firma ile lojistik görüşmesine gittiğimde, staj sözcüğünü kullandığımda, firma yetkilisinden doğrudan ‘Mayıs’ sözcüğünü duydum. Bu, bizim için büyük sorun.”

ÜNİVERSİTELERLE ORTAK PROJE TALEBİ

Ayşe Yıldırım ise ikinci sınıfta okuduğunu ve iki yıldır da kulüp bünyesinde aktif olarak çalıştığını belirterek, faaliyetlerini şöyle özetliyor: “Gerek teknik geziler gerekse konferans ve söyleşiler düzenliyoruz. Konuklarla bizzat iletişime geçiyoruz. Kulüp içerisinde bir uyum sağladık, bu işleri sürdürürken, görev dağılımı yapıyoruz. Maddi ve manevi bütün olanakları kendimiz sağlıyoruz. Gezilerimizi ve konferanslarımızı günübirlik yapabiliyoruz fakat bu bizler için yeterli olmuyor. Özel üniversitelerin konferanslarını yakından takip ediyoruz. Bu konuyla alakalı özel üniversitelerle ortak bir çalışma yapmak bizler için daha verimli olacaktır.”

Kaynak: Utikad, lojiyol.com



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2si7KzX
via IFTTT

LOJİSTİK ÖĞRENCİLERİ DAHA ÇOK PRATİK EĞİTİM GÖRMEK İSTİYOR


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2si7KzX

TEMA Vakfı’nın zeytinliklerle ilgili görüşü


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2rjSaXv

TEMA Vakfı’nın zeytinliklerle ilgili görüşü TEMA Vakfı Görüşü Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen yeni bir kanun tasarısı ile 24 adet kanunda ve 2 adet kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması öngörülmektedir. 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 4342 sayılı Mera Kanunu ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin, başta gıda güvenliğimiz olmak üzere, çevre ve insan sağlığı, doğal hayat ve tarımsal üretimi ciddi derecede tehdit etmesinden endişe duymaktayız. Zeytinlikler, meralar ve kıyılar tehdit altında 1) Zeytinlik sahanın tasarıdaki tanımına göre; bir dekar alanda 15 ağaçtan daha az ağacın bulunduğu sahalar, zeytinlik sahası dışında tutularak, Kanun’un zeytinlik alanlar için öngördüğü korumacılıktan mahrum bırakılmaktadır. Ziraat Mühendisleri Odası’nın (ZMO) açıklamasında da değinildiği üzere, ülkemizde geleneksel olarak daha önce kurulmuş zeytinliklerde bir dekar alandaki ağaç sayısı 10-12 arasında değişmektedir. Tasarı ile zeytinlik saha için 15 ağaç sınırı getirilmesi kadimden beri zeytinlik olan, yaşlı ağaçların bulunduğu sahalarda önemli sorunlara ve telafi edilemez tahribatlara yol açacaktır. Tasarı, zeytinlik sahalarda her çeşit hayvan otlatılmasını yasaklarken, zeytin alanlarının yok edilmesine izin verilmesi çelişki oluşturmaktadır. Tasarıda “Yatırımları yapanların bu faaliyetlerini izin amacına uygun, çevre ve zeytinlik sahalarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle yükümlü olduğu” belirtilse de bu durum uygulamalarda çok farklı sonuçlanacaktır. Çünkü herhangi bir zeytinlik sahaya tesis yapılırken ağaçların korunması mümkün olmayacaktır. 2) Tasarıda yer alan en sorunlu düzenlemelerin, 3573 sayılı Kanun’un 20. maddesinde yapılan değişikliklerle ilgili olduğu görülmektedir. i) Tasarıda zeytinyağı fabrikaları ile tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın (GTHB) iznine bağlı olması zorunluluğu devam etmektedir. Ancak “bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir” ifadesi sorunludur. Taslağa göre zeytinlikler Bakanlıklarca alınacak kararla kamu yararı güden tüm yatırımlara tahsis edilebilecektir. Taslağı hazırlayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı sadece tasarıyı kendi ilgi alanına giren endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi siteleri ile sınırlı da tutmamaktadır. Aksine “Bakanlıkların” denilerek kapsam daha da genişletilmektedir. ii) Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu: Tasarıda zeytinlik sahası bulunan her ilde valinin başkanlığında dokuz kişiden oluşan zeytinlik sahaları koruma kurulu tanımı yer almaktadır. Kurulun ziraat odaları ve ziraat fakültesi dışındaki üyeleri, Valinin emrinde yer alan çeşitli Bakanlıkların; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının İl Müdürlükleridir. Kurulda bunlara ilave olarak Ziraat Fakültesi, Ziraat Odaları ve GTHB Araştırma Enstitüleri`nden birer üye yer almaktadır. ZMO’nun 25.05.2017’de yaptığı açıklamasında dikkat çektiği gibi tasarıda bu kurulun dokuz kişiden oluşacağı belirtilmektedir. Ancak her ilde ziraat fakültesi olmadığından, bu kurula katılan sayısı yedi, sekiz kişi de olabilir. Ayrıca taslakta sadece araştırma enstitüsü ifadesi yer almaktadır. Ülkemizdeki bazı araştırma istasyonları doğrudan konuyla ilgili oldukları halde, kurulda yer alamayacaktır. Kurulda zeytin üreticisi ve onların kuruluşları ile çevre ve ekosistem ile ilgili gönüllü sivil toplum kuruluşlarının da yer alması, çevrenin korunması ve arazinin kullanımında “katılımcılık” esaslı temel düzenlemeler içeren 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3. ve 9. maddelerinin de gereğidir. Kurulların içinde yer alacak zeytincilikle ve toprakla ilgili çalışan kurumların bu doğrultuda genişletilmesi gerektiğine inanıyoruz. iii) Tasarıda, zeytinlik sahaları koruma kurulunun görevleri hakkında da sakıncalı düzenlemeler yer almaktadır. Bu kurulun yetkisi, yatırım taleplerine ilişkin görüş bildirmekle sınırlandırılmaktadır. Görevleri arasında yatırım izinleri verilmesi yer almamaktadır. Tasarıda yatırım izinlerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verileceği, Bakanlığın bu yetkisini, gerektiğinde valiliklere devredebileceği öngörülmektedir. Bakanlığın, izin yetkisini valiliklere devretmesi durumunda, valilikler kendi başlarına izin verebilecektir. Kurulun yatırıma ilişkin görüşünün bağlayıcılığının bulunmamasının ve valiliklere bırakılacak yetki devrinin sorunlu olduğuna inanıyoruz. Yasada, kurula ilişkin bir diğer sakıncalı durum ise kurula zeytinlik sahalarının geliştirilmesi, korunması, verimli kullanılmasına yönelik, inceleme, değerlendirme ve izleme yapılması görevi verilmesidir. Çünkü kurulda yer alan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının İl Müdürlükleri’nin zeytin ile ilgili hangi yetkinliklerinin bu görevin yerine getirilmesi için öngörüldüğü anlaşılmamaktadır. Ayrıca tarım ithalatı içinde en yüksek kalemlerden birinin ham yağ ve yağlı tohumlar olduğu bilinmektedir. Zeytin alanlarının daraltılması bu kalemlere ilişkin ithalatın daha da artmasına sebep olacaktır. 3) Tasarının öne çıkan bir diğer sakıncalı hususu da meralarla ilgilidir. Tasarının 30. maddesinde, 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 14. maddesinde yer alan istisna maddelerine bir ek daha yapılması mera alanlarının daraltılmasına sebep olacaktır. Eklenen madde ile endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ile yerleşim alanları içerisinde bulunan sanayi sitelerinin ve münferit sanayi işletmelerinin yerleşim yeri dışına çıkarılması ve gerekli arazi ihtiyacının karşılanması için meralar tahsis edilebilecektir. Yem ithalatı, tarım ithalatında önemli kalemlerden biridir. Bu nedenle mera alanlarının daraltılması bir çelişki olarak görülmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde %56’sını oluşturan mera ve çayır alanları, 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek %19’a gerilemiştir. Mera alanlarındaki bu ciddi gerileme, söz konusu tasarı ile çok daha artacaktır. Ayrıca, tasarının 26. maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda da değişiklik yaparak, kıyılarda sağlık tesisleri ve endüstri bölgelerinin yapılmasının önünü açmaktadır. Bu durum ekolojik açıdan hassas ve değerli kıyı ekosistemlerinin tahrip edilmesine neden olacaktır. Yukarıda belirttiğimiz sebeplerle, zeytincilik, meralar ve kıyılar başta olmak üzere, doğal varlıklarımızla ilgili düzenlemelerin “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”ndan çıkarılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, karar vericileri tasarıyı, sürdürülebilir yaşam ilkesi çerçevesinde gözden geçirmeye davet ediyoruz. Notlar: 3573 sayılı Kanun’un değişiklik yapılması planlanan maddeleri aşağıdadır. 1) 3573 sayılı Kanun, Madde 9 (mevcut hali) “Dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı dairesinde ve kanunun 10, 28. maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir liraya kadar kredi verilir.” 2) 3573 sayılı Kanun, Madde 20 (mevcut hali) “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Zeytinlik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez, İzinsiz kesenler veya sökenlerden ağaç başına ikimilyon liradan beşmilyon liraya kadar hafif para cezası alınır. Kesilen ve sökülen ağaçlar müsadere edilir. Bu Kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir.”

TEMA Vakfı Görüşü

Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen yeni bir kanun tasarısı ile 24 adet kanunda ve 2 adet kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması öngörülmektedir. 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 4342 sayılı Mera Kanunu ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin, başta gıda güvenliğimiz olmak üzere, çevre ve insan sağlığı, doğal hayat ve tarımsal üretimi ciddi derecede tehdit etmesinden endişe duymaktayız.

Zeytinlikler, meralar ve kıyılar tehdit altında

1) Zeytinlik sahanın tasarıdaki tanımına göre; bir dekar alanda 15 ağaçtan daha az ağacın bulunduğu sahalar, zeytinlik sahası dışında tutularak, Kanun’un zeytinlik alanlar için öngördüğü korumacılıktan mahrum bırakılmaktadır.

Ziraat Mühendisleri Odası’nın (ZMO) açıklamasında da değinildiği üzere, ülkemizde geleneksel olarak daha önce kurulmuş zeytinliklerde bir dekar alandaki ağaç sayısı 10-12 arasında değişmektedir. Tasarı ile zeytinlik saha için 15 ağaç sınırı getirilmesi kadimden beri zeytinlik olan, yaşlı ağaçların bulunduğu sahalarda önemli sorunlara ve telafi edilemez tahribatlara yol açacaktır.

Tasarı, zeytinlik sahalarda her çeşit hayvan otlatılmasını yasaklarken, zeytin alanlarının yok edilmesine izin verilmesi çelişki oluşturmaktadır. Tasarıda “Yatırımları yapanların bu faaliyetlerini izin amacına uygun, çevre ve zeytinlik sahalarına zarar vermeyecek şekilde yürütmekle yükümlü olduğu” belirtilse de bu durum uygulamalarda çok farklı sonuçlanacaktır. Çünkü herhangi bir zeytinlik sahaya tesis yapılırken ağaçların korunması mümkün olmayacaktır.

2) Tasarıda yer alan en sorunlu düzenlemelerin, 3573 sayılı Kanun’un 20. maddesinde yapılan değişikliklerle ilgili olduğu görülmektedir.

i) Tasarıda zeytinyağı fabrikaları ile tarımsal işletmelerin yapımı ve işletilmesinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın (GTHB) iznine bağlı olması zorunluluğu devam etmektedir. Ancak “bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir” ifadesi sorunludur. Taslağa göre zeytinlikler Bakanlıklarca alınacak kararla kamu yararı güden tüm yatırımlara tahsis edilebilecektir. Taslağı hazırlayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı sadece tasarıyı kendi ilgi alanına giren endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi siteleri ile sınırlı da tutmamaktadır. Aksine “Bakanlıkların” denilerek kapsam daha da genişletilmektedir.

ii) Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu: Tasarıda zeytinlik sahası bulunan her ilde valinin başkanlığında dokuz kişiden oluşan zeytinlik sahaları koruma kurulu tanımı yer almaktadır.

Kurulun ziraat odaları ve ziraat fakültesi dışındaki üyeleri, Valinin emrinde yer alan çeşitli Bakanlıkların; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının İl Müdürlükleridir. Kurulda bunlara ilave olarak Ziraat Fakültesi, Ziraat Odaları ve GTHB Araştırma Enstitüleri`nden birer üye yer almaktadır.

ZMO’nun 25.05.2017’de yaptığı açıklamasında dikkat çektiği gibi tasarıda bu kurulun dokuz kişiden oluşacağı belirtilmektedir. Ancak her ilde ziraat fakültesi olmadığından, bu kurula katılan sayısı yedi, sekiz kişi de olabilir. Ayrıca taslakta sadece araştırma enstitüsü ifadesi yer almaktadır. Ülkemizdeki bazı araştırma istasyonları doğrudan konuyla ilgili oldukları halde, kurulda yer alamayacaktır. Kurulda zeytin üreticisi ve onların kuruluşları ile çevre ve ekosistem ile ilgili gönüllü sivil toplum kuruluşlarının da yer alması, çevrenin korunması ve arazinin kullanımında “katılımcılık” esaslı temel düzenlemeler içeren 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3. ve 9. maddelerinin de gereğidir. Kurulların içinde yer alacak zeytincilikle ve toprakla ilgili çalışan kurumların bu doğrultuda genişletilmesi gerektiğine inanıyoruz.

iii) Tasarıda, zeytinlik sahaları koruma kurulunun görevleri hakkında da sakıncalı düzenlemeler yer almaktadır. Bu kurulun yetkisi, yatırım taleplerine ilişkin görüş bildirmekle sınırlandırılmaktadır. Görevleri arasında yatırım izinleri verilmesi yer almamaktadır. Tasarıda yatırım izinlerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verileceği, Bakanlığın bu yetkisini, gerektiğinde valiliklere devredebileceği öngörülmektedir. Bakanlığın, izin yetkisini valiliklere devretmesi durumunda, valilikler kendi başlarına izin verebilecektir. Kurulun yatırıma ilişkin görüşünün bağlayıcılığının bulunmamasının ve valiliklere bırakılacak yetki devrinin sorunlu olduğuna inanıyoruz.

Yasada, kurula ilişkin bir diğer sakıncalı durum ise kurula zeytinlik sahalarının geliştirilmesi, korunması, verimli kullanılmasına yönelik, inceleme, değerlendirme ve izleme yapılması görevi verilmesidir. Çünkü kurulda yer alan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığının İl Müdürlükleri’nin zeytin ile ilgili hangi yetkinliklerinin bu görevin yerine getirilmesi için öngörüldüğü anlaşılmamaktadır.

Ayrıca tarım ithalatı içinde en yüksek kalemlerden birinin ham yağ ve yağlı tohumlar olduğu bilinmektedir. Zeytin alanlarının daraltılması bu kalemlere ilişkin ithalatın daha da artmasına sebep olacaktır.

3) Tasarının öne çıkan bir diğer sakıncalı hususu da meralarla ilgilidir. Tasarının 30. maddesinde, 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 14. maddesinde yer alan istisna maddelerine bir ek daha yapılması mera alanlarının daraltılmasına sebep olacaktır. Eklenen madde ile endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ile yerleşim alanları içerisinde bulunan sanayi sitelerinin ve münferit sanayi işletmelerinin yerleşim yeri dışına çıkarılması ve gerekli arazi ihtiyacının karşılanması için meralar tahsis edilebilecektir.

Yem ithalatı, tarım ithalatında önemli kalemlerden biridir. Bu nedenle mera alanlarının daraltılması bir çelişki olarak görülmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde %56’sını oluşturan mera ve çayır alanları, 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek %19’a gerilemiştir. Mera alanlarındaki bu ciddi gerileme, söz konusu tasarı ile çok daha artacaktır.

Ayrıca, tasarının 26. maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda da değişiklik yaparak, kıyılarda sağlık tesisleri ve endüstri bölgelerinin yapılmasının önünü açmaktadır. Bu durum ekolojik açıdan hassas ve değerli kıyı ekosistemlerinin tahrip edilmesine neden olacaktır.

Yukarıda belirttiğimiz sebeplerle, zeytincilik, meralar ve kıyılar başta olmak üzere, doğal varlıklarımızla ilgili düzenlemelerin “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”ndan çıkarılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, karar vericileri tasarıyı, sürdürülebilir yaşam ilkesi çerçevesinde gözden geçirmeye davet ediyoruz.

Notlar:

3573 sayılı Kanun’un değişiklik yapılması planlanan maddeleri aşağıdadır.

1) 3573 sayılı Kanun, Madde 9 (mevcut hali)

“Dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı dairesinde ve kanunun 10, 28. maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir liraya kadar kredi verilir.”

2) 3573 sayılı Kanun, Madde 20 (mevcut hali)

“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.

Zeytinlik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez, İzinsiz kesenler veya sökenlerden ağaç başına ikimilyon liradan beşmilyon liraya kadar hafif para cezası alınır. Kesilen ve sökülen ağaçlar müsadere edilir.

Bu Kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir.”



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2rjSaXv
via IFTTT

e-AWB Çalıştayı Hava Kargo Firmalarından Büyük İlgi Gördü


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2qxVD14

e-AWB Çalıştayı Hava Kargo Firmalarından Büyük İlgi Gördü Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği UTİKAD, IATA, THY ve ACC iş birliği ile düzenlenen e-AWB Çalıştayı, 24 Mayıs tarihinde THY Kargo Tesisleri’nde gerçekleşti. UTİKAD üyesi hava kargo firmalarının büyük ilgi gösterdiği çalıştayda e-AWB’ye geçiş sürecinde yaşanan olası sorunlar masaya yatırılırken e-AWB’nin firmalara sağlayacağı avantajlar da aktarıldı. Hava kargo taşımacılığı sektöründe uygulanmaya başlayan ve yakın dönemde daha da yaygınlaşarak hava kargo taşımacılığında verimliliği artıracak ve dokümantasyon süreçlerine hız katacak olan e-AWB süreci hakkında IATA, THY, ACC ve UTİKAD iş birliğiyle 24 Mayıs 2017 Çarşamba günü e-AWB Çalıştayı düzenlendi. THY Kargo Binası‘nda yer alan Mimar Sinan Toplantı Salonu’nda gerçekleşen çalıştaya UTİKAD üyesi hava kargo firmalarının temsilcileri büyük ilgi gösterdi. IATA Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan Proje Yöneticisi Okan Oğur, THY Kargo Konşimento Veri Kalite Şefi Mustafa Asım Subaşı ve Mars Hava ve Deniz Kargo Taşımacılığı A.Ş. Yazılım Güncelleme Sorumlusu Türkan Atıcı e-AWB sürecinin işleyişi hakkında katılımcılara bilgi verdi. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan UTİKAD Genel Müdürü Cavit Uğur, “e-AWB’ye geçiş uzun zamandır gündemimizde olan konuların başında geliyor. Bu süreçte hem IATA hem ACC hem de THY ile sık sık bir araya gelerek özellikle üyelerimizi e-AWB’ye geçişlerini hızlandırmaları ile ilgili olarak özendirmeye çalışıyoruz. Çünkü dünya düzeni ve iş yapış şekilleri her geçen gün dijitalleşiyor” diye konuştu. UTİKAD’ın üyeleri için bu süreçleri kolaylaştırma çabalarını sürdürdüklerinin altını çizen Cavit Uğur, “UTİKAD olarak birçok konuda çalışıyoruz. Son dönemde e-AWB gibi bizi dijital platformlara zorlayan e-ticaret konusunda da bir odak grubu kurduk ve çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Özellikle e-ticaretin lojistik ayağındaki mevcut sorunların çözümüne ilişkin çalışıyoruz. Bir yandan e-ihracat ile ilgili girişimleri takip ediyoruz. Önümüzdeki aylarda konuyla ilgili bir zirve planlıyoruz” dedi. UTİKAD Genel Müdürü Cavit Uğur’un ardından kürsüye çıkan IATA Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan Proje Yöneticisi Okan Oğur, IATA’nın e-AWB süreciyle ilgili yapılması gerekenler konusunda katılımcılara bilgi verdi. Özellikle gümrük süreçlerinin hızlandırılması açısından önemli bir adım olan e-AWB’nin yaygın olarak kullanılmasının IATA için büyük önem taşıdığına dikkat çeken Oğur, “e-AWB aslında herkes için bir zorunluluk. Firmaların bu süreç için hazırlıklarını ivedilikle tamamlaması gerekiyor” dedi. THY’nin e-AWB süreçleri ile ilgili olarak bilgi veren THY Kargo Konşimento Veri Kalite Şefi Mustafa Asım Subaşı, “Tüm firmaların bir an evvel e-AWB sürecini tamamlaması gerekiyor. e-AWB, e-Freight’e geçişte bir dönüm noktası. Sürecin başında ortaya çıkan birçok sorun çözülmüş görünüyor. Datanın iletilmesi için ve lojistik sürecin sorunsuz tamamlanması açısından e-AWB hem müşteriye hem havayoluna büyük kolaylıklar sunuyor” dedei. Çalıştayın son konuşmacısı Mars Hava ve Deniz Kargo Taşımacılığı A.Ş. Yazılım Güncelleme Sorumlusu Türkan Atıcı, e-AWB2nin firmalarına sağladığı avantajlar hakkında örneklerle bilgi verdi. E-AWB kullanımı ile işlemlerin ciddi anlamda hızlandığını belirten Atıcı, “Hata oranımız gözle görünür bir şekilde azaldı. Süreçte her şey takip edilebiliyor. Tüm üye firmaların e-AWB’ye geçmesini öneriyoruz” diye konuştu. Çalıştay, UTİKAD üyelerinin sorularının cevaplandırılması ile sona erdi. Kaynak: UTİKAD

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği UTİKAD, IATA, THY ve ACC iş birliği ile düzenlenen e-AWB Çalıştayı, 24 Mayıs tarihinde THY Kargo Tesisleri’nde gerçekleşti.

UTİKAD üyesi hava kargo firmalarının büyük ilgi gösterdiği çalıştayda e-AWB’ye geçiş sürecinde yaşanan olası sorunlar masaya yatırılırken e-AWB’nin firmalara sağlayacağı avantajlar da aktarıldı.

Hava kargo taşımacılığı sektöründe uygulanmaya başlayan ve yakın dönemde daha da yaygınlaşarak hava kargo taşımacılığında verimliliği artıracak ve dokümantasyon süreçlerine hız katacak olan e-AWB süreci hakkında IATA, THY, ACC ve UTİKAD iş birliğiyle 24 Mayıs 2017 Çarşamba günü e-AWB Çalıştayı düzenlendi.

THY Kargo Binası‘nda yer alan Mimar Sinan Toplantı Salonu’nda gerçekleşen çalıştaya UTİKAD üyesi hava kargo firmalarının temsilcileri büyük ilgi gösterdi. IATA Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan Proje Yöneticisi Okan Oğur, THY Kargo Konşimento Veri Kalite Şefi Mustafa Asım Subaşı ve Mars Hava ve Deniz Kargo Taşımacılığı A.Ş. Yazılım Güncelleme Sorumlusu Türkan Atıcı e-AWB sürecinin işleyişi hakkında katılımcılara bilgi verdi.

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan UTİKAD Genel Müdürü Cavit Uğur, “e-AWB’ye geçiş uzun zamandır gündemimizde olan konuların başında geliyor. Bu süreçte hem IATA hem ACC hem de THY ile sık sık bir araya gelerek özellikle üyelerimizi e-AWB’ye geçişlerini hızlandırmaları ile ilgili olarak özendirmeye çalışıyoruz. Çünkü dünya düzeni ve iş yapış şekilleri her geçen gün dijitalleşiyor” diye konuştu. UTİKAD’ın üyeleri için bu süreçleri kolaylaştırma çabalarını sürdürdüklerinin altını çizen Cavit Uğur, “UTİKAD olarak birçok konuda çalışıyoruz. Son dönemde e-AWB gibi bizi dijital platformlara zorlayan e-ticaret konusunda da bir odak grubu kurduk ve çalışmalarımız tüm hızıyla sürüyor. Özellikle e-ticaretin lojistik ayağındaki mevcut sorunların çözümüne ilişkin çalışıyoruz. Bir yandan e-ihracat ile ilgili girişimleri takip ediyoruz. Önümüzdeki aylarda konuyla ilgili bir zirve planlıyoruz” dedi.

UTİKAD Genel Müdürü Cavit Uğur’un ardından kürsüye çıkan IATA Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan Proje Yöneticisi Okan Oğur, IATA’nın e-AWB süreciyle ilgili yapılması gerekenler konusunda katılımcılara bilgi verdi. Özellikle gümrük süreçlerinin hızlandırılması açısından önemli bir adım olan e-AWB’nin yaygın olarak kullanılmasının IATA için büyük önem taşıdığına dikkat çeken Oğur, “e-AWB aslında herkes için bir zorunluluk. Firmaların bu süreç için hazırlıklarını ivedilikle tamamlaması gerekiyor” dedi.

THY’nin e-AWB süreçleri ile ilgili olarak bilgi veren THY Kargo Konşimento Veri Kalite Şefi Mustafa Asım Subaşı, “Tüm firmaların bir an evvel e-AWB sürecini tamamlaması gerekiyor. e-AWB, e-Freight’e geçişte bir dönüm noktası. Sürecin başında ortaya çıkan birçok sorun çözülmüş görünüyor. Datanın iletilmesi için ve lojistik sürecin sorunsuz tamamlanması açısından e-AWB hem müşteriye hem havayoluna büyük kolaylıklar sunuyor” dedei.

Çalıştayın son konuşmacısı Mars Hava ve Deniz Kargo Taşımacılığı A.Ş. Yazılım Güncelleme Sorumlusu Türkan Atıcı, e-AWB2nin firmalarına sağladığı avantajlar hakkında örneklerle bilgi verdi. E-AWB kullanımı ile işlemlerin ciddi anlamda hızlandığını belirten Atıcı, “Hata oranımız gözle görünür bir şekilde azaldı. Süreçte her şey takip edilebiliyor. Tüm üye firmaların e-AWB’ye geçmesini öneriyoruz” diye konuştu.

Çalıştay, UTİKAD üyelerinin sorularının cevaplandırılması ile sona erdi.

Kaynak: UTİKAD



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2qxVD14
via IFTTT

TÜRKİYE HAVA TRAFİK KONTROLÖRLERİ DERNEĞİ’NDEN DUYURU


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2rR9WBK