4 Şubat 2018 Pazar

Ofiste Vücut Diliniz Neler Söylüyor Haftada beş gün işe giden sorumlu bir yetişkinseniz, muhtemelen bir gün terfi etmeyi umut ediyorsunuzdur. Sıkı çalışıyor, patronunuzun beklentilerini  aşarak her görevinizi erkenden tamamlıyor ve daima vardiyanız başlamadan 10 dakika önce işe geliyorsunuz. Bununla birlikte, bu niteliklerin bazılarına sahip olmanız, patronunuzun sizi makul bir zam yapmak için ofisine çağıracağı anlamına gelmez. Başka faktörlerin de hesaba katılması gerekiyor – biliyorsunuz, sadece çalışmak yeterli olmuyor. Mesela, beden dilini yanlış kullanma aslında sizi kariyerinizde ilerlemekten alıkoyan tek şey olabilir. Fark etmeden kollarınızı çok sık bağlıyor, koltuğunuzda kaykılarak oturuyor veya telefonda soluk soluğa kalıyor olabilirsiniz. Bu küçük nüanslar, evinizin konforunda veya en yakınlarınızla birlikteyken sorun gibi görünmese de, ofiste sık sık yapmak sizi endişeli ya da beceriksiz gösterebilir. Yaptığınız vücut dili hatalarından emin değil misiniz? İşte kariyerinizde ilerlemek istiyorsanız uzak durmaya çalışmanız gereken hareketlerden bazıları: Koltukta kaykılmak Herkes kaykılarak oturmanın  sırtları için kötü olmasının yanı sıra lakayit bir görüntü oluşturduğunu da bilir. Bununla birlikte, ofiste koltuğunda sürekli böyle oturursanız, patron ve / veya diğer çalışanlar,işi önemsemediğinizi ve işin çok rahat olduğunu düşünebilir. Çözüm? Ayakta çalışılan bir masa kullanmayı deneyin. Bu, yalnızca düz bir şekilde ayakta kalmanızı sağlamaz, aynı zamanda başkalarını işinizle daha çok meşgul olduğunuza inandırır. Gözünüzü devirmeyin İşte kolay bir tane – gözlerinizi devirerek hayır-hayır demek. Hareket ayrıca çok kaba. Kollarınızı, bacaklarınızı veya ayaklarınızı çaprazlamayın Kollarınızı, bacaklarınızı veya ayaklarınızı birleştirmek sizi rahat hissettirebilir. Toplantı sırasında patronunuzun konuşmasını dinlerken bu tip sözsüz davranışlar çevrenizdeki kişilere negatif sinyaller verebilir. Bu duruşla başkaları sizinle bağlantı kuramaz. Bize güven. Başkalarının kişisel alanlarına saygılı olun İster meslektaşlarınızla süper arkadaşca bir ilişki kurmuş olun, profesyonel bir konuyla ilgili iletişim kurduğunuzda iş arkadaşlarınızla – veya patronunuzla – aranızdaki mesafeyi korumak en iyisidir. Kişisel alan genellikle bir kol boyu mesafe olarak tanımlanır, bu mesafeden daha yakın durduğunuzda  diğer kişiyi rahatsız hissettirebilirsiniz. Göz kontağı kurmaktan kaçınmayın Göz kontağı kurarak konuşmak hem ilişkilerinizi kuvvetlendir hem de konuya dikkatinizi belli eder. Zayıf tokalaşma Toklaşırken karşınızdakinin elini zayıf tutmak sizi ürkek gösterir, ancak karşınızdakinin kolunu çekiştirmek de son derece yanlış. Odaya gizlice girmek İlk izlenim önemli. Bir odaya veya toplantıya girerken merhaba deyin (bir gülümseme eşliğinde). Geç kalsanız bile bu adımı atlamayın! Sıkılmış görünmek Saate sık sık bakıyor musunuz? Önünüzdeki kağıdı karalayıp duruyor musunuz? Masanızda iç çekip oturuyor musunuz? Bütün bunlar patronunuza işyerinde sıkıldığınızı gösterebilir – farkında olduklarını düşünmediğiniz zamanlarda bile. Duvara, masaya yaslanmayın Düz bir şekilde ayakta kalmayı unutmayın – insanlara dikkatli, kendinden emin olduğunuzu ve kendinize güvendiğinizi hissettirin. Ayaklarınızı omuz genişliğinde açın ve dik durun. Gülümsemeyi unutmayın Gülmek kendinize olan güveninizi göstermenin en kolay yoludur, gülümsemeyi unutmayın. Ellerinizi saklamayın İçine kapanık olanlar size kötü bir haberimiz var; Bir konuşmaya başlarken ellerinizi gizlemek, güvenilir değilmişsiniz algısı yaratabilir. Tabi elleri havada sallayıp durarak konuşmak da doğru değil. Saatinize bakıp durmayın Özellikle bir meslektaşınızla sohbet ediyorsanız, saatinize çok fazla bakmamaya dikkat edin. Saate sürekli bakıp durmak sabırsızlık anlamına gelir ve saygısızlık da sayılabilir. Telefonunuzla çok fazla ilgilenmek Telefonunuzu işyerinde, özellikle toplantı sırasında kullanmak, konuşan kişiye saygısızlık olarak kabul ediliyor . İdeal olan, telefonunuzla olan ilişkinizi asgari düzeyde tutmaya çalışmak; meslektaşınızın önünde kullanmanız gerekiyorsa, mesaj yazmadan önce beni bağışlayın deyin. Bize güven – anneniz sizinle gurur duyar:) İçerik:www.workandmoney.com

Haftada beş gün işe giden sorumlu bir yetişkinseniz, muhtemelen bir gün terfi etmeyi umut ediyorsunuzdur. Sıkı çalışıyor, patronunuzun beklentilerini  aşarak her görevinizi erkenden tamamlıyor ve daima vardiyanız başlamadan 10 dakika önce işe geliyorsunuz.

Bununla birlikte, bu niteliklerin bazılarına sahip olmanız, patronunuzun sizi makul bir zam yapmak için ofisine çağıracağı anlamına gelmez. Başka faktörlerin de hesaba katılması gerekiyor – biliyorsunuz, sadece çalışmak yeterli olmuyor. Mesela, beden dilini yanlış kullanma aslında sizi kariyerinizde ilerlemekten alıkoyan tek şey olabilir.

Fark etmeden kollarınızı çok sık bağlıyor, koltuğunuzda kaykılarak oturuyor veya telefonda soluk soluğa kalıyor olabilirsiniz. Bu küçük nüanslar, evinizin konforunda veya en yakınlarınızla birlikteyken sorun gibi görünmese de, ofiste sık sık yapmak sizi endişeli ya da beceriksiz gösterebilir. Yaptığınız vücut dili hatalarından emin değil misiniz? İşte kariyerinizde ilerlemek istiyorsanız uzak durmaya çalışmanız gereken hareketlerden bazıları:

Koltukta kaykılmak

Herkes kaykılarak oturmanın  sırtları için kötü olmasının yanı sıra lakayit bir görüntü oluşturduğunu da bilir.

Bununla birlikte, ofiste koltuğunda sürekli böyle oturursanız, patron ve / veya diğer çalışanlar,işi önemsemediğinizi ve işin çok rahat olduğunu düşünebilir. Çözüm? Ayakta çalışılan bir masa kullanmayı deneyin. Bu, yalnızca düz bir şekilde ayakta kalmanızı sağlamaz, aynı zamanda başkalarını işinizle daha çok meşgul olduğunuza inandırır.

Gözünüzü devirmeyin

İşte kolay bir tane – gözlerinizi devirerek hayır-hayır demek. Hareket ayrıca çok kaba.

Kollarınızı, bacaklarınızı veya ayaklarınızı çaprazlamayın

Kollarınızı, bacaklarınızı veya ayaklarınızı birleştirmek sizi rahat hissettirebilir. Toplantı sırasında patronunuzun konuşmasını dinlerken bu tip sözsüz davranışlar çevrenizdeki kişilere negatif sinyaller verebilir. Bu duruşla başkaları sizinle bağlantı kuramaz. Bize güven.

Başkalarının kişisel alanlarına saygılı olun

İster meslektaşlarınızla süper arkadaşca bir ilişki kurmuş olun, profesyonel bir konuyla ilgili iletişim kurduğunuzda iş arkadaşlarınızla – veya patronunuzla – aranızdaki mesafeyi korumak en iyisidir. Kişisel alan genellikle bir kol boyu mesafe olarak tanımlanır, bu mesafeden daha yakın durduğunuzda  diğer kişiyi rahatsız hissettirebilirsiniz.

Göz kontağı kurmaktan kaçınmayın

Göz kontağı kurarak konuşmak hem ilişkilerinizi kuvvetlendir hem de konuya dikkatinizi belli eder.

Zayıf tokalaşma

Toklaşırken karşınızdakinin elini zayıf tutmak sizi ürkek gösterir, ancak karşınızdakinin kolunu çekiştirmek de son derece yanlış.

Odaya gizlice girmek

İlk izlenim önemli. Bir odaya veya toplantıya girerken merhaba deyin (bir gülümseme eşliğinde). Geç kalsanız bile bu adımı atlamayın!

Sıkılmış görünmek

Saate sık sık bakıyor musunuz? Önünüzdeki kağıdı karalayıp duruyor musunuz? Masanızda iç çekip oturuyor musunuz? Bütün bunlar patronunuza işyerinde sıkıldığınızı gösterebilir – farkında olduklarını düşünmediğiniz zamanlarda bile.

Duvara, masaya yaslanmayın

Düz bir şekilde ayakta kalmayı unutmayın – insanlara dikkatli, kendinden emin olduğunuzu ve kendinize güvendiğinizi hissettirin. Ayaklarınızı omuz genişliğinde açın ve dik durun.

Gülümsemeyi unutmayın

Gülmek kendinize olan güveninizi göstermenin en kolay yoludur, gülümsemeyi unutmayın.

Ellerinizi saklamayın

İçine kapanık olanlar size kötü bir haberimiz var; Bir konuşmaya başlarken ellerinizi gizlemek, güvenilir değilmişsiniz algısı yaratabilir. Tabi elleri havada sallayıp durarak konuşmak da doğru değil.

Saatinize bakıp durmayın

Özellikle bir meslektaşınızla sohbet ediyorsanız, saatinize çok fazla bakmamaya dikkat edin. Saate sürekli bakıp durmak sabırsızlık anlamına gelir ve saygısızlık da sayılabilir.

Telefonunuzla çok fazla ilgilenmek

Telefonunuzu işyerinde, özellikle toplantı sırasında kullanmak, konuşan kişiye saygısızlık olarak kabul ediliyor . İdeal olan, telefonunuzla olan ilişkinizi asgari düzeyde tutmaya çalışmak; meslektaşınızın önünde kullanmanız gerekiyorsa, mesaj yazmadan önce beni bağışlayın deyin. Bize güven – anneniz sizinle gurur duyar:)

İçerik:www.workandmoney.com



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2BXggJi
via IFTTT

Ofiste Vücut Diliniz Neler Söylüyor


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2BXggJi

Turkish Cargo, yeni havalimanının ilk fazı açılınca 2 buçuk kat büyüyecek Hava kargo taşımacılığında dünyada ilk 5 arasına girme hedefini sürdüren Türk Hava Yolları, 2017 yılını yüzde 27 büyümeyle tamamladı. Hava kargo taşımacılığında dünyada ilk 5 arasına girme hedefini sürdüren Türk Hava Yolları, 2017 yılını yüzde 27 büyümeyle tamamladı. Gelecek hedeflerine ilişkin açıklamada bulunan Turkısh Cargo’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen, “Turkish Cargo, yeni havalimanının ilk fazı açılınca ilk etapta 2 buçuk kat büyüyecek. Havalimanının tamamı faaliyete geçince bu büyüme 3-4 kata kadar çıkabilir” dedi. Türk Hava Yolları’nın alt markası Turkish Cargo, daha önce kendine hedef olarak koyduğu kargo taşımacılığında dünyada ilk 5’e girme yolunda emin adımlarla ilerliyor. 2017 yılını yüzde 27 büyüme oranıyla tamamlayan THY Kargo, daha büyük atılımlar yapmak için İstanbul’da yapımı süren 3’üncü havalimanını bekliyor. “Bir an önce 3’üncü havalimanındaki tesislerimize geçmemiz gerekiyor” 2017 yılında bir milyon ton barajını aştıklarına vurgu yapan Turkish Cargo’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen,” Turkish Cargo olarak 2017 yılında 1 milyon 100 bin tonun biraz daha üzerinde bir rakamla kapattık. Geçen sene de 860-870 bin tonla kapatmıştık. Dolayısıyla yüzde 26-27’lik bir büyümeden bahsediyoruz. Kapasite deyince şu an da hemen yanı başımızda bulunan İstanbul Kargo Terminalimizin kapasitesi 1,2 milyon tondu. Yani kapasitemizin yüzde 90’nın üzerinde bir kapasite kullanımına ulaşmış bulunmaktayız. 2018 yılında bu kapasitemizin üzerine çıkacağımızı görüyoruz. Tesisimizin hacminin üzerinde bir hacimle çalışmamız gerekecek. Bu sebeple yeni havalimanında ki tesisimize bir an önce geçmemiz çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.   3’üncü havalimanında değerli eşyalar için özel yapı olacak Büyüme hedefleri doğrultusunda geçtiğimiz yıl olduğu gibi 2018’de de personel alımını sürdüreceklerini belirten Özen, yeni havalimanıyla birlikte değerli eşyalar için özel yapı oluşturulacağını belirterek, “Değerli kargolar taşımamızın çok kabaca yüzde 3-4’üne gelir olarak tekabül ediyor. Bunların içerisinde banknot taşımaları da var. Altın, gümüş olduğu gibi ziynet eşyası gibi taşımalarda var. Değerli eşyalar toplam taşıdığımız ağırlığın yüzde 2-3’üne ulaşmıştır. Tabi bu yüzde 2’lik kısım küçük görünmesin. Gayet önemli bir oran. Değerli ürünler bunlar. Özel kasalarda taşınıyorlar. Özel güvenlik önlemleriyle taşınıyorlar. Her türlü güvenlik önlemi alınmış şekilde uçak altında, apronda bulunan tesisimize getiriliyor. Yeni havalimanımızda bunlara özel yapı oluşturuluyor” dedi Hava kargoyla taşınan yaş meyve-sebze oranında yüzde 42’lik artış Türkiye Yaş Mevye-Sebze İhracatçılar Meclisi ile yapılan görüşmeler neticesinde hava taşımacılığında ciddi gelişmelerin yaşandığını ifade eden Turhan Özen, “Türkiye’de ki bütün meyve ihracatçılarına Nisan sonu itibariyle özellikle belli ihracat destinasyonlarında ciddi indirimli, iskontolu fiyatlar sunduk Turkish Cargo olarak. Sezonun bitmesiyle birlikte, bizimle paylaştıkları bilgilerden Türkiye’nin hava kargoyla ihraç edilen meyve oranında yüzde 42’ye yakın bir artış oldu. Biz bunu 2018’de farklı destinasyonlara yayarak artıracağız. Dolayısıyla daha fazla yaş meyve ve sebzenin hava kargoyla ihraç olmasını sağlayacağız” diye konuştu. Hedef, 2023’te dünyada ilk 5’e girmek Kargo taşımacılığında 2023 hedefine değinen Turkish Cargo’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen, “2023 yılında Turkish Cargo olarak dünyanın en büyük ilk 5 hava kargo organizasyonundan bir tanesi olmak istiyoruz. Bunun için önümüzde 6 yıl var. Uzun bir süre var. Önümüzde ki 6 yıl boyunca Turkish Cargo yüzde 16 mertebelerinde bir büyüme gerçekleştirebilirse bizim ilk 5 içerisine girmemiz gayet mümkün. Şu aşamada Yüzde 3,1 gibi bir pazar oranı büyümemiz var. Geçen sene de bu pazar payı 2,6 civarındaydı. Yani yarım puana yakın pazar payı kazanımı oldu. Bu süreçte insan kaynakları, ortaklığımızın destekleri, THY’nin filosu ve uçuş ağı, yeni havalimanının bize getireceğiz kapasite imkanlarıyla birlikte biz bu büyümelere ulaşacağımızı düşünüyorum” dedi. Canlı hayvan taşımacılığı da yapılıyor. Turkısh Cargo’nun canlı hayvan taşımacılığı gerçekleştirdiğini de kaydeden Özen, “Canlı hayvan taşımacılığı bunun içerisinde bir bölüm. Tabi ki birçok vatandaşımızın ve müşterimizin çok dikkatini çekecek bir konudur. Örneğin, Güney Afrika’dan tümüyle yasal bir biçimde ulusal parklara bırakılmak üzere veya sertifikalı hayvanat bahçelerine egzotik hayvanları taşıyoruz. Bunların içerisinde tabi ki özel şartlarda ve kargo uçaklarında olmak şartıyla gergedan gibi büyük, geniş hayvanlarda söz konusudur. Bunlar tabi bakıcılarıyla beraber özel kafeslerde bir miktar sakinleştirerek taşınıyorlar” şeklinde konuştu. İlk fazda mevut kapasitenin 2 buçuk katına ulaşılacak Yeni havalimanına taşınma işleminin tamamlanmasıyla birlikte kargo kapasitesinin ciddi oranda artacağına da vurgu yapan Turhan Özen, “Orada ki tesisin kapasitesi ilk fazda 2 buçuk katı kadar; aşağı yukarı 2 buçuk milyon tonluk kapasiteye geçiyoruz. Bunu ileri fazlarda büyütmemiz mümkün yandaki arsa üzerinde. Bu tesisin sökülüp oraya gitmesi orada ki tesisin büyüklüğü ve kullanacağız otomasyon sitemini itibariyle yüzde 100 mümkün değil. İçeriden büyük bir ekipman taşınacak. Ama binanın dış cephesinin taşınması söz konusu değil. İlk etapta buraya taşınırken böyle düşünülmüş olabilir. Tabi büyüme hızları Turkish Cargo’nın da hep beklenin ve planlanın üzerinde olduğu için bu tesis çok kısa sürede kapasitesini doldurdu ve aştı. Yeni tesis bu tesisten çok daha büyük ve daha yüksek kapasiteye sahip olması gerekiyor. Dolayısıyla burada ki tesisin sökülüp oraya götürülmesinin ekonomik bir anlamı olmadığı için biz orada buradan olabildiğince değerli ekipmanları ve sistemleri taşıyarak, bina olarak ve otomasyon olarak yeni bir binayı orada sıfırdan kuruyoruz. Bu tesiste ilk etapta 2 buçuk kat, arkasından da 3-4 kata çıkma imkanı sağlıyor” ifadelerini kullandı.

Hava kargo taşımacılığında dünyada ilk 5 arasına girme hedefini sürdüren Türk Hava Yolları, 2017 yılını yüzde 27 büyümeyle tamamladı.

Hava kargo taşımacılığında dünyada ilk 5 arasına girme hedefini sürdüren Türk Hava Yolları, 2017 yılını yüzde 27 büyümeyle tamamladı. Gelecek hedeflerine ilişkin açıklamada bulunan Turkısh Cargo’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen, “Turkish Cargo, yeni havalimanının ilk fazı açılınca ilk etapta 2 buçuk kat büyüyecek. Havalimanının tamamı faaliyete geçince bu büyüme 3-4 kata kadar çıkabilir” dedi.

Türk Hava Yolları’nın alt markası Turkish Cargo, daha önce kendine hedef olarak koyduğu kargo taşımacılığında dünyada ilk 5’e girme yolunda emin adımlarla ilerliyor. 2017 yılını yüzde 27 büyüme oranıyla tamamlayan THY Kargo, daha büyük atılımlar yapmak için İstanbul’da yapımı süren 3’üncü havalimanını bekliyor.

“Bir an önce 3’üncü havalimanındaki tesislerimize geçmemiz gerekiyor”

2017 yılında bir milyon ton barajını aştıklarına vurgu yapan Turkish Cargo’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen,” Turkish Cargo olarak 2017 yılında 1 milyon 100 bin tonun biraz daha üzerinde bir rakamla kapattık. Geçen sene de 860-870 bin tonla kapatmıştık. Dolayısıyla yüzde 26-27’lik bir büyümeden bahsediyoruz. Kapasite deyince şu an da hemen yanı başımızda bulunan İstanbul Kargo Terminalimizin kapasitesi 1,2 milyon tondu. Yani kapasitemizin yüzde 90’nın üzerinde bir kapasite kullanımına ulaşmış bulunmaktayız. 2018 yılında bu kapasitemizin üzerine çıkacağımızı görüyoruz. Tesisimizin hacminin üzerinde bir hacimle çalışmamız gerekecek. Bu sebeple yeni havalimanında ki tesisimize bir an önce geçmemiz çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.

 Otomatik alternatif metin yok.

3’üncü havalimanında değerli eşyalar için özel yapı olacak

Büyüme hedefleri doğrultusunda geçtiğimiz yıl olduğu gibi 2018’de de personel alımını sürdüreceklerini belirten Özen, yeni havalimanıyla birlikte değerli eşyalar için özel yapı oluşturulacağını belirterek, “Değerli kargolar taşımamızın çok kabaca yüzde 3-4’üne gelir olarak tekabül ediyor. Bunların içerisinde banknot taşımaları da var. Altın, gümüş olduğu gibi ziynet eşyası gibi taşımalarda var. Değerli eşyalar toplam taşıdığımız ağırlığın yüzde 2-3’üne ulaşmıştır. Tabi bu yüzde 2’lik kısım küçük görünmesin. Gayet önemli bir oran. Değerli ürünler bunlar. Özel kasalarda taşınıyorlar. Özel güvenlik önlemleriyle taşınıyorlar. Her türlü güvenlik önlemi alınmış şekilde uçak altında, apronda bulunan tesisimize getiriliyor. Yeni havalimanımızda bunlara özel yapı oluşturuluyor” dedi

Hava kargoyla taşınan yaş meyve-sebze oranında yüzde 42’lik artış

Türkiye Yaş Mevye-Sebze İhracatçılar Meclisi ile yapılan görüşmeler neticesinde hava taşımacılığında ciddi gelişmelerin yaşandığını ifade eden Turhan Özen, “Türkiye’de ki bütün meyve ihracatçılarına Nisan sonu itibariyle özellikle belli ihracat destinasyonlarında ciddi indirimli, iskontolu fiyatlar sunduk Turkish Cargo olarak. Sezonun bitmesiyle birlikte, bizimle paylaştıkları bilgilerden Türkiye’nin hava kargoyla ihraç edilen meyve oranında yüzde 42’ye yakın bir artış oldu. Biz bunu 2018’de farklı destinasyonlara yayarak artıracağız. Dolayısıyla daha fazla yaş meyve ve sebzenin hava kargoyla ihraç olmasını sağlayacağız” diye konuştu.

Hedef, 2023’te dünyada ilk 5’e girmek

Kargo taşımacılığında 2023 hedefine değinen Turkish Cargo’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Özen, “2023 yılında Turkish Cargo olarak dünyanın en büyük ilk 5 hava kargo organizasyonundan bir tanesi olmak istiyoruz. Bunun için önümüzde 6 yıl var. Uzun bir süre var. Önümüzde ki 6 yıl boyunca Turkish Cargo yüzde 16 mertebelerinde bir büyüme gerçekleştirebilirse bizim ilk 5 içerisine girmemiz gayet mümkün. Şu aşamada Yüzde 3,1 gibi bir pazar oranı büyümemiz var. Geçen sene de bu pazar payı 2,6 civarındaydı. Yani yarım puana yakın pazar payı kazanımı oldu. Bu süreçte insan kaynakları, ortaklığımızın destekleri, THY’nin filosu ve uçuş ağı, yeni havalimanının bize getireceğiz kapasite imkanlarıyla birlikte biz bu büyümelere ulaşacağımızı düşünüyorum” dedi.

Canlı hayvan taşımacılığı da yapılıyor.

Turkısh Cargo’nun canlı hayvan taşımacılığı gerçekleştirdiğini de kaydeden Özen, “Canlı hayvan taşımacılığı bunun içerisinde bir bölüm. Tabi ki birçok vatandaşımızın ve müşterimizin çok dikkatini çekecek bir konudur. Örneğin, Güney Afrika’dan tümüyle yasal bir biçimde ulusal parklara bırakılmak üzere veya sertifikalı hayvanat bahçelerine egzotik hayvanları taşıyoruz. Bunların içerisinde tabi ki özel şartlarda ve kargo uçaklarında olmak şartıyla gergedan gibi büyük, geniş hayvanlarda söz konusudur. Bunlar tabi bakıcılarıyla beraber özel kafeslerde bir miktar sakinleştirerek taşınıyorlar” şeklinde konuştu.

İlk fazda mevut kapasitenin 2 buçuk katına ulaşılacak

Yeni havalimanına taşınma işleminin tamamlanmasıyla birlikte kargo kapasitesinin ciddi oranda artacağına da vurgu yapan Turhan Özen, “Orada ki tesisin kapasitesi ilk fazda 2 buçuk katı kadar; aşağı yukarı 2 buçuk milyon tonluk kapasiteye geçiyoruz. Bunu ileri fazlarda büyütmemiz mümkün yandaki arsa üzerinde. Bu tesisin sökülüp oraya gitmesi orada ki tesisin büyüklüğü ve kullanacağız otomasyon sitemini itibariyle yüzde 100 mümkün değil. İçeriden büyük bir ekipman taşınacak. Ama binanın dış cephesinin taşınması söz konusu değil. İlk etapta buraya taşınırken böyle düşünülmüş olabilir. Tabi büyüme hızları Turkish Cargo’nın da hep beklenin ve planlanın üzerinde olduğu için bu tesis çok kısa sürede kapasitesini doldurdu ve aştı. Yeni tesis bu tesisten çok daha büyük ve daha yüksek kapasiteye sahip olması gerekiyor. Dolayısıyla burada ki tesisin sökülüp oraya götürülmesinin ekonomik bir anlamı olmadığı için biz orada buradan olabildiğince değerli ekipmanları ve sistemleri taşıyarak, bina olarak ve otomasyon olarak yeni bir binayı orada sıfırdan kuruyoruz. Bu tesiste ilk etapta 2 buçuk kat, arkasından da 3-4 kata çıkma imkanı sağlıyor” ifadelerini kullandı.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2BUI0xQ
via IFTTT

Turkish Cargo, yeni havalimanının ilk fazı açılınca 2 buçuk kat büyüyecek


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2BUI0xQ

Dikkat! Bu yolda üzerinizden A380 geçebilir! Bir otobanda araç kullanırken, dünyanın en büyük yolcu jetinin yolunuzun üzerinden geçmesi pek sık görülen bir şey değil. Almanya’daki Wismar liman şehri ile Nossen kasabasını birbirine bağlayan A14 otobanında bu durum sıkça yaşanıyor, yani aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi bir A380  araç kullanırken üzerinizden geçebilir. Bunun nedeni, yolun Leipzig Havaalanı‘nının  ortasından geçmesi. Havaalanının Kuzey pistini kalkış veya iniş için kullanan büyük veya küçük uçaklar yoğun bir otobanın üzerinden geçen bir taksi yolunu kullanmak zorundadır. Sıra dışı konumlandırılması yüzünden Leipzig / Halle Havalimanı çevresindeki alanı etkin kullanarak (hemen yakınındaki A14 otobanı ve demiryolu üzerinde )  uçakların taksi yolunu bu şekilde planlayarak 3.6 km’lik (3,2 mil) pistin kullanması için daha fazla alan sağlamış oluyor. İçerik:http://ift.tt/iJhWCx

Bir otobanda araç kullanırken, dünyanın en büyük yolcu jetinin yolunuzun üzerinden geçmesi pek sık görülen bir şey değil.

Almanya’daki Wismar liman şehri ile Nossen kasabasını birbirine bağlayan A14 otobanında bu durum sıkça yaşanıyor, yani aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi bir A380  araç kullanırken üzerinizden geçebilir. Bunun nedeni, yolun Leipzig Havaalanı‘nının  ortasından geçmesi.

Havaalanının Kuzey pistini kalkış veya iniş için kullanan büyük veya küçük uçaklar yoğun bir otobanın üzerinden geçen bir taksi yolunu kullanmak zorundadır.

Sıra dışı konumlandırılması yüzünden Leipzig / Halle Havalimanı çevresindeki alanı etkin kullanarak (hemen yakınındaki A14 otobanı ve demiryolu üzerinde )  uçakların taksi yolunu bu şekilde planlayarak 3.6 km’lik (3,2 mil) pistin kullanması için daha fazla alan sağlamış oluyor.

İçerik:http://ift.tt/iJhWCx



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2s42Ifb
via IFTTT

Dikkat! Bu yolda üzerinizden A380 geçebilir!


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2s42Ifb

AFETLERE HAZIRLIKTA KİME NE GÖREV DÜŞÜYOR? İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (AFAM) Serhat Yılmaz, son yıllarda “Türkiye doğal afet riski yüksek bir ülke” düşüncesinin afetlere hazırlanma dürtüsünün önüne geçtiğine dikkat çekerek, “Kim ne yapmalı, bunu bilirsek zararı minimuma indirebiliriz” dedi. Türkiye’nin doğal afetler açısından büyük risk taşıdığı gerçeği, özellikle 1999 Marmara Depremi’nden sonra o kadar çok ön plana alındı ki, basit tedbirlerle afetlerin neden olduğu zararların azaltılabileceği gerçeği unutuldu. İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (AFAM) Serhat Yılmaz “Afetlerle mücadelenin temelinde olası risklerin farkında olarak bu risklerin neden olacağı zararların engellenmesine yönelik uygulamalar yer alıyor. Yani olası afetlerin neden olabileceği zararların engellenmesi için afetlere yönelik hazırlıkların önceden tamamlanması gerekir” ifadeleriyle bu duruma dikkat çekti. “İSTANBUL İÇİN ÇOK DAHA ÖNEMLİ” Bu hazırlık çalışmalarının, ekonomik, kültürel ve endüstriyel merkez olma özelliğinin yanında kıtalararası önemli bir bağlantı noktasında bulunan ve 16 milyona yakın insanın yaşadığı İstanbul gibi bir şehirde çok daha büyük bir önem arz ettiğinin altını çizen Yılmaz, “Afetlere hazırlık çalışmalarında merkezi ve yerel yönetimlerin, özel kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, üniversitelerin ve bireylerin görev ve sorumlulukları bulunuyor.  Bu sorumlulukları özetle açıklamak gerekirse afetlerle ilgili ulusal düzeyde politikalar üretmek ve bu politikaları kalkınma planlarına dâhil ederek uygulanabilirliği için gerekli altyapıyı oluşturmak, denetlemek ve desteklemek merkezi yönetimin sorumluluğunda” diye konuştu.  KİM NE YAPMALI? Yerel yönetimlerin ve belediyelerin sorumluluklarını “Yerel yönetimler ve belediyeler, İl ve ilçe düzeyinde afete hazırlık kapasitesini artırmak için hazırlık çalışmalarını hayata geçirmek, toplumun afetler konusundaki farkındalığını artırarak bireysel hazırlıklarını tamamlayacakları eğitimleri gerçekleştirmek ve kaçak yapılaşmayı engelleyerek ilin veya ilçenin olası bir afet sonrası ihtiyaç duyulacağı müdahale çalışmalarına yönelik hazırlıkları tamamlamak zorundadır” diyerek özetleyen Yılmaz, özel sektörde ise her iş yerinin kendi kurumunun afet ve acil durum planlarını hazırlaması gerektiğini, kurumsal sosyal sorumluluğunun bir gerekliliği olarak afete hazırlık çalışmalarına destek verilmesi ve afet sonrası iş sürekliliğini sağlayabilmek için tüm çalışanlarını afetlere karşı hazırlık çalışmalarına teşvik edilmesinin bir zorunluluk olduğunu kaydetti.  “MEDYA VE ÜNİVERSİTELER BİLGİLENDİRMELİ” “Medyanın afetler ve hazırlık çalışmaları konusunda toplumu bilgilendirmesi, etik kurallarına uymayan afet haberciliğini engellemesi ve afetin öncesine, sırasına ve sonrasına yönelik vereceği bilgilerin güvenilirliğini sağlaması gerekir” diyen Yılmaz, “Üniversitelerin her alanda olduğu gibi afetlere hazırlık alanında da masa başı çalışmaları ile sınırlı kalmaması, topluma karışarak vatandaşların ilgisini artırması, dünyada bu alanda yapılan iyi örneklerin ulusal düzeyde nasıl gerçekleştirileceğini değerlendirmesi ve ideal olarak afetlere nasıl hazırlanılabileceğine yönelik geliştireceği vizyon doğrultusunda projeler geliştirmesi ve akademik destek sunması elzemdir” ifadelerini kullandı. Yılmaz, Sivil toplum kuruluşlarının da halkın afetlere karşı farkındalığını artırarak bilgilenmesini ve bilinçlenmesini sağlaması ve kamu, özel sektör ve üniversiteler işbirliğinde projeler geliştirmesi gerek. STK’lar, bu çalışmaları yaparken oluşturulan standartlardan sapmamayı ve bilgi kirliliğine yol açmamayı esas edinmeli” dedi.  “NE KADARINI YAPTIĞIMIZI DÜŞÜNMELİYİZ” Bireylerin de afetlere hazırlık çalışmalarında önemli sorumluluklarının bulunduğunu hatırlatan Yılmaz, “Her vatandaş eğitimler alarak kendisini ve ailesinin görebileceği zararları engellemek için bireysel hazırlıklarını tamamlamalı, çevresindeki insanları da bu hazırlıkları tamamlaması için bilgilendirmeli ve merkezi ve yerel yönetimlerin çalışmalarına aktif katılım sağlamalı ve talep etmelidir” şeklinde konuştu. Bu görev ve sorumlulukların 1999 Marmara Depremi’nden bu yana ne kadarının yerine getirilip getirilmediğinden başka, bunlara ek olarak ne gibi şartların yerine getirilmesinin düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Özetle afetlere yönelik oluşturulan kamuoyunda afetlere hazırlıkta görev ve sorumluluğu bulunanların bu görev ve sorumluluklarını ne kadar ve nasıl yerine getirdiklerini ve neler yapmaları gerektiğini tartışmadığımız ve işin sansasyonel boyutundan nemalanmaya çalışanlara farkında olmadan da olsa olanak sağladığımız sürece afetlere karşı toplumsal çaresizliğimizi pekiştirmekten başka bir şey yapmamış olacağız” diyerek sözlerini tamamladı.  

İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (AFAM) Serhat Yılmaz, son yıllarda “Türkiye doğal afet riski yüksek bir ülke” düşüncesinin afetlere hazırlanma dürtüsünün önüne geçtiğine dikkat çekerek, “Kim ne yapmalı, bunu bilirsek zararı minimuma indirebiliriz” dedi.

Türkiye’nin doğal afetler açısından büyük risk taşıdığı gerçeği, özellikle 1999 Marmara Depremi’nden sonra o kadar çok ön plana alındı ki, basit tedbirlerle afetlerin neden olduğu zararların azaltılabileceği gerçeği unutuldu. İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden (AFAM) Serhat Yılmaz “Afetlerle mücadelenin temelinde olası risklerin farkında olarak bu risklerin neden olacağı zararların engellenmesine yönelik uygulamalar yer alıyor. Yani olası afetlerin neden olabileceği zararların engellenmesi için afetlere yönelik hazırlıkların önceden tamamlanması gerekir” ifadeleriyle bu duruma dikkat çekti.

“İSTANBUL İÇİN ÇOK DAHA ÖNEMLİ”

Bu hazırlık çalışmalarının, ekonomik, kültürel ve endüstriyel merkez olma özelliğinin yanında kıtalararası önemli bir bağlantı noktasında bulunan ve 16 milyona yakın insanın yaşadığı İstanbul gibi bir şehirde çok daha büyük bir önem arz ettiğinin altını çizen Yılmaz, “Afetlere hazırlık çalışmalarında merkezi ve yerel yönetimlerin, özel kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, üniversitelerin ve bireylerin görev ve sorumlulukları bulunuyor.  Bu sorumlulukları özetle açıklamak gerekirse afetlerle ilgili ulusal düzeyde politikalar üretmek ve bu politikaları kalkınma planlarına dâhil ederek uygulanabilirliği için gerekli altyapıyı oluşturmak, denetlemek ve desteklemek merkezi yönetimin sorumluluğunda” diye konuştu. 

KİM NE YAPMALI?

Yerel yönetimlerin ve belediyelerin sorumluluklarını “Yerel yönetimler ve belediyeler, İl ve ilçe düzeyinde afete hazırlık kapasitesini artırmak için hazırlık çalışmalarını hayata geçirmek, toplumun afetler konusundaki farkındalığını artırarak bireysel hazırlıklarını tamamlayacakları eğitimleri gerçekleştirmek ve kaçak yapılaşmayı engelleyerek ilin veya ilçenin olası bir afet sonrası ihtiyaç duyulacağı müdahale çalışmalarına yönelik hazırlıkları tamamlamak zorundadır” diyerek özetleyen Yılmaz, özel sektörde ise her iş yerinin kendi kurumunun afet ve acil durum planlarını hazırlaması gerektiğini, kurumsal sosyal sorumluluğunun bir gerekliliği olarak afete hazırlık çalışmalarına destek verilmesi ve afet sonrası iş sürekliliğini sağlayabilmek için tüm çalışanlarını afetlere karşı hazırlık çalışmalarına teşvik edilmesinin bir zorunluluk olduğunu kaydetti. 

“MEDYA VE ÜNİVERSİTELER BİLGİLENDİRMELİ”

“Medyanın afetler ve hazırlık çalışmaları konusunda toplumu bilgilendirmesi, etik kurallarına uymayan afet haberciliğini engellemesi ve afetin öncesine, sırasına ve sonrasına yönelik vereceği bilgilerin güvenilirliğini sağlaması gerekir” diyen Yılmaz, “Üniversitelerin her alanda olduğu gibi afetlere hazırlık alanında da masa başı çalışmaları ile sınırlı kalmaması, topluma karışarak vatandaşların ilgisini artırması, dünyada bu alanda yapılan iyi örneklerin ulusal düzeyde nasıl gerçekleştirileceğini değerlendirmesi ve ideal olarak afetlere nasıl hazırlanılabileceğine yönelik geliştireceği vizyon doğrultusunda projeler geliştirmesi ve akademik destek sunması elzemdir” ifadelerini kullandı. Yılmaz, Sivil toplum kuruluşlarının da halkın afetlere karşı farkındalığını artırarak bilgilenmesini ve bilinçlenmesini sağlaması ve kamu, özel sektör ve üniversiteler işbirliğinde projeler geliştirmesi gerek. STK’lar, bu çalışmaları yaparken oluşturulan standartlardan sapmamayı ve bilgi kirliliğine yol açmamayı esas edinmeli” dedi. 

“NE KADARINI YAPTIĞIMIZI DÜŞÜNMELİYİZ”

Bireylerin de afetlere hazırlık çalışmalarında önemli sorumluluklarının bulunduğunu hatırlatan Yılmaz, “Her vatandaş eğitimler alarak kendisini ve ailesinin görebileceği zararları engellemek için bireysel hazırlıklarını tamamlamalı, çevresindeki insanları da bu hazırlıkları tamamlaması için bilgilendirmeli ve merkezi ve yerel yönetimlerin çalışmalarına aktif katılım sağlamalı ve talep etmelidir” şeklinde konuştu. Bu görev ve sorumlulukların 1999 Marmara Depremi’nden bu yana ne kadarının yerine getirilip getirilmediğinden başka, bunlara ek olarak ne gibi şartların yerine getirilmesinin düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Özetle afetlere yönelik oluşturulan kamuoyunda afetlere hazırlıkta görev ve sorumluluğu bulunanların bu görev ve sorumluluklarını ne kadar ve nasıl yerine getirdiklerini ve neler yapmaları gerektiğini tartışmadığımız ve işin sansasyonel boyutundan nemalanmaya çalışanlara farkında olmadan da olsa olanak sağladığımız sürece afetlere karşı toplumsal çaresizliğimizi pekiştirmekten başka bir şey yapmamış olacağız” diyerek sözlerini tamamladı.

 



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2FKK8ee
via IFTTT