7 Mayıs 2018 Pazartesi

Dünyanın en fazla ülkesine uçan Türk Hava Yolları 303. nokta olarak Krasnodar’ı uçuş ağına ekledi Dünyanın en fazla ülkesine uçan Türk Hava Yolları 303. nokta olarak Krasnodar’ı uçuş ağına ekledi Rusya’da hâlihazırda Moskova, St. Petersburg, Soçi, Rostov, Kazan, Ekaterinburg, Voronej, Samara ve Ufa şehirlerine sefer düzenleyen bayrak taşıyıcının ülkedeki 10. uçuş noktası Krasnodar oldu.   Bugün başlayan Krasnodar seferleri haftanın 5 günü karşılıklı olarak gerçekleştirilecek.             Hat açılışı için düzenlenen törende konuşan Türk Hava Yolları Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Olmuştur , ‘‘ Dünyanın en çok ülkesine uçan Türk Hava Yolları; filosuna yeni uçaklar katarak ve uçuş ağını genişletmeye devam ederek büyüme planlarına yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Krasnodar’a başlattığımız seferlerle birlikte Türk Hava Yolları kalitesini ve hizmet anlayışını bu güzel şehre de sunmuş bulunuyoruz. Rusya’da uçtuğumuz 10. nokta olmasından dolayı mutluluk duyduğumuz Krasnodar şehrine, haftada karşılıklı olarak 5 sefer düzenleyeceğiz. ‘‘ dedi İstanbul’dan Krasnodar’a tüm vergiler dâhil gidiş-dönüş 280 USD’den başlayan açılışa özel fiyatlarla seyahat edilebilir. İstanbul-Krasnodar tarifeli uçuş saatleri; Uçuş No. Günler Kalkış Varış TK 485 Pazartesi, Salı, Çarşamba, Cuma, Cumartesi IST 01:10 KRR 03:05 TK 486 Pazartesi, Salı, Çarşamba, Cuma, Cumartesi KRR 04:30 IST 06:35 Tüm saatler lokaldir.   Türk Hava Yolları ve uçuş tarifesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgilere www.turkishairlines.com web sitesinden, 444 0 849 numaralı Çağrı Merkezi’nden veya satış ofislerinden ulaşılabilir. Türk Hava Yolları Hakkında: 1933 yılında 5 uçaktan oluşan mütevazı bir filo ile kurulan Star İttifakı üyesi Türk Hava Yolları, bugün 327 (yolcu ve kargo) uçaklık filosu ile 254 uluslararası, 49 yurtiçi olmak üzere dünyada 303 noktaya uçan, 4 yıldızlı havayolu şirketidir. Türk Hava Yolları ile ilgili daha geniş bilgiye www.turkishairlines.com web adresinden veya Facebook, Twitter, Youtube,Linkedin ve Instagram hesapları üzerinden ulaşılabilir Star İttifakı Hakkında: Türk Hava Yolları, 1997 yılında uluslararası ölçekte seyahat edenler için dünya genelinde ulaşım, tanınırlık ve hizmet sunan ve ilk küresel ölçekli havayolu ittifakı olarak kurulan Star İttifakı üyesidir. Air Transport World tarafından “Market Leadership Award” ve Business Traveller Magazine ile Skytrax tarafından “Best Airline Alliance“ ödülleri gibi sayısız ödüle lâyık görülen Star İttifakı’na üye havayolu şirketleri; Adria Airways, Aegean Airlines, Air Canada, Air China, Air India, Air New Zealand, ANA, Asiana Airlines, Austrian, Avianca, Avianca Brazil, Brussels Airlines, Copa Airlines, Croatia Airlines, EGYPTAIR, Ethiopian Airlines, EVA Air, LOT Polish Airlines, Lufthansa, Scandinavian Airlines, Shenzhen Airlines, Singapore Airlines, South African Airways, SWISS, TAP Portugal, Turkish Airlines, THAI ve United. Star İttifakı, hâli hazırda 190 ülkedeki 1.300 havalimanına 18.450’den fazla günlük uçuş sağlamaktadır. Bununla birlikte, Star Alliance Bağlantı Ortağı (Connecting Partner) Juneyao Airlines tarafından da yine bu kapsamda yeni bağlantılı uçuşlar sunulmaktadır.

Dünyanın en fazla ülkesine uçan Türk Hava Yolları 303. nokta olarak Krasnodar’ı uçuş ağına ekledi

Rusya’da hâlihazırda Moskova, St. Petersburg, Soçi, Rostov, Kazan, Ekaterinburg, Voronej, Samara ve Ufa şehirlerine sefer düzenleyen bayrak taşıyıcının ülkedeki 10. uçuş noktası Krasnodar oldu.

 

Bugün başlayan Krasnodar seferleri haftanın 5 günü karşılıklı olarak gerçekleştirilecek.

            Hat açılışı için düzenlenen törende konuşan Türk Hava Yolları Pazarlama ve Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Olmuştur , ‘‘ Dünyanın en çok ülkesine uçan Türk Hava Yolları; filosuna yeni uçaklar katarak ve uçuş ağını genişletmeye devam ederek büyüme planlarına yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Krasnodar’a başlattığımız seferlerle birlikte Türk Hava Yolları kalitesini ve hizmet anlayışını bu güzel şehre de sunmuş bulunuyoruz. Rusya’da uçtuğumuz 10. nokta olmasından dolayı mutluluk duyduğumuz Krasnodar şehrine, haftada karşılıklı olarak 5 sefer düzenleyeceğiz. ‘‘ dedi

İstanbul’dan Krasnodar’a tüm vergiler dâhil gidiş-dönüş 280 USD’den başlayan açılışa özel fiyatlarla seyahat edilebilir.

İstanbul-Krasnodar tarifeli uçuş saatleri;

Uçuş No. Günler Kalkış Varış
TK 485 Pazartesi, Salı, Çarşamba, Cuma, Cumartesi IST 01:10 KRR 03:05
TK 486 Pazartesi, Salı, Çarşamba, Cuma, Cumartesi KRR 04:30 IST 06:35

Tüm saatler lokaldir.

 

Türk Hava Yolları ve uçuş tarifesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgilere www.turkishairlines.com web sitesinden, 444 0 849 numaralı Çağrı Merkezi’nden veya satış ofislerinden ulaşılabilir.

Türk Hava Yolları Hakkında:

1933 yılında 5 uçaktan oluşan mütevazı bir filo ile kurulan Star İttifakı üyesi Türk Hava Yolları, bugün 327 (yolcu ve kargo) uçaklık filosu ile 254 uluslararası, 49 yurtiçi olmak üzere dünyada 303 noktaya uçan, 4 yıldızlı havayolu şirketidir. Türk Hava Yolları ile ilgili daha geniş bilgiye www.turkishairlines.com web adresinden veya FacebookTwitterYoutube,Linkedin ve Instagram hesapları üzerinden ulaşılabilir

Star İttifakı Hakkında:

Türk Hava Yolları, 1997 yılında uluslararası ölçekte seyahat edenler için dünya genelinde ulaşım, tanınırlık ve hizmet sunan ve ilk küresel ölçekli havayolu ittifakı olarak kurulan Star İttifakı üyesidir. Air Transport World tarafından “Market Leadership Award” ve Business Traveller Magazine ile Skytrax tarafından “Best Airline Alliance“ ödülleri gibi sayısız ödüle lâyık görülen Star İttifakı’na üye havayolu şirketleri; Adria Airways, Aegean Airlines, Air Canada, Air China, Air India, Air New Zealand, ANA, Asiana Airlines, Austrian, Avianca, Avianca Brazil, Brussels Airlines, Copa Airlines, Croatia Airlines, EGYPTAIR, Ethiopian Airlines, EVA Air, LOT Polish Airlines, Lufthansa, Scandinavian Airlines, Shenzhen Airlines, Singapore Airlines, South African Airways, SWISS, TAP Portugal, Turkish Airlines, THAI ve United. Star İttifakı, hâli hazırda 190 ülkedeki 1.300 havalimanına 18.450’den fazla günlük uçuş sağlamaktadır. Bununla birlikte, Star Alliance Bağlantı Ortağı (Connecting Partner) Juneyao Airlines tarafından da yine bu kapsamda yeni bağlantılı uçuşlar sunulmaktadır.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2FQphpr
via IFTTT

Dünyanın en fazla ülkesine uçan Türk Hava Yolları 303. nokta olarak Krasnodar’ı uçuş ağına ekledi


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2FQphpr

Kuru meyve sektörü sorunlara birlikte çözüm bulacak Kuru meyve ihracatçılarında görev dağılımı tamam    Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu, 18 Nisan 2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı sonrasında Yönetim Kurulu Başkanlığı’na tekrar seçilen Birol Celep başkanlığında ilk toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda, Mehmet Ali Işık ve Gürcan Şen Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’na, Yönetim Kurulu Muhasip Üyeliğine ise; Yurtcan Biryol oybirliği ile seçildi.   2018-22 döneminde; Osman Öz, Ahmet Bilge Göksan, Eliya Alharal, Nejat Almış, Şemsettin Özgür, Yusuf Gabay ve Naci Çetin Yönetim Kurulu Üyesi, Rafael Çikurel, Erkan Geyik ve Mustafa Bircan Denetim Kurulu Üyesi olarak görev yapacak.   Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, ana ihraç ürünleri çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı ile ilgili komisyonlar oluşturduklarını ve üç ürünle ilgili sorunların çözümü için üretici, tüccar, ihracatçı ortak hareket edeceklerini kaydetti.   Türkiye’nin çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı üretim ve ihracatında dünya lideri olduğunu anlatan Celep, “Bu ürünlerde satıştan öte pazarlamaya yoğunlaşmalıyız. Türk üzümünün ortalama ihraç fiyatı ile diğer üretici ülkelerin ihraç ancak bu ürünlerin ortalama ihraç fiyatları arasında önemli farklar var. Bu durum ne üreticiyi, ne tüccarı, ne de ihracatçımızı mutlu ediyor. Komisyonlarımız yapacakları çalışmalarla bu ihraç ürünlerimizin daha katma değerli ihracatının yolunu açacak” diye konuştu.

Kuru meyve ihracatçılarında görev dağılımı tamam

  

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu, 18 Nisan 2018 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı sonrasında Yönetim Kurulu Başkanlığı’na tekrar seçilen Birol Celep başkanlığında ilk toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda, Mehmet Ali Işık ve Gürcan Şen Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’na, Yönetim Kurulu Muhasip Üyeliğine ise; Yurtcan Biryol oybirliği ile seçildi.

 

2018-22 döneminde; Osman Öz, Ahmet Bilge Göksan, Eliya Alharal, Nejat Almış, Şemsettin Özgür, Yusuf Gabay ve Naci Çetin Yönetim Kurulu Üyesi, Rafael Çikurel, Erkan Geyik ve Mustafa Bircan Denetim Kurulu Üyesi olarak görev yapacak.

 

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, ana ihraç ürünleri çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı ile ilgili komisyonlar oluşturduklarını ve üç ürünle ilgili sorunların çözümü için üretici, tüccar, ihracatçı ortak hareket edeceklerini kaydetti.

 

Türkiye’nin çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı üretim ve ihracatında dünya lideri olduğunu anlatan Celep, “Bu ürünlerde satıştan öte pazarlamaya yoğunlaşmalıyız. Türk üzümünün ortalama ihraç fiyatı ile diğer üretici ülkelerin ihraç ancak bu ürünlerin ortalama ihraç fiyatları arasında önemli farklar var. Bu durum ne üreticiyi, ne tüccarı, ne de ihracatçımızı mutlu ediyor. Komisyonlarımız yapacakları çalışmalarla bu ihraç ürünlerimizin daha katma değerli ihracatının yolunu açacak” diye konuştu.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2HXX161
via IFTTT

Kuru meyve sektörü sorunlara birlikte çözüm bulacak


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2HXX161

“Doğal” teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılması yasaklansın!


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2jBQ9AR

“Doğal” teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılması yasaklansın! Gerçekten doğal mı? GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların sütünden elde edilen yoğurt paketlerinin üzerine “doğal” yazmanın serbest olduğunu ya da üretiminde Dünya Sağlık Örgütü tarafından ”muhtemel kanserojen” olarak rapor edilen glifosat kullanılmış sebze ve meyvelerin “doğal” kabul edildiğini biliyor musunuz? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği çerçevesinde hazırlanmış olan “Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hakkında Kılavuz”un içeriğindeki “doğal” ve aynı anlama gelen “tabii”, “natürel” ve “natural” terimlerinin izin verilen kullanım esasları, tüketicide sağlıklı, müdahale edilmemiş ürün algısı yaratarak tüketiciyi yanıltabilecek ve organik tarım açısından haksız rekabete yol açabilecek koşullar içeriyor. Yönetmelikteki “doğal” tanımı ile Türk Dil Kurumu’nun tanımı çelişiyor “Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hakkında Kılavuz”un “Belirli Terim ve İfadelerin Gıda Etiketlerinde Kullanımına İlişkin Özel Uygulama Esasları” bölümüne göre “doğal” terimi; tek bileşenden oluşan (katkı, aroma vb. dahil hiçbir ilave bileşen içermeyen) fiziksel, enzimatik veya mikrobiyolojik işlemler dışında herhangi bir işleme tabi tutulmamış, bitki, algler, mantar, hayvan, mikroorganizma veya mineral kaynaklı olan ve doğal yapısında önemli bir değişikliğe sebep olacak herhangi bir işlem uygulanmamış gıdaları tanımlamak için kullanılabilir. Kılavuz, pastörize süt, UHT süt, siyah çay, bitki çayları, yumurta, bal, kahve, taze ve kurutulmuş, dondurulmuş meyve-sebze, yoğurt gibi ürünlerde “doğal” ifadesinin kullanımına izin veriyor. Türk Dil Kurumu’na göre “doğal”; doğada olan, doğada bulunan, doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel, kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı anlamlarına geliyor. Tüketici algısına daha yakın olan bu tanıma göre endüstriyel koşullarda üretilmiş hiçbir gıdanın “doğal” olması mümkün değil ve bu şekilde etiketlenmiş gıdalar tüketicide sağlıklı, müdahale edilmemiş ürün, hatta organik ürün algısı yaratabiliyor. “Doğal” teriminin mevcut teknik tanımı ile halk arasındaki “doğal” algısı ve TDK’daki “doğal” tanımı arasındaki fark, tüketici hakları ve rekabet açısından sıkıntıya yol açıyor ve bu durum ilgili yönetmelik ve kılavuzun amaç ve ilkeleriyle de örtüşmüyor. Tüketiciler yanıltılıyor Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’nin ilk maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı, algı farklılıkları ve bilgi gereksinimleri dâhil gıda hakkında bilgilendirme açısından tüketicilerin üst düzeyde korunmasına ilişkin kuralları belirlemektir” deniliyor. Buna karşın, “doğal” kelimesinin tanımı üzerinde üretici firmalar ve tüketiciler arasında ortak bir algıdan söz edilemediği için, etiket üzerinde kullanımı tüketicinin korunması açısından sakıncalar doğuruyor. Tanımlardaki farkların neden olduğu algı farklılıkları, tüketiciler için yanıltıcı oluyor. Genetiği değiştirilmiş mısır ve soya dahil, piyasadaki taze sebze ve meyvelerin çoğunluğu insan tarafından ıslah gibi yöntemlerle müdahale edilmiş ve yetiştirilen kültür bitkileridir. Diğer yandan doğadan toplanan, insanlarca müdahale edilmeyen ve yetiştirilmeyen mantar, kuşburnu, kekik gibi gıdalar da insan beslenmesinde kullanılıyor. “Doğal” teriminin, insan tarafından müdahale edilen ürünler için kullanılması algıda çelişki yaratıyor ve tüketiciyi yanıltma potansiyeli taşıyor. Kılavuz’daki Genel Uygulama Esasları’na göre gıdaların, ”tüketiciyi yanıltmayacak şekilde ve satın alacak kişinin bilinçli bir seçim yapabilmesini sağlayacak biçimde etiketlenmesi ve tanıtılması” gerekiyor (Madde 2). Oysa “doğal” teriminin Kılavuz’daki teknik tanımı halk arasındaki algıdan farklı ve bu terimin etiket üzerinde kullanımı tüketicide farklı beklenti yaratıyor. Dolayısıyla tüketiciyi yanıltma potansiyeli taşıyor. GDO’lu ve zehirli ürünler de “doğal” tanımı içinde! Yönetmelikte yer alan Gıda Hakkında Bilgilendirmenin Genel İlkeleri’ne göre Bakanlık, gıda hakkında bilgilendirme mevzuatının gerektirdiği zorunlu bilgilendirme kurallarını düzenlerken ”Özellikle belli tüketici gruplarının sağlığına zararlı olabilecek içerik, güvenli kullanım, muhafaza, dayanıklılık ve gıdanın zararlı veya tehlikeli içeriğine ilişkin sonuçları ve riskleri içeren sağlık etkisine dair bilgileri içerecek şekilde tüketici sağlığının korunmasını ve gıdanın güvenilir kullanımını” (Madde 5/b) dikkate alıyor. Oysa, örneğin GDO içerikli ve/veya muhtemel kanserojen olduğu Dünya Sağlık Örgütü’nce rapor edilmiş glifosat içerikli ot ilacı kullanılarak üretilmiş yem ile beslenen hayvanlardan elde edilen sütün ve yoğurdun etiketinde “doğal” ibaresinin kullanımına Kılavuz’da izin veriliyor. Bu durum hem ilgili maddeyle çelişkili hem de yukarıda sözü geçen sakıncalı tarımsal girdilerin kullanılmadığı organik ürünler için haksız rekabet ortamı oluşturuyor. Benzer durum, taze sebze ve meyveler için de geçerli. Her yıl birçok zirai ilaç etken maddesi, insan sağlığı açısından tehlikeli bulunduğu için yasaklanıyor veya ilgili kodekste kalıntı limitleri düşürülüyor. Oysa ilgili Kılavuz tüm sebze ve meyveyi “doğal” kabul ediyor. Organik ürünler açısından haksız rekabete neden oluyor Kılavuz’daki Genel Uygulama Esasları’na göre, gıdanın etiketlenmesi, gıdanın nitelikleri açısından yanıltıcı olmamalı. Buna göre, etiketinde yer alan marka, isim, ifade, terim ve görsellerin, gıdanın özellikle doğası, kimliği, özellikleri, bileşimi, miktarı, dayanıklılığı, menşei ve üretim metodu açısından başka bir ürün grubunu çağrıştırmaması gerekiyor.”Margarin üzerinde tereyağını çağrıştıracak yayık gibi görsellerin kullanılamayacağı”nın belirtildiği Kılavuz’un bu titiz tavrı, “doğal” kelimesinin kullanımıyla değersizleşebilir. Çünkü “doğal” teriminin kullanımı ve “doğal” kavramını çağrıştıran görsel unsurların kullanımı başka bir ürün grubu olan organik ürünleri çağrıştırabiliyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı mevzuatına göre hal kayıt sisteminde üreticiler bildirim yaparken taze sebze ve meyve için “organik”, “iyi tarım” veya “geleneksel/konvansiyonel” ibarelerinden birini seçebiliyor. Başka bir kategori söz konusu değil ve yasal zemini olmadığı için de olmamalı. Oysa Kılavuz’a göre, piyasaya sunulan tüm taze sebze ve meyveler ”doğal” kabul ediliyor. “Organik”, “iyi tarım” veya “konvansiyonel”, yasal dayanağı olan ve ürünleri ayrıştıran/kategorize eden birer nitelikken, Kılavuz’daki “doğal” kelimesi, bunları aynı potaya koyan ve bu nedenle algı karmaşasına ve haksız rekabete yol açabilecek bir terim. Son derece detaylı biçimde halk sağlığı, doğal varlıkların korunması, hayvan refahı gözetilerek kanunlaştırılmış; konvansiyonel tarım ve gıda ürünlerinde kullanılan birçok zirai mücadele ilacı, hormon, suni gübreler, işlemler ve gıda katkı maddelerinin yasaklandığı organik tarım ürünlerinin bile henüz ne anlama geldiği doğru biçimde algılanmamışken, halk arasında organik ürünlerden “daha sağlıklı” algısının yanı sıra, “insan eli ile yapılmamış”, “tabii”, “doğada rastlandığı gibi” anlamı çıkarılabilecek “doğal” kavramının gıdalar üzerinde kullanılması bu yönetmelik ve kılavuzun ilke, esas ve amaçları ile ters düştüğü gibi, haksız rekabet oluşturuyor. Çiğ süt de doğal, UHT süt de! Tüketiciyi yanıltabilecek bir diğer konu; çıkarılan çiğ süt tebliği de dikkate alındığında, herhangi bir pastörizasyon veya UHT işlemine tabi tutulmayan çiğ süte, UHT süte ve pastörize süte “doğal” denebilecek olması. Oysa çiğ süt, tüketici tarafından satın alındığı ana kadar herhangi bir işlemden geçmiyor. UHT sütlerin ise, üretimi sırasında yapılan ısıl işlemler sonucu doğal bileşenleri değişime uğruyor. Ayrıca çiğ süt işletmelerinin hastalıktan ari işletme olması zorunlu iken diğerleri için bu bir zorunluluk değil. Bu nedenle UHT sütlerde, çiğ süt ile birlikte doğal ifadesinin kullanılması tüketici açısından yanıltıcı oluyor. “Doğal” teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılması yasaklansın Yönetmeliğin amacına hizmet etmesi, haksız rekabetin önüne geçilmesi ve tüketici haklarının korunması açısından ilgili Kılavuz’da ve gerekiyorsa yönetmelikte bir an önce değişiklik yapılması gerekiyor. Yapılmasını önerdiğimiz değişiklikler; Yukarıda sıralanan gerekçelerden dolayı “doğal” kelimesinin kullanımına hiçbir şekilde izin verilmemesi; Bölüm 1 Madde 5 ve Bölüm 2 Madde 1’in bu bağlamda yeniden düzenlenmesi. Genel Uygulama Esasları Madde 3’e göre bir etiketin veya tanımlamanın yanıltıcı olarak kabul edilip edilmeyeceği değerlendirilirken gıdanın etiketlenmesi, tanıtımı, sunumu ve reklamı bir bütün olarak ele alınması gerektiğinden, “doğal” çağrışımı yapacak görsel malzeme kullanımına izin verilmemesi (örneğin, konvansiyonel süt ve süt ürünleri ambalaj ve reklamlarında, kapalı sistemde yetiştirilen inek yerine merada otlayan inek görseli kullanılarak yanıltıcı biçimde doğal algısı yaratılmasının önüne geçilmesi). Gıda güvenliğimiz için imza topluyoruz. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne yukarıdaki taleplerimiz ile ilgili yazdığımız dilekçeye Müdürlük tarafından yapılan geri dönüşte, “Yönetmelik ve Kılavuzun esas amacı, dilekçenizde belirtildiği gibi tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi olup, Kılavuzun revizyon çalışmalarında ”doğal” ifadesinin kullanımına ilişkin görüşleriniz değerlendirmeye alınacaktır” cevabını aldık. Bu konuya, gerekli hassasiyetin gösterilip, gerekli değişikliklerin yapılacağına inanıyoruz. Konunun hassasiyetini göz önünde bulundurarak, görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmak için ve “doğal” teriminin tüketiciyi yanıltıcı bir pazarlama malzemesi olarak kullanılmasını durdurmak, sağlıklı gıda hakkı ve gıda güvenliği için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ve ona bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne iletmek üzere imza kampanyası başlattık. “Doğal” teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılması yasaklansın İmza Kampanyası

Gerçekten doğal mı?

GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların sütünden elde edilen yoğurt paketlerinin üzerine “doğal” yazmanın serbest olduğunu ya da üretiminde Dünya Sağlık Örgütü tarafından ”muhtemel kanserojen” olarak rapor edilen glifosat kullanılmış sebze ve meyvelerin “doğal” kabul edildiğini biliyor musunuz?

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği çerçevesinde hazırlanmış olan “Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hakkında Kılavuz”un içeriğindeki “doğal” ve aynı anlama gelen “tabii”, “natürel” ve “natural” terimlerinin izin verilen kullanım esasları, tüketicide sağlıklı, müdahale edilmemiş ürün algısı yaratarak tüketiciyi yanıltabilecek ve organik tarım açısından haksız rekabete yol açabilecek koşullar içeriyor.

Yönetmelikteki “doğal” tanımı ile Türk Dil Kurumu’nun tanımı çelişiyor

“Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Hakkında Kılavuz”un “Belirli Terim ve İfadelerin Gıda Etiketlerinde Kullanımına İlişkin Özel Uygulama Esasları” bölümüne göre “doğal” terimi; tek bileşenden oluşan (katkı, aroma vb. dahil hiçbir ilave bileşen içermeyen) fiziksel, enzimatik veya mikrobiyolojik işlemler dışında herhangi bir işleme tabi tutulmamış, bitki, algler, mantar, hayvan, mikroorganizma veya mineral kaynaklı olan ve doğal yapısında önemli bir değişikliğe sebep olacak herhangi bir işlem uygulanmamış gıdaları tanımlamak için kullanılabilir. Kılavuz, pastörize süt, UHT süt, siyah çay, bitki çayları, yumurta, bal, kahve, taze ve kurutulmuş, dondurulmuş meyve-sebze, yoğurt gibi ürünlerde “doğal” ifadesinin kullanımına izin veriyor.

Türk Dil Kurumu’na göre “doğal”; doğada olan, doğada bulunan, doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel, kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı anlamlarına geliyor. Tüketici algısına daha yakın olan bu tanıma göre endüstriyel koşullarda üretilmiş hiçbir gıdanın “doğal” olması mümkün değil ve bu şekilde etiketlenmiş gıdalar tüketicide sağlıklı, müdahale edilmemiş ürün, hatta organik ürün algısı yaratabiliyor.

“Doğal” teriminin mevcut teknik tanımı ile halk arasındaki “doğal” algısı ve TDK’daki “doğal” tanımı arasındaki fark, tüketici hakları ve rekabet açısından sıkıntıya yol açıyor ve bu durum ilgili yönetmelik ve kılavuzun amaç ve ilkeleriyle de örtüşmüyor.

Tüketiciler yanıltılıyor

Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’nin ilk maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı, algı farklılıkları ve bilgi gereksinimleri dâhil gıda hakkında bilgilendirme açısından tüketicilerin üst düzeyde korunmasına ilişkin kuralları belirlemektir” deniliyor.

Buna karşın, “doğal” kelimesinin tanımı üzerinde üretici firmalar ve tüketiciler arasında ortak bir algıdan söz edilemediği için, etiket üzerinde kullanımı tüketicinin korunması açısından sakıncalar doğuruyor. Tanımlardaki farkların neden olduğu algı farklılıkları, tüketiciler için yanıltıcı oluyor.

Genetiği değiştirilmiş mısır ve soya dahil, piyasadaki taze sebze ve meyvelerin çoğunluğu insan tarafından ıslah gibi yöntemlerle müdahale edilmiş ve yetiştirilen kültür bitkileridir. Diğer yandan doğadan toplanan, insanlarca müdahale edilmeyen ve yetiştirilmeyen mantar, kuşburnu, kekik gibi gıdalar da insan beslenmesinde kullanılıyor. “Doğal” teriminin, insan tarafından müdahale edilen ürünler için kullanılması algıda çelişki yaratıyor ve tüketiciyi yanıltma potansiyeli taşıyor.

Kılavuz’daki Genel Uygulama Esasları’na göre gıdaların, ”tüketiciyi yanıltmayacak şekilde ve satın alacak kişinin bilinçli bir seçim yapabilmesini sağlayacak biçimde etiketlenmesi ve tanıtılması” gerekiyor (Madde 2). Oysa “doğal” teriminin Kılavuz’daki teknik tanımı halk arasındaki algıdan farklı ve bu terimin etiket üzerinde kullanımı tüketicide farklı beklenti yaratıyor. Dolayısıyla tüketiciyi yanıltma potansiyeli taşıyor.

GDO’lu ve zehirli ürünler de “doğal” tanımı içinde!

Yönetmelikte yer alan Gıda Hakkında Bilgilendirmenin Genel İlkeleri’ne göre Bakanlık, gıda hakkında bilgilendirme mevzuatının gerektirdiği zorunlu bilgilendirme kurallarını düzenlerken ”Özellikle belli tüketici gruplarının sağlığına zararlı olabilecek içerik, güvenli kullanım, muhafaza, dayanıklılık ve gıdanın zararlı veya tehlikeli içeriğine ilişkin sonuçları ve riskleri içeren sağlık etkisine dair bilgileri içerecek şekilde tüketici sağlığının korunmasını ve gıdanın güvenilir kullanımını” (Madde 5/b) dikkate alıyor. Oysa, örneğin GDO içerikli ve/veya muhtemel kanserojen olduğu Dünya Sağlık Örgütü’nce rapor edilmiş glifosat içerikli ot ilacı kullanılarak üretilmiş yem ile beslenen hayvanlardan elde edilen sütün ve yoğurdun etiketinde “doğal” ibaresinin kullanımına Kılavuz’da izin veriliyor. Bu durum hem ilgili maddeyle çelişkili hem de yukarıda sözü geçen sakıncalı tarımsal girdilerin kullanılmadığı organik ürünler için haksız rekabet ortamı oluşturuyor.

Benzer durum, taze sebze ve meyveler için de geçerli. Her yıl birçok zirai ilaç etken maddesi, insan sağlığı açısından tehlikeli bulunduğu için yasaklanıyor veya ilgili kodekste kalıntı limitleri düşürülüyor. Oysa ilgili Kılavuz tüm sebze ve meyveyi “doğal” kabul ediyor.

Organik ürünler açısından haksız rekabete neden oluyor

Kılavuz’daki Genel Uygulama Esasları’na göre, gıdanın etiketlenmesi, gıdanın nitelikleri açısından yanıltıcı olmamalı. Buna göre, etiketinde yer alan marka, isim, ifade, terim ve görsellerin, gıdanın özellikle doğası, kimliği, özellikleri, bileşimi, miktarı, dayanıklılığı, menşei ve üretim metodu açısından başka bir ürün grubunu çağrıştırmaması gerekiyor.”Margarin üzerinde tereyağını çağrıştıracak yayık gibi görsellerin kullanılamayacağı”nın belirtildiği Kılavuz’un bu titiz tavrı, “doğal” kelimesinin kullanımıyla değersizleşebilir. Çünkü “doğal” teriminin kullanımı ve “doğal” kavramını çağrıştıran görsel unsurların kullanımı başka bir ürün grubu olan organik ürünleri çağrıştırabiliyor.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı mevzuatına göre hal kayıt sisteminde üreticiler bildirim yaparken taze sebze ve meyve için “organik”, “iyi tarım” veya “geleneksel/konvansiyonel” ibarelerinden birini seçebiliyor. Başka bir kategori söz konusu değil ve yasal zemini olmadığı için de olmamalı. Oysa Kılavuz’a göre, piyasaya sunulan tüm taze sebze ve meyveler ”doğal” kabul ediliyor. “Organik”, “iyi tarım” veya “konvansiyonel”, yasal dayanağı olan ve ürünleri ayrıştıran/kategorize eden birer nitelikken, Kılavuz’daki “doğal” kelimesi, bunları aynı potaya koyan ve bu nedenle algı karmaşasına ve haksız rekabete yol açabilecek bir terim.

Son derece detaylı biçimde halk sağlığı, doğal varlıkların korunması, hayvan refahı gözetilerek kanunlaştırılmış; konvansiyonel tarım ve gıda ürünlerinde kullanılan birçok zirai mücadele ilacı, hormon, suni gübreler, işlemler ve gıda katkı maddelerinin yasaklandığı organik tarım ürünlerinin bile henüz ne anlama geldiği doğru biçimde algılanmamışken, halk arasında organik ürünlerden “daha sağlıklı” algısının yanı sıra, “insan eli ile yapılmamış”, “tabii”, “doğada rastlandığı gibi” anlamı çıkarılabilecek “doğal” kavramının gıdalar üzerinde kullanılması bu yönetmelik ve kılavuzun ilke, esas ve amaçları ile ters düştüğü gibi, haksız rekabet oluşturuyor.

Çiğ süt de doğal, UHT süt de!

Tüketiciyi yanıltabilecek bir diğer konu; çıkarılan çiğ süt tebliği de dikkate alındığında, herhangi bir pastörizasyon veya UHT işlemine tabi tutulmayan çiğ süte, UHT süte ve pastörize süte “doğal” denebilecek olması. Oysa çiğ süt, tüketici tarafından satın alındığı ana kadar herhangi bir işlemden geçmiyor. UHT sütlerin ise, üretimi sırasında yapılan ısıl işlemler sonucu doğal bileşenleri değişime uğruyor. Ayrıca çiğ süt işletmelerinin hastalıktan ari işletme olması zorunlu iken diğerleri için bu bir zorunluluk değil. Bu nedenle UHT sütlerde, çiğ süt ile birlikte doğal ifadesinin kullanılması tüketici açısından yanıltıcı oluyor.

Doğal” teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılması yasaklansın

Yönetmeliğin amacına hizmet etmesi, haksız rekabetin önüne geçilmesi ve tüketici haklarının korunması açısından ilgili Kılavuz’da ve gerekiyorsa yönetmelikte bir an önce değişiklik yapılması gerekiyor. Yapılmasını önerdiğimiz değişiklikler;

  1. Yukarıda sıralanan gerekçelerden dolayı “doğal” kelimesinin kullanımına hiçbir şekilde izin verilmemesi; Bölüm 1 Madde 5 ve Bölüm 2 Madde 1’in bu bağlamda yeniden düzenlenmesi.
  2. Genel Uygulama Esasları Madde 3’e göre bir etiketin veya tanımlamanın yanıltıcı olarak kabul edilip edilmeyeceği değerlendirilirken gıdanın etiketlenmesi, tanıtımı, sunumu ve reklamı bir bütün olarak ele alınması gerektiğinden, “doğal” çağrışımı yapacak görsel malzeme kullanımına izin verilmemesi (örneğin, konvansiyonel süt ve süt ürünleri ambalaj ve reklamlarında, kapalı sistemde yetiştirilen inek yerine merada otlayan inek görseli kullanılarak yanıltıcı biçimde doğal algısı yaratılmasının önüne geçilmesi).

Gıda güvenliğimiz için imza topluyoruz.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne yukarıdaki taleplerimiz ile ilgili yazdığımız dilekçeye Müdürlük tarafından yapılan geri dönüşte, “Yönetmelik ve Kılavuzun esas amacı, dilekçenizde belirtildiği gibi tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi olup, Kılavuzun revizyon çalışmalarında ”doğal” ifadesinin kullanımına ilişkin görüşleriniz değerlendirmeye alınacaktır” cevabını aldık. Bu konuya, gerekli hassasiyetin gösterilip, gerekli değişikliklerin yapılacağına inanıyoruz.

Konunun hassasiyetini göz önünde bulundurarak, görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmak için ve “doğal” teriminin tüketiciyi yanıltıcı bir pazarlama malzemesi olarak kullanılmasını durdurmak, sağlıklı gıda hakkı ve gıda güvenliği için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ve ona bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne iletmek üzere imza kampanyası başlattık.

Doğal” teriminin pazarlama malzemesi olarak kullanılması yasaklansın İmza Kampanyası



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2jBQ9AR
via IFTTT

Havacılık sektöründe ‘İstanbul’ paniği var


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2KHgHg8