
havacılık haberleri, havayolu şirketleri ve sivil havacılık ile ilgili meraklarınızı gidermeye, bilgilerinizi güncellemeye davet ediyoruz.
4 Ekim 2017 Çarşamba
Batarya ömrünü ikiye katlayacak 4 ipucu

Batarya ömrünü ikiye katlayacak 4 ipucu Günlük yaşantının vazgeçilmez bir parçası haline gelen akıllı telefonlar, fırsat bulunan her an kullanıldığından batarya ömürleri bekleneni veremiyor. Kullanıcıların en çok yakındığı sorunlardan olan kısa pil ömrünü, birbirinden önemli 4 ipucunu uygulayarak iki katına çıkarmak ise mümkün. Hayatların tam ortasına yerleşen teknolojiyle birlikte akıllı telefonların kuşatması altında kalındığı bir gerçek. Habere erişme gereksiniminden iletişim kurmaya, eğlenme ihtiyacından başkalarının hayatına göz atmaya kadar yaşamın içinde olan birçok nokta akıllı telefonlar aracılığıyla karşılanıyor. Ancak hal böyle olunca batarya ömürleri kısalıyor ve telefon pillerini şarj edebilecek güç kaynakları aramak çoğu zaman can sıkıcı olabiliyor. İşte böyle anlarda batarya ömrünü iki katına çıkarıp, yarı yolda kalmamak isteyenlere incehesap.com’un Kurucu Ortağı Nurettin Erzen, birbirinden değerli dört ipucu sunuyor. Aşırı ısınmayı önleyin “Telefon bataryaları ısıya karşı duyarlı olduğundan, bataryanın aşırı ısınması hem ömrünü kısaltıyor hem de telefonun yavaşlamasına neden oluyor. Şarj esnasında telefonunuzun güneşle direkt temas etmemesine ve bu işlem sırasında kılıf kullanmamaya özen gösterin.” Uyurken şarj etmeyin “Bataryanız tamamen doluyken telefonunuzu şarjdan çıkarın. Çıkarmadığınız durumda ise elektrik akımından dolayı gerilim arttığından bataryanın ömrü olumsuz olarak etkileniyor. Bu durum özellikle geceleri telefonu şarja takarak uyunan zaman gerçekleştiğinden, yatmadan önce şarj işlemini tamamlamaya dikkat edin.” Bataryanızı sık sık şarj edin “Telefonunuzu herhangi bir amaç için kullanırken şarj edebilmenizde bir sakınca yok. Tek seferde telefonunuzun bataryasını tamamen doldurmaktansa, kısa aralıklarla da olsa güç kaynağına bağlayarak şarj kontrolünü elinize alabilirsiniz.” Yüzde 100 doluluk gerekli değil “Telefonunuzun şarjının yüzde 100 dolu olması bilinenin aksine iyi bir durum değildir. Batarya tamamen dolu olduğunda çok uzun bir kullanım ömrü sunmayacağından, doluluk oranının yüzde 100 değil de yüzde 85-90 civarında kalması çok daha yararlı olarak batarya ömrünü uzatacaktır.” incehesap.com hakkında: Bilişim sektöründe uzun yıllar boyunca elde edilen bilgi ve tecrübe birikimiyle 2007 yılında kurulan incehesap.com, bilgisayardan cep telefonuna, gaming unsurlarından beyaz eşyaya kadar 100’ü aşkın kategoride yaklaşık 4 bin 500 teknoloji ürünü sunmaktadır. Uygun fiyatlarla sunduğu kaliteli hizmeti, hızlı ve güvenilir alışveriş politikasıyla birleştirerek ayrıcalıklı bir e-ticaret deneyimi yaşatan incehesap.com, müşterileri memnuniyetini de en üst seviyede tutmayı hedeflemektedir.
Günlük yaşantının vazgeçilmez bir parçası haline gelen akıllı telefonlar, fırsat bulunan her an kullanıldığından batarya ömürleri bekleneni veremiyor. Kullanıcıların en çok yakındığı sorunlardan olan kısa pil ömrünü, birbirinden önemli 4 ipucunu uygulayarak iki katına çıkarmak ise mümkün.
Hayatların tam ortasına yerleşen teknolojiyle birlikte akıllı telefonların kuşatması altında kalındığı bir gerçek. Habere erişme gereksiniminden iletişim kurmaya, eğlenme ihtiyacından başkalarının hayatına göz atmaya kadar yaşamın içinde olan birçok nokta akıllı telefonlar aracılığıyla karşılanıyor. Ancak hal böyle olunca batarya ömürleri kısalıyor ve telefon pillerini şarj edebilecek güç kaynakları aramak çoğu zaman can sıkıcı olabiliyor. İşte böyle anlarda batarya ömrünü iki katına çıkarıp, yarı yolda kalmamak isteyenlere incehesap.com’un Kurucu Ortağı Nurettin Erzen, birbirinden değerli dört ipucu sunuyor.
Aşırı ısınmayı önleyin
“Telefon bataryaları ısıya karşı duyarlı olduğundan, bataryanın aşırı ısınması hem ömrünü kısaltıyor hem de telefonun yavaşlamasına neden oluyor. Şarj esnasında telefonunuzun güneşle direkt temas etmemesine ve bu işlem sırasında kılıf kullanmamaya özen gösterin.”
Uyurken şarj etmeyin
“Bataryanız tamamen doluyken telefonunuzu şarjdan çıkarın. Çıkarmadığınız durumda ise elektrik akımından dolayı gerilim arttığından bataryanın ömrü olumsuz olarak etkileniyor. Bu durum özellikle geceleri telefonu şarja takarak uyunan zaman gerçekleştiğinden, yatmadan önce şarj işlemini tamamlamaya dikkat edin.”
Bataryanızı sık sık şarj edin
“Telefonunuzu herhangi bir amaç için kullanırken şarj edebilmenizde bir sakınca yok. Tek seferde telefonunuzun bataryasını tamamen doldurmaktansa, kısa aralıklarla da olsa güç kaynağına bağlayarak şarj kontrolünü elinize alabilirsiniz.”
Yüzde 100 doluluk gerekli değil
“Telefonunuzun şarjının yüzde 100 dolu olması bilinenin aksine iyi bir durum değildir. Batarya tamamen dolu olduğunda çok uzun bir kullanım ömrü sunmayacağından, doluluk oranının yüzde 100 değil de yüzde 85-90 civarında kalması çok daha yararlı olarak batarya ömrünü uzatacaktır.”
incehesap.com hakkında:
Bilişim sektöründe uzun yıllar boyunca elde edilen bilgi ve tecrübe birikimiyle 2007 yılında kurulan incehesap.com, bilgisayardan cep telefonuna, gaming unsurlarından beyaz eşyaya kadar 100’ü aşkın kategoride yaklaşık 4 bin 500 teknoloji ürünü sunmaktadır. Uygun fiyatlarla sunduğu kaliteli hizmeti, hızlı ve güvenilir alışveriş politikasıyla birleştirerek ayrıcalıklı bir e-ticaret deneyimi yaşatan incehesap.com, müşterileri memnuniyetini de en üst seviyede tutmayı hedeflemektedir.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2xTHtMy
via IFTTT
Haftada 500 gramdan fazla et tüketmeyin! Fazla Et Tüketiminin Yaratacağı 5 Önemli Sorun En iyi protein kaynaklarından biri olan et, ihtiyaçtan fazla tüketildiğinde beklenmedik problemlere neden oluyor. Acıbadem Ankara Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bülent Değertekin, gereğinden fazla et tüketmenin sindirim sistemi şikayetlerinden eklem ağrılarına kadar birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olabildiğini dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü, son yıllarda haftada 500 gramdan fazla et tüketmenin sağlığa olumsuz etkileri olabileceğine dikkat çekiyor. Aynı zamanda, Dünya Kanser Araştırma Derneği de özellikle sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş etleri kanserojen özellikler içerebileceği için dikkatli tüketilmesi gereken ürünler arasında gösteriyor. Dolayısıyla son derece değerli bir protein kaynağı olan etten fayda sağlayabilmek için öncelikle miktarına özen göstermek gerekiyor. Ancak, günlük tüketim miktarı yerine haftalık et yeme miktarı çok daha önemli görülüyor. Bu nedenle toplam haftalık tüketilmesi gereken miktarın dengeli şekilde günlere ayrılması gerekiyor. Böylece hem doğru beslenme gereği olan protein alımına katkı sağlanıyor, hem de fazla et tüketiminin yaratabileceği sağlık sorunlarının da önüne geçilmiş oluyor. Acıbadem Ankara Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bülent Değertekin, herhangi bir sağlık sorunu olmasa da herkesin bu konuda dikkatli olması gerektiğine işaret ederek olası problemler konusunda önemli bilgiler veriyor. 1- Mide sorunları Fazla et tüketimi en çok sindirim sistemi üzerine etki ediyor ve midede bir takım rahatsızlıkların yaşanmasına neden olabiliyor. Güç parçalanan bir besin olduğu için vücut sindirirken zorlanıyor. Dolayısıyla fazla tüketildiğinde midede ağrı, kramp, bağırsaklarda gaz, şişkinlik gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bunları azaltabilmek için tüketim miktarının yanında pişirme tekniklerine de dikkat etmek gerekiyor. Kavurma ve kızartma gibi sindirimi zor yöntemler yerine, haşlama ve ızgaranın tercih edilmesi oluşabilecek problemleri bir nebze de olsa önlüyor. 2- Safra kesesi problemleri Et tüketimi beraberinde yağ tüketimini de getiriyor. Diğer yemeklerle birlikte etteki yağ da miktarın artmasına yol açıyor. Bu durumun safra kesesi ve pankreas üzerinde olumsuz etkiler yarattığına işaret eden Prof. Dr. Bülent Değertekin, “Özellikle safra kesesinde taş ya da çamur olanların şikâyetlerinde artışa neden olabiliyor” diyor. Dolayısıyla çok yağlı bir yemek yedikten sonra bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi rahatsızlıkları olan kişilerin mutlaka doktora başvurması gerekiyor. Bu hastaların safra keselerinde bir problem olup olmadığının araştırılması çok önemli. 3- Kabızlık Hızlı ve çok miktarda et tüketimi, bağırsak alışkanlığı üzerinde de değişim yaratarak kabızlık sorununu ortaya çıkarabiliyor. Bunu önlemek için etle birlikte mutlaka salata ve sebze gibi lif içeriği yüksek gıdalara yer vermek gerekiyor. Ayrıca gün içindeki sıvı tüketiminin de mümkün olduğunca artırılması önem taşıyor. 4- Eklem ağrıları ve böbrek taşlarında artış Fazla et tüketimiyle birlikte ürik asit miktarı da yükselebiliyor. Buna bağlı olarak, Gut hastalığı olan kişilerin eklemlerinde ağrılar başlayabiliyor. Böbrek taşı problemi olanlarda da ürik asit yükselmesine bağlı taş miktarında artış yaşanabiliyor. Doç. Dr. Bülent Değertekin özellikle, gut hastalığı olan ve böbreklerinde taş bulunan kişilerin tükettikleri et miktarına çok daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini belirtiyor. 5- Kolesterol yüksekliği Etle birlikte yağlı gıda tüketiminin abartıya kaçılmasının yaratabileceği zararlardan biri de kolesterol yüksekliği. Kan kolesterol değerlerinin yükselmesi özellikle kalp damar hastaları için risk oluşturabiliyor. Dolayısıyla yüksek tansiyon, diyabet ve kalp hastalarının olası sorunların önüne geçmek için günde 100 gram’dan fazla et tüketmemeye özen göstermesi gerekiyor. Et tüketirken bu önerilere dikkat edin! Yaratabileceği etkiyi azaltmak için eti mutlaka sebze ve meyve ile birlikte yiyin. Tükettiğiniz etin mümkün olduğunca yağsız olmasına dikkat edin. Sindirimi kolaylaştırmak ve hazım problemlerini en aza indirmek için eti iyice çiğneyin. Izgara ya da haşlama yöntemiyle pişirilmiş eti tercih edin. Kabızlık yaşamamak için günde 8-10 bardak su için. Sindirimi daha da zorlaştıracağı için yatmadan 4 saat öncesinde et tüketmemeye çalışın. Etle birlikte kalorisi yüksek içerecekler içmeyin. Gün içinde mümkün olduğunca hareket etmeye özen göstererek sindirim sisteminize yardımcı olun.
Fazla Et Tüketiminin Yaratacağı 5 Önemli Sorun
En iyi protein kaynaklarından biri olan et, ihtiyaçtan fazla tüketildiğinde beklenmedik problemlere neden oluyor. Acıbadem Ankara Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bülent Değertekin, gereğinden fazla et tüketmenin sindirim sistemi şikayetlerinden eklem ağrılarına kadar birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olabildiğini dikkat çekiyor.
Dünya Sağlık Örgütü, son yıllarda haftada 500 gramdan fazla et tüketmenin sağlığa olumsuz etkileri olabileceğine dikkat çekiyor. Aynı zamanda, Dünya Kanser Araştırma Derneği de özellikle sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş etleri kanserojen özellikler içerebileceği için dikkatli tüketilmesi gereken ürünler arasında gösteriyor. Dolayısıyla son derece değerli bir protein kaynağı olan etten fayda sağlayabilmek için öncelikle miktarına özen göstermek gerekiyor. Ancak, günlük tüketim miktarı yerine haftalık et yeme miktarı çok daha önemli görülüyor. Bu nedenle toplam haftalık tüketilmesi gereken miktarın dengeli şekilde günlere ayrılması gerekiyor. Böylece hem doğru beslenme gereği olan protein alımına katkı sağlanıyor, hem de fazla et tüketiminin yaratabileceği sağlık sorunlarının da önüne geçilmiş oluyor. Acıbadem Ankara Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bülent Değertekin, herhangi bir sağlık sorunu olmasa da herkesin bu konuda dikkatli olması gerektiğine işaret ederek olası problemler konusunda önemli bilgiler veriyor.
1- Mide sorunları
Fazla et tüketimi en çok sindirim sistemi üzerine etki ediyor ve midede bir takım rahatsızlıkların yaşanmasına neden olabiliyor. Güç parçalanan bir besin olduğu için vücut sindirirken zorlanıyor. Dolayısıyla fazla tüketildiğinde midede ağrı, kramp, bağırsaklarda gaz, şişkinlik gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bunları azaltabilmek için tüketim miktarının yanında pişirme tekniklerine de dikkat etmek gerekiyor. Kavurma ve kızartma gibi sindirimi zor yöntemler yerine, haşlama ve ızgaranın tercih edilmesi oluşabilecek problemleri bir nebze de olsa önlüyor.
2- Safra kesesi problemleri
Et tüketimi beraberinde yağ tüketimini de getiriyor. Diğer yemeklerle birlikte etteki yağ da miktarın artmasına yol açıyor. Bu durumun safra kesesi ve pankreas üzerinde olumsuz etkiler yarattığına işaret eden Prof. Dr. Bülent Değertekin, “Özellikle safra kesesinde taş ya da çamur olanların şikâyetlerinde artışa neden olabiliyor” diyor. Dolayısıyla çok yağlı bir yemek yedikten sonra bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi rahatsızlıkları olan kişilerin mutlaka doktora başvurması gerekiyor. Bu hastaların safra keselerinde bir problem olup olmadığının araştırılması çok önemli.
3- Kabızlık
Hızlı ve çok miktarda et tüketimi, bağırsak alışkanlığı üzerinde de değişim yaratarak kabızlık sorununu ortaya çıkarabiliyor. Bunu önlemek için etle birlikte mutlaka salata ve sebze gibi lif içeriği yüksek gıdalara yer vermek gerekiyor. Ayrıca gün içindeki sıvı tüketiminin de mümkün olduğunca artırılması önem taşıyor.
4- Eklem ağrıları ve böbrek taşlarında artış
Fazla et tüketimiyle birlikte ürik asit miktarı da yükselebiliyor. Buna bağlı olarak, Gut hastalığı olan kişilerin eklemlerinde ağrılar başlayabiliyor. Böbrek taşı problemi olanlarda da ürik asit yükselmesine bağlı taş miktarında artış yaşanabiliyor. Doç. Dr. Bülent Değertekin özellikle, gut hastalığı olan ve böbreklerinde taş bulunan kişilerin tükettikleri et miktarına çok daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini belirtiyor.
5- Kolesterol yüksekliği
Etle birlikte yağlı gıda tüketiminin abartıya kaçılmasının yaratabileceği zararlardan biri de kolesterol yüksekliği. Kan kolesterol değerlerinin yükselmesi özellikle kalp damar hastaları için risk oluşturabiliyor. Dolayısıyla yüksek tansiyon, diyabet ve kalp hastalarının olası sorunların önüne geçmek için günde 100 gram’dan fazla et tüketmemeye özen göstermesi gerekiyor.
Et tüketirken bu önerilere dikkat edin!
Yaratabileceği etkiyi azaltmak için eti mutlaka sebze ve meyve ile birlikte yiyin.
Tükettiğiniz etin mümkün olduğunca yağsız olmasına dikkat edin.
Sindirimi kolaylaştırmak ve hazım problemlerini en aza indirmek için eti iyice çiğneyin.
Izgara ya da haşlama yöntemiyle pişirilmiş eti tercih edin.
Kabızlık yaşamamak için günde 8-10 bardak su için.
Sindirimi daha da zorlaştıracağı için yatmadan 4 saat öncesinde et tüketmemeye çalışın.
Etle birlikte kalorisi yüksek içerecekler içmeyin.
Gün içinde mümkün olduğunca hareket etmeye özen göstererek sindirim sisteminize yardımcı olun.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2xeDuwF
via IFTTT
Haftada 500 gramdan fazla et tüketmeyin!

Sosyal Medyada Başarısız mısınız?

Sosyal Medyada Başarısız mısınız? Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle önemli bir boyut kazanan sosyal medyada markaların başarısızlık nedenleri ve çözümleri neler? Dijital dünyanın gereksinimlerini, yaratıcılıklarını, analitik bakış açılarını hem marka hem de marka çalışanları tarafından ele alan Red and Grey Media Kurucu Ortağı Furkan Reis, sosyal medyada markaların başarısızlık nedenlerini anlatıyor. Furkan Reis’in “Sosyal Medyada Markalar Neden Başarısız Olur? Çözüm Nedir?” başlıklı yazısı: Özellikle çok büyük hacimli sosyal mecraların hayatımıza girmesi ile birlikte içerik markalar için çok büyük bir başlık haline geldi. Hala bunun farkına varamamış marklar var. Ancak bu yazıda bahsedeceğimiz konular bu markalara değil, bunun farkına varıp ne yapacağını, nasıl yapacağını düşünen markalara yönelik. Tüketici, müşteri, hedef kitle… Hangi kategoriden bakarsanız bakın karşınızda insan var. İnsanların deneyimleri ise büyük medya hamleleri ile değişiyor. Örneğin Facebook’un yaş ortalamasının giderek yükselmesi, Instagram’ın kullanıcı sayısının artması bu medya hamleleri ile oluyor. Facebook’a ilk girdiğiniz zamanı düşünün, ortaokul arkadaşınızı bulduğunuz zamanlar. İşte o zamanlar piyasada dönen içerik sayısı daha azdı ve kullanıcının içerik tüketimi daha toleranslıydı. Artık o kadar çok içerik var ki kullanıcılar bir içeriğe 2 saniyeden fazla zaman vermiyorlar. Bu da bizi iyi içerik üretmeye zorluyor. Sosyal medyada içerik üretmenin genel hedefleri arasında; potansiyel müşteri yakalama, marka bilinirliğini ve farkındalığını artırma, sadakat, farkındalık, marka bağlılığı gibi kavramlar var. Bunları yakalayabilmenin ilk kuralı “Müşteriye yakaladığı yerde tanıtım yapan marka” tanıtımından çıkmaktır. Tüm ekranlarda tanıtım gören tüketici sosyal medyada her ne kadar markaların hayatına girmesine izin verse de abartan markayı anında çıkartıyor. Bu sebeple markaların iletişim rengini tanıtımdan iletişime çekmesi gerekiyor. Hedef kitlenin hayatını anlayıp o hayata stiline girebilen, paylaşmak isteyeceği içerikler üretebilen, beğenmekten imtina etmeyeceği görece az tanıtım içeren içerikler üretmek kullanıcının markamızla etkileşime geçmesinin altın kuralı. Sosyal medya başka hiçbir pazarlama enstrümanının sahip olmadığı çift taraflı iletişim kabiliyetine sahip. Bu özelliği bir kenara bırakıp eğer sosyal medyayı billboard gibi kullanmaya başlarsanız kullanıcıların markayla bir bağ kurmayacağını tahmin etmek çok zor değil. Çözüm iletişimden geçiyor. Sohbet eden, cevap veren, seviyeye inen ya da çıkan, anlayışlı, sempatik bir havaya bürünen markanın sosyal medyada yolu açık.
Günümüzde iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle önemli bir boyut kazanan
sosyal medyada markaların başarısızlık nedenleri ve çözümleri neler?
Dijital dünyanın gereksinimlerini, yaratıcılıklarını, analitik bakış açılarını hem marka hem de marka çalışanları tarafından ele alan Red and Grey Media Kurucu Ortağı Furkan Reis, sosyal medyada markaların başarısızlık nedenlerini anlatıyor.
Furkan Reis’in “Sosyal Medyada Markalar Neden Başarısız Olur? Çözüm Nedir?” başlıklı yazısı:
Özellikle çok büyük hacimli sosyal mecraların hayatımıza girmesi ile birlikte içerik markalar için çok büyük bir başlık haline geldi. Hala bunun farkına varamamış marklar var. Ancak bu yazıda bahsedeceğimiz konular bu markalara değil, bunun farkına varıp ne yapacağını, nasıl yapacağını düşünen markalara yönelik.
Tüketici, müşteri, hedef kitle… Hangi kategoriden bakarsanız bakın karşınızda insan var. İnsanların deneyimleri ise büyük medya hamleleri ile değişiyor. Örneğin Facebook’un yaş ortalamasının giderek yükselmesi, Instagram’ın kullanıcı sayısının artması bu medya hamleleri ile oluyor.
Facebook’a ilk girdiğiniz zamanı düşünün, ortaokul arkadaşınızı bulduğunuz zamanlar. İşte o zamanlar piyasada dönen içerik sayısı daha azdı ve kullanıcının içerik tüketimi daha toleranslıydı. Artık o kadar çok içerik var ki kullanıcılar bir içeriğe 2 saniyeden fazla zaman vermiyorlar. Bu da bizi iyi içerik üretmeye zorluyor.
Sosyal medyada içerik üretmenin genel hedefleri arasında; potansiyel müşteri yakalama, marka bilinirliğini ve farkındalığını artırma, sadakat, farkındalık, marka bağlılığı gibi kavramlar var. Bunları yakalayabilmenin ilk kuralı “Müşteriye yakaladığı yerde tanıtım yapan marka” tanıtımından çıkmaktır.
Tüm ekranlarda tanıtım gören tüketici sosyal medyada her ne kadar markaların hayatına girmesine izin verse de abartan markayı anında çıkartıyor. Bu sebeple markaların iletişim rengini tanıtımdan iletişime çekmesi gerekiyor.
Hedef kitlenin hayatını anlayıp o hayata stiline girebilen, paylaşmak isteyeceği içerikler üretebilen, beğenmekten imtina etmeyeceği görece az tanıtım içeren içerikler üretmek kullanıcının markamızla etkileşime geçmesinin altın kuralı.
Sosyal medya başka hiçbir pazarlama enstrümanının sahip olmadığı çift taraflı iletişim kabiliyetine sahip. Bu özelliği bir kenara bırakıp eğer sosyal medyayı billboard gibi kullanmaya başlarsanız kullanıcıların markayla bir bağ kurmayacağını tahmin etmek çok zor değil.
Çözüm iletişimden geçiyor. Sohbet eden, cevap veren, seviyeye inen ya da çıkan, anlayışlı, sempatik bir havaya bürünen markanın sosyal medyada yolu açık.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2fIXWLd
via IFTTT
Bombardier Jetlerine Yüzde 220’lik Gümrük Vergisi
