
havacılık haberleri, havayolu şirketleri ve sivil havacılık ile ilgili meraklarınızı gidermeye, bilgilerinizi güncellemeye davet ediyoruz.
3 Ağustos 2017 Perşembe
Tüm İç Hatlarda %40’a Varan İndirim!

Tüm İç Hatlarda %40’a Varan İndirim! Her ayın ilk Perşembesi başlayan geleneksel Uç Uç Günlerine özel tüm iç hatlarda Pegasus Pluslılar %30, Pegasus Plus Kredi Kartlılar ise %40 indirimle uçuyor. Sen de 3-4 Ağustos’ta yalnız 2 dakikanı ayırarak ücretsiz üye ol, flypgs.com ya da mobil uygulamadan biletlerini al, 20 Eylül 2017-24 Mart 2018 tarihleri arasında tüm iç hatlarda %30 indirimle uç! Kampanya Özellikleri KAMPANYA TARİHİ03 Ağustos / 04 Ağustos 2017 KAMPANYA KAPSAMINA GİRMEYEN TARİHLER29 Aralık 2017 – 2 Ocak 2018 / 19-21 Ocak 2018 / 26-28 Ocak 2018 / 2-5 Şubat 2018 Kampanya Kuralları: www.flypgs.com ya da mobil uygulama üzerinden uçuşunu gerçekleştirmek istediğin kampanya dahilindeki tarihi seç. Kampanyadan yararlanmak için ödeme ekranına kadar ilerle. Ödeme ekranında bilgilerini doldurduktan sonra Kampanyalar altındaki “Uç Uç %30 İndirim” veya “Uç Uç %40 İndirim” seçeneğini işaretle. Onayla butonuna bastığında indirimin toplam tutara uygulandığını göreceksin. Kampanya tüm iç hatlar için geçerlidir. Satış tarihi: 3 – 4 Ağustos 2017 (Türkiye yerel saatine göre 4 Ağustos 2017 23:59’a kadar geçerlidir.) Uçuş tarihi: 20 Eylül 2017 – 24 Mart 2018 (29 Aralık 2017 – 2 Ocak 2018, 19-21 Ocak 2018, 26-28 Ocak 2018, 2-5 Şubat 2018 tarihleri kampanya kapsamında değildir). %40 indirim kampanyasından faydalanabilmek için bilet alırken Pegasus Plus Kredi Kartlı yolcu üye girişi yapılmalı veya Yolcu Bilgileri ekranında Pegasus Plus üye numarası (Cep telefonu numarası) yazılmış olmalıdır. Pegasus Plus Kredi Kartlı üye Yolcu Bilgileri ekranında ilk sırada olmalıdır. Aynı rezervasyonda birden fazla misafir bulunması durumunda, kredi kartlı veya kredi kartsız olsun Pegasus Plus üye numarasını (cep telefonu numarası) yazan tüm misafirlerimiz kampanyadan faydalanacaklardır. %30 indirim kampanyasından faydalanabilmek için rezervasyon Pegasus Plus üye girişi yapılarak oluşturulmalıdır veya yolcu bilgileri alanında Pegasus Plus üye numarası (cep telefonu numarası) yazılmış olmalıdır. Aynı rezervasyonda birden fazla misafir bulunması durumunda Pegasus Plus üye numarasını (cep telefonu numarası) yazan tüm misafirlerimiz kampanyadan faydalanacaklardır. Kampanya yalnızca flypgs.com ve Pegasus mobil uygulaması aracılığıyla satın alınan biletlerde geçerlidir. Kampanya indirimi çocuk misafirlerimiz için de geçerlidir. Kampanya indirimi Eko paketi için geçerlidir. Eko dışındaki paketler için sadece bilet fiyatı üzerinden indirim uygulanacaktır. Bilet fiyatı üzerine eklenecek ek hizmetler ve paketler ayrıca ücretlendirilecektir. Kampanya başka bir puan veya indirim kampanyasıyla birleştirilemez. İptal, iade ve değişiklik için ücret sınıfının kuralları geçerli olur. Kampanya fiyatlarına check-in bedeli dahildir. Uçuşlarda her bir yolcu ve her bir uçuş segmenti için 7 TL’den başlayan check in bedeli tahsil edilir. Bu bedel, ülkeler ve uçuş yapılacak hatlar bazında değişiklik gösterir. Pegasus kampanya kurallarında değişiklik yapma hakkını saklı tutar.
Her ayın ilk Perşembesi başlayan geleneksel Uç Uç Günlerine özel tüm iç hatlarda Pegasus Pluslılar %30, Pegasus Plus Kredi Kartlılar ise %40 indirimle uçuyor.
Sen de 3-4 Ağustos’ta yalnız 2 dakikanı ayırarak ücretsiz üye ol, flypgs.com ya da mobil uygulamadan biletlerini al, 20 Eylül 2017-24 Mart 2018 tarihleri arasında tüm iç hatlarda %30 indirimle uç!
Kampanya Özellikleri
-
KAMPANYA TARİHİ
03 Ağustos / 04 Ağustos 2017 -
KAMPANYA KAPSAMINA GİRMEYEN TARİHLER
29 Aralık 2017 – 2 Ocak 2018 / 19-21 Ocak 2018 / 26-28 Ocak 2018 / 2-5 Şubat 2018
Kampanya Kuralları:
- www.flypgs.com ya da mobil uygulama üzerinden uçuşunu gerçekleştirmek istediğin kampanya dahilindeki tarihi seç. Kampanyadan yararlanmak için ödeme ekranına kadar ilerle. Ödeme ekranında bilgilerini doldurduktan sonra Kampanyalar altındaki “Uç Uç %30 İndirim” veya “Uç Uç %40 İndirim” seçeneğini işaretle. Onayla butonuna bastığında indirimin toplam tutara uygulandığını göreceksin.
- Kampanya tüm iç hatlar için geçerlidir.
- Satış tarihi: 3 – 4 Ağustos 2017 (Türkiye yerel saatine göre 4 Ağustos 2017 23:59’a kadar geçerlidir.)
- Uçuş tarihi: 20 Eylül 2017 – 24 Mart 2018
(29 Aralık 2017 – 2 Ocak 2018, 19-21 Ocak 2018, 26-28 Ocak 2018, 2-5 Şubat 2018 tarihleri kampanya kapsamında değildir). - %40 indirim kampanyasından faydalanabilmek için bilet alırken Pegasus Plus Kredi Kartlı yolcu üye girişi yapılmalı veya Yolcu Bilgileri ekranında Pegasus Plus üye numarası (Cep telefonu numarası) yazılmış olmalıdır. Pegasus Plus Kredi Kartlı üye Yolcu Bilgileri ekranında ilk sırada olmalıdır. Aynı rezervasyonda birden fazla misafir bulunması durumunda, kredi kartlı veya kredi kartsız olsun Pegasus Plus üye numarasını (cep telefonu numarası) yazan tüm misafirlerimiz kampanyadan faydalanacaklardır.
- %30 indirim kampanyasından faydalanabilmek için rezervasyon Pegasus Plus üye girişi yapılarak oluşturulmalıdır veya yolcu bilgileri alanında Pegasus Plus üye numarası (cep telefonu numarası) yazılmış olmalıdır. Aynı rezervasyonda birden fazla misafir bulunması durumunda Pegasus Plus üye numarasını (cep telefonu numarası) yazan tüm misafirlerimiz kampanyadan faydalanacaklardır.
- Kampanya yalnızca flypgs.com ve Pegasus mobil uygulaması aracılığıyla satın alınan biletlerde geçerlidir.
- Kampanya indirimi çocuk misafirlerimiz için de geçerlidir.
- Kampanya indirimi Eko paketi için geçerlidir. Eko dışındaki paketler için sadece bilet fiyatı üzerinden indirim uygulanacaktır. Bilet fiyatı üzerine eklenecek ek hizmetler ve paketler ayrıca ücretlendirilecektir.
- Kampanya başka bir puan veya indirim kampanyasıyla birleştirilemez.
- İptal, iade ve değişiklik için ücret sınıfının kuralları geçerli olur.
- Kampanya fiyatlarına check-in bedeli dahildir. Uçuşlarda her bir yolcu ve her bir uçuş segmenti için 7 TL’den başlayan check in bedeli tahsil edilir. Bu bedel, ülkeler ve uçuş yapılacak hatlar bazında değişiklik gösterir.
- Pegasus kampanya kurallarında değişiklik yapma hakkını saklı tutar.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2w9pctj
via IFTTT
Deloitte: Aile şirketleri, yıkıcı inovasyon ortamında çıkış yolunu nasıl bulacak?

Deloitte: Aile şirketleri, yıkıcı inovasyon ortamında çıkış yolunu nasıl bulacak? Türkiye’de 30 yıldır faaliyetlerini sürdüren Deloitte’un, Aile Şirketleri uzmanları tarafından yıllık olarak hazırlanan Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması yayımlandı. 21 ülkeden aile şirketlerinde aktif görev alan 268 aile üyesi ile yüz yüze yapılan görüşmeler doğrultusunda hazırlanan rapor, yıkıcı inovasyon ortamında aile şirketleri için bir yol haritası olma niteliği taşıyor. Dünyanın en büyük profesyonel hizmet şirketlerinden biri olan Deloitte, her yıl hazırladığı Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması’nın bu yılki temasını ‘yıkıcı inovasyon ortamında aile şirketlerinde liderlik’ olarak belirledi. Toplam 21 ülkeden Deloitte aile şirketleri uzmanlarının, aktif görev alan 268 aile üyesiyle yüz yüze yaptığı röportajlarla hazırlanan rapor, dikkat çekici sonuçlarıyla olduğu kadar, yıkıcı inovasyon ortamında liderlik konusunda yapılması gerekenlere ilişkin yol gösterici detaylarla da öne çıkıyor. Bu yıl araştırmaya katılan aile şirketlerinin %43’ü 200 milyon TL, %35’i 1 milyar TL ve %22’si ise 1 milyar TL üzeri ciro yapan firmalardan oluşuyor. Katılan firmaların yaşları incelendiğinde %14’ünün 100 yıldan büyük, %40’ının 50 ile 99 yıl arasında, %41’inin ise 20 ile 49 yıl arasında olduğunu gözlemleniyor. Görüşmelerin yapıldığı yöneticilerin %53’ü ikinci jenerasyon, %25’i üçüncü jenerasyon, %22’si ise dördüncü jenerasyon aile üyelerinden oluşurken, katılımcıların yaklaşık %37’si 30’lu yaşlarında, hemen hemen üçte biri ise 45 yaşın üzerinde yöneticilerden oluşuyor. Araştırmanın Türkiye’ye ilişkin sonuçlarını Deloitte Türkiye Aile Şirketleri Lideri Ali Çiçekli, şöyle değerlendirdi: “Yıkıcı inovasyon yeni pazar ve değer zinciri oluşturarak mevcut pazar ve değer zinciri dinamiklerini değiştiren ve eninde sonunda mevcut piyasa lideri firmaları ve ürünlerini yerinden eden yenilikler olarak tanımlanabilir. Türkiye’den anketimize katılan firmaların sorularımıza verdikleri yanıtları incelediğimizde ise yanıtların genel sonuçlarla örtüşmesine rağmen bazı noktalarda ayrıldığını görüyoruz. Yıkıcı inovasyonun, şirketin ardıl planlamasının doğal bir bileşeni olması gerektiğini düşünen Türk aile şirketlerinin oranı %30 iken, ankete katılan diğer ülke firmalarının oranı %73. Türkiye’deki aile şirketleri en önemli etkinin yasa ve düzenleyici otoriteler tarafından yapılacak değişiklikler nedeniyle yaşanacağını düşünürken, katılımcıların genel cevapları aile içi ilişkiler, piyasadaki değişiklikler ve ardıl planlama konularını öne çıkarıyor. Ailenin yıkıcı inovasyon konusunda farkındalık seviyesini ise Türk firmaları daha önde görüyor. Türk firmalarının %90’ı, aile şirketlerinin bu konuda net bir stratejisinin, bakış açısının ve endüstriye, piyasaya ve şirkete ilişkin öngörülerinin olduğunu belirtirken; bu oran genel katılımcılar arasında %84. Günümüzün güncel ve popüler konularından yıkıcı inovasyonun firmalar bünyesinde tartışılması, farkındalık seviyesinin aile üyeleri ve organizasyon bünyesinde artırılması, olası yenilikler ve alınabilecek önlemler konusunda vizyoner bir bakış açısı ile çalışılmasının, şirketlerin sürdürülebilirliğine önemli katkı sağlayacağı öngörülebilir.” Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması 2017 sonuçlarında, ankete katılan aile şirketleri açısından yıkıcı inovasyon konusunda öne çıkan temel noktalar ise aşağıdaki gibi; Aile şirketlerinin gelecek kuşak liderleri, 2-3 yıl içerisinde kendi faaliyet gösterdikleri piyasalarda yıkıcı inovasyonun gerçekleşeceğini ve iş modellerini bu yeni ortama göre düzenlemek zorunda kalacaklarını düşündüklerini belirtiyor. Katılımcıların yaklaşık üçte biri ise piyasaya yeni girecek oyuncular nedeniyle pazar payı kaybedeceklerini öngörüyor. Katılımcılar yıkıcı inovasyon konusunda zorlukların dış etkilerden çok firmanın kendi içinde barındırdığı iç dinamikler olduğunu belirtiyor. Söz konusu zorlukların sadece şirketin faaliyet alanını ve piyasayı etkilemekle kalmayıp ailenin şirket ve aile üyeleri arasındaki ilişkileri önemli derecede değiştireceğine inanıyor. Aile şirketlerinin yeni kuşak liderlerinin, önceki kuşaklara oranla yıkıcı inovasyon konusunda farkındalıkları daha yüksek, konunun önemi ve şirketleri üzerindeki olası etkileri konusunda daha bilinçliler. Aile şirketlerinin bu konuda en önemli avantajını ise liderler iki kelime ile özetliyor ‘hızlı’ ve ‘atik’. Aile şirketlerinin hızlı karar alma ve koşullara çok hızlı adapte olabilecek çeviklikte olmaları yıkıcı inovasyonun etkileri ile başa çıkabilecek en önemli özellikleri. Katılımcılar ayrıca şirket kültürünün mutlaka şirket stratejisini, şirketin risk alma seviyesini, firma içi iş birliği ve çevikliğini desteklemesi gerektiğini belirtiyorlar. Ayrıca yeni nesil aile şirketleri liderleri aile şirketlerinin yıkıcı inovasyon ile başa çıkmada daha uzun vadeli strateji ve planlar yaparak şirket menfaatlerini kısa vadeli getirilere odaklanan finansal yatırımcılara göre daha ön planda tutacaklarını belirtiyorlar. Yıkıcı inovasyon ile başa çıkmada aile şirketlerinin önündeki en temel zorluklardan biri de liderlik ve yönetim mekanizmalarının konsantrasyonunun çok fazla aile ve yönetim kurulu odaklı olduğu ve piyasadaki gelişmelerin gözden kaçabileceği. Liderler ayrıca firmalarının yıkıcı inovasyon koşulları ile başa çıkabilecek kadar yeterli insan kaynağı ve yeteneklere sahip olmadıklarını belirtiyorlar. Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması 2017 Raporu’na buradan ulaşabilirsiniz. Deloitte hakkında Deloitte; İngiltere mevzuatına göre kurulmuş olan Deloitte Touche Tohmatsu Limited (“DTTL”) şirketini, üye firma ağındaki şirketlerden ve ilişkili tüzel kişiliklerden bir veya birden fazlasını ifade etmektedir. DTTL ve üye firmalarının her biri ayrı ve bağımsız birer tüzel kişiliktir. DTTL (“Deloitte Global” olarak da anılmaktadır) müşterilere hizmet sunmamaktadır. Global üye firma ağımızla ilgili daha fazla bilgi almak için http://ift.tt/UCmVkH adresini ziyaret ediniz. Deloitte, denetim, danışmanlık, finansal danışmanlık, risk yönetimi, vergi ve ilgili alanlarda, birçok farklı endüstride faaliyet gösteren özel ve kamu sektörü müşterilerine hizmet sunmaktadır. Deloitte her beş Fortune Global 500® şirketinden dördüne hizmet verirken, dünya çapında farklı bölgelerde 150’den fazla ülkede yer alan global üye firma ağı ile, müşterilerinin iş dünyasında karşılaştıkları zorlukları aşmalarına destek olmak ve başarılarına katkıda bulunmak amacıyla dünya standartlarında yüksek kalitede hizmetler sunmaktadır. Deloitte’un 225.000’i aşan uzman kadrosunun iz bırakan bir etkiyi nasıl yarattığı konusunda daha fazla bilgi almak için Facebook, LinkedIn ya da Twittersayfalarımızı takip ediniz. Bu belgede yer alan bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır ve Deloitte Touche Tohmatsu Limited, onun üye firmaları veya ilişkili kuruluşları (birlikte, “Deloitte Network” olarak anılacaktır) tarafından profesyonel bağlamda herhangi bir tavsiye veya hizmet sunmayı amaçlamamaktadır. Şirketinizi, işinizi, finansmanınızı ya da mali durumunuzu etkileyecek herhangi bir karar ya da aksiyon almadan, yetkin bir profesyonel uzmana danışın. Deloitte Network bünyesinde bulunan hiçbir kuruluş, bu belgede yer alan bilgilerin üçüncü kişiler tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.
Türkiye’de 30 yıldır faaliyetlerini sürdüren Deloitte’un, Aile Şirketleri uzmanları tarafından yıllık olarak hazırlanan Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması yayımlandı. 21 ülkeden aile şirketlerinde aktif görev alan 268 aile üyesi ile yüz yüze yapılan görüşmeler doğrultusunda hazırlanan rapor, yıkıcı inovasyon ortamında aile şirketleri için bir yol haritası olma niteliği taşıyor.
Dünyanın en büyük profesyonel hizmet şirketlerinden biri olan Deloitte, her yıl hazırladığı Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması’nın bu yılki temasını ‘yıkıcı inovasyon ortamında aile şirketlerinde liderlik’ olarak belirledi. Toplam 21 ülkeden Deloitte aile şirketleri uzmanlarının, aktif görev alan 268 aile üyesiyle yüz yüze yaptığı röportajlarla hazırlanan rapor, dikkat çekici sonuçlarıyla olduğu kadar, yıkıcı inovasyon ortamında liderlik konusunda yapılması gerekenlere ilişkin yol gösterici detaylarla da öne çıkıyor.
Bu yıl araştırmaya katılan aile şirketlerinin %43’ü 200 milyon TL, %35’i 1 milyar TL ve %22’si ise 1 milyar TL üzeri ciro yapan firmalardan oluşuyor. Katılan firmaların yaşları incelendiğinde %14’ünün 100 yıldan büyük, %40’ının 50 ile 99 yıl arasında, %41’inin ise 20 ile 49 yıl arasında olduğunu gözlemleniyor. Görüşmelerin yapıldığı yöneticilerin %53’ü ikinci jenerasyon, %25’i üçüncü jenerasyon, %22’si ise dördüncü jenerasyon aile üyelerinden oluşurken, katılımcıların yaklaşık %37’si 30’lu yaşlarında, hemen hemen üçte biri ise 45 yaşın üzerinde yöneticilerden oluşuyor.
Araştırmanın Türkiye’ye ilişkin sonuçlarını Deloitte Türkiye Aile Şirketleri Lideri Ali Çiçekli, şöyle değerlendirdi: “Yıkıcı inovasyon yeni pazar ve değer zinciri oluşturarak mevcut pazar ve değer zinciri dinamiklerini değiştiren ve eninde sonunda mevcut piyasa lideri firmaları ve ürünlerini yerinden eden yenilikler olarak tanımlanabilir.
Türkiye’den anketimize katılan firmaların sorularımıza verdikleri yanıtları incelediğimizde ise yanıtların genel sonuçlarla örtüşmesine rağmen bazı noktalarda ayrıldığını görüyoruz. Yıkıcı inovasyonun, şirketin ardıl planlamasının doğal bir bileşeni olması gerektiğini düşünen Türk aile şirketlerinin oranı %30 iken, ankete katılan diğer ülke firmalarının oranı %73.
Türkiye’deki aile şirketleri en önemli etkinin yasa ve düzenleyici otoriteler tarafından yapılacak değişiklikler nedeniyle yaşanacağını düşünürken, katılımcıların genel cevapları aile içi ilişkiler, piyasadaki değişiklikler ve ardıl planlama konularını öne çıkarıyor.
Ailenin yıkıcı inovasyon konusunda farkındalık seviyesini ise Türk firmaları daha önde görüyor. Türk firmalarının %90’ı, aile şirketlerinin bu konuda net bir stratejisinin, bakış açısının ve endüstriye, piyasaya ve şirkete ilişkin öngörülerinin olduğunu belirtirken; bu oran genel katılımcılar arasında %84.
Günümüzün güncel ve popüler konularından yıkıcı inovasyonun firmalar bünyesinde tartışılması, farkındalık seviyesinin aile üyeleri ve organizasyon bünyesinde artırılması, olası yenilikler ve alınabilecek önlemler konusunda vizyoner bir bakış açısı ile çalışılmasının, şirketlerin sürdürülebilirliğine önemli katkı sağlayacağı öngörülebilir.”
Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması 2017 sonuçlarında, ankete katılan aile şirketleri açısından yıkıcı inovasyon konusunda öne çıkan temel noktalar ise aşağıdaki gibi;
- Aile şirketlerinin gelecek kuşak liderleri, 2-3 yıl içerisinde kendi faaliyet gösterdikleri piyasalarda yıkıcı inovasyonun gerçekleşeceğini ve iş modellerini bu yeni ortama göre düzenlemek zorunda kalacaklarını düşündüklerini belirtiyor. Katılımcıların yaklaşık üçte biri ise piyasaya yeni girecek oyuncular nedeniyle pazar payı kaybedeceklerini öngörüyor.
- Katılımcılar yıkıcı inovasyon konusunda zorlukların dış etkilerden çok firmanın kendi içinde barındırdığı iç dinamikler olduğunu belirtiyor. Söz konusu zorlukların sadece şirketin faaliyet alanını ve piyasayı etkilemekle kalmayıp ailenin şirket ve aile üyeleri arasındaki ilişkileri önemli derecede değiştireceğine inanıyor.
- Aile şirketlerinin yeni kuşak liderlerinin, önceki kuşaklara oranla yıkıcı inovasyon konusunda farkındalıkları daha yüksek, konunun önemi ve şirketleri üzerindeki olası etkileri konusunda daha bilinçliler.
- Aile şirketlerinin bu konuda en önemli avantajını ise liderler iki kelime ile özetliyor ‘hızlı’ ve ‘atik’. Aile şirketlerinin hızlı karar alma ve koşullara çok hızlı adapte olabilecek çeviklikte olmaları yıkıcı inovasyonun etkileri ile başa çıkabilecek en önemli özellikleri.
- Katılımcılar ayrıca şirket kültürünün mutlaka şirket stratejisini, şirketin risk alma seviyesini, firma içi iş birliği ve çevikliğini desteklemesi gerektiğini belirtiyorlar.
- Ayrıca yeni nesil aile şirketleri liderleri aile şirketlerinin yıkıcı inovasyon ile başa çıkmada daha uzun vadeli strateji ve planlar yaparak şirket menfaatlerini kısa vadeli getirilere odaklanan finansal yatırımcılara göre daha ön planda tutacaklarını belirtiyorlar.
- Yıkıcı inovasyon ile başa çıkmada aile şirketlerinin önündeki en temel zorluklardan biri de liderlik ve yönetim mekanizmalarının konsantrasyonunun çok fazla aile ve yönetim kurulu odaklı olduğu ve piyasadaki gelişmelerin gözden kaçabileceği.
- Liderler ayrıca firmalarının yıkıcı inovasyon koşulları ile başa çıkabilecek kadar yeterli insan kaynağı ve yeteneklere sahip olmadıklarını belirtiyorlar.
Gelecek Kuşak Aile Şirketleri Araştırması 2017 Raporu’na buradan ulaşabilirsiniz.
Deloitte hakkında
Deloitte; İngiltere mevzuatına göre kurulmuş olan Deloitte Touche Tohmatsu Limited (“DTTL”) şirketini, üye firma ağındaki şirketlerden ve ilişkili tüzel kişiliklerden bir veya birden fazlasını ifade etmektedir. DTTL ve üye firmalarının her biri ayrı ve bağımsız birer tüzel kişiliktir. DTTL (“Deloitte Global” olarak da anılmaktadır) müşterilere hizmet sunmamaktadır. Global üye firma ağımızla ilgili daha fazla bilgi almak için http://ift.tt/UCmVkH adresini ziyaret ediniz.
Deloitte, denetim, danışmanlık, finansal danışmanlık, risk yönetimi, vergi ve ilgili alanlarda, birçok farklı endüstride faaliyet gösteren özel ve kamu sektörü müşterilerine hizmet sunmaktadır. Deloitte her beş Fortune Global 500® şirketinden dördüne hizmet verirken, dünya çapında farklı bölgelerde 150’den fazla ülkede yer alan global üye firma ağı ile, müşterilerinin iş dünyasında karşılaştıkları zorlukları aşmalarına destek olmak ve başarılarına katkıda bulunmak amacıyla dünya standartlarında yüksek kalitede hizmetler sunmaktadır. Deloitte’un 225.000’i aşan uzman kadrosunun iz bırakan bir etkiyi nasıl yarattığı konusunda daha fazla bilgi almak için Facebook, LinkedIn ya da Twittersayfalarımızı takip ediniz.
Bu belgede yer alan bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır ve Deloitte Touche Tohmatsu Limited, onun üye firmaları veya ilişkili kuruluşları (birlikte, “Deloitte Network” olarak anılacaktır) tarafından profesyonel bağlamda herhangi bir tavsiye veya hizmet sunmayı amaçlamamaktadır. Şirketinizi, işinizi, finansmanınızı ya da mali durumunuzu etkileyecek herhangi bir karar ya da aksiyon almadan, yetkin bir profesyonel uzmana danışın. Deloitte Network bünyesinde bulunan hiçbir kuruluş, bu belgede yer alan bilgilerin üçüncü kişiler tarafından kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek zarar veya ziyandan sorumlu değildir.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2un1IPd
via IFTTT
Güneş Yanığı ve Cilt Lekelerini Doğal Yollarla Tedavi Edin Bronz bir cilde sahip olmak amacıyla, önlem almadan uzun süre güneş altında kalmak, güneş yanıklarına neden oluyor. Yaz aylarında en sık karşılaşılan cilt problemlerinden biri olan güneş yanıkları sonucunda, ciltte aşırı kızarıklık, acı ve su kabarcıkları oluşuyor. Tatili bir anda kâbusa çeviren güneş yanıklarını, herhangi bir kimyasal ürün kullanmadan, antiseptik özelliğe sahip ham bal ile tedavi etmek ciltte kalıcı hasar ve leke oluşmasını önlüyor. Yaz aylarında sıklıkla yaşanan cilt problemlerinin başında güneş yanıkları geliyor. Plajlarda deniz, kum ve güneşin tadını çıkarmak isteyen ve hassas cilde sahip olan bireylerin tatili, güneş yanıkları nedeniyle bir anda kâbusa dönüyor. Önlem alınmadan güneşe çıkıldığında, ciltte meydana gelen güneş yanıkları kızarıklık, acı ve kaşıntının yanı sıra yanan bölgenin su toplamasına neden oluyor. Güneşin zararlı etkilerine maruz kalmış kişilerin, kimyasal ürünlere başvurmadan, güneş yanıklarına doğal yöntemlerle çözüm bulması mümkün. Anti bakteriyel özelliği, içerdiği vitamin, mineral ve enzimler sayesinde ham bal, tarih boyunca yanık tedavisinde tercih edilen en etkili çözümler arasında yer alıyor. Ciltte kabarcıkların oluşmasını önleyen ham bal, enfeksiyonların oluşmasının önüne geçiyor. “Doğal Antibiyotik İçeren Antiseptiktir” Ham balın cildi besleyerek, yenilenmesine yardımcı olduğunu belirten Honeyci markasının kurucusu ve bal uzmanı Ahmet Bağran Aksoy, “Ham bal cilde sürüldüğünde, su dolu kabarcıkların oluşmasını ve yanık sebebiyle meydana gelecek enfeksiyonları engelliyor. Cildi besliyor ve yenilenmesine yardımcı olduğu için yanıklara doğrudan uygulanabilir. Ayrıca ham bal, yanık ve çeşitli yaraları sarmak için yüzlerce yıl birçok kültür tarafından kullanılmıştır. Ham bal, doğal antibiyotik, vitamin ve mineraller içerir ve aynı zamanda antiseptiktir. Bu sayede dokuları hızla onararak, yaraları iyileştirir” ifadelerini kullandı. İçerdiği Enzimler Yanığı İyileştiriyor Yanan bölgenin nasıl tedavi edileceğine ilişkin bilgi veren Aksoy, “Güneş yanığı olan bölgeyi önce soğuk su ile yıkayın veya soğuk bir duş alın. Ardından ham balı yanık olan bölgeye krem sürer gibi yayın. Bal güneş yanığının üzerinde durdukça salgıladığı enzimler de yaranın iyileşmesini sağlıyor. Balı yarım saat bekletip, su ile yıkayabilirsiniz.” dedi.
Bronz bir cilde sahip olmak amacıyla, önlem almadan uzun süre güneş altında kalmak, güneş yanıklarına neden oluyor. Yaz aylarında en sık karşılaşılan cilt problemlerinden biri olan güneş yanıkları sonucunda, ciltte aşırı kızarıklık, acı ve su kabarcıkları oluşuyor. Tatili bir anda kâbusa çeviren güneş yanıklarını, herhangi bir kimyasal ürün kullanmadan, antiseptik özelliğe sahip ham bal ile tedavi etmek ciltte kalıcı hasar ve leke oluşmasını önlüyor.
Yaz aylarında sıklıkla yaşanan cilt problemlerinin başında güneş yanıkları geliyor. Plajlarda deniz, kum ve güneşin tadını çıkarmak isteyen ve hassas cilde sahip olan bireylerin tatili, güneş yanıkları nedeniyle bir anda kâbusa dönüyor. Önlem alınmadan güneşe çıkıldığında, ciltte meydana gelen güneş yanıkları kızarıklık, acı ve kaşıntının yanı sıra yanan bölgenin su toplamasına neden oluyor.
Güneşin zararlı etkilerine maruz kalmış kişilerin, kimyasal ürünlere başvurmadan, güneş yanıklarına doğal yöntemlerle çözüm bulması mümkün. Anti bakteriyel özelliği, içerdiği vitamin, mineral ve enzimler sayesinde ham bal, tarih boyunca yanık tedavisinde tercih edilen en etkili çözümler arasında yer alıyor. Ciltte kabarcıkların oluşmasını önleyen ham bal, enfeksiyonların oluşmasının önüne geçiyor.
“Doğal Antibiyotik İçeren Antiseptiktir”
Ham balın cildi besleyerek, yenilenmesine yardımcı olduğunu belirten Honeyci markasının kurucusu ve bal uzmanı Ahmet Bağran Aksoy, “Ham bal cilde sürüldüğünde, su dolu kabarcıkların oluşmasını ve yanık sebebiyle meydana gelecek enfeksiyonları engelliyor. Cildi besliyor ve yenilenmesine yardımcı olduğu için yanıklara doğrudan uygulanabilir. Ayrıca ham bal, yanık ve çeşitli yaraları sarmak için yüzlerce yıl birçok kültür tarafından kullanılmıştır. Ham bal, doğal antibiyotik, vitamin ve mineraller içerir ve aynı zamanda antiseptiktir. Bu sayede dokuları hızla onararak, yaraları iyileştirir” ifadelerini kullandı.
İçerdiği Enzimler Yanığı İyileştiriyor
Yanan bölgenin nasıl tedavi edileceğine ilişkin bilgi veren Aksoy, “Güneş yanığı olan bölgeyi önce soğuk su ile yıkayın veya soğuk bir duş alın. Ardından ham balı yanık olan bölgeye krem sürer gibi yayın. Bal güneş yanığının üzerinde durdukça salgıladığı enzimler de yaranın iyileşmesini sağlıyor. Balı yarım saat bekletip, su ile yıkayabilirsiniz.” dedi.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2hqJgDZ
via IFTTT
Güneş Yanığı ve Cilt Lekelerini Doğal Yollarla Tedavi Edin

TELKODER: “Telekomünikasyon Sektörü zararda, gelirlerin %30’u devlete gidiyor” Telekomünikasyon Sektörünün 2016 Karnesi Çıktı TELKODER: “Telekomünikasyon Sektörü zararda, gelirlerin %30’u devlete gidiyor” TELKODER, 2016 Yılı Telekomünikasyon Sektörü Düzenlemelerine Yönelik Değerlendirmeler Raporu’nu yayımladı. Türkiye’de telekomünikasyon sektörü büyüklüğünün 15,06 milyar dolar olduğu açıklandı. Sabit ve mobil hizmetler üzerindeki KDV, ÖİV, Hazine Payı, Kurum Masraflarına Katkı Payı, Evrensel Hizmet Fonu ve Cezalar kapsamında 6,36 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir rakamın sektör tarafından doğrudan devlete ödendiğine dikkat çekildi. Türkiye için kritik sektörlerin başında gelen Telekomünikasyon Sektörünün dolar bazında büyümediğini belirten TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, “Aslında 21,4 milyar dolar olması gereken telekomünikasyon sektörü gelirlerinin, devlete doğrudan ödenen kalemler neticesinde, 15,06 milyar dolara düşmesi, gelirlerin yaklaşık %30’unun sektörden devlete aktarılması anlamına geliyor. Hem rekabetin tam olarak sağlanamaması hem de bu ağır şartlar nedeniyle alternatif işletmecilerle birlikte Turkcell, Vodafone, Türk Telekom gibi büyük işletmeciler de yatırım ve karlılık açısından önemli zorluklar yaşıyor” dedi. TELKODER, 2016 yılına dair sektörel değerlendirmeleri, sorunları ve çözüm önerilerini bir araya getirdiği “2016 Yılı Sektör Düzenlemelerine Yönelik Değerlendirmeler” raporunu yayımladı. Telekomünikasyon sektörünün dolar bazında büyümediğinin, sektörün 2016 yılında zarar etmeye başladığının vurgulandığı raporda, sektör üzerindeki mali yükün giderek arttığı belirtiliyor. 2016 yılı sonu itibariyle 21,4 milyar dolar olması gereken sektör gelirlerinin 6,36 milyar dolar gibi yüksek bir oranının vergiler ve cezalar kapsamında sektörden doğrudan çıktığına ve sektör büyüklüğünün 15,06 milyar dolar olarak belirlendiğine dikkat çekiliyor. Raporda, büyük operatörler ile alternatif işletmeciler arasında eşit rekabet koşullarının oluşmaması ile yüksek vergiler ve cezalar sebebiyle; alternatif işletmecilerle birlikte Turkcell, Vodafone, Türk Telekom gibi büyük işletmecilerin de yatırım ve karlılık açısından zorluklar yaşadığı ifade ediliyor. Sektördeki toplam karlılığının 2016 yılında eksiye düşmesinin ciddiye alınması gereken bir durum olduğu ve mevcut politikaların sorgulanması ve rekabet odaklı bakış açısının güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Alternatif işletmecilik tam olarak desteklenmiyor Alternatif işletmecilerin gelirlerinin 3,68 milyar TL civarında olduğu belirtilirken, 2002 yılında başlayan serbestleşme hareketinden 2016 sonuna gelindiğinde, geçen 14 senenin neticesinde alternatif işletmecilerin toplam sektör gelirleri içerisindeki payının sadece %12’lerde kaldığına vurgu yapılıyor. Alternatif işletmecilerin önünün açılarak rekabetin artırılmaması halinde telekomünikasyon sektörünün büyümesinin mümkün olmadığı dile getiriliyor. Sektörün büyümesi ve karlılıkların yeniden artabilmesi için tüm dünyada da kabul gördüğü şekilde “etkin rekabetin” stratejik bir amaç haline getirilmesi gerektiği belirtiliyor. Ülke güvenliği konusundaki yeni hassasiyetler sektörü daha da zorluyor Ülkemizde yaşanan yasadışı faaliyetlerin ve siber tehditlerin tüm dünyada olduğu gibi artış göstermesi, milli güvenlik ve kamu düzeni konusunda yeni tedbirlerin hayata geçirilmesi ihtiyacını ortaya çıkardı. Söz konusu tedbir ve düzenlemelerin odak noktasının elektronik haberleşme sektörünün oluşturduğu belirtilen raporda, özellikle 2016 yılında sektörde oldukça önemli ve kapsamlı düzenlemelerin hayata geçirildiği vurgulandı. Bu yükümlülükler ile gerek hukuki risklerin gerekse de maliyet yükünün işletmecilerin üzerine bırakıldığının altı çizilirken, özellikle küçük ölçekli işletmeciler için ciddi bir yük getiren bu yükümlülüklerin devlet tarafından desteklenmesi gerektiği belirtildi. Adil Kullanım Noktası işletmecilere ağır yükler getiriyor, tüketiciler de etkilenecek BTK tarafından sektörde tüketici haklarının korunmasına yönelik tedbirlerin arttırılması için alınan Adil Kullanım Noktası (AKN) hızlarının yeniden belirlenmesi ve 2018 yılında da kaldırılmasını öngören düzenlemeye de değinildi. Sektörde hizmet sunan işletmecilere altından kalkması çok güç mali ve operasyonel yükümlülükler getiren bu düzenlemenin tüketici haklarının korunması ve hizmet kalitesi açısından olumlu bir yaklaşım olduğu ifade edilirken, düzenlemelerin uzun vadede tüketiciye olumsuz fiyat, kampanya ve şartlar olarak yansıyacağı unutulmamalıdır denildi. Sabit telefon kan kaybetmeye devam ediyor Sabit ses trafiğindeki %18,58 oranındaki düşüşle birlikte sabit telefon abone sayısındaki düşüş eğiliminin 2016 yılında da devam ettiği görülüyor. Buna göre 2010’da 16 milyon olan sabit telefon abonesi sayısı 2015’te 11,49 milyon kişiyken, 2016 sonunda daha da azalarak 11,08 milyona düştü. Genişbant İnternet abone sayısı hızlı büyümüyor, mobil bilgisayardan internet düştü 2015 yılında 48,6 Milyon olan toplam genişbant abone sayısının 2016 yılında 62,2 milyona ulaştığı görülüyor. Veriler incelendiğinde, meydana gelen bu artışın temel kaynağının mobil cepten internet abone sayısındaki artış olduğu anlaşılıyor. TELKODER raporunda mobil genişbant, kablo İnternet,xDSL ve fiber abone sayısındaki artışların beklenenden düşük olduğunu ve son yıllarda büyüme gösteren mobil bilgisayardan internet abone sayısının %22,5 düşüş yaşadığını ortaya koydu. Yaşanan bu durumun nedeni olarak; sektörde eşit rekabet şartlarının gelişmemesi,kullanıcıların talebini artıracak, farklı kalite, hız ve kotalardan oluşan bir hizmet çeşitliğinin sunulamaması gösterildi. Fiber abone sayısının kayda değer oranda arttırılabilmesi için, fiber şebekenin hızla yaygınlaşması ve bu kapsamda, yerli ve yabancı yatırımcıların fiber altyapı kurma çalışmalarının önündeki engellerin kaldırılması gerektiği ifade edildi. Mevcut durumda, yerel yönetimler tarafından fiber şebeke tesisinin bir kazanç kapısı olarak görülmekte olduğu ve işletmecilerin kendi fiber şebekelerini tesis etmeleri önünde hukuki ve mali engeller çıkarıldığı, oysaki yaygın bir fiber şebeke tesisinde yerel yönetimlerin daha aktif destek vermesinin büyük önem taşıdığı vurgulandı. 4,5G ve mobil internet yükselişini sürdürüyor Mobil internet kullanım oranlarına bakıldığında, 1 Nisan 2016’dan itibaren sunulmaya başlanan 4,5G hizmetine yönelik abone sayısının 2016 sonunda 51 Milyona ulaşması dikkat çekiyor. 3G abone sayısının çok büyük bir kısmının 4,5G aboneliğine geçtiği ve mobil internet kullanım miktarının son bir yıl içerisinde %103 arttığı görülüyor. 5G’ye geçiş için fiber altyapı yatırımı gerekiyor 4,5G ile trafiğin ciddi ölçüde artması yeni yatırımları daha da ivedi hale getiriyor. Orta vadede ve özellikle 5G’ye geçiş ile ortaya çıkacak olan büyük kapasitenin taşınabilmesi için yaygın fiber şebekelerin gerekliliğine işaret eden TELKODER, ülkemizdeki fiber uzunlukları ve yaygınlık oranları dikkate alındığında, henüz yeterli altyapı olmadığı için ülkemizdeki fiber altyapının dünya ortalamalarına getirilmesi için çalışmalara hız verilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Bu kapsamda mevcut fiber altyapı uzunluğunun en az 6 katına çıkarılması gerekiyor. Hazırlanan rapor hakkında değerlendirmede bulunan TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak, “Türkiye’de elektronik haberleşme sektörü dolar bazında son yıllarda maalesef büyümüyor ve sektör gelirleri de aynı şekilde artmıyor. Sektörün en büyükleri olan Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom’un kârlılıklarına bakıldığında, gelirler hedeflendiği ölçüde artmıyor ve sektör toplamda zarar ediyor. Alternatif işletmecilere ise hak ettikleri destek tam olarak verilmiyor ve sürdürülebilir rekabette önleri tıkanıyor. Özetle, telekomünikasyon sektörü tüm bu olumsuzluklar kapsamında yakın gelecekte önemli sorunlar yaşayabilir.” dedi. Sektörümüzdeki tüm oyuncuları rekabetin geliştiği, tüketicinin korunduğu bir sektör için birlikte hareket etmeye çağıran Arıak, “Sektörün büyüme yakalayabilmesi ve sürdürülebilir bir iyileşme için serbestleşme adına çıkarılan kanunların uygulanması ve son yapılan düzenlemelerin tekrar gözden geçirilmesi büyük önem taşıyor. Zira son dönemde hem ülke güvenliğinin sağlanması hem de tüketici hakları kapsamında işletmecilere çok ağır yaptırımlar ve altından kalkılması zor mali yükler getirilmiş oldu ve bunlar sektörü çok sarstı. Bu durum şirketlerin sürdürülebilirliğini ve gelecek planlarını etkilemekle kalmayacak, uzun vadede vatandaşların cebinden çıkacak elektronik haberleşme faturalarının da artmasına yol açacak” dedi.
Telekomünikasyon Sektörünün 2016 Karnesi Çıktı
TELKODER: “Telekomünikasyon Sektörü zararda, gelirlerin %30’u devlete gidiyor”
TELKODER, 2016 Yılı Telekomünikasyon Sektörü Düzenlemelerine Yönelik Değerlendirmeler Raporu’nu yayımladı. Türkiye’de telekomünikasyon sektörü büyüklüğünün 15,06 milyar dolar olduğu açıklandı. Sabit ve mobil hizmetler üzerindeki KDV, ÖİV, Hazine Payı, Kurum Masraflarına Katkı Payı, Evrensel Hizmet Fonu ve Cezalar kapsamında 6,36 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir rakamın sektör tarafından doğrudan devlete ödendiğine dikkat çekildi. Türkiye için kritik sektörlerin başında gelen Telekomünikasyon Sektörünün dolar bazında büyümediğini belirten TELKODER Başkanı Yusuf Ata Arıak, “Aslında 21,4 milyar dolar olması gereken telekomünikasyon sektörü gelirlerinin, devlete doğrudan ödenen kalemler neticesinde, 15,06 milyar dolara düşmesi, gelirlerin yaklaşık %30’unun sektörden devlete aktarılması anlamına geliyor. Hem rekabetin tam olarak sağlanamaması hem de bu ağır şartlar nedeniyle alternatif işletmecilerle birlikte Turkcell, Vodafone, Türk Telekom gibi büyük işletmeciler de yatırım ve karlılık açısından önemli zorluklar yaşıyor” dedi.
TELKODER, 2016 yılına dair sektörel değerlendirmeleri, sorunları ve çözüm önerilerini bir araya getirdiği “2016 Yılı Sektör Düzenlemelerine Yönelik Değerlendirmeler” raporunu yayımladı. Telekomünikasyon sektörünün dolar bazında büyümediğinin, sektörün 2016 yılında zarar etmeye başladığının vurgulandığı raporda, sektör üzerindeki mali yükün giderek arttığı belirtiliyor. 2016 yılı sonu itibariyle 21,4 milyar dolar olması gereken sektör gelirlerinin 6,36 milyar dolar gibi yüksek bir oranının vergiler ve cezalar kapsamında sektörden doğrudan çıktığına ve sektör büyüklüğünün 15,06 milyar dolar olarak belirlendiğine dikkat çekiliyor.
Raporda, büyük operatörler ile alternatif işletmeciler arasında eşit rekabet koşullarının oluşmaması ile yüksek vergiler ve cezalar sebebiyle; alternatif işletmecilerle birlikte Turkcell, Vodafone, Türk Telekom gibi büyük işletmecilerin de yatırım ve karlılık açısından zorluklar yaşadığı ifade ediliyor. Sektördeki toplam karlılığının 2016 yılında eksiye düşmesinin ciddiye alınması gereken bir durum olduğu ve mevcut politikaların sorgulanması ve rekabet odaklı bakış açısının güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Alternatif işletmecilik tam olarak desteklenmiyor
Alternatif işletmecilerin gelirlerinin 3,68 milyar TL civarında olduğu belirtilirken, 2002 yılında başlayan serbestleşme hareketinden 2016 sonuna gelindiğinde, geçen 14 senenin neticesinde alternatif işletmecilerin toplam sektör gelirleri içerisindeki payının sadece %12’lerde kaldığına vurgu yapılıyor. Alternatif işletmecilerin önünün açılarak rekabetin artırılmaması halinde telekomünikasyon sektörünün büyümesinin mümkün olmadığı dile getiriliyor. Sektörün büyümesi ve karlılıkların yeniden artabilmesi için tüm dünyada da kabul gördüğü şekilde “etkin rekabetin” stratejik bir amaç haline getirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Ülke güvenliği konusundaki yeni hassasiyetler sektörü daha da zorluyor
Ülkemizde yaşanan yasadışı faaliyetlerin ve siber tehditlerin tüm dünyada olduğu gibi artış göstermesi, milli güvenlik ve kamu düzeni konusunda yeni tedbirlerin hayata geçirilmesi ihtiyacını ortaya çıkardı. Söz konusu tedbir ve düzenlemelerin odak noktasının elektronik haberleşme sektörünün oluşturduğu belirtilen raporda, özellikle 2016 yılında sektörde oldukça önemli ve kapsamlı düzenlemelerin hayata geçirildiği vurgulandı. Bu yükümlülükler ile gerek hukuki risklerin gerekse de maliyet yükünün işletmecilerin üzerine bırakıldığının altı çizilirken, özellikle küçük ölçekli işletmeciler için ciddi bir yük getiren bu yükümlülüklerin devlet tarafından desteklenmesi gerektiği belirtildi.
Adil Kullanım Noktası işletmecilere ağır yükler getiriyor, tüketiciler de etkilenecek
BTK tarafından sektörde tüketici haklarının korunmasına yönelik tedbirlerin arttırılması için alınan Adil Kullanım Noktası (AKN) hızlarının yeniden belirlenmesi ve 2018 yılında da kaldırılmasını öngören düzenlemeye de değinildi. Sektörde hizmet sunan işletmecilere altından kalkması çok güç mali ve operasyonel yükümlülükler getiren bu düzenlemenin tüketici haklarının korunması ve hizmet kalitesi açısından olumlu bir yaklaşım olduğu ifade edilirken, düzenlemelerin uzun vadede tüketiciye olumsuz fiyat, kampanya ve şartlar olarak yansıyacağı unutulmamalıdır denildi.
Sabit telefon kan kaybetmeye devam ediyor
Sabit ses trafiğindeki %18,58 oranındaki düşüşle birlikte sabit telefon abone sayısındaki düşüş eğiliminin 2016 yılında da devam ettiği görülüyor. Buna göre 2010’da 16 milyon olan sabit telefon abonesi sayısı 2015’te 11,49 milyon kişiyken, 2016 sonunda daha da azalarak 11,08 milyona düştü.
Genişbant İnternet abone sayısı hızlı büyümüyor, mobil bilgisayardan internet düştü
2015 yılında 48,6 Milyon olan toplam genişbant abone sayısının 2016 yılında 62,2 milyona ulaştığı görülüyor. Veriler incelendiğinde, meydana gelen bu artışın temel kaynağının mobil cepten internet abone sayısındaki artış olduğu anlaşılıyor.
TELKODER raporunda mobil genişbant, kablo İnternet,xDSL ve fiber abone sayısındaki artışların beklenenden düşük olduğunu ve son yıllarda büyüme gösteren mobil bilgisayardan internet abone sayısının %22,5 düşüş yaşadığını ortaya koydu. Yaşanan bu durumun nedeni olarak; sektörde eşit rekabet şartlarının gelişmemesi,kullanıcıların talebini artıracak, farklı kalite, hız ve kotalardan oluşan bir hizmet çeşitliğinin sunulamaması gösterildi.
Fiber abone sayısının kayda değer oranda arttırılabilmesi için, fiber şebekenin hızla yaygınlaşması ve bu kapsamda, yerli ve yabancı yatırımcıların fiber altyapı kurma çalışmalarının önündeki engellerin kaldırılması gerektiği ifade edildi. Mevcut durumda, yerel yönetimler tarafından fiber şebeke tesisinin bir kazanç kapısı olarak görülmekte olduğu ve
işletmecilerin kendi fiber şebekelerini tesis etmeleri önünde hukuki ve mali engeller çıkarıldığı, oysaki yaygın bir fiber şebeke tesisinde yerel yönetimlerin daha aktif destek vermesinin büyük önem taşıdığı vurgulandı.
4,5G ve mobil internet yükselişini sürdürüyor
Mobil internet kullanım oranlarına bakıldığında, 1 Nisan 2016’dan itibaren sunulmaya başlanan 4,5G hizmetine yönelik abone sayısının 2016 sonunda 51 Milyona ulaşması dikkat çekiyor. 3G abone sayısının çok büyük bir kısmının 4,5G aboneliğine geçtiği ve mobil internet kullanım miktarının son bir yıl içerisinde %103 arttığı görülüyor.
5G’ye geçiş için fiber altyapı yatırımı gerekiyor
4,5G ile trafiğin ciddi ölçüde artması yeni yatırımları daha da ivedi hale getiriyor. Orta vadede ve özellikle 5G’ye geçiş ile ortaya çıkacak olan büyük kapasitenin taşınabilmesi için yaygın fiber şebekelerin gerekliliğine işaret eden TELKODER, ülkemizdeki fiber uzunlukları ve yaygınlık oranları dikkate alındığında, henüz yeterli altyapı olmadığı için ülkemizdeki fiber altyapının dünya ortalamalarına getirilmesi için çalışmalara hız verilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Bu kapsamda mevcut fiber altyapı uzunluğunun en az 6 katına çıkarılması gerekiyor.
Hazırlanan rapor hakkında değerlendirmede bulunan TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak, “Türkiye’de elektronik haberleşme sektörü dolar bazında son yıllarda maalesef büyümüyor ve sektör gelirleri de aynı şekilde artmıyor. Sektörün en büyükleri olan Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom’un kârlılıklarına bakıldığında, gelirler hedeflendiği ölçüde artmıyor ve sektör toplamda zarar ediyor. Alternatif işletmecilere ise hak ettikleri destek tam olarak verilmiyor ve sürdürülebilir rekabette önleri tıkanıyor. Özetle, telekomünikasyon sektörü tüm bu olumsuzluklar kapsamında yakın gelecekte önemli sorunlar yaşayabilir.” dedi.
Sektörümüzdeki tüm oyuncuları rekabetin geliştiği, tüketicinin korunduğu bir sektör için birlikte hareket etmeye çağıran Arıak, “Sektörün büyüme yakalayabilmesi ve sürdürülebilir bir iyileşme için serbestleşme adına çıkarılan kanunların uygulanması ve son yapılan düzenlemelerin tekrar gözden geçirilmesi büyük önem taşıyor. Zira son dönemde hem ülke güvenliğinin sağlanması hem de tüketici hakları kapsamında işletmecilere çok ağır yaptırımlar ve altından kalkılması zor mali yükler getirilmiş oldu ve bunlar sektörü çok sarstı. Bu durum şirketlerin sürdürülebilirliğini ve gelecek planlarını etkilemekle kalmayacak, uzun vadede vatandaşların cebinden çıkacak elektronik haberleşme faturalarının da artmasına yol açacak” dedi.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2vs3Aul
via IFTTT