4 Ocak 2018 Perşembe

“Web Sitesi Çöktü” Kâbusu Yük Dengeleme ile Ortadan Kalkıyor Bir web sitesine erişmek için ortalamanın çok üzerinde talep olduğunda, sitenin çöktüğüne dair birçok haber ortaya çıkıyor. Radore Veri Merkezi’nde barınan web siteleri yük dengeleme teknolojisi sayesinde, en yoğun taleplerde dahi bu sorunu yaşamıyor Yıl başında büyük ikramiyenin hangi rakamlara isabet ettiğini öğrenmek isteyen milyonlarca kişi, aynı anda web sitesine girmeye çalışırken, hiç kimse siteye erişemedi. Oysa bu sorunu aşmanın teknoloji sayesinde kolay bir yöntemi var: Yük Dengeleme (Load Balancing) hizmeti. Radore Veri Merkezi’nin müşterilerine sunduğu bu teknoloji hem uygulama hem de veri tabanı sunucuları arasındaki yükün dengelenmesini sağlıyor. Böylece dışarıdan sunuculara doğru gelen trafiği uygulama sunucuları arasında dağıtabiliyor aynı zamanda da dahili ağdan veritabanı sunucularına doğru giden trafiği düzenleyebiliyor. Bu da hızlı ve yedekli bir yapıya kavuşmaya imkan tanıyor. Yük dengeleme teknolojisi ile erişim sürekliliğini sağlamanın mümkün olduğunu belirten Radore Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kubilay Akyol, “Günümüzde özellikle internet üzerinden işlerini yürüten binlerce işletme için kesintisizlik büyük önem taşıyor. Yoğun trafiğin olduğu zamanlarda ise iyi bir sunucu yönetim teknolojisiyle hem itibar hem de ciro kaybı yaşamadan kesintisiz hizmet sunmak mümkün” dedi. Akyol’a göre, internet üzerinde kritik servisler ve uygulamalar çalıştıranlar, anlık ve yoğun trafik servis edenler, internet üzerinden servis sunanlar, güvenli internet hizmeti almak isteyen herkes, yük dengeleme hizmeti almalı. Yük dengeleme hizmetini Citrix NetScaler 11520 SDX donanımı ile sağlayan Radore yönetim hizmetleri hakkında daha detaylı bilgi için http://ift.tt/2ApiIY7 adresini kullanabilirsiniz.

Bir web sitesine erişmek için ortalamanın çok üzerinde talep olduğunda, sitenin çöktüğüne dair birçok haber ortaya çıkıyor. Radore Veri Merkezi’nde barınan web siteleri yük dengeleme teknolojisi sayesinde, en yoğun taleplerde dahi bu sorunu yaşamıyor

Yıl başında büyük ikramiyenin hangi rakamlara isabet ettiğini öğrenmek isteyen milyonlarca kişi, aynı anda web sitesine girmeye çalışırken, hiç kimse siteye erişemedi. Oysa bu sorunu aşmanın teknoloji sayesinde kolay bir yöntemi var: Yük Dengeleme (Load Balancing) hizmeti.

Radore Veri Merkezi’nin müşterilerine sunduğu bu teknoloji hem uygulama hem de veri tabanı sunucuları arasındaki yükün dengelenmesini sağlıyor. Böylece dışarıdan sunuculara doğru gelen trafiği uygulama sunucuları arasında dağıtabiliyor aynı zamanda da dahili ağdan veritabanı sunucularına doğru giden trafiği düzenleyebiliyor. Bu da hızlı ve yedekli bir yapıya kavuşmaya imkan tanıyor.

Yük dengeleme teknolojisi ile erişim sürekliliğini sağlamanın mümkün olduğunu belirten Radore Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kubilay Akyol, “Günümüzde özellikle internet üzerinden işlerini yürüten binlerce işletme için kesintisizlik büyük önem taşıyor. Yoğun trafiğin olduğu zamanlarda ise iyi bir sunucu yönetim teknolojisiyle hem itibar hem de ciro kaybı yaşamadan kesintisiz hizmet sunmak mümkün” dedi.

Akyol’a göre, internet üzerinde kritik servisler ve uygulamalar çalıştıranlar, anlık ve yoğun trafik servis edenler, internet üzerinden servis sunanlar, güvenli internet hizmeti almak isteyen herkes, yük dengeleme hizmeti almalı.

Yük dengeleme hizmetini Citrix NetScaler 11520 SDX donanımı ile sağlayan Radore yönetim hizmetleri hakkında daha detaylı bilgi için http://ift.tt/2ApiIY7 adresini kullanabilirsiniz.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2CDZvHm
via IFTTT

“Web Sitesi Çöktü” Kâbusu Yük Dengeleme ile Ortadan Kalkıyor


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2CDZvHm

On Beş Balık Türü Dünyada Yalnızca Konya Havzası’nda Yaşıyor Konya Havzası, yeryüzünde sadece Konya Havzası’nda yaşayan 15 balık türüne ev sahipliği yapıyor. Bu 15 balık türünün 14’ünün nesli ise dünya üzerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu nadir balık türlerine Tuz Gölü, Melendiz Çayı, Cihanbeyli İnsuyu, Ereğli Sazlıkları ve Beyşehir Gölü gibi alanlarda halen rastlamak mümkün. Bu alanlar içinde balık türleri için en önemli yaşam alanı ise Beyşehir Gölü Havzası. Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü ve gölün su toplama havzası, Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Kırmızı Liste ölçütlerine göre koruma önceliğine sahip 12 türün yuvası. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin resmi internet sitesine göre bu türlerin 7’si tehlikede (EN), 2’si hassas (VU), 2’si tehlike altına girmeye yakın (NT) ve 1’i için yeterli veri yok (DD) olarak sınıflandırılıyor. Öte yandan, dünya üzerinde sadece Konya’nın Beyşehir Gölü’nde yaşamış olan göğce balığının (Alburnus akili) nesli ise uzmanlara göre tamamen tükendi. Bilim insanları göldeki diğer 12 türün akıbetinin de göğce balığına benzemesinden endişe ediyor. Konya’nın Beyşehir Gölü’ndeki 12 nesli tehlike altındaki balık türünün yaşayabilmesi için Doğa Derneği, Küresel Çevre Fonu Küçük Destek Programı desteğiyle yaklaşık bir yıldır çalışıyor. Derneğin ve balık uzmanlarının alanda yaptığı saha araştırmalarına göre bu çok nadir türlerin yaşayabilmesi için gölü besleyen pınarların etkili bir şekilde korunması gerekiyor. Göldeki doğal yaşam koşullarını kaybetmiş olan Konya’ya özgü bu balık türlerinin dağılışı gölü besleyen dere yataklarına ve pınarlara sıkışmış durumda. Balıklar için büyük öneme sahip pınarların başında aynı zamanda arkeolojik sit olarak korunan Eflatunpınar geliyor. Balık türleri özellikle göle sonradan aşılanan yabancı türler nedeniyle azalıyor. Balıkların aşamadığı setler, barajlar, deşarj ve sulama kanalları, elektroşokla avlanma, fabrika ve kanalizasyon atıkları diğer tehditler olarak gözleniyor. Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç yaptığı açıklamada: “Pek bilinmese de, Konya’nın gölleri ve akarsuları Anadolu’nun ve dünyanın en önemli tatlı su balığı yaşam alanlarından biri. Konya ili balık çeşitliliği bakımından benzersizliği ile dünya çapında çok önemli bir yere sahip. Bu balıkların bazılarının boyları belki çok küçük ama tıpkı kaplanlar ve pandalar kadar tehlike altındalar. Nesli tehlike altındaki Beyşehir sirazı, kızılkanat, yağ balığı ve kaya balığı bunlardan bazıları. Balık türleri üzerindeki en ciddi tehdidi göle sonradan aşılanan türler oluşturuyor. Örneğin, dünya üzerinde sadece Konya Beyşehir’de yaşamış olan göğce balığı bu nedenle yok olmuş durumda. Fakat gölde yaşayan 12 balık türü için halen umut var. Nesli tehlike altındaki balıkların Beyşehir’deki en önemli yaşam alanlarından biri, yaşı günümüzden yaklaşık 3300 yıl öncesine uzanan Eflatunpınar Hitit Anıtı’nın su kaynağı. Beyşehir Gölü’nü besleyen Eflatunpınar ve diğer pınarların içerisinde nesli tehlike altındaki balıklar yaşamlarını sürdürmeye devam ediyor. Acilen önlem alındığı ve Beyşehir Gölü’nü besleyen pınarlar koruma altına alındığı takdirde, bu türlerin yaşayabilmesi mümkün. Aksi takdirde ne yazık ki tıpkı göğce balığı gibi bu türleri de kaybedebiliriz. Gölün yuva olduğu nadir balık çeşitliliğini sürdürmesi ve yöre insanının doğayı koruyan kadim üretim yöntemlerini devam ettirmesi için bölgedeki çalışmalarımız devam edecek. Konya ilinin tüm karar vericilerini bu eşsiz canlıların değerini görmeye ve yaşamaları için gerekli önlemleri almaya davet ediyoruz, onların yaşamından hepimiz sorumluyuz.” dedi. Fotoğraflar 1: Mada Adası’ndan Beyşehir Gölü. Fotoğrafçı: Mahmut Koyaş 2: Beyşehir Gölü’ne endemik göğce balığının nesli göle sonradan aşılanan türler nedeniyle yok oldu. İllüstratör: Füruzan Şimşek 3: Eflatunpınar Hitit Anıtı, nesli tehlike altındaki küçük balıkların en önemli yaşam alanlarından biri. Fotoğrafçı: Mahmut Koyaş 4: Beyşehir Gölü’nün Küçük Balıkları Posteri

Konya Havzası, yeryüzünde sadece Konya Havzası’nda yaşayan 15 balık türüne ev sahipliği yapıyor. Bu 15 balık türünün 14’ünün nesli ise dünya üzerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu nadir balık türlerine Tuz Gölü, Melendiz Çayı, Cihanbeyli İnsuyu, Ereğli Sazlıkları ve Beyşehir Gölü gibi alanlarda halen rastlamak mümkün. Bu alanlar içinde balık türleri için en önemli yaşam alanı ise Beyşehir Gölü Havzası.

Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü ve gölün su toplama havzası, Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Kırmızı Liste ölçütlerine göre koruma önceliğine sahip 12 türün yuvası. Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin resmi internet sitesine göre bu türlerin 7’si tehlikede (EN), 2’si hassas (VU), 2’si tehlike altına girmeye yakın (NT) ve 1’i için yeterli veri yok (DD) olarak sınıflandırılıyor. Öte yandan, dünya üzerinde sadece Konya’nın Beyşehir Gölü’nde yaşamış olan göğce balığının (Alburnus akili) nesli ise uzmanlara göre tamamen tükendi. Bilim insanları göldeki diğer 12 türün akıbetinin de göğce balığına benzemesinden endişe ediyor.

Konya’nın Beyşehir Gölü’ndeki 12 nesli tehlike altındaki balık türünün yaşayabilmesi için Doğa Derneği, Küresel Çevre Fonu Küçük Destek Programı desteğiyle yaklaşık bir yıldır çalışıyor. Derneğin ve balık uzmanlarının alanda yaptığı saha araştırmalarına göre bu çok nadir türlerin yaşayabilmesi için gölü besleyen pınarların etkili bir şekilde korunması gerekiyor. Göldeki doğal yaşam koşullarını kaybetmiş olan Konya’ya özgü bu balık türlerinin dağılışı gölü besleyen dere yataklarına ve pınarlara sıkışmış durumda. Balıklar için büyük öneme sahip pınarların başında aynı zamanda arkeolojik sit olarak korunan Eflatunpınar geliyor. Balık türleri özellikle göle sonradan aşılanan yabancı türler nedeniyle azalıyor. Balıkların aşamadığı setler, barajlar, deşarj ve sulama kanalları, elektroşokla avlanma, fabrika ve kanalizasyon atıkları diğer tehditler olarak gözleniyor.

Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç yaptığı açıklamada: “Pek bilinmese de, Konya’nın gölleri ve akarsuları Anadolu’nun ve dünyanın en önemli tatlı su balığı yaşam alanlarından biri. Konya ili balık çeşitliliği bakımından benzersizliği ile dünya çapında çok önemli bir yere sahip. Bu balıkların bazılarının boyları belki çok küçük ama tıpkı kaplanlar ve pandalar kadar tehlike altındalar. Nesli tehlike altındaki Beyşehir sirazı, kızılkanat, yağ balığı ve kaya balığı bunlardan bazıları. Balık türleri üzerindeki en ciddi tehdidi göle sonradan aşılanan türler oluşturuyor. Örneğin, dünya üzerinde sadece Konya Beyşehir’de yaşamış olan göğce balığı bu nedenle yok olmuş durumda. Fakat gölde yaşayan 12 balık türü için halen umut var. Nesli tehlike altındaki balıkların Beyşehir’deki en önemli yaşam alanlarından biri, yaşı günümüzden yaklaşık 3300 yıl öncesine uzanan Eflatunpınar Hitit Anıtı’nın su kaynağı. Beyşehir Gölü’nü besleyen Eflatunpınar ve diğer pınarların içerisinde nesli tehlike altındaki balıklar yaşamlarını sürdürmeye devam ediyor. Acilen önlem alındığı ve Beyşehir Gölü’nü besleyen pınarlar koruma altına alındığı takdirde, bu türlerin yaşayabilmesi mümkün. Aksi takdirde ne yazık ki tıpkı göğce balığı gibi bu türleri de kaybedebiliriz. Gölün yuva olduğu nadir balık çeşitliliğini sürdürmesi ve yöre insanının doğayı koruyan kadim üretim yöntemlerini devam ettirmesi için bölgedeki çalışmalarımız devam edecek. Konya ilinin tüm karar vericilerini bu eşsiz canlıların değerini görmeye ve yaşamaları için gerekli önlemleri almaya davet ediyoruz, onların yaşamından hepimiz sorumluyuz.” dedi.

Fotoğraflar

1: Mada Adası’ndan Beyşehir Gölü. Fotoğrafçı: Mahmut Koyaş

2: Beyşehir Gölü’ne endemik göğce balığının nesli göle sonradan aşılanan türler nedeniyle yok oldu. İllüstratör: Füruzan Şimşek

3: Eflatunpınar Hitit Anıtı, nesli tehlike altındaki küçük balıkların en önemli yaşam alanlarından biri. Fotoğrafçı: Mahmut Koyaş

4: Beyşehir Gölü’nün Küçük Balıkları Posteri



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2lRUJvk
via IFTTT

On Beş Balık Türü Dünyada Yalnızca Konya Havzası’nda Yaşıyor


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2lRUJvk

E-ticaretin geleceğinde neler olacak?


via Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2EXsYKz

E-ticaretin geleceğinde neler olacak? Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me Consultancy kurucusu Murat Erdör, dijitalleşen dünyada ekonominin itici güçlerinden biri olmaya doğru adım adım ilerleyen ve satın alma davranışlarımızı değiştiren e-ticaretin geleceğiyle ilgili öngörüleri paylaştı. Gelecekte her şeyin daha da hızlanacağını, tüm cihazların daha küçük, hafif ve taşınabilir hale geleceğini ve tüm bu gelişmelerin e-ticareti ve satın alma davranışlarımızı dönüştüreceğini belirten Erdör, e-ticaret alanında yaşanacak değişiklikleri şu şekilde sıraladı: Dropshipping’e ilgi artacak Stoksuz satış olarak da ifade edilen ve son zamanların e-ticarette yükselen trendlerinden olan Dropshipping’e ilgi daha da artacak. Stok tutmak yerine, ürünlerin tedarikçinin deposundan müşteriye ulaşmasını sağlayan Dropshipping modelini kullanarak e–ticaret yapacak kişi ve marka sayısı artış gösterecek. Mobilde artış sürecek Gelecekte her şey cep telefonları ve tabletlerden yapılacak. Akıllı cihazların kullanımı ve satışlarının artması ve hayatın vazgeçilmezleri arasındaki yerini almasına paralel olarak, mobil alışveriş de aynı şekilde artış gösterecek. Mağazadan alışveriş hobiye dönüşecek Geçmiş yıllarda insanlar ihtiyaç duydukları bir ürünü satın almak için mağazalara giderdi. Hala pek çok insan bu şekilde alışveriş yapmayı sürdürüyor. Ancak internet ve e-ticaretin yaygınlaşması bu alışveriş yöntemine alternatif durumda. Dünya her geçen gün hızlanıyor, tüketiciler her şeyi daha az zamanda ve enerjiyle almak için seçenekler arıyor. İnternetin bir tıklamayla milyonlarca seçenek sunabilmesi, önümüzdeki birkaç on yıl içinde mağazaya giderek alışveriş yapmayı, gündelik hayatın bir parçası olmaktan çok, merak uyandırıcı bir eski moda hobiye dönüştürecek. Görsel ve ses ile arama özelliği yaygınlaşacak Kelime ile aramanın daha da gelişmiş hali olan “görselle arama”, e-ticaretin yükselen trendlerinden biri olacak. Örneğin elinizde beğendiğiniz montun bir resmi varsa, dilediğiniz bir e-ticaret sitesine girerek, resmi bu e-ticaret sitesine yükleyebileceksiniz. E-ticaret sitesi yüklediğiniz resme yakın tüm ürünleri ekranınızda size sunuyor olacak. 2020’ye doğru ise “ses” ile arama özelliği e-ticaret sitelerinde arama opsiyonu olarak karşımıza çıkacak. Sesli arama özelliğiyle istediğimiz ürünleri kolayca aratabileceğiz. Mikro anlar önem kazanacak E-ticarette pazarlama daha ayrıntılı hale geliyor. Anlık satın alma kararları, sorunları hemen çözmek için verilen kararlar, yeni şeyler denemek için verilen kararlar… Bunların yanı sıra her ay yeni bir gelişme, analiz, uygulama pazarlamayı ve dolayısıyla da e-ticareti dönüştürüyor. Artık alışveriş yapanlar her zamankinden daha farklı bir paradigmaya sahip. E-ticaret pazarlamacıları, içerik, promosyon teklifleri ve sosyal medyada hedefli reklamlar oluşturmanın yanı sıra gönderim bildirimleri, satın alma onayları ve durum güncellemeleri gibi anlık her ayrıntıyı da optimize edecek. İçerik yine kral, tahttan inmeyecek Pazarlama çalışanlarının %78’i özel içeriği pazarlamanın geleceği ve her daim parçası olarak görüyor. Her alanda olduğu üzere doğru ve kişiselleştirilmiş içerik, e-ticaretin geleceğinde de önemli bir yere sahip olmayı sürdürecek. E-ihracat artacak Yurtdışında “cross border e-commerce” olarak adlandırılan E-ihracat, e-ticaret yapan firmaların farklı ülkelerde de faaliyet göstermesi, faaliyet gösterdiği farklı ülkelerdeki potansiyel tüketicilere de dokunması anlamına geliyor. E–ihracata olan ilgi gelecek yıllarda artış gösterecek, birçok marka yurtdışına online ürün satmak için kargo, e-ticaret altyapısı, yazılım vb. noktalarında düzenlemelere, yenilemelere gidecek. Murat Erdör hakkında TED Ankara Koleji’nde lise eğitimini tamamladıktan sonra Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1999 yılında mezun olan Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me Consultancy kurucusu Murat Erdör, Bahçeşehir Üniversitesi’nde “Stratejik Pazarlama ve Marka Yönetimi” üzerine master yaptı. Finans, hizmet ve enerji sektörlerinde yerli ve yabancı birçok şirkette çalıştıktan sonra, uzun süre dijital pazarlama ve otomasyon konusunda dünyanın sayılı markalarından biri olan Emarsys’de Türkiye Ülke Müdürlüğü görevini yürüttü. Emarsys’deki başarılarının ardından Türkiye’nin lider pazarlama platformu Euromessage’da Türkiye Genel Müdürü olarak çalışan Erdör, 20 senelik kurumsal hayata ara verip kendi firmasını kurdu. Kariyerine “dijital dönüşüm danışmanı” olarak devam eden Erdör, aynı zamanda “Bilgi Paylaştıkça Güzel” temalı www.muraterdor.com adlı web sayfasıyla farklı konularda sektöre katkıda bulunuyor.

Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me Consultancy kurucusu Murat Erdör, dijitalleşen dünyada ekonominin itici güçlerinden biri olmaya doğru adım adım ilerleyen ve satın alma davranışlarımızı değiştiren e-ticaretin geleceğiyle ilgili öngörüleri paylaştı. Gelecekte her şeyin daha da hızlanacağını, tüm cihazların daha küçük, hafif ve taşınabilir hale geleceğini ve tüm bu gelişmelerin e-ticareti ve satın alma davranışlarımızı dönüştüreceğini belirten Erdör, e-ticaret alanında yaşanacak değişiklikleri şu şekilde sıraladı:

Dropshipping’e ilgi artacak

Stoksuz satış olarak da ifade edilen ve son zamanların e-ticarette yükselen trendlerinden olan Dropshipping’e ilgi daha da artacak. Stok tutmak yerine, ürünlerin tedarikçinin deposundan müşteriye ulaşmasını sağlayan Dropshipping modelini kullanarak eticaret yapacak kişi ve marka sayısı artış gösterecek.

Mobilde artış sürecek

Gelecekte her şey cep telefonları ve tabletlerden yapılacak. Akıllı cihazların kullanımı ve satışlarının artması ve hayatın vazgeçilmezleri arasındaki yerini almasına paralel olarak, mobil alışveriş de aynı şekilde artış gösterecek.

Mağazadan alışveriş hobiye dönüşecek

Geçmiş yıllarda insanlar ihtiyaç duydukları bir ürünü satın almak için mağazalara giderdi. Hala pek çok insan bu şekilde alışveriş yapmayı sürdürüyor. Ancak internet ve e-ticaretin yaygınlaşması bu alışveriş yöntemine alternatif durumda. Dünya her geçen gün hızlanıyor, tüketiciler her şeyi daha az zamanda ve enerjiyle almak için seçenekler arıyor. İnternetin bir tıklamayla milyonlarca seçenek sunabilmesi, önümüzdeki birkaç on yıl içinde mağazaya giderek alışveriş yapmayı, gündelik hayatın bir parçası olmaktan çok, merak uyandırıcı bir eski moda hobiye dönüştürecek.

Görsel ve ses ile arama özelliği yaygınlaşacak

Kelime ile aramanın daha da gelişmiş hali olan “görselle arama”, e-ticaretin yükselen trendlerinden biri olacak. Örneğin elinizde beğendiğiniz montun bir resmi varsa, dilediğiniz bir e-ticaret sitesine girerek, resmi bu e-ticaret sitesine yükleyebileceksiniz. E-ticaret sitesi yüklediğiniz resme yakın tüm ürünleri ekranınızda size sunuyor olacak. 2020’ye doğru ise “ses” ile arama özelliği e-ticaret sitelerinde arama opsiyonu olarak karşımıza çıkacak. Sesli arama özelliğiyle istediğimiz ürünleri kolayca aratabileceğiz.

Mikro anlar önem kazanacak

E-ticarette pazarlama daha ayrıntılı hale geliyor. Anlık satın alma kararları, sorunları hemen çözmek için verilen kararlar, yeni şeyler denemek için verilen kararlar… Bunların yanı sıra her ay yeni bir gelişme, analiz, uygulama pazarlamayı ve dolayısıyla da e-ticareti dönüştürüyor. Artık alışveriş yapanlar her zamankinden daha farklı bir paradigmaya sahip. E-ticaret pazarlamacıları, içerik, promosyon teklifleri ve sosyal medyada hedefli reklamlar oluşturmanın yanı sıra gönderim bildirimleri, satın alma onayları ve durum güncellemeleri gibi anlık her ayrıntıyı da optimize edecek.

İçerik yine kral, tahttan inmeyecek

Pazarlama çalışanlarının %78’i özel içeriği pazarlamanın geleceği ve her daim parçası olarak görüyor. Her alanda olduğu üzere doğru ve kişiselleştirilmiş içerik, e-ticaretin geleceğinde de önemli bir yere sahip olmayı sürdürecek.

E-ihracat artacak

Yurtdışında “cross border e-commerce” olarak adlandırılan E-ihracat, e-ticaret yapan firmaların farklı ülkelerde de faaliyet göstermesi, faaliyet gösterdiği farklı ülkelerdeki potansiyel tüketicilere de dokunması anlamına geliyor. Eihracata olan ilgi gelecek yıllarda artış gösterecek, birçok marka yurtdışına online ürün satmak için kargo, e-ticaret altyapısı, yazılım vb. noktalarında düzenlemelere, yenilemelere gidecek.

Murat Erdör hakkında

TED Ankara Koleji’nde lise eğitimini tamamladıktan sonra Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1999 yılında mezun olan Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me Consultancy kurucusu Murat Erdör, Bahçeşehir Üniversitesi’nde “Stratejik Pazarlama ve Marka Yönetimi” üzerine master yaptı. Finans, hizmet ve enerji sektörlerinde yerli ve yabancı birçok şirkette çalıştıktan sonra, uzun süre dijital pazarlama ve otomasyon konusunda dünyanın sayılı markalarından biri olan Emarsys’de Türkiye Ülke Müdürlüğü görevini yürüttü. Emarsys’deki başarılarının ardından Türkiye’nin lider pazarlama platformu Euromessage’da Türkiye Genel Müdürü olarak çalışan Erdör, 20 senelik kurumsal hayata ara verip kendi firmasını kurdu. Kariyerine “dijital dönüşüm danışmanı” olarak devam eden Erdör, aynı zamanda “Bilgi Paylaştıkça Güzel” temalı www.muraterdor.com adlı web sayfasıyla farklı konularda sektöre katkıda bulunuyor.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2EXsYKz
via IFTTT

Hamilelerin bulantı ve kusma problemi ile ilgili önemli öneriler UZMANA KULAK VERİN, BULANTI VE KUSMAYA GEBE KALMAYIN HAMİLELİKTE DİRENÇLİ KUSMA TEHLİKELİ OLABİLİR! Her kadın için mutluluk kaynağı olan gebelik, bazı anne adaylarını fizyolojik olarak zorluyor. Hamilelerin en büyük sorunları arasında bulantı ve kusma olduğunu belirten Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul, konuyla ilgili önemli bilgiler verdi. Gebelik boyunca ruhsal olduğu kadar belirgin fizyolojik değişiklikler de meydana gelir. Bunların çoğu anne ve bebeği için avantaj sağlayabilir. Fakat fizyolojik değişiklikler, bazı anne adaylarının hayatını kabusa da çevirebilir. Önemli olan gebelikte gelişebilecek mide sorunları ile nasıl baş edileceğidir. Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul, hamilelere şu tavsiyelerde bulundu; GENETİK FAKTÖRLER ÖNEMLİ Bulantı ve kusma spesifik bir hastalık olmadığı halde gebelikte çok sık karşılaşılan bir problemdir. Gebeliğin ilk üç ayında bulantı ve kusma görülme oranı yüzde 50 ila 90 arasındadır. Bu şikayetler genellikle son regl döneminden 5-6 hafta sonra başlar. 8.-12. haftada zirveye ulaşır ve daha sonra giderek şiddetini kaybeder. Hastaların yüzde 90’ı gebeliğinin ilk üç ayındadır. Gebeliğin ilerlemesiyle genellikle 14. haftadan sonra bulantı ve kusma çoğu zaman hafifleyerek kaybolmakta ve tedaviye gerek kalmamaktadır. Ancak bu şikayetlerin sindirim sistemine ait bir organik hastalığa bağlı olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Gebelik sırasında büyüyen rahmin oluşturduğu mekanik etkiye ve hormon düzeylerinde oluşan değişikliklere bağlı olarak sindirim sistemi fonksiyonlarında çeşitli etkileşimler görülebilir. Dolayısıyla mide ve bağırsak hareketlerinde mekanik olarak kısıtlama olmaktadır. Östrojen seviyelerindeki değişiklikler, genetik ve çevresel faktörler de bu sorunda önemli bir rol oynar. Örneğin ikizinde, kız kardeşinde veya annesinde gebelik bulantı ve kusması olan hamilelerde daha sık görülür. KÜÇÜK DEĞİŞİKLİKLER SORUNU ÇÖZER Gebelikte hastaneye yatışı gerektirecek kadar dirençli bulantı kusma olması durumuna tıbbi olarak ‘Hiperemezis gravidarum’ denmektedir. Bu durum her 1000 gebelikten yaklaşık 3-10 gebede görüldüğü tahmin edilmektedir. Bu dirençli bulantı kusma durumlarında tedaviye başlarken öncelikle vücudun sıvı elektrolit dengesinin yerine konulması ve sıvı kaybının düzeltilmesi gerekir. Bunun için hastaya damar yolu açılarak serum verilir. Ağızdan yemek alımı bir müddet kesilerek sindirim sistemi istirahate alınmalıdır. Hastaların çoğu bu tedavi ile toparlar. Daha sonra yağdan kısıtlı hafif bir diyetle yavaş yavaş ağızdan beslenmeye başlanır. ‘Gastroözofageal reflü’ de genellikle gebelerin yüzde 60-70’inde görülen bir problemdir. Bu durumun geliştiği gebelerin çoğunda semptomatik reflü gebeliğin erken dönemlerinde başlamakta, son aylara doğru belirginleşmekte ve doğumdan hemen sonra da kaybolmaktadır. Gebelikte reflü tedavisinde alınacak önlemler şunlar; Yatak başı yükseltilmeli, Karın basıncını arttıracak öne eğilme gibi hareketlerden kaçınılmalı, Az ve sık aralıklarla yemek yenmeli, Yatmadan iki saat önce su dışında herhangi bir şey tüketilmemeli, Sigaradan kesinlikle uzak durulmalı. Gebelikte proton pompa inhibitörü kullanımı konusunda az tecrübe mevcuttur, ancak olasılıkla güvenilirdir. Bu ilaçlar dirençli semptomları olan veya komplike reflüsü olan gebelerde kullanılmalıdır. BESLENMENİZE DİKKAT EDİN Mide ülseri toplumda sık görülen bir hastalık olarak bilinmesine karşın gebelerde şikayetler belirgin olabilmektedir. Midede ağrı, açlıkta ağrı şiddetinin artması, gece ağrı ile uyanma ve bir şeyler atıştırınca ağrının azalması gibi bulgular mide ülserini düşündürmelidir. Bilinen mide ülseri öyküsü olmayan ve ilk defa gebelikte bu şikayetleri ortaya çıkmış hastalara öncelikle bazı önlemler anlatılmalıdır. Aşırı yağlı gıdalardan uzak durmak, düzenli ve az yemek yemek, şikayetleri arttıran yiyeceklerden uzak durmak, sigara, alkol, kafein içeren içecekleri tüketmemek gibi. İlk basamak olarak sukralfat, antiasitler tercih edilmelidir. Bu tedaviye cevap vermeyen dirençli hastalara H2 reseptör antagonistleri veya proton pompa inhibitörleri (mide asit salgısını azaltan ilaçlar) verilebilir. Yine de şikayetleri geçmeyen bu tedavilere cevap vermeyen gebe hastalara üst endoskopi yapılabilir. Tedavilere dirençli hastalarda gerektiği takdirde endoskopik işlem gebelikte güvenle uygulanabilecek bir tanı metodudur.

UZMANA KULAK VERİN, BULANTI VE KUSMAYA GEBE KALMAYIN

HAMİLELİKTE DİRENÇLİ KUSMA TEHLİKELİ OLABİLİR!

Her kadın için mutluluk kaynağı olan gebelik, bazı anne adaylarını fizyolojik olarak zorluyor. Hamilelerin en büyük sorunları arasında bulantı ve kusma olduğunu belirten Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul, konuyla ilgili önemli bilgiler verdi.

Gebelik boyunca ruhsal olduğu kadar belirgin fizyolojik değişiklikler de meydana gelir. Bunların çoğu anne ve bebeği için avantaj sağlayabilir. Fakat fizyolojik değişiklikler, bazı anne adaylarının hayatını kabusa da çevirebilir. Önemli olan gebelikte gelişebilecek mide sorunları ile nasıl baş edileceğidir. Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Ertuğrul, hamilelere şu tavsiyelerde bulundu;

GENETİK FAKTÖRLER ÖNEMLİ

Bulantı ve kusma spesifik bir hastalık olmadığı halde gebelikte çok sık karşılaşılan bir problemdir. Gebeliğin ilk üç ayında bulantı ve kusma görülme oranı yüzde 50 ila 90 arasındadır. Bu şikayetler genellikle son regl döneminden 5-6 hafta sonra başlar. 8.-12. haftada zirveye ulaşır ve daha sonra giderek şiddetini kaybeder. Hastaların yüzde 90’ı gebeliğinin ilk üç ayındadır. Gebeliğin ilerlemesiyle genellikle 14. haftadan sonra bulantı ve kusma çoğu zaman hafifleyerek kaybolmakta ve tedaviye gerek kalmamaktadır. Ancak bu şikayetlerin sindirim sistemine ait bir organik hastalığa bağlı olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Gebelik sırasında büyüyen rahmin oluşturduğu mekanik etkiye ve hormon düzeylerinde oluşan değişikliklere bağlı olarak sindirim sistemi fonksiyonlarında çeşitli etkileşimler görülebilir. Dolayısıyla mide ve bağırsak hareketlerinde mekanik olarak kısıtlama olmaktadır. Östrojen seviyelerindeki değişiklikler, genetik ve çevresel faktörler de bu sorunda önemli bir rol oynar. Örneğin ikizinde, kız kardeşinde veya annesinde gebelik bulantı ve kusması olan hamilelerde daha sık görülür.

KÜÇÜK DEĞİŞİKLİKLER SORUNU ÇÖZER

Gebelikte hastaneye yatışı gerektirecek kadar dirençli bulantı kusma olması durumuna tıbbi olarak ‘Hiperemezis gravidarum’ denmektedir. Bu durum her 1000 gebelikten yaklaşık 3-10 gebede görüldüğü tahmin edilmektedir. Bu dirençli bulantı kusma durumlarında tedaviye başlarken öncelikle vücudun sıvı elektrolit dengesinin yerine konulması ve sıvı kaybının düzeltilmesi gerekir. Bunun için hastaya damar yolu açılarak serum verilir. Ağızdan yemek alımı bir müddet kesilerek sindirim sistemi istirahate alınmalıdır. Hastaların çoğu bu tedavi ile toparlar. Daha sonra yağdan kısıtlı hafif bir diyetle yavaş yavaş ağızdan beslenmeye başlanır. ‘Gastroözofageal reflü’ de genellikle gebelerin yüzde 60-70’inde görülen bir problemdir. Bu durumun geliştiği gebelerin çoğunda semptomatik reflü gebeliğin erken dönemlerinde başlamakta, son aylara doğru belirginleşmekte ve doğumdan hemen sonra da kaybolmaktadır. Gebelikte reflü tedavisinde alınacak önlemler şunlar;

  • Yatak başı yükseltilmeli,
  • Karın basıncını arttıracak öne eğilme gibi hareketlerden kaçınılmalı,
  • Az ve sık aralıklarla yemek yenmeli,
  • Yatmadan iki saat önce su dışında herhangi bir şey tüketilmemeli,
  • Sigaradan kesinlikle uzak durulmalı.

Gebelikte proton pompa inhibitörü kullanımı konusunda az tecrübe mevcuttur, ancak olasılıkla güvenilirdir. Bu ilaçlar dirençli semptomları olan veya komplike reflüsü olan gebelerde kullanılmalıdır.

BESLENMENİZE DİKKAT EDİN

Mide ülseri toplumda sık görülen bir hastalık olarak bilinmesine karşın gebelerde şikayetler belirgin olabilmektedir. Midede ağrı, açlıkta ağrı şiddetinin artması, gece ağrı ile uyanma ve bir şeyler atıştırınca ağrının azalması gibi bulgular mide ülserini düşündürmelidir. Bilinen mide ülseri öyküsü olmayan ve ilk defa gebelikte bu şikayetleri ortaya çıkmış hastalara öncelikle bazı önlemler anlatılmalıdır. Aşırı yağlı gıdalardan uzak durmak, düzenli ve az yemek yemek, şikayetleri arttıran yiyeceklerden uzak durmak, sigara, alkol, kafein içeren içecekleri tüketmemek gibi. İlk basamak olarak sukralfat, antiasitler tercih edilmelidir. Bu tedaviye cevap vermeyen dirençli hastalara H2 reseptör antagonistleri veya proton pompa inhibitörleri (mide asit salgısını azaltan ilaçlar) verilebilir. Yine de şikayetleri geçmeyen bu tedavilere cevap vermeyen gebe hastalara üst endoskopi yapılabilir. Tedavilere dirençli hastalarda gerektiği takdirde endoskopik işlem gebelikte güvenle uygulanabilecek bir tanı metodudur.



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2EWxWYa
via IFTTT