11 Haziran 2019 Salı

Bayramın Seyahat Enleri Ramazan Bayramı için 9 günlük tatili fırsat bilen binlerce vatandaş yollara dökülürken iç turizmde büyük bir hareketlilik yaşandı. Biletall.com bayramda gerçekleşen seyahat harcamaları ile ilgili dikkat çekici detayları ortaya çıkardı. Buna göre 9 günlük bayram tatilinde en fazla bilet satılan iller İstanbul, Antalya ve İzmir oldu. Bazı otobüs firmalarında online bilet satış oranı yüzde 65’e ulaşırken, sektör de biletlerin online platformlardan satış oranı ortalaması yüzde 25 oldu. Biletall’ın ramazan bayramı raporunda göze çarpan diğer detaylar ise söyle; En Ucuz Otobüs Bileti 4 TL’ye Satıldı Verilere göre bu bayramda yine evde oturmadık. Tatilde otobüs kullananların yüzde 59’u erkekler oluştururken yüzde 41’ini ise kadınlar oluşturdu. En ucuz otobüs bileti Erzurum Kağızman arasına 4 TL’ye satılırken en pahalı otobüs bileti ise 350 TL’ye Ankara – Süleymaniye (Irak) istikametine satıldı. En Pahalı Uçak Bileti 9.391 TL’ye Satıldı Bayramda havalimanları da büyük yoğunluk yaşadı. Biletall.com’a göre yurt içinde en ucuz bilet 223,26 TL’ye Konya – İstanbul arasında satılırkenyurt dışı için ise İzmir – Hamburg arasına 350 TL’ye satıldı. En pahallı yurt içi uçak bileti 4.636,24 TL’ye İstanbul – Dalaman –İstanbul olurken yurt dışı için ise 9.391,37 TL’ye İstanbul-Minsk-İstanbul oldu. En uzun Yolculuk 24 Saat Sürdü Rapora göre en uzun yolculuk otobüs için 24 saat ile Van – Esenler Otogarı olurken yurt dışı uçakta ise 20 saat ile İstanbul-Muscat-Kuala Lumpur rotası oldu.

Ramazan Bayramı için 9 günlük tatili fırsat bilen binlerce vatandaş yollara dökülürken iç turizmde büyük bir hareketlilik yaşandı. Biletall.com bayramda gerçekleşen seyahat harcamaları ile ilgili dikkat çekici detayları ortaya çıkardı. Buna göre 9 günlük bayram tatilinde en fazla bilet satılan iller İstanbul, Antalya ve İzmir oldu.

Bazı otobüs firmalarında online bilet satış oranı yüzde 65’e ulaşırken, sektör de biletlerin online platformlardan satış oranı ortalaması yüzde 25 oldu. Biletall’ın ramazan bayramı raporunda göze çarpan diğer detaylar ise söyle;

En Ucuz Otobüs Bileti 4 TL’ye Satıldı

Verilere göre bu bayramda yine evde oturmadık. Tatilde otobüs kullananların yüzde 59’u erkekler oluştururken yüzde 41’ini ise kadınlar oluşturdu. En ucuz otobüs bileti Erzurum Kağızman arasına 4 TL’ye satılırken en pahalı otobüs bileti ise 350 TL’ye Ankara – Süleymaniye (Irak) istikametine satıldı.

En Pahalı Uçak Bileti 9.391 TL’ye Satıldı

Bayramda havalimanları da büyük yoğunluk yaşadı. Biletall.com’a göre yurt içinde en ucuz bilet 223,26 TL’ye Konya – İstanbul arasında satılırkenyurt dışı için ise İzmir – Hamburg arasına 350 TL’ye satıldı. En pahallı yurt içi uçak bileti 4.636,24 TL’ye İstanbul – Dalaman –İstanbul olurken yurt dışı için ise 9.391,37 TL’ye İstanbul-Minsk-İstanbul oldu.

En uzun Yolculuk 24 Saat Sürdü

Rapora göre en uzun yolculuk otobüs için 24 saat ile Van – Esenler Otogarı olurken yurt dışı uçakta ise 20 saat ile İstanbul-Muscat-Kuala Lumpur rotası oldu.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://bit.ly/2I7HWRK
via IFTTT

Bayramın Seyahat Enleri


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://bit.ly/2I7HWRK

Yeni Havalimanı ve E-Ticaret Terminali Yeni Kapılar Açacak YENİ HAVALİMANI VE E-TİCARET TERMİNALİ YENİ KAPILAR AÇACAK Lojistik sektörü ürettiği katma değerli hizmet ile ülke ekonomisine birçok yönden değer ve katkı sağlamaktadır. Özellikle 2010 yılından sonra sektör bazında yüzde 12’nin üzerinde bir büyüme kaydetmiştir. Lojistik sektörü ile sanayi ve ticaret sektörlerinde yaşanan gelişmeler paralellik göstermektedir. Yaklaşık son 10 yıldır hızlı bir büyüme döngüsü içine giren lojistik sektörünün büyüklüğü PwC’nin (PricewaterhouseCoopers) yaptığı değerlendirmelere göre, 2018’de 372 milyar TL’yi bulmuştur. Ancak buna karşın Dünya Bankası tarafından iki yılda bir yayınlanan Lojistik Performans Endeksi’ne (LPI) göre 2007 yılında 34. sırada olan Türkiye, 2012 yılında 27. sıraya yükselmiştir. 2012 yılından itibaren ise gözle görülür bir düşüş gerçekleşmiş ve Türkiye 2018 yılında 47. sırada yer almıştır. Türkiye’nin LPI’da yeniden yükselmesi elbette ki mümkündür. Doğru altyapı yatırımları ve mevzuat anlamında atılan adımlar, Türkiye’yi yeniden listenin üst sıralarına taşıyabilir. Ancak dünyanın ve ülkemizin ekonomik anlamda zor bir dönemde geçtiği göz önüne alındığında Türk lojistik sektörünün kısa vadede öncelikle hedefi mevcut büyüklüğünü korumaktır. Bu doğrultuda UTİKAD olarak 1 Ocak tarihi itibari ile yürürlüğe girmesi planlanan Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetmeliği’nin yürürlüğe giriş tarihini 1 Temmuz 2019 tarihine erteletmek yönündeki girişimlerimiz sonuç vermiştir. Ancak 150 bin liralık TİO Yetki Belgesi ücretinin de makul bir seviyeye çekilmesi için görüşmelerimiz sürmektedir. Sektörümüzün özellikle de üyelerimizin yüzde 80’ine yakın bir bölümünü oluşturan KOBİ’lerin yetki belgesi ücretinden zarar görmemesi için Ankara’da yoğun bir görüşme trafiğimiz devam etmektedir. Bu çalışmalarımızın temelinde tabii ki sektörümüzün rekabet anlamında elini güçlendirmek yatmaktadır. Çünkü uzun bir süredir her mecrada dile getirdiğimiz gibi dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor. Her sektörde teknolojinin, bilişimin etkileri kendini hissettirmenin ötesine geçti. Hemen her gün yapay zeka ile yönlendirilen sistemlerin devreye girdiğinin haberlerini görüyoruz, okuyoruz. İşte bu noktada yetki belgelerine yapılacak yatırımın asgari düzeye indirgenmesi bunun yerine özellikle hizmet sektörünün teknolojik alt yapısını geliştirmesi yönünde teşvik sağlanması gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Çünkü teknolojik olarak sektörümüze yatırım yapabildiğimiz oranda katma değerli hizmet üretmemiz ve ülke ekonomimize katkı sağlamamız mümkün olacaktır. Gelecek vizyonumuzu belirlerken ve sektörümüze yeni hedefler koyarken ülkemizde son yıllarda yaşamakta olduğumuz altyapı yatırımlarının da desteğini almaktayız. Özellikle Yeni Havalimanı sektörümüz açısından dev adımdır. Ancak Yeni Havalimanı’nın açılması ve taşınmanın tamamlanması ilk etapta sektörümüz açısından ekstra bir maliyete neden olmaktadır. Çünkü Yeni Havalimanı açılmış olmasına rağmen Atatürk Havalimanı’na kargo uçuşları sürmektedir. Dolayısıyla sektör olarak her iki havalimanında konuşlanmamız gerekliliği personel giderlerimizi ve ofis kiralarımızı iki katına çıkarmıştır. Ama yeni havalimanı beraberinde hem ihracatçıya hem de bizlere alternatif uçuş imkanları ve rekabet getirecek, yaklaşık yüzde 10’luk kapasite artışı imkanı olacaktır. İkinci terminal bittiği zaman birinci terminalle beraber bu kapasite artışı özellikle Çin ve Hindistan kökenli havayollarının İstanbul’u daha fazla kullanmasına yol açacaktır.  Aynı oranda Türkiye kökenli havayolu firmaları da uçuş sayılarını artırabilecektir. Bu çeşitlilik, müşterilere hem daha uygun fiyat hem de daha fazla direkt uçuş imkanı olarak yansıyacaktır. Bunun yanı sıra Yeni Havalimanı’nda planlanan ve sektör tarihimize bir ‘ilk’ olarak geçecek e-ticaret terminali de Türk lojistik sektörünün rekabet şansını arttıracaktır. Türkiye’deki küçük ölçekli üreticimizin dünyanın en ücra noktalarındaki alıcılarla ulaşmasını sağlayabileceğimizi öngörmekteyiz. Genel tabloyu değerlendirirken intermodal taşımacılığa da değinmek faydalı olacaktır. İntermodal taşımacılığın teşvik edilmesi UTİKAD olarak uzun süredir gündemde tuttuğumuz bir konuydu. Kombine Taşımacılık Taslak Yönetmeliği ile son dönemde yeniden kamu nezdinde de değer gördüğünü söyleyebiliriz. Çünkü ‘sürdürülebilirlik’ kavramını ve dünya çapında bu yapılan çalışmaları değerlendirdiğimizde demiryolu ile taşımacılığın her geçen gün değer kazandığını görmekteyiz. Şu anda demiryolu taşımacılığının Türkiye’deki oranı ne yazık ki sadece yüzde 1’dir. Örneğin Rusya’da bu oran yüzde 80’lere ulaşmaktadır. Demiryolu intermodal çalışmalarının gelişmesi “Tek Yol Tek Kuşak” projesiyle daha da önem kazanmıştır. Ancak BTK hattının açılmasıyla Çin’den ülkemize kadar demiryolu ile taşınabilen yüklerimiz Avrupa’ya aynı şekilde taşınamamaktadır. Çünkü boğazların demiryoluyla aktarmasız geçilmesi ne yazık ki mevcut durumda söz konusu değildir. Önümüzdeki dönemde ülkemizdeki demiryollarının birbirine kesintisiz olarak bağlanması, Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerindeki demiryolu hatlarının aktive edilmesi, İstanbul Boğazı’nın altından büyük bir tünel inşa edilmesi ile Türkiye’nin gerçek anlamda transit taşımacılığın merkezi ya da Doğu ile Batı arasında geçiş noktası haline geleceğini umuyoruz. UTİKAD olarak çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürmeye de devam ediyoruz. Bakanlığımızın da iş birliğine açık tavrıyla sektörümüzde çok daha iyi dönemler yaşayacağımıza inanıyoruz. Emre ELDENER UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı

YENİ HAVALİMANI VE E-TİCARET TERMİNALİ YENİ KAPILAR AÇACAK

Lojistik sektörü ürettiği katma değerli hizmet ile ülke ekonomisine birçok yönden değer ve katkı sağlamaktadır. Özellikle 2010 yılından sonra sektör bazında yüzde 12’nin üzerinde bir büyüme kaydetmiştir. Lojistik sektörü ile sanayi ve ticaret sektörlerinde yaşanan gelişmeler paralellik göstermektedir.

Yaklaşık son 10 yıldır hızlı bir büyüme döngüsü içine giren lojistik sektörünün büyüklüğü PwC’nin (PricewaterhouseCoopers) yaptığı değerlendirmelere göre, 2018’de 372 milyar TL’yi bulmuştur. Ancak buna karşın Dünya Bankası tarafından iki yılda bir yayınlanan Lojistik Performans Endeksi’ne (LPI) göre 2007 yılında 34. sırada olan Türkiye, 2012 yılında 27. sıraya yükselmiştir. 2012 yılından itibaren ise gözle görülür bir düşüş gerçekleşmiş ve Türkiye 2018 yılında 47. sırada yer almıştır. Türkiye’nin LPI’da yeniden yükselmesi elbette ki mümkündür. Doğru altyapı yatırımları ve mevzuat anlamında atılan adımlar, Türkiye’yi yeniden listenin üst sıralarına taşıyabilir. Ancak dünyanın ve ülkemizin ekonomik anlamda zor bir dönemde geçtiği göz önüne alındığında Türk lojistik sektörünün kısa vadede öncelikle hedefi mevcut büyüklüğünü korumaktır.

Bu doğrultuda UTİKAD olarak 1 Ocak tarihi itibari ile yürürlüğe girmesi planlanan Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetmeliği’nin yürürlüğe giriş tarihini 1 Temmuz 2019 tarihine erteletmek yönündeki girişimlerimiz sonuç vermiştir. Ancak 150 bin liralık TİO Yetki Belgesi ücretinin de makul bir seviyeye çekilmesi için görüşmelerimiz sürmektedir. Sektörümüzün özellikle de üyelerimizin yüzde 80’ine yakın bir bölümünü oluşturan KOBİ’lerin yetki belgesi ücretinden zarar görmemesi için Ankara’da yoğun bir görüşme trafiğimiz devam etmektedir.

Bu çalışmalarımızın temelinde tabii ki sektörümüzün rekabet anlamında elini güçlendirmek yatmaktadır. Çünkü uzun bir süredir her mecrada dile getirdiğimiz gibi dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor. Her sektörde teknolojinin, bilişimin etkileri kendini hissettirmenin ötesine geçti. Hemen her gün yapay zeka ile yönlendirilen sistemlerin devreye girdiğinin haberlerini görüyoruz, okuyoruz. İşte bu noktada yetki belgelerine yapılacak yatırımın asgari düzeye indirgenmesi bunun yerine özellikle hizmet sektörünün teknolojik alt yapısını geliştirmesi yönünde teşvik sağlanması gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Çünkü teknolojik olarak sektörümüze yatırım yapabildiğimiz oranda katma değerli hizmet üretmemiz ve ülke ekonomimize katkı sağlamamız mümkün olacaktır.

Gelecek vizyonumuzu belirlerken ve sektörümüze yeni hedefler koyarken ülkemizde son yıllarda yaşamakta olduğumuz altyapı yatırımlarının da desteğini almaktayız. Özellikle Yeni Havalimanı sektörümüz açısından dev adımdır. Ancak Yeni Havalimanı’nın açılması ve taşınmanın tamamlanması ilk etapta sektörümüz açısından ekstra bir maliyete neden olmaktadır. Çünkü Yeni Havalimanı açılmış olmasına rağmen Atatürk Havalimanı’na kargo uçuşları sürmektedir. Dolayısıyla sektör olarak her iki havalimanında konuşlanmamız gerekliliği personel giderlerimizi ve ofis kiralarımızı iki katına çıkarmıştır. Ama yeni havalimanı beraberinde hem ihracatçıya hem de bizlere alternatif uçuş imkanları ve rekabet getirecek, yaklaşık yüzde 10’luk kapasite artışı imkanı olacaktır. İkinci terminal bittiği zaman birinci terminalle beraber bu kapasite artışı özellikle Çin ve Hindistan kökenli havayollarının İstanbul’u daha fazla kullanmasına yol açacaktır. 

Aynı oranda Türkiye kökenli havayolu firmaları da uçuş sayılarını artırabilecektir. Bu çeşitlilik, müşterilere hem daha uygun fiyat hem de daha fazla direkt uçuş imkanı olarak yansıyacaktır. Bunun yanı sıra Yeni Havalimanı’nda planlanan ve sektör tarihimize bir ‘ilk’ olarak geçecek e-ticaret terminali de Türk lojistik sektörünün rekabet şansını arttıracaktır. Türkiye’deki küçük ölçekli üreticimizin dünyanın en ücra noktalarındaki alıcılarla ulaşmasını sağlayabileceğimizi öngörmekteyiz.

Genel tabloyu değerlendirirken intermodal taşımacılığa da değinmek faydalı olacaktır. İntermodal taşımacılığın teşvik edilmesi UTİKAD olarak uzun süredir gündemde tuttuğumuz bir konuydu. Kombine Taşımacılık Taslak Yönetmeliği ile son dönemde yeniden kamu nezdinde de değer gördüğünü söyleyebiliriz. Çünkü ‘sürdürülebilirlik’ kavramını ve dünya çapında bu yapılan çalışmaları değerlendirdiğimizde demiryolu ile taşımacılığın her geçen gün değer kazandığını görmekteyiz. Şu anda demiryolu taşımacılığının Türkiye’deki oranı ne yazık ki sadece yüzde 1’dir. Örneğin Rusya’da bu oran yüzde 80’lere ulaşmaktadır.

Demiryolu intermodal çalışmalarının gelişmesi “Tek Yol Tek Kuşak” projesiyle daha da önem kazanmıştır. Ancak BTK hattının açılmasıyla Çin’den ülkemize kadar demiryolu ile taşınabilen yüklerimiz Avrupa’ya aynı şekilde taşınamamaktadır. Çünkü boğazların demiryoluyla aktarmasız geçilmesi ne yazık ki mevcut durumda söz konusu değildir. Önümüzdeki dönemde ülkemizdeki demiryollarının birbirine kesintisiz olarak bağlanması, Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerindeki demiryolu hatlarının aktive edilmesi, İstanbul Boğazı’nın altından büyük bir tünel inşa edilmesi ile Türkiye’nin gerçek anlamda transit taşımacılığın merkezi ya da Doğu ile Batı arasında geçiş noktası haline geleceğini umuyoruz. UTİKAD olarak çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürmeye de devam ediyoruz. Bakanlığımızın da iş birliğine açık tavrıyla sektörümüzde çok daha iyi dönemler yaşayacağımıza inanıyoruz.

Emre ELDENER
UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://bit.ly/2IaJXgh
via IFTTT

Yeni Havalimanı ve E-Ticaret Terminali Yeni Kapılar Açacak


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://bit.ly/2IaJXgh

Uçan taksilere Bosch teknolojisi Bosch teknolojisi otomobillere uçmayı öğretiyor Hava taksiler için sensör kutusu Uçan taksilere Bosch teknolojisi 2030 yılında hava taksileriyle 1 milyar uçuş yapılacağı tahmin ediliyor. Bosch sensör kutusu uçan taksileri hassas ve güvenli bir şekilde kontrol etmeyi mümkün kılıyor. Bosch sensör kutusu, otomotiv sektörü için üretim testi yapılmış parçaları kullanarak ekonomik avantajlar sağlıyor. Dünya şehirlerinde trafik sıkışıklığı artarken, birkaç yıl sonra gökyüzünün bu soruna somut bir çözüm sunabileceğini gösteren araştırmalar sürücülere umut veriyor. Boston Consulting Group, paylaşım hizmetlerinin gökyüzünde sabit güzergahlar belirlemesiyle birlikte, 2030 yılında dünyanın dört bir yanında insanların hava taksilerle 1 milyar yolculuk yapacağını öngörüyor. Bu hava taksilerinin büyük kısmı ise pilotsuz çalışabilecek. Dünyanın önde gelen küresel teknoloji ve servis tedarikçilerinden Bosch, bu uçuşları özellikle emniyetli, konforlu ve rahat hale getirmek için son teknoloji sensörler üzerinde çalışıyor. Bosch Otomotiv Elektronikleri Bölümü Başkanı Harald Kröger, “İlk uçan taksiler, en geç 2023 yılında büyük şehirlerde uçmaya başlayacak. Bosch, bu geleceğin pazarını şekillendirmede önemli bir role sahip olmayı planlıyor” dedi. Konvansiyonel havacılık teknolojisinin, otonom uçan taksilerde kullanılamayacak kadar pahalı, hacimli ve ağır olması nedeniyle otonom sürüşte veya ESP elektronik stabilite programı sisteminde de kullanılan modern sensörlerin, bu boşluğu doldurabileceği fikri ortaya atıldı. Buradan hareketle Bosch’ta görev yapan bir mühendis ekibi, uçan taksiler için bir evrensel kontrol ünitesi oluşturmak için düzinelerce sensörü bir araya getirdi. Bosch teknolojisi, otomobillere uçmayı öğretiyor! Otomotiv sektöründe de kullanılmakta olan Bosch sensörlerini barındıran evrensel kontrol ünitesi, uçan taksilerin her an için pozisyonunun belirlenmesini sağlamak üzere tasarlandı. Uçan araçların hareketlerini ve hücum açısını doğru bir şekilde ölçen hız ve savrulma oranı sensörleri, gerekli verileri sağlıyor. Bazıları on binlerce ve hatta yüz binlerce Euro maliyete sahip olan ve şu anda havacılık sektöründe kullanılmakta olan sensör sistemlerinin aksine Bosch, kendi çözümünü çok daha düşük maliyetli hale getirebiliyor. Bunun nedeni, Bosch’un zaten uzun yıllardır otomotiv sektörü için geliştirdiği ve üretimini yaptığı, üretim testinden geçmiş sensörleri kullanmasıdır. Bosch’un elektrikli hafif hava taşıtının arkasındaki kontrol ünitelerinden sorumlu teknoloji ekibinin başında bulunan Marcus Parentis, “Bosch çözümümüz sayesinde, uçan taksilerle sivil havacılığı birçok servis sağlayıcı için ekonomik hale getirmeyi hedefliyoruz” dedi. Üstelik Bosch sensörleri, daha küçük ve daha hafif. Uçan taksi üreticileri, Bosch sensör kutusunu tak-çalıştır ilkesiyle kendi hava taşıtlarına kolaylıkla takabilir. Havada paylaşımlı mobilite: 2030 yılında hava taksileri ile 1 milyar uçuş Şehirlerde elektrikli hava taksilerinin kullanılacağı uçuş pazarı, önümüzdeki yıllarda önemli bir büyüme yaşayacak. Dubai, Los Angeles, Dallas ve Singapore gibi şehirlerde 2020 yılında test uçuşlarının başlaması planlanıyor. Uzmanlar, 2023 yılında ticari operasyonların başlamasını bekliyor. İlk etapta uçuşlar pilotlar tarafından kontrol edilecek olsa da hafif hava taşıtının, yerde personel tarafından kontrol edilerek 2025 yılı itibarıyla büyük şehirlerde çatıların üstünde otonom olarak uçmaya başlayabileceği belirtiliyor. Roland Berger’e göre, o tarihe kadar dünya genelinde yaklaşık 3.000 uçan taksi faaliyet gösterecek. Bu rakam, 2030 yılında 12.000’e, 2050 yılında ise yaklaşık 100.000 uçan taksiye kadar artacak. Morgan Stanley’nin danışmanları, uçan taksi pazarının, Amerika Birleşik Devletleri ve Güneydoğu Çin’in ötesine geçerek Almanya’daki büyük ve orta ölçekli şehirlere de uzanarak 2040 itibarıyla 1,35 trilyon Euro’ya ulaşabileceğini tahmin ediyor. Ruhr Vadisi, Frankfurt Rhine-Main büyük şehir bölgesi ve Münih/Augsburg/Ingolstadt konürbasyonu gibi bölgelerde kısa ve uzun mesafelerde yolculukları önemli ölçüde hızlandırma potansiyeline sahipler. Parentis yaptığı açıklamada büyüyen pazar fırsatlarına da inandığını belirterek “ “Havacılık ve otomotiv sektörlerinden hava taksisi üreticileriyle ve ayrıca hava taşıtları üreten ve paylaşımlı servisler sunmayı amaçlayan startuplar ile görüşüyoruz. Soru, uçan taksilerin hayata geçip geçmeyeceği değil, ne zaman hayata geçeceğidir” diye konuştu. Bosch nasıl bir teknoloji sağlıyor? Sensör kutusu, MEMS sensörleri ile donatılmıştır. MEMS, mikro elektrik – mekanik sistemlerin kısaltmasıdır. Bosch, ilk MEMS sensörlerini 25 yılı aşkın bir süre önce geliştirdi. Bu sensörler, araçlarda, kontrol ünitelerine veri sağlıyorlar. Bu veriler arasında otomobilin o an fren yapması veya hızlanması veya aracın hangi yönde gittiği gibi bilgiler yer alıyor. Bosch’un uçan taksilere yönelik sensör kutusu, hava taşıtının hareketlerini ölçen hız sensörleriyle donatıldı. Yerleşik savrulma oranı sensörleri, uçan taşıtın hücum açısını, manyetik alan sensörleri ise pusula istikametini ölçüyor. Paket, aracın mevcut hızını saptamak üzere irtifa ve dinamik basınç okumalarını ölçmek üzere barometre basıncını kullanan basınç sensörleri de içeriyor. Bosch, sensör kutusunu kime temin ediyor? Bosch’un tak-çalıştır kontrol ünitesi, tüm uçan taşıtlara uyuyor. Bosch, hava taksisi üreticilerinden hava taşıtları üretip paylaşımlı servisler sunmayı planlayan startuplara kadar bu alandaki birçok oyuncu ile temas halinde bulunuyor. Her yeni teknolojide olduğu gibi, halihazırda sunulan birçok farklı konsept söz konusu. Uçan taksileri ulaşımda bir alternatif haline getiren şey nedir? Uçan taksiler, büyük şehirlerde yolcuyu gökyüzüne taşıyarak trafik sıkışıklıklarından kaçmanın yeni bir yolu. Bu özelliği ile geleceğin şehirlerinde A noktasından B noktasına daha hızlı gidiş için ek bir alternatif haline geliyor. Marcus Parentis, “Bugünün ulaşım araçları ile karşılaştırıldığında, uçan taksiler 300 kilometreye kadar maksimum menzil ile 10 kilometre ve üzerindeki seyahatlerde zamandan tasarruf sağlıyor” dedi. Uçan taksilerin maliyeti ne olacak? Konsepte ve taşınacak yolcu sayısına bağlı olarak bir uçan taksinin maliyeti 500.000 Euro civarında olacak. Sonuç olarak, otonom ve elektrikli hava taşıtları, özellikle paylaşımlı servisler için olmak üzere avantajlar sunuyor. Yine de bir uçan taksinin maliyeti, bugünün teknolojisiyle donatılmış benzer bir helikopterden çok daha düşük düzeyde bulunuyor. Bu nedenle tedarikçilerin sadece hafif ve kurulumu kolay değil, aynı zamanda geleneksel havacılık teknolojisine oranla ekonomik açıdan avantajlı ve güvenilir teknoloji sağlaması önemli.

Bosch teknolojisi otomobillere uçmayı öğretiyor

Hava taksiler için sensör kutusu

Uçan taksilere Bosch teknolojisi

  • 2030 yılında hava taksileriyle 1 milyar uçuş yapılacağı tahmin ediliyor.
  • Bosch sensör kutusu uçan taksileri hassas ve güvenli bir şekilde kontrol etmeyi mümkün kılıyor.
  • Bosch sensör kutusu, otomotiv sektörü için üretim testi yapılmış parçaları kullanarak ekonomik avantajlar sağlıyor.

Dünya şehirlerinde trafik sıkışıklığı artarken, birkaç yıl sonra gökyüzünün bu soruna somut bir çözüm sunabileceğini gösteren araştırmalar sürücülere umut veriyor. Boston Consulting Group, paylaşım hizmetlerinin gökyüzünde sabit güzergahlar belirlemesiyle birlikte, 2030 yılında dünyanın dört bir yanında insanların hava taksilerle 1 milyar yolculuk yapacağını öngörüyor. Bu hava taksilerinin büyük kısmı ise pilotsuz çalışabilecek.

Dünyanın önde gelen küresel teknoloji ve servis tedarikçilerinden Bosch, bu uçuşları özellikle emniyetli, konforlu ve rahat hale getirmek için son teknoloji sensörler üzerinde çalışıyor. Bosch Otomotiv Elektronikleri Bölümü Başkanı Harald Kröger, “İlk uçan taksiler, en geç 2023 yılında büyük şehirlerde uçmaya başlayacak. Bosch, bu geleceğin pazarını şekillendirmede önemli bir role sahip olmayı planlıyor” dedi.

Konvansiyonel havacılık teknolojisinin, otonom uçan taksilerde kullanılamayacak kadar pahalı, hacimli ve ağır olması nedeniyle otonom sürüşte veya ESP elektronik stabilite programı sisteminde de kullanılan modern sensörlerin, bu boşluğu doldurabileceği fikri ortaya atıldı. Buradan hareketle Bosch’ta görev yapan bir mühendis ekibi, uçan taksiler için bir evrensel kontrol ünitesi oluşturmak için düzinelerce sensörü bir araya getirdi.

Bosch teknolojisi, otomobillere uçmayı öğretiyor!

Otomotiv sektöründe de kullanılmakta olan Bosch sensörlerini barındıran evrensel kontrol ünitesi, uçan taksilerin her an için pozisyonunun belirlenmesini sağlamak üzere tasarlandı. Uçan araçların hareketlerini ve hücum açısını doğru bir şekilde ölçen hız ve savrulma oranı sensörleri, gerekli verileri sağlıyor. Bazıları on binlerce ve hatta yüz binlerce Euro maliyete sahip olan ve şu anda havacılık sektöründe kullanılmakta olan sensör sistemlerinin aksine Bosch, kendi çözümünü çok daha düşük maliyetli hale getirebiliyor. Bunun nedeni, Bosch’un zaten uzun yıllardır otomotiv sektörü için geliştirdiği ve üretimini yaptığı, üretim testinden geçmiş sensörleri kullanmasıdır.

Bosch’un elektrikli hafif hava taşıtının arkasındaki kontrol ünitelerinden sorumlu teknoloji ekibinin başında bulunan Marcus Parentis, “Bosch çözümümüz sayesinde, uçan taksilerle sivil havacılığı birçok servis sağlayıcı için ekonomik hale getirmeyi hedefliyoruz” dedi.

Üstelik Bosch sensörleri, daha küçük ve daha hafif. Uçan taksi üreticileri, Bosch sensör kutusunu tak-çalıştır ilkesiyle kendi hava taşıtlarına kolaylıkla takabilir.

Havada paylaşımlı mobilite: 2030 yılında hava taksileri ile 1 milyar uçuş

Şehirlerde elektrikli hava taksilerinin kullanılacağı uçuş pazarı, önümüzdeki yıllarda önemli bir büyüme yaşayacak. Dubai, Los Angeles, Dallas ve Singapore gibi şehirlerde 2020 yılında test uçuşlarının başlaması planlanıyor. Uzmanlar, 2023 yılında ticari operasyonların başlamasını bekliyor.

İlk etapta uçuşlar pilotlar tarafından kontrol edilecek olsa da hafif hava taşıtının, yerde personel tarafından kontrol edilerek 2025 yılı itibarıyla büyük şehirlerde çatıların üstünde otonom olarak uçmaya başlayabileceği belirtiliyor. Roland Berger’e göre, o tarihe kadar dünya genelinde yaklaşık 3.000 uçan taksi faaliyet gösterecek. Bu rakam, 2030 yılında 12.000’e, 2050 yılında ise yaklaşık 100.000 uçan taksiye kadar artacak.

Morgan Stanley’nin danışmanları, uçan taksi pazarının, Amerika Birleşik Devletleri ve Güneydoğu Çin’in ötesine geçerek Almanya’daki büyük ve orta ölçekli şehirlere de uzanarak 2040 itibarıyla 1,35 trilyon Euro’ya ulaşabileceğini tahmin ediyor. Ruhr Vadisi, Frankfurt Rhine-Main büyük şehir bölgesi ve Münih/Augsburg/Ingolstadt konürbasyonu gibi bölgelerde kısa ve uzun mesafelerde yolculukları önemli ölçüde hızlandırma potansiyeline sahipler.

Parentis yaptığı açıklamada büyüyen pazar fırsatlarına da inandığını belirterek “ “Havacılık ve otomotiv sektörlerinden hava taksisi üreticileriyle ve ayrıca hava taşıtları üreten ve paylaşımlı servisler sunmayı amaçlayan startuplar ile görüşüyoruz. Soru, uçan taksilerin hayata geçip geçmeyeceği değil, ne zaman hayata geçeceğidir” diye konuştu.

Bosch nasıl bir teknoloji sağlıyor?

Sensör kutusu, MEMS sensörleri ile donatılmıştır. MEMS, mikro elektrik – mekanik sistemlerin kısaltmasıdır. Bosch, ilk MEMS sensörlerini 25 yılı aşkın bir süre önce geliştirdi. Bu sensörler, araçlarda, kontrol ünitelerine veri sağlıyorlar. Bu veriler arasında otomobilin o an fren yapması veya hızlanması veya aracın hangi yönde gittiği gibi bilgiler yer alıyor. Bosch’un uçan taksilere yönelik sensör kutusu, hava taşıtının hareketlerini ölçen hız sensörleriyle donatıldı. Yerleşik savrulma oranı sensörleri, uçan taşıtın hücum açısını, manyetik alan sensörleri ise pusula istikametini ölçüyor. Paket, aracın mevcut hızını saptamak üzere irtifa ve dinamik basınç okumalarını ölçmek üzere barometre basıncını kullanan basınç sensörleri de içeriyor.

Bosch, sensör kutusunu kime temin ediyor?

Bosch’un tak-çalıştır kontrol ünitesi, tüm uçan taşıtlara uyuyor. Bosch, hava taksisi üreticilerinden hava taşıtları üretip paylaşımlı servisler sunmayı planlayan startuplara kadar bu alandaki birçok oyuncu ile temas halinde bulunuyor. Her yeni teknolojide olduğu gibi, halihazırda sunulan birçok farklı konsept söz konusu.

Uçan taksileri ulaşımda bir alternatif haline getiren şey nedir?

Uçan taksiler, büyük şehirlerde yolcuyu gökyüzüne taşıyarak trafik sıkışıklıklarından kaçmanın yeni bir yolu. Bu özelliği ile geleceğin şehirlerinde A noktasından B noktasına daha hızlı gidiş için ek bir alternatif haline geliyor. Marcus Parentis, “Bugünün ulaşım araçları ile karşılaştırıldığında, uçan taksiler 300 kilometreye kadar maksimum menzil ile 10 kilometre ve üzerindeki seyahatlerde zamandan tasarruf sağlıyor” dedi.

Uçan taksilerin maliyeti ne olacak?

Konsepte ve taşınacak yolcu sayısına bağlı olarak bir uçan taksinin maliyeti 500.000 Euro civarında olacak. Sonuç olarak, otonom ve elektrikli hava taşıtları, özellikle paylaşımlı servisler için olmak üzere avantajlar sunuyor. Yine de bir uçan taksinin maliyeti, bugünün teknolojisiyle donatılmış benzer bir helikopterden çok daha düşük düzeyde bulunuyor. Bu nedenle tedarikçilerin sadece hafif ve kurulumu kolay değil, aynı zamanda geleneksel havacılık teknolojisine oranla ekonomik açıdan avantajlı ve güvenilir teknoloji sağlaması önemli.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://bit.ly/2X1O9XH
via IFTTT

Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane, IATA Yönetim Kurulu’na seçildi Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane, IATA Yönetim Kurulu’na seçildi Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği IATA’nın Güney Kore’nin başkenti Seul’da düzenlenen Genel Kurul Toplantısı’nda Yönetim Kurulu’na seçildi. Sadece hava yolu şirketlerinin üye olduğu uluslararası ticaret kuruluşu olan IATA’nın Yönetim Kurulu’nda global havacılık sektörünün önde gelen hava yolu şirketlerinden 30 üst düzey yönetici yer alıyor. 1945 yılında kurulan Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), bugün 120 ülkeden 290 üye hava yolu şirketi ile toplam hava trafiğinin yüzde 82’sini temsil ediyor. Mehmet T. Nane’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçilmesiyle birlikte, yeni dönemde birliğin yönetimindeki tek Türk şirketi Pegasus Hava Yolları olacak. Türk sivil havacılığını temsil edecek Konuyla ilgili açıklama yapan Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane, “Ülkemiz ve sektörümüz adına böyle önemli bir rol üstlenecek ve Türkiye’yi global bir havacılık platformunda temsil edecek olmaktan dolayı çok mutlu ve gururluyum. Sektörümüzün gelişimi için yeni çalışma ve projeler gerçekleştirerek var gücümüzle çalışacağız. IATA tüm dünyada hem misafirler hem de havayolu şirketleri için havayolu taşımacılığının en yüksek hızda, emniyette, güvenlikte, uygunlukta ve verimlilikte gerçekleşmesini hedefliyor. Birliğin yeni dönem kararlarında bir Türk şirketinin de imza ve katkısının olması Türk sivil havacılığı açısından son derece itibarlı ve kritik.” diyerek yönetim kuruluna seçilmesinin önemine dikkat çekti.

Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane, IATA Yönetim Kurulu’na seçildi

Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği IATA’nın Güney Kore’nin başkenti Seul’da düzenlenen Genel Kurul Toplantısı’nda Yönetim Kurulu’na seçildi. Sadece hava yolu şirketlerinin üye olduğu uluslararası ticaret kuruluşu olan IATA’nın Yönetim Kurulu’nda global havacılık sektörünün önde gelen hava yolu şirketlerinden 30 üst düzey yönetici yer alıyor.

1945 yılında kurulan Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), bugün 120 ülkeden 290 üye hava yolu şirketi ile toplam hava trafiğinin yüzde 82’sini temsil ediyor. Mehmet T. Nane’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçilmesiyle birlikte, yeni dönemde birliğin yönetimindeki tek Türk şirketi Pegasus Hava Yolları olacak.

Türk sivil havacılığını temsil edecek

Konuyla ilgili açıklama yapan Pegasus Hava Yolları Genel Müdürü Mehmet T. Nane, “Ülkemiz ve sektörümüz adına böyle önemli bir rol üstlenecek ve Türkiye’yi global bir havacılık platformunda temsil edecek olmaktan dolayı çok mutlu ve gururluyum. Sektörümüzün gelişimi için yeni çalışma ve projeler gerçekleştirerek var gücümüzle çalışacağız. IATA tüm dünyada hem misafirler hem de havayolu şirketleri için havayolu taşımacılığının en yüksek hızda, emniyette, güvenlikte, uygunlukta ve verimlilikte gerçekleşmesini hedefliyor. Birliğin yeni dönem kararlarında bir Türk şirketinin de imza ve katkısının olması Türk sivil havacılığı açısından son derece itibarlı ve kritik.” diyerek yönetim kuruluna seçilmesinin önemine dikkat çekti.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://bit.ly/2wN8l11
via IFTTT

Uçan taksilere Bosch teknolojisi


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://bit.ly/2X1O9XH